Suriye’de çatışmalar her gün farklı bir boyut kazanırken siyasi süreç de işlemeye devam ediyor. Soçi’deki süreci yorumlayan Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen’e göre, “müzakare masasının dağılmaması” bile başarı sayılabilir.
Soçi’den ne beklemeliyiz?
Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, Deutsche Welle Türkçe’de yayınlanan makalesinde “Soçi’deki kongre Suriye’deki siyasi sürecin sonu değil. Tersine başarılı olabilmesi hâlinde yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğini belirtti.” Erkmen’e göre “Zeytin Dalı Operasyonu’nda Türkiye’yle ayrı düşmeyen Rusya, muhtemelen Türkiye’den de aynı şeyi Soçi’de bekliyordur. Keza İran’ın desteklediği grupların ve elbette Esad yönetiminin Rusya’nın baskısıyla masada olduğu unutulmamalı.”
Soçi kongresini şöyle yorumluyor Serhat Erkmen:
Soçi’de gerçekleştirilecek Suriye Ulusal Diyalog Kongresi, toplanmadan dahi pek çok tartışma yaratmıştı. Kimin katılacağından ziyade hangi aktörlerin katılmayacağı Soçi öncesinin ilk önemli tartışmasını oluşturuyordu. Türkiye’nin kararlı ve ısrarcı tutumu ile PYD temsilcileri Soçi’ye davet edilmedi. Ancak altı çizilmesi gereken bir nokta var: Ulusal Kongre’ye davetliler bir parti ya da kurumu değil “kendisini” ya da parçası olduğu etnik ya da dini grubu temsilen çağrıldı. Bu açıdan bakıldığında sayıları 1600’ü geçen davetli listesi tam olarak görülmeden hangi parti ya da kurumun doğrudan ya da ilişkide bulunduğu diğer kurumlar üzerinden orada olacağını kestirmek güç.
Toplantının diğer bir önemli yanı davet edilmeyenler kadar davet edilip de katılmayanların bulunması. Muhalefet partilerinin ya da muhalif grupların oluşturduğu ittifakların bazıları Kongre’ye gitmeyi reddettiler. Örneğin, “İtilaf” olarak da bilinen Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu toplantıya gitmeyeceğini açıkladı. Aynı şekilde Suriye Müzakere Heyeti de toplantıya katılmayacağını ilan etti. İlk bakışta bu iki önemli örgütün toplantıya katılmaması sürecin sekteye uğrayacağı izlenimini verebilir. Ancak bu grupların bazı üyelerinin bağlı bulundukları kurumlardan ayrı olarak davetli listesinde yer aldıkları ve toplantıya da katıldıkları görülüyor. Üstelik Cenevre’deki tüm zorluklara rağmen Birleşmiş Milletlerin Özel Temsilci Staffan de Mistura’yı toplantıya gönderme kararı alması Soçi’nin önemini korumasını sağlıyor. Yani, katılımın eksik olması süreci kısmen tartışmalı hâle getirse de Soçi’deki Ulusal Kongre’nin önemini ve gelecek üzerindeki etkisini azaltmıyor.
Soçi’de ne olacak?
Soçi’deki kongre Suriye’deki siyasi sürecin sonu değil. Tersine başarılı olabilmesi hâlinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. En basit hâliyle, sahadaki uzlaşısını diplomatik alanda başarıya dönüştürmeye çalışan Rusya-Türkiye-İran üçlüsünün girişimi olan Soçi aslında hem muhalefet hem de rejim üzerinde baskı oluşturmayı hedefleyen bir süreç. Rusya’nın Suriye’nin geleceği üzerinde söz sahibi olmayı hedeflediği ve Suriye özelindeki askeri başarılarını siyasi kazanıma dönüştürebilme konusunda Batılı ülkelerden daha iyi bir karneye sahip olduğu söylenebilir. Bunun için önerdiği çözüm ise basit: Silahlı grupları zayıflat, muhalefeti masaya oturmak zorunda bırak, rejimi hayati olmayan tavizler vermeye zorla ve uzlaşmazlık hâlinde masayı dağıtıp askeri çözüme geri dönmeye hazırlıklı ol.
Kongre’ye davet edilenler arasında silahlı grupların liderliğini ya da komutanlığını yapan isimlerin de bulunması dikkat çekici. İki yıl öncesinde Şam yönetimiyle aynı masaya oturmayı dahi kabul etmeyecek bazı gruplar bugün istemeyerek de olsa aynı salonu paylaşıyorlar. Bunun en önemli nedeni, Rusya’nın birçok grup üzerinde yoğun bir askeri baskı kurması. Soçi’deki kongrenin hazırlıkları tüm hızıyla sürerken Rusya destekli Suriye ordusu Doğu Guta ve Hama-İdlib kırsalında askeri operasyonlarını sürdürüyordu. Bu durum sadece silahlı muhalefeti değil siyasi grupları da etkiledi.
Cenevre, Riyad, Kahire ve diğer girişimlerden sonuç alamayan birçok muhalif grup Soçi’ye katılmak durumunda kaldı. Üstelik, Rusya muhalifleri kurumlardan ziyade bireyler olarak muhatap alıyor. Bu durum ise muhalefetin içindeki çok parçalı yapının en hassas olduğu zayıf noktasından onu vuruyor. Bunun yanı sıra Türkiye ve İran’ın üzerinde etki sahibi oldukları grupları Soçi’ye yönlendirdiği açık. Zeytin Dalı Operasyonu’nda Türkiye’yle ayrı düşmeyen Rusya, muhtemelen Türkiye’den de aynı şeyi Soçi’de bekliyordur. Keza İran’ın desteklediği grupların ve elbette Esad yönetiminin Rusya’nın baskısıyla masada olduğu unutulmamalı.
Kongrede eğer üzerinde uzlaşıya varılabilirse geleceğe dair komisyonlar oluşturulması bekleniyor. Başkanlık Komitesi, Anayasa Reformu Komitesi ve Seçim Komitelerinin kurulması varılabilecek somut adımlar arasında en önemlileri gibi görünüyor. Çünkü komitelerin kurulması dahi Suriye’de geçiş yönetimine doğru ilk somut adım olarak kabul edilebilecektir. Şu ana kadar pek çok kez geçiş yönetimi üzerinde fikir birliğine varılsa da bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda somut adımlar ya atılamadı ya da çok zayıf kaldı. Eğer kurulması planlanan komiteler işlerlik kazanabilirse bu son dönemde atılan en önemli adım olacak.
Toplantı şimdilik gergin bir bekleyiş ve sahadaki çatışmaların gölgesinde sürüyor. Belki de masanın dağılmaması bile başarı sayılabilir. Fakat, Cenevre sürecinin somut gelişmeler üretemediği bir ortamda tarafların daha iyi bir somut önerisi yoksa bu süreç zamana yayılarak devam edecektir. Üstelik Suriye’de etkili olan devletlerin çoğu bu süreci destekliyor. Fakat bu toplantının dağılması bir süreliğine diplomasi kulvarının tıkanmasına neden olur ki bu durumda çatışmaların önümüzdeki günlerde yoğunlaşması kaçınılmaz olacaktır.
Doç. Dr. Serhat Erkmen 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *