Müslümanların bir firavunla saf tutup dünya kamuoyuna poz vermesi, ondan yardım beklemesi insanın aklına bazı sorular getiriyor. Tevhid ve şirk, iman ve küfür, kafir ve Müslüman, hak ve batıl doğası gereği birbirinin hısmı değil hasmıdır. Ve bu yasa evrenseldir.
Geçtiğimiz günlerde ABD’de bir seçim yapıldı. Bu seçim Türk kamuoyunda da gereğinden fazla ve abartılı bir şekilde uzun uzun tartışıldı. Yorumlar yapıldı, izahatlar getirildi güya işin uzmanları tarafından. Seçimin galibi Donald Trump hakkında o kadar olumlu cümleler kuruldu ki sanırsınız insanlığa huzur getirecek ve dünyada tüm savaşları bitirecek ilahi bir güç. Türk kamuoyunda saçma sapan diyebileceğimiz yorumlar yapılırken yerli yerince ve isabetli yorum yapanlar da var elbette. Haklıya hakkını teslim etmek Müslümana düşen bir görevdir. Ancak bu yorumda bizim konumuz Türkiye ile alakalı olmadığı için bu bahsi burada kapatabiliriz.
Konumuz daha çok, ABD’de yaşayan müslümanların Donald Trump’ı destekleme kararı almaları üzerine olacak.
Kur’an’ın üzerimize farz kıldığı ve Allah Rasulü’nün sünnetiyle uygulamalı olarak bize bıraktığı miras hiç anlaşılmamış olacak ki, ABD’deki Müslümanlar tescilli bir İslam düşmanından yardım bekleme cihetine gitmişlerdir. Şimdiki başkan Joe Biden’dan aradığını bulamayan Müslüman tebaa kurtuluşu adeta Trump’da görmüştür. Bu hatayı veya tercihi yaparken en büyük gerekçeleri ise Filistin, Lübnan ve Gazze’de akan kanı durdurmayı ve Siyonist işgali sona erdirmeyi hedeflemişlerdir söz konusu Müslümanlar. Niyet doğru okunsa bile usul yanlış olduğu için bu hatalarını zamanı gelince anlayacaklar belki ama yapılan hatanın telafisi mümkün olur mu derseniz, bazı hataların telafisi zor ve hatta imkansız. Tercihimiz bunu zamanın şahitliğine bırakmak.
Yüce Kur’an’ın bize öğrettiği ilkeye, ahlaka ve ilme bakacak olursak:
“Ey iman edenler Hıristiyanları ve Yahudileri veli edinmeyin. Onlar birbirilerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır.” (Maide:51).
Yine Bakara suresi120. ayette:
“Sen onların dinine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki, asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.”
Bu iki ayeti kerimenin ardından bir de Maide 52. ayete bakacak olursak ne demek istediğimizi daha net ve daha güzel anlatmış oluruz herhalde:
“Kalplerinde hastalık bulunanların ‘başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden pişman olacaklardır.”
Kur’an’ın hitap tarzı çok sarih olmasına rağmen Müslüman insanların bir seçim vasıtasıyla kafir bir adamdan medet beklemeleri ilahi iradeye ters ve taban tabana zıttır. Allah’ın indirdiği bu ilimden sonra hala küfür düzeninden/kafirden merhamet, adalet beklemek ya İslam’ı hiç anlamamak ya da gaflet veya İslam’a ihanet demektir. Bir başka tabirle onların yenilmez olarak addedilen gücünden korkulduğu için Müslümanlar ABD başkanına yanaşma ve yaklaşma gereği duymuşlardır ki, bu da kabul edilemez. Çünkü Kassam Tugayları’nın on üç aydan fazladır dünyanın süper gücüne karşı nasıl direndiğine tüm dünya şahit olmuştur.
Hangi sebep olursa olsun bu tutumun İslamî bir geçerliliği yoktur. Halbuki bu Trump denen kaypak ikiyüzlü adam daha önce ABD başkanlığı yaptı. İcraatlarını tüm dünya ve özellikle Müslümanlar gördü. O sadece kendi ülkesini ve şahsi menfaatlerini düşünen İslam ülkelerine ve Müslümanlara parmak sallayan İslam düşmanı, kapitalist, emperyalist bir başkan.
Müslümanların bir firavunla saf tutup dünya kamuoyuna poz vermesi, ondan yardım beklemesi insanın aklına bazı sorular getiriyor. ABD’de yaşayan bu Müslümanlar (maalesef Türkiye’de de var bu anlayışta Müslümanlar) ya İslam’ı hiç anlamamışlar ya da cahil ve ilkesizdirler veya bir çıkarları var. Çünkü tevhit ve şirk, iman ve küfür, kafir ve Müslüman, hak ve batıl doğası gereği birbirinin hısmı değil hasmıdır. Ve bu yasa evrenseldir. Ancak bu hasım (küfür), Müslümanlara savaş açmadıkça, Müslümanların yaşam hakkına, dinine, namusuna, toprağına, çıkarına el uzatmadığı müddetçe en az Müslümanlar kadar yaşama hakkına sahiptir. Bunlar bize Allah ve Resulü’nün öğrettikleridir. Ancak İslam ve Müslümanlardaki bu özellik kafirler güruhunda ve onların tahrif edilmiş dinlerinde asla ve asla bulunmaz.
Bunu Kur’an yukarıya aldığımız ayette net söylüyor. Onların dinine, yaşam tarzına, dünya görüşüne hasılı daha açığı onların kafirliğine uymadıkça, uyum sağlamadıkça hiçbir Müslümandan hoşnut olmazlar. Bu yüzden bugün Gazzemiz, kutsal topraklarımız yerle bir edildi, çünkü orada kafire kafir diyen izzetli ve şerefli insanlar vardı. Bu yüzden izzet ve şerefimiz Siyonistler tarafından ayaklar altına alındı. Bunu yapanlar ise başta ABD ve Batı olmak üzere yerli ve yabancı tüm Siyonistlerdir. Hal böyle iken Müslümanların ABD seçimlerinde taraf olması tam bir akıl tutulması değil de nedir Allah aşkına. Dikkat edersek akıtılan kanların, haritadan silinen beldelerin kurtuluş ümidi Müslümanların duruşuna bağlı. Bütün mesele Müslüman coğrafyasının topyekün ayağa kalkmasına bağlı.
Son cümle, eğer biz eğilip bükülmeden omurgalı, izzetli ve şerefli bir duruş gösterebilirsek tıpkı Bedir, Hendek, Hayber ve Tebük’te olduğu gibi Allah bize zafer nasip edecektir:
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 7).
Demek ki Allah’ın bize yardım etmesi için O’nun yasalarını işler hale getirmemiz gerekiyor. Mutlak doğru Allah’a aittir.
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *