Amerikan hegemonyası kendini ‘yenilemez’ ve ‘değiştirilemez’ sanıyor!

Amerikan hegemonyası kendini ‘yenilemez’ ve ‘değiştirilemez’ sanıyor!

İngilizce bir kitap kaleme alan ve kitabını ABD merkezli bir yayınevinden bastıran Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Çağatay Özdemir, kitabında uluslararası liberal düzeni ele aldığını belirtirken, Amerikan hegemonyasının ‘yenilmezlik’ algısına karşılık, görünen gerçeğin bunun tam tersi olduğunu söyledi.

Çağatay Özdemir’in kaleme aldığı “The Rise and Fall of the Eagle: An Assessment of the Liberal World Order” (Türkçe adıyla Kartal’ın Yükselişi ve Düşüşü: Liberal Dünya Düzeni Üzerine Bir Değerlendirme) isimli kitabı, İngiliz Routledge/Taylor and Francis Group ile ortaklığı bulunan ABD merkezli Apple Academic Press tarafından piyasaya sürüldü.

ABD hegemonyasının ilkelerini merkeze alan uluslararası liberal düzenin, kuruluş ve yükselişinin ele alındığı kitapta, uluslararası liberal düzeninin çeşitli uygulamalarla nasıl sarsıldığını ve bugüne kadar başarılı olup olmadığı inceleniyor.

Kitabını yabancı bir yayınevinden çıkaran Doç. Dr. Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kitabın liberal dünya düzeninde Amerikan dış politikasının rolü ve liberal dünya düzeninin geleceğine dair tartışmalara odaklanan bir perspektife sahip olduğunu söyledi.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin küresel sistem üzerinde önemli bir etki yarattığını ve liberal dünya düzenin hakim paradigma olarak yerini sağlamlaştırdığını savunan Çağatay Özdemir, “Liberal dünya düzeni Soğuk Savaş’tan sonra kurgulanmış. Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ teziyle aslında merkeze alınmış, asla yıkılmayacağı düşünülen bir uluslararası sistem tartışmasının merkezinde olan bir eksen.” ifadesini kullandı.

‘Liberal düzen ile Amerikan hegemonyası eşdeğer görülüyor’

Liberal dünya düzenin Amerikan hegemonyasıyla eş değer görüldüğünü anlatan  Özdemir, “Soğuk Savaş sonrasında yaşanan dönüşümler, Amerikan egemenliğinin aslında çok da sürdürülebilir olmadığını ve bu anlamda uluslararası sistemde tam anlamıyla kendini neşretmediğini gösteriyor. Gerek bölgesel gerek küresel gelişmeler dünya düzeninde farklı perspektiflerin meydana geldiğini ortaya koyuyor.” dedi.

Amerikan hegemonyasının kendi içerisinde “yenilemez” ve “değiştirilemez” gibi düşünülen, liberal dünya düzeninin de bunun çatısını oluşturan bir eksen olduğunu ifade eden Özdemir, “Aslında bizim gördüğümüz dünya düzeninde bunun tam tersi bir gerçekliğin olduğunu söylemek mümkün. Kitapta bunları çeşitli kanıtlarla ortaya koyuyoruz.” dedi. Amerikan hegemonyasının yaşadığı bölgesel krizlerin, liberal dünya düzeninin yaşadığı küresel krizlerin ve bunların ortaya çıkardığı nüvelerin detaylı şekilde ele aldığını anlattı. Çağatay Özdemir, şöyle devam etti:

‘İhtiyacımız, yeniden kurgulanmış bir küresel düzen’

“Avrupa’daki radikal sağın yükselişi, Trump dönemi dış politikasının liberal dünya düzenine karşı meydan okumaları, BM, NATO, AB gibi küresel ulus üstü yapıların kendi tahkimatını kaybetmesi, Rusya ve Çin’in küresel çapta başat aktörler haline gelmesi ve tüm bunların uluslararası sistemi tekrar dönüşüme uğratması yeniden kurgulanmış bir uluslararası sistem ihtiyacını doğuruyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın, ‘dünya beşten büyüktür’ sözü ve uluslararası sistemde yeni bir eksene sahip olma gerekliliği, BM’de reform ihtiyacı gibi temel nüvelerin bu kitapta işlenmesine gayret gösterdim.”

Küresel ve bölgesel güçlerin farklılaştığına, yeni dünya düzeninde yeni aktörlerin ortaya çıktığına dikkati çeken Özdemir, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikada ortaya koyduğu proaktif yöntemler vasıtasıyla önemli bir aktör olduğunu söyledi.

‘Türkiye’nin girişimlerini, küresel sistemin dönüşümüyle birlikte okumamız gerek’

Çağatay Özdemir, Türkiye’nin hem bölgesindeki çatışmalarda hem de küresel çatışmaların çoğunda hakem rolü, hami rolü ve kimi zaman da arabulucu rolünde olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Bu anlamda Türkiye’nin bu çok yönlü vizyoner diplomasisinin ortaya koyduğu eksenleri biz aslında uluslararası küresel sistemin dönüşümüyle birlikte okumamız gerektiğini kitapta da vurgulamaya çalışıyoruz. Neden? Çünkü uluslararası liberal düzen sadece Amerikan hegemonyasından müteşekkil değil. Dolayısıyla Türkiye’nin küresel aktör olmaya doğru yürüdüğü yolda bölgesel çatışmaları giderici etkileri, Gazze’de yaşanan insanlık dramına ‘dur’ demesi, birçok noktada Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki arabulucu rolü, yine Balkanlar’daki gerilimlerde arabulucu rolü, özellikle Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’ndaki varlığı önemli.”

Kitap neyi anlatıyor?

Kitapta, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucunda ortaya çıkan liberal dünya düzeninin nasıl ve ne amaçla kurulduğu, nasıl yükselmeye başladığı, ABD hegemonyası ile bağlantısı, çeşitli uygulamalarla nasıl sarsıldığı ve bugüne kadar başarılı olup olmadığı inceleniyor.

II. Dünya Savaşı sonrası dönemden itibaren serbest ticaret sistemi, işbirliğine dayalı güvenlik, kolektif karar alma, demokratik birlik gibi Amerikan hegemonyası ilkelerini merkeze alan liberal dünya düzeninin tarihsel bir okumasının yer aldığı kitap, uluslararası sistemin karşılaştığı sınamaları da ortaya koyuyor.

Geleneksel ve Batı merkezli uluslararası ilişkiler paradigmalarının ötesine geçerek Amerikan hegemonyasının ve liberal dünya düzeninin geçerliliğini ve meşruiyetini sorgulayan kitap, günümüz dünyasının, ABD’nin göreli etki ve gücünün giderek azaldığı post-Amerikan bir dünyaya evrildiğine dikkati çekiyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *