‘Referandumdan sonra malûm bölgeler ‘anavatana’ katıldığında mesele tamamen bitmiş olacak’

‘Referandumdan sonra malûm bölgeler ‘anavatana’ katıldığında mesele tamamen bitmiş olacak’

Ukrayna savaşında gelinen aşamayı değerlendiren Nedret Ersanel, “Referandum sonuçlandığında ve Rusya tarafından da kabul edilip, malûm bölgeler “anavatana” katıldığında mesele tamamen bitmiş olacaktır. Geri dönüşü yoktur ve bununla sorunu olanları, en az-‘kısmi’ odur-300 bin asker ve nükleer silah bekliyor olacak.” diye yazdı.

Yeni Şafak’taki yazısında Nedret Ersanel, Ukrayna krizinde Rusya’nın son dönem ‘gerilemesini’ anlatan haber ve okumaların hülasasını çıkararak sözlerine başladı. Hem nükleer söylem hem de seferberlik ilanının anlamını ise, ele geçirilen toprakların Batı’nın gırtlağından içeri zorla yutturulması fikrinin ön sözü olarak okudu.

Ersanel’in “Rusya yeniliyorsa ABD’yi de sahada görmek isteriz!” başlığını taşıyan yorumu şöyle:

Putin’in yedek birlikleri göreve çağırması, savaşın başından bu yana Rusya’nın askeri kabiliyetleri konusunda tekrarlanan zafiyet kritiklerine yenisini eklemiş görünüyor…

Mesele sadece muharebe alanı ile ilgili de değil. Moskova dinamiklerinin bundan nasıl etkilendiğine ilişkin kaş kaldırmış bakışlar da var. Kremlin’de ‘kısmi seferberlik’ ilanının saatler süren-sabaha bırakılan-stresli bir tartışma sürecinin sonunda gerçekleştirilmesi de iddiaları pekiştiriyor.

İlaveten, ‘ülkenin çeşitli şehirlerinde meydana gelen protesto gösterileri ile yurt dışına uçuşlarda yer kalmaması-İstanbul biletlerinin 100 bin liraya ulaştığı söyleniyor-savaşa herkesin eşit derecede gönül vermediğini gösteriyor’ haberleri de var…

Savaşın yayılacağı ve şiddetleneceği korkularının gelişmeleri teşvik ettiği söylenebilir; Putin’in ‘blöf yapmıyorum” söyleminin üzerine, Savunma Bakanı Şoygu’nun, “Bu noktada kolektif Batı ile, NATO ile gerçekten savaştayız” ve Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev’in, “referandumla katılacak toprakların korunması için nükleer silah kullanabiliriz” ifadelerinin ürkütücü katkısı yadsınamaz…

***

Konu uzmanlarının ise; Rusya’nın savaşı kaybetmeyeceği, daha doğrusu “kaybedemeyeceği”ne ilişkin kanaati değişmiş değil. Fakat stresi büyüten ögelerden biri de bu. Kimilerine göre konvansiyonel yetersizlik, nükleer aparatların cepheye sürülebileceği kâbusunu büyütüyor…

Bunun iki boyutu var; Batılı siyasetçi ve yorumcular, böyle bir şeye tarafların cesaret edemeyeceğini, sonuçlarının herkes tarafından bilindiğini söylüyorlar. Öte yandan, Rusya’nın bunu yapmasını isteyen/kollayan bir Batı aklının yürürlükte olduğunu dillendirenler de var.

Trump döneminden bu yana nükleer silahların, özellikle de taktik olanların sınırlı kullanılabileceğine ilişkin hava var. O kadar tekrarlandı ki, kullanılması kimseyi şaşırtmayacak gibi. Medyanın inkâr edilemez katkısını da yazmalıyız. Savaş zaten çok izlenen bir şey. Üzerine nükleer tehlike, ratingleri uçuruyor.

Yine de…

Savaşan taraflar ve müttefiklerinin bir planları olduğu da zımnen kabul edildiğinden, nükleer kıyamete kadar işin varmayacağına inanç daha kuvvetli. Hoş, şu ana kadar şişirilmiş rakamları bir kenara bıraksanız dahi, en az elli bin olmak üzere, 80-100 bin arasında insan hayatını zaten kaybetmiş durumda. Türkiye dışında umurunda olan yok gibi. Onun için bir nükleer kıyıma da kimse vahlanır mı bilinmez.

Yani, uzun zamandır “artık olmaz” denilen bir vahşet zaten gerçekleşmiş bulunuyor. Üstelik Avrupa’nın göbeğinde. Keza, “güç kullanarak toprak edinimi de bitti” deniyordu. O da devam ediyor.

Buraya kadar, özellikle Batı ve bizim yerli matbuatta ortak vücut bulan; Ukrayna krizinde Rusya’nın son dönem ‘gerilemesini’ anlatan haber ve okumaların hülasasını, çıkan kısmın özetini farklı dille okudunuz.

Ama bir de gerçek hayat var…

***

“Plan” meselesine dönünce; Rusya’nın Ukrayna’da ele geçirdiği bölgeleri bir referandum ertesinde “topraklarına” katacağı beklentisi, bundan sonra o bölgelerin de-Putin’in sözleriyle artık “anavatan” olacağı-buraya yönelik saldırıların Rusya’ya yapılmış sayılacağı gerçeğini ortaya çıkarıyor…

Seferberlik kararıyla 300 bin kişilik yeni gücün içinden ancak küçük bir dilimin (3 bin) cephede görevlendirileceği, onların yeni anavatan topraklarında “kolluk” olarak kullanılacağı açıklamaları, ele geçirilen toprakların Batı’nın gırtlağından içeri zorla yutturulması fikrinin ön sözü. Hem nükleer söylem hem de seferberliğin anlamı bu. Batının bu iki duruşa gösterdiği reaksiyonun tercümesi de bu. Ellerini daraltan bir adım var ortada.

Kiev yönetiminin, mücadelenin kaybedilen topraklar-Kırım dahil-geri alınana kadar bitmeyeceği iddiası ile birleştiğinde, Batı mevcutlarına mevcutlara yeni bir çıkmaz daha eklenmiş oluyor.

Şimdi…

Referandum sonuçlandığında ve Rusya tarafından da kabul edilip, malûm bölgeler “anavatana” katıldığında mesele tamamen bitmiş olacaktır. Geri dönüşü yoktur ve bununla sorunu olanları, en az-‘kısmi’ odur-300 bin asker ve nükleer silah bekliyor olacak. (Putin, Şoygu, Medvedev bu konuşmaları yaparken, Rus savunma sanayi, son ‘Sarmat’ı küresel kamuoyunun önüne çıkarıyordu; ‘Sarmat ICBM carries most advanced maneuverable warheads-designer’, 22/09, TASS.)

Kısaca referandum ve Rusya’ya katılım, yeni bir siyasi ve jeopolitik gerçeklik yaratıyor. Buraya kadar ki perde ayın 28’inde kapanıyor.

Peki ABD buna nasıl bir tepki veriyor?..

Pentagon: “ABD referandum sonuçlarını kesinlikle tanımayacak. Ukranya’ya verdiğimiz destek kesinlikle değişmeyecek. Ortaklarımızla, Ukrayna’nın topraklarını koruması için gerekli yardımı sağlamaya devam edeceğiz”…

Hah! Rusya biraz önce okuduğunuz gibi, ‘NATO ile yani ABD ile savaşta’ olduğunu zaten söyledi. Ama ikisi de sahada yok ve göremeyeceğiz de! Referandumdan sonra, şimdiye kadar savaşın alanı olan o bölgeleri vurup vuramayacakları artık büyük problematiktir.

Yeni gerçek bu.

Giriş bölümünde paylaştığımız, geri çekilme, seferberlik ilanı, Kremlin dengeleri, Rusya’dan kaçış, protesto gösterileri ile yeni gerçeğin arasında olan-biteni tam anlamak açısından fark var.

Ama Avrupa ülkelerinin tamamında gözlenen; enerji krizi, ekonomik durgunluk/kayıp, tedarik zincirlerinde kopmalar, aşırı askeri harcamalar, siyasi dalgalanmalar ve gelişen protestolar, savaşa destek ve Amerika’nın isteklerine uyumda isteksizlik tablosu ile uyumlu bir fark…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *