‘Kitle değil de ümmet olmanın yoluna girmeliyiz’

‘Kitle değil de ümmet olmanın yoluna girmeliyiz’

“Gündeminizi kendiniz belirlemedikçe, birilerinin hazırladığı gündemlerin peşine kuyruk oldukça İslam dünyası olarak, insanlık olarak daha çok, tarafı olmadığımız savaşların piyonları oluruz. En kısa zamanda kitle değil de ümmet olmanın yoluna girmeliyiz.”

Milli Gazete yazarı Elif Örs, “Gündem kuyruğu” başlığını taşıyan bugünkü yazısında, dünyanın önüne gündem olarak getirilen birçok konunun gerçekte, geniş halk kitlelerinin istenilen yere taraf yapılmak için kullanıldığını belirtti.

Kitle iletişim araçlarıyla rahatça toplumlar üzerine manipülasyon yapılabildiğini, bunun bugün de sosyal medya aracılıyla yerine getirildiğini vurgulayan Örs, buna karşılık “Kitle haline getirilmiş insan tekleri kendilerine yakın gördükleri yerde mevzilenerek karşı tarafa düşmanlıklarını gösterecek her hareketi yapıyorlar” ifadesini kullandı.

Oysa Müslümanın şuurlu olması gerektiğinin altını çizen Örs, kitle olma yerine ümmet olma yoluna girilmesi gerektiğini hatırlattı.

Elif Örs’ün yazısı şöyle:

Modern zamanları yaşıyoruz. Sanayi Devrimi sonrası seri üretim şeklinin toplumu dönüştürmesi ile insanların kitleye dönüştürüldüğü zamanlar. Son zamanlarda “bireyselleşme” sözleri ifade edilse de insanların bireyselleşmediğini birbirlerinin kötü kopyaları olduğu dönemi yaşıyoruz. Tüm dünyada aynı tüketim şekillerinin ortaya çıktığı, olaylara aynı tepkilerin verildiği, Afrika’da yaşayan bir çocukla Kanada’da yaşayan bir çocuğun hayallerinin aynı olduğu, evlenme yaşına gelen tüm genç kızların tek taş yüzük istediği, ‘adam olma’ tanımının da neredeyse tüm dünyada aynı olduğu, insanlığın gündemini kitle iletişim araçlarının belirlediği…

Modern dünyada geniş halk kitlelerini kandırmak çocukları kandırmaktan daha kolay aslında. Bilim adamları, akademik çevreler bilimsel verilere uymak gibi salt aklı önceleyen söylemler geliştirse de dünya tarihinde insanın en kolay kandırıldığı ve manipüle edildiği zamanları yaşıyoruz. İnsanlar bu sistem içinde çok çabuk şekilde kendine düşman seçip çok az bir zaman geçtikten sonra o düşmanı dost kabul edebiliyor. İnsan teki hayattaki sabiteleri neredeyse silinmek üzere. George Orwell’in 1984 romanında bahsettiği “çift düşün” yani bir olayın hem olumlusunu hem de olumsuzunu aynı anda düşünüp ikisine de aynı anda taraf olma; eylemlerini son günlerimizde apaçık şekilde yaşıyoruz. Romanda geçtiği gibi geniş halk kitleleri, ‘Big Brother’ın (Büyük Birader’in) ve yönetme iktidarına sahip gücün istediği şekilde dünya algılıyor ve yaşıyor. Kısaca kitlenin ellerine bir elma şekeri (geniş kitlelerin meyli olduğu herhangi bir konuda “yapıyormuş” gibi yapmak) verirsiniz. Geniş halk kitlelerini istediğiniz yere taraf yapabilirsiniz. Düşünmek yok, araştırmak yok, kıyas yapmak yok…

Medya tarihinde söylenmiş en büyük yalandan biri olan Birinci Körfez Krizi öncesi CNN tarafından servis edilen “petrole bulanmış karabatak” fotoğrafını yaşı yetenlerimiz ve konu ile ilgili olanlar bilirler. Dünyaya servis edilen haberde Saddam’ın Kuveyt’i bombalaması sonucu petrol kuyularından sızan petrole bulanarak can veren karabataklardan bahsedilerek Saddam’ın ne kadar kötü bir lider olduğu dünya kamuoyuna kabul ettirildi. Daha sonra CNN itirafı ile “petrole bulanmış karabatakların” Irak’la hiç alakası olmayan Kuzey Avrupa ülkelerinin birinden olduğu ortaya çıktı. Ama bu zamana kadar “sadece insanlara değil, hayvanlara bile eziyet eden Saddam” imajı tüm dünyaya yayılarak Amerika’nın Irak’ı işgal etmesi insanlık nezdinde meşrulaştırıldı. Tek bir fotoğrafla koca bir İslam coğrafyası işgal edildi, binlerce insan öldü, Amerika ordusunun kullandığı silahlarla topraklar bir daha kullanılamaz hale getirildi, birçok insan hayatının geri kalanına engelli şekilde devam etti.

Kitle iletişim araçlarıyla; televizyonuyla, filmleriyle, gazeteleriyle, radyolarıyla, dergileriyle ve sosyal medyasıyla ülke kamuoyları 1990’lara göre daha hızlı ve daha fazla manipüle edilebiliyor. Haberin kaynağı konusunda endişe taşımayanların eliyle belli mihraklar tarafından hazırlanan içerikler anında milyonlara mal edilebiliyor. Hatta son yıllarda ülkemizde bu işle meşgul adına “trol” denilen bir iş bile ihdas edildi. Yalan bilgiyi çok kolay yayarak, insanlara iftiralar atabilen, bir grubu diğer grup üzerine kışkırtabilen, ellerinde sadece klavye ile birbirine selamı değmemiş kişiler düşman edilebiliyor. Petrole bulanmış karabatak hadisesi gibi uydurdukları metinlerle olmamış ittifakları olmuş, olmuş ittifakları da gözlerden kaçırabiliyorlar. Kitle haline getirilmiş insan tekleri de kendilerine yakın gördükleri yerde mevzilenerek karşı tarafa düşmanlıklarını gösterecek her hareketi yapıyorlar. Neden düşmanlık yaptığını bilmeden, fasıktan gelen haberi araştırmadan, eldeki verileri kıyaslamadan günlük çıkarı için, eline tutuşturulan elma şekerine göre taraf olabiliyor.

Yeni medya çıkmadan önce tek taraflı enformasyon akışının olduğu basın aracılığıyla yapılan kamuoyu oluşturma, gündem belirleme faaliyetlerini sosyal medya üzerinden yapmak daha kolay. Sosyal medyada alınan sahte hesaplarla dört ay önce gerçekleşmiş bir olayı bir günde gündeme taşıyarak İsrail ile karşılıklı büyükelçi atanması meselesini gündeme bile getirmeyebiliyorlar. Sosyal medya mücahitliği(!) ile birilerine had bildirirken, dava açabilirken İsrail’e atanacak büyükelçinin Kudüs’e gideceğini gözden kaçırmış olmak geniş kitlelere rahatsızlık vermiyor. Yazımızın başında dediğimiz gibi milleti rahatsız eden olaya dört ay sonra tepki veriliyorsa, toplumun sorgulamayan, kıyas yapmayan ve araştırmayan bir kitle haline geldiğinin ispatıdır. Oysa Müslüman, şuurlu olan insan demektir. İnsan olmanın temeli bazı hassasiyetleri önemsemiyorsak birilerinin servis ettiği haberler ile dünyanın en büyük zulmüne yol açarız da ortalarda birilerine karşı had bildiren twit attık diye gezeriz.

Son söz olarak gündeminizi kendiniz belirlemedikçe, birilerinin hazırladığı gündemlerin peşine kuyruk oldukça İslam dünyası olarak, insanlık olarak daha çok tarafı olmadığımız savaşların piyonları oluruz. En kısa zamanda kitle değil de ümmet olmanın yoluna girmeliyiz.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *