Irak’ta neler oluyor, Şii gruplar neden anlaşamıyor, siyasi krizin sonuçları ne olur?

Irak’ta neler oluyor, Şii gruplar neden anlaşamıyor, siyasi krizin sonuçları ne olur?

Kuzey Irak’ta Dohuk vilayetinin Zaho bölgesinde düzenlenen saldırıda tatil yapan sivillerin öldürülmesi ile Mukteda es-Sadr yanlılarının Irak Parlamentosu’nu işgali ile Irak siyaseti ve sokakları hareketli günler yaşıyor. 

Irak’ta Şiiler arasında yaşanan bu krizin arka planı, ilerleyen zamanlarda yeniden bir iç çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceği ve dış aktörlerin nasıl konumlanacağı merak konusu.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’a bağlı çok sayıda kişinin, İran’a yakın Şii siyasi çatı kuruluş Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayı olarak ilan edilen Muhammed Şiya es-Sudani’yi protesto etmesi bu ülkedeki Şii gruplar arasındaki güç çatışmasının yeni bir yansıması olarak görülüyor.

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman, mevcut durumda yaşanan krizi Irak işgali ve sonrasında ülkede oluşturulan yönetim şekillerinin klasik demokrasi ile uyuşmamasına bağlıyor.

“Irak işgalinin beraberinde getirdiği sistemsel bir sorun var Irak’ta. 2013 sonrası ülkenin siyasal sisteminde etnik ve mezhebe dayalı bir sistematik oluşturuldu ve 2013’ten bu zamana kadar kurulan bütün hükümetler ulusal birlik hükümetleri olarak kuruldu.Irak’ta yönetimi denetleyecek bir muhalefet algısı da hiç oluşmadı. Muhalefet nerede oluştu? Hükümet içerisinde pozisyonundan memnun olmayan ya da farklı gruplarla çekişme içerisinde olan taraflar hükümeti işlemez hale getirmek için muhalefete başladı. O nedenle sistematik devlet kurumlaşması bir türlü olmadı.”

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ne istiyor?

ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman, 2021’de Irak siyasetinde ilk kez yaşanan erken seçimle  Irak’ta siyasal değişimin başladığı görüşünde.

Duman’a göre bu seçimde her vilayetin kendi içerisinde farklı seçim bölgelerine ayrılması Irak’taki etnikçi siyasal ayrışmanın artmasına sebebiyet verdi.

Bu durumda Irak gibi çok fazla ayrışmaya dayalı, dış müdahalenin olduğu ve de etnik, mezhepsel çekişmelerin yaşandığı bir ülkede siyasal ayrışmaları derinleştirdi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın siyasal sistemin işlemediğini varsayarak Irak’taki sistemde radikal bir değişiklik yapmak isteğinin altını çizen Bilgay Duman, Irak’ta bugüne kadar ulusal birlik hükümetleri varken, Mukteda es-Sadr’ın ulusal çoğunluk hükümeti kurmayı hedeflediğini ancak başarılı olamadığını ifade ediyor.

Bilgay Duman bu hamle ile Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın, kendisine rakip olanların ortak bir aday çıkaramayacağını ve böylece liderliği de elinde tutmak istediğini ama bunu da başaramadığını dile getiriyor.

”Bugün baktığımızda Irak’ın yönetici gücü olan Şiiler kendi içerisinde bir ayrışmaya, hesaplaşmaya gitti. Mukteda es-Sadr, 73 vekiliyle Irak Parlamentosu’nda en fazla sandalyaye sahip olan grup oldu. Onunla birlikte diğer gruplar da Mukteda es-Sadr’a rakip olarak ön plana çıktılar. An itibariyle bu iki kesimin karşı karşıya kaldığı bir süreç var. Mukteda es-Sadr, kendini siyasetten geri çekti, vekillerin istifasını istedi ve böylece kendisine rakip olanların ortak bir aday çıkaramayacağını düşünüyordu. Ancak tam tersi geçtiğimiz haftalarda Şii Koordinasyon çerçevesi olarak anılan İran’a yakın olan grupların oluşturmuş olduğu yapı ortak bir başbakan adayı üzerinde anlaştı. Ve böylece de Mukteda es-Sadr, kendi sosyal tabanındaki gücünü kullanarak karşı tarafında hükümet kurmasının önüne geçmeye çalışıyor. Burada Şii taraflar arasındaki tarihsel çekişmelerin de bugüne yansıdığını söylemek yerinde olur.”

Irak’ta siyasi krizin sonuçları neler olur, Irak parçalanır mı?

Şu günlerde Irak’taki sokak eylemlerinin sordurduğu en önemli sorulardan biri, Irak’taki siyasi krizin yatışmaması bir iç çatışmaya neden olur mu? 

ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman’ın görüşüne göre, Irak’la ilgili kısa vadede bir tahmin yapmak zor çünkü Irak değişkenleri çok fazla olan bir ülke. Dış etkenleri ve iç dinamikleri farklı.

Fakat kısa vadede kurumsallaşmış bir devlet yapısı ortaya çıkmazsa, anayasaya dayalı bir vatandaşlık hukuku oluşmazsa, kurumsal yapılar kurulmazsa, Irak’ı uzun vadede geleceği olan bir ülke olarak tanımlayabilmenin zor olduğu düşüncesinde Duman.

”Mukteda es-Sadr, sosyal dinamikleri iyi bilen bir isim. Bunun üzerinden hareket ederek Irak’taki ortamı farklılaştırmaya çalışıyor. Kısa vadede olacakları tahmin etmek zor ama şu bir gerçek ki; Irak’taki siyasal sistem değişiyor. Irak’taki siyasal ortam da değişiyor ve farklı güç dengeleri ortaya çıkıyor. Özellikle Şiiler arasındaki mücadelenin bu kadar görünür olması Irak’ı farklı bir boyuta taşıyabilir. Kısa vadede kurumsallaşmış bir devlet yapısı ortaya çıkmazsa, anayasaya dayalı bir vatandaşlık hukuku oluşmazsa, kurumsal yapılar kurulmazsa Irak’ı uzun vadede geleceği olan bir ülke olarak tanımlayabilmek zor geliyor.”

Irak’ta uluslararası güç olarak hangi ülkeler etkin?

Irak’ta uluslararası aktörlerin varlığı da bu süreçte öne çıkıyor. ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman, Irak’taki en önemli aktör ülkelerden birinin İran olduğunu söylüyor.

Şii aktörlerin ön planda olduğu son krizde Irak’ta oluşabilecek güç boşluğunun en çok İran’ın işine yarayacağı kanaatinde.

“İran’ın genel olarak dış politikasında gerginliklerden faydalanan bir ülke. Yaşanan çekişmenin bir tarafı da İran ve İran’a yakın gruplar. İran’ın uzlaşı çağrıları da var, çatışmanın bir tarafı olarak pozisyon almak istemiyor. Şuan Mukteda es-Sadr’ın bu gücü ve İran’a karşı aldığı tavır düşünüldüğünde Sadr’ın, İran’ın özellikle Şii kesiminden bahsedersek hiç bir kesimi dışlama yönünde pozisyon alma lüksü yok. Nihayetinde İran bu oyunun en büyük parçası olacak.”

Bir diğer önemli aktör ülke ise Çin. Duman, küresel politika anlamında bakıldığında Çin’in ortadoğuda yatırım yapmak istediği ülkelerden bir tanesi Irak olduğunu dile getiriyor.

ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman’a göre her ne kadar Çin, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan bir tavır içinde olsa da diğer taraftan da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile de bir dirsek temasından kaçınmıyor. 

Duman’ın aktarıma göre Çin’in Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmasının altında Doğu Türkistan Sincan Uygur Özerk Bölgesi var. Kendi içinde ayrılıkçılık sorunu olarak gördüğü bir mesele varken, Irak’ın istikrarı konusunda bir tavır içerisinde.

“Çin’in, ‘Bir kuşak, bir yol’ projesinin ortadoğudan da geçtiği düşünüldüğünde, Irak’ın kendisi için önemli geçiş ülkelerinden birisi. Bu noktada Çin’in Irak’ta ekonomik yatırımlar konusunda ciddi bir tutum sergilediği görülüyor. Mesela, Çin 2022 yılında Irak’ta bin tane okul yapma sözü verdi, bunun bir anlamı var. Diğer taraftan Irak’taki ulaşım hatlarını destekleyecek, Türkiye’nin de yapmak istediği Kuzey-Güney hattındaki tren yolu işine Çinlilerin de talip olduğunu biliyoruz.”

Türkiye – Irak siyasi ilişkileri nasıl ilerler?

Çin ile benzer tavırda olan Türkiye de, Irak’ta istikrarın sağlanması, toprak bütünlüğünün korunmasını istiyor.

Duman, Irak’ta yaşanan istikrarın Türkiye için önemli olduğunu ve orada olacak her gelişme doğrudan ya da dolaylı bir biçimde Türkiye’yi etkileneceğini belirtiyor.

”Irak’ta siyaset ve güvenlik dengesi son derece paralel. Siyaset dengesi bozulduğunda güvenlik dengesi de bozuluyor. Bu da PKK, IŞİD gibi terör örgütlerine alan açıyor. Oluşan güvenlik boşluklarında bu terör örgütleri faaliyetlerini arttırdıkça Türkiye’nin sınır güvenliği de olumsuz yönde etkileniyor. Bu sadece Irak değil Suriye politikasını da etkiliyor. Türkiye Irak’ta herhangi bir siyasi grubun yanında ya da arkasında değil. Siyasal bir pozisyon almadı, merkezi hükümet ile çalışma konusunda bir istikrar gösteriyor. Orada hükümetin kurulmasını istiyor çünkü muhatap bulamıyor Türkiye.”

Erkmen: Önümüzdeki dönemde en çok ismini duyacağımız ülke İran olacak

Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Erkmen de Türkiye’nin şu anda izlediği Irak politikasının yerinde olduğu görüşünde.

“Türkiye şu anda en doğrusunu yapıyor ve olanları izliyor. Böyle bir atmosferde açık bir taraf olarak işe dahil olmak doğru bir siyaset değil. Ama bir çatışma başlarsa ona göre pozisyonunu alır. Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından Irak’ta olması önemli. Irak, Türkiye’nin ticari partneri. Ve bununla birlikte Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden PKK terör örgütünün bu ülkenin kuzeyinde hala varlığını sürdürdüğünü dikkate alacak olursak, bunu bertaraf etmek istememiz çok doğal.”

Olası bir kaosta sadece bölge ülkelerinin değil bölge dışı ülkelerin de Irak’a dahil olacağını düşünen Erkmen, 2000’li yılların Irak’ının yaşanabileceğini söylüyor.

“Önümüzdeki dönemde en çok ismini duyacağımız ülke İran olacak. Onun dışında ABD eskisi kadar olmasa da dikkate alınmalı. Siyasi sürecin nasıl gideceğine bağlı olarak bu durum değişir. Kendi içerisinde bu sorun çözülürse çok da bölgeselleşmeden üstesinden gelinebilir. Ama iş çatışmaya dönüşürse bütün bölge ve bölge dışı ülkeleri görebiliriz. 2000’li yıllarda Rusya’dan tutun da İran’a kadar her bir ülkeyi burada gördük. Her ne kadar İran başı çekse de bu kriz kaosa dönüşürse İran orada tek başına bir şey yapamaz. Bütün bölge ülkeleri işe dahil olur. Elbette Suudileri, Ürdün’ü, Mısır’ı da var ama İran bir miktar daha aktif olacak.”

(euronews)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *