Daha asker, daha silah, daha para, daha çok düşman istiyorlar…

Daha asker, daha silah, daha para, daha çok düşman istiyorlar…

NATO’nun son zirvesini değerlendiren Yeni Şafak yazarı Nedret Ersanel, “NATO, yani bugüne kadar insanoğlunun inşa ettiği en büyük/organize savaş makinasının üyeleri -şükür Türkiye hariç- savaş çığlıkları atarak buluşuyorlar. Daha asker, daha silah, daha para, daha çok düşman istiyorlar…” diye yazdı.

NATO müttefiklerinden İspanya’nın başkenti Madrid’de bir araya gelen üyeler NATO’nun yeni stratejik konseptini oylamaya hazırlanırken, Nedret Ersanel de bugünkü yazısında NATO’nun durumunu, Ukrayna’daki savaşı Batı’nın uzatma çabalarını, ayrıca pasifikten davet edilen devletler üzerinden de tüm dünyanın cepheleştirilmek istendiğini yazdı.

“Zirve boyunca, hemen tüm üyelerin Rusya’ya karşı keskin açıklamalarını okuyacağız. Ama gerçek yine bu olmayacak.” diyen Ersanel, Bloomberg analizinde “Avrupa’ya gaz sevkiyatının azalması nedeniyle AB parçalanma riskiyle karşı karşıya” denildiğini de hatırlattı.

Yeni Şafak’ta bugün yer alan ‘Sineklerin tanrısı’… başlıklı yazısında Ersanel, “Savaş boyaları rengârenk ama savaş baltasını topraktan çıkaranı henüz göremiyoruz. NATO, yani bugüne kadar insanoğlunun inşa ettiği en büyük/organize savaş makinasının üyeleri -şükür Türkiye hariç- savaş çığlıkları atarak buluşuyorlar. Daha asker, daha silah, daha para, daha çok düşman istiyorlar…” vurgusunda bulundu.

Ersanel şöyle devam etti:

NATO, 40 bin olan ‘Mukabele Kuvveti’nin asker sayısının 300 binin üzerine çıkarılacağını muştuladı. Polonya tek başına, ‘ben 400 bine çıkarıyorum’ dedi. Ekledi de, ‘zirvede Rusya’nın düşman ilan edilmesini’ bekliyorum. Çin’e ilişkin beklentiler de gerçekleşirse, Sovyetler’in çöküşünden günümüze uluslararası düzenin tek silahlı yapısı, Moskova ve Pekin’e cephe açmış olacak…

NATO’nun asil üyeleri dışında İsveç ve Finlandiya ile birlikte bir seri Pasifik ülkesinin ‘zirvelerin zirvesine’ davet edilmiş olması da, artık ortada sınırları belli mevzilerin olmadığını, dünyanın cepheleştirilmeye çalışıldığını gösteriyor…

Peki, bunu niçin yapıyoruz?

Kim için?..

***

Ukrayna savaşının beşinci ayına girdik ve tablo değişmiş durumda. Rusya her gün yeni toprak kazanıyor, işin nereye varacağını da kimse kestiremiyor, Odessa şimdilik en kötü senaryo ama ‘Kiev’e döner mi’ sorusuna da ‘kesinlikle hayır’ diyebilen yok.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, pazar akşamı bir TV kanalında, Ankara’nın sahayı nasıl gördüğünü anlattı ve Rusya’nın hızla ilerlediğini anlattı. Rusya’nın bu savaşı taşımayacağına kalıbını basan ABD ve bir seri müttefiki ile Türk medyasında, ‘Moskova çökecek’ nutukları atanların aksine de, hiç böyle bir durumun gözükmediğini, siyaseten de Putin’in iktidarını pekiştirdiğini söyledi.

Ama Batı’nın gel-gelleri devam ediyor. Sadece kışkırtma amaçlı değil, savaşın uzadıkça uzaması için elden gelen yapılıyor. Barış yolunda bir adım atan ülkelerin başkentlerine hemen ya İngiltere’nin ya ABD’nin Dışişleri veya Savunma bakanları iniyor. Cari durum, ‘şu an için’ sadece Ukrayna’nın değil, arkasındakilerin de, ABD ve İngiltere’nin de yenilmeye yürüdüğünü gösterirken, Karadeniz’deki bir Rus petrol kulesine yapılan füze saldırısı, Kiev’e gelişmiş roket sistemi HIMARS’ın teslimi, Rusya’nın Baltık filosunun üssü ve ‘nükleer’ toprağı Kaliningrad’a geçişin engellenmesi hep ‘uzatmalar’ için. Ama siviller ölüyor, ne gam…

Topyekûn savaş ihtimaline ilişkin Kissinger uyarısına zımni atıf yapan Lavrov’un, “AB ve NATO, Rusya ile savaş için modern bir koalisyon kuruyor” açıklaması, Batı ittifakı içindeki çatlaklara sığınarak görmezden gelinemez…

***

ABD ise, ‘herhalde bir yerlerde bu adamların parası bitecek, halk ayaklanacak, oligarklar isyan bayrağı açarak Kremlin içi bir darbe ile Putin’i hal-edecekler’ tezine abanmayı sürdürüyor. Mart ayında Biden da tam böyle söylemişti; “Tanrı aşkına bu adam iktidarda kalamaz”…

Aktüel durum bu ve paralel olarak G7 zirvesi ile NATO zirvesi yürüyor. G7’nin çıktısı, Rusya ekonomisinin gırtlağındaki boğma telini daha sıkmak olacak(tı).

Hepsi cüretkâr varsayımlar. Rus ekonomisinde gerçekte ne olduğunu bilen yok. Ama görünen, tablonun Batı tarifini tutmadığı. Kimse, Rusya’nın savaşa ne kadar harcadığını da bilmiyor. Oysa Batı aynı cepheye her gün on milyonlarca dolar seviyesinde para aktarıyor. (Ulaşıyor mu o da ayrı konu.)

Biden yine Mart ayında Rus ekonomisinin ezildiğini söylüyordu ama Rus petrol gelirleri rekor üzerine rekor kırıyor, ruble ise dolar karşısında son yılların en yüksek değerine ulaşmış durumda.

Üstelik bunları Batı kaynakları söylüyor. Aynı kaynaklar başka şeyler de söylüyor; “IMF, ABD ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme beklentisinin yüzde 3,7’den yüzde 2,9’a ve 2023 tahminini de yüzde 2,3’ten yüzde 1,7’ye indirdiğini açıkladı.” IMF Başkanı, ‘ABD’nin resesyondan kurtulması için alan daralıyor’ dedi. IMF’in dediklerine pek kulak asmayız ama sonuçta bunları ‘sahibi’ için söylüyor…

Bloomberg analizi: “Avrupa’ya gaz sevkiyatının azalması nedeniyle AB parçalanma riskiyle karşı karşıya”.

Onlar, ‘sum of all fears’ derler, ekonomik ve politik acıların/korkuların buluştuğu yerden bahsediyoruz…

***

NATO gövde gösterisi, üyelerinin bir kısmı da, ‘tutmayın beni’ türünden açıklamalar yaparken, AB Komisyonu Başkanı, “Bundan böyle Putin’le normale dönmemiz mümkün değil” beyanatları veriyor. Rusya ile değil Putin’le! Washington ise, “Zelenski krizi uzatmak istemiyor” diyor ama savaşın en az bir kaç ay uzayacağından herkes emin…

Zirve boyunca, hemen tüm üyelerin Rusya’ya karşı keskin açıklamalarını okuyacağız. Ama gerçek yine bu olmayacak. Pazartesi akşamı Almanya Şansölyesi Scholz, ‘Rusya’yla ilişkilerde geri dönüş yok’ dedi. Ama Berlin-Paris-Roma aklına yatıramıyor bu gelişmeleri. Biden’ın ilk tökezleyişinde trenden inmeyeceklerinin garantisi yok.

***

İşte böyle bir ortamda Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda son 96 saattir baskı altında. Lütfedip telefona çıkmayan Biden hem dün sabah aradı hem de ‘zirvede görüşürüz’ dedi.

Hiç ilerleme yokken zirveden bir gün evvel Türkiye’nin toplantıya davet edilmesi de, ABD Genelkurmay Başkanı’nın Türk mevkidaşını araması da, Sullivan-Kalın görüşmeleri de hep aynı tasa yüzünden.

Ama sorun bu mu?..

Müstakbel NATO kararları, Türkiye’nin yeni dünyaya ilişkin tarifine uygun mu? Hayati sorudur. Bu yüzden, İsveç ve Finlandiya Türkiye’yi tatmin eden tavizler verse bile, Ankara onayını esirgemeyi düşünmelidir!

Hele zirve bitsin.. Gerçekte ne olup-bittiğinin, ‘yeni dünya’nın sohbetini karşılıklı yapacağız.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *