Kriptopara küresel finans sistemine alternatif olur mu?

Kriptopara küresel finans sistemine alternatif olur mu?

Yaşı 15’in üzerinde birçok genç tüm dünyada kriptopara alım satımı üzerinden kısa yoldan köşeyi dönüp masallardaki gibi sonsuza kadar sürecek zengin ve tatlı hayatın hayalini kuruyor.

Prof. Dr. Ayfer Gedikli / Star-Açık Görüş

Satoshi Nakamoto ismini daha önce duydunuz mu? Her ne kadar kulağa Japon ismi gibi gelse de esrarengiz kimliğini bugüne kadar korumuş bu yazar, son dönemin çok konuşulan kriptopara, blokzincir (blockchain) ve uçtan uca şifreleme (peer-to-peer) kavramlarını aynı cümle içinde kullanan ilk kişi olarak tarihe geçmiştir. Kimilerine göre Japon, kimilerine göre Batı ülkelerinde yaşayan Japon asıllı bir kriptografi uzmanı, kimilerine göre de Japonya ile hiçbir ilgisi olmayan ve Japonca ismi mahlas olarak kullanan anonim bir kişilik… Yine söylenceye göre, Nakamoto bugünkü değeri 30.184.300.000 dolar olan 1 milyondan fazla Bitcoin’i elinde bulunduruyor.

Satoshi Nakamoto’nun kim olduğu ya da elinde ne kadar Bitcoin bulundurduğu bir yana, Ekim 2008’de yazdığı ve metzdowd.com adlı sitede yayınlanan “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System” başlıklı makalesi, geleneksel para ve finansal sistemi sorgulatacak ve üzerinde uzun yıllar tartışılacak bir konuyu gün yüzüne çıkardı.

Tartışma yaratan makale

Nakamoto, makalesinde geleneksel finansal sistemi by-pass ederek doğrudan taraflar arasında elektronik olarak para transferinin gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Yazar, parayı transfer eden ve transferi alacak olan tarafların dijital imzaları dışında, bu işlemi gerçekleştirmek üzere üçüncü bir tarafın varlığının gereksizliğini vurgulamış ve taraflar arasında güvenli transferi sağlama üzere kriptopara ve uçtan-uca ağ kullanmayı önermiştir. Kriptopara, dijital finansal işlemleri güvence altına almak ve para biriminin ek birimlerini kontrol etmek için kriptografi kullanarak bir değişim aracı olarak çalışmak üzere tasarlanmış dijital bir varlıktır. Kriptoparaların en önemli avantajları arasında işlemler hızlı, ihmal edilecek kadar düşük maliyetli ve geri döndürülmez özelliğe sahip olması yanında adem-i merkeziyetçiliği, internet ortamında yapılan işlemler sayesinde evrensel niteliğe sahip olması, taraflar dışında süreci denetleyen, kontrol eden ya da yönlendiren devlet, banka, aracı vb. üçüncü tarafın olmaması sıralanabilir.

Ancak hemen ifade etmek gerekir ki kontrol ve denetim mekanizmalarının dışında kalması ve yapılan işlemlerin izlerinin sürülememesi kara para aklama gibi yasa dışı para transferlerinin de bu yöntemi tercih etmelerine yol açabilmektedir. Blokzincir ise, işlem kayıtlarını alıp tek bir sayfaya aktarmaktansa bir bloğa yerleştiren bir veri tabanı çeşididir. Her bir blok, şifresel bir imza kullanılarak bir sonraki bloğa zincirlenmektedir. Blok zincirlerin birbirine eklenmesiyle dağınık büyük defter ortaya çıkmaktadır. Böylece blok zincirler tek bir büyük defter gibi kullanılabilmekte, gerekli izinlere sahip herkes tarafından paylaşılabilmekte ve doğrulanabilmektedir. Kriptopara dijital cüzdanlarda saklanır. Dijital cüzdanlarda kayıtlı olan bilgi, paranın kayıtlardaki sahibinin sadece kendisinin bileceği şifrelerdir. Bu cüzdanlar saklama hizmeti veren internet sitelerinde veya o sitelere güvenemeyenler için kağıda yazılı olarak saklanabilir. Şifre unutulması ya da kaybı durumlarında cüzdanın yeniden tedarik edilmesi oldukça güçtür.

Her ne kadar kriptopara kavramı makalede taraflar arasında para transferinin ucuz ve güvenli şekilde gerçekleşmesi için bir araç olarak tanımlansa da makalenin yayınlanmasından günümüze kadar geçen 14 yıl içinde tüm dünyada kriptopara yepyeni ve heyecan verici bir yatırım aracı haline gelmiştir. Yaşı 15’in üzerinde birçok genç tüm dünyada kriptopara alım satımı üzerinden kısa yoldan köşeyi dönüp masallardaki gibi sonsuza kadar sürecek zengin ve tatlı hayatın hayalini kuruyor.

Finansal efendilik

Kısa sürede ülkeleri ve bireyleri kendisine çeken kriptopara konusunun daha iyi anlaşılması için biraz gerilere gitmekte fayda görüyoruz. II. Dünya Savaşı sonrasında savaşın gerçek ve büyük galibi olan ABD için, elde ettiği güçle dünyanın sadece askeri ve siyasi güç odağı olmakla yetinmeyip finansal efendiliğine de soyunduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. II. Dünya Savaşı’nın bitmesi ile yenidünya düzenin her alanda kurulmaya çalışıldığı çok belliydi. IMF ve Dünya Bankası’nın merkezlerinin ABD’de kurulmasından başlayan süreç, ABD dolarının küresel para olmasına kadar varan bir dizi küresel ekonomik kararın alınmasına kadar sürmüştür. Tarihe Bretton Woods sistemi olarak geçen bu küresel düzenlemelerle 32 ABD doları = 1 Ons altına endekslenerek sabit bir kur sistemine geçilmiştir. Bu karar sonrasında ülkeler merkez bankalarında isterlerse Amerikan doları, isterlerse altın bulundurabilecekler, ulusal paralarını bu sabit kur üzerinden tanımlayabilecekler ve ülkeler arası ticarette dolar kullanılabileceklerdi. 1950li yıllar boyunca devam eden bu sistem, Vietnam Savaşı ve takip eden sorunlar nedeniyle 1971 yılında ABD’nin Bretton Woods Antlaşmasından çekildiğini açıklaması ile son bulmuş ve dolar serbest şekilde dalgalanmaya bırakılmıştır. Ardından patlayan Petrol Bunalımı ve yaşattığı onca güven kaybına karşın dolar, küresel hegemon para olmaya devam etmiştir. ABD için dolar –sebep olabileceği enflasyonist baskıyı bir yana bırakırsak- ABD Merkez Bankası FED’in biraz fazla mesai ile (!) bolca basabileceği basit bir kağıt parçası olmasına karşın, dünyanın geri kalanı için altın kadar elde edilmesi zor bir kıymetli değer olmaya devam etmiştir. Zira, dünyanın geri kalanı için ABD doları basma imkanı olmadığından, genel küresel kabul gereği, uluslararası işlemlerde ve ticarette kullanmak üzere ihtiyaç duyulan doları ya yine dış ticaretten ya da ülkeye yönelik gerçekleşecek kısa/uzun vadeli yabancı yatırımlardan elde edebilecektir. ABD, dolar üzerinden sahip olduğu bu üstünlüğünü bankacılık ve para transferleri gibi küresel finansal işlemlere de taşımış; tüm küresel finansal mimari ABD kontrolüne girmiş ve dünyanın geri kalanına karşı baskı unsuru olarak kullanmaya devam etmiştir. Özellikle siyasi yönden anlaşmazlık yaşadığı ülkelere karşı uyguladığı finansal yaptırımlar, ülkeleri bankacılık sistemlerinin dışına atma tehditleri sıklıkla şahit olduğumuz olaylardır. Uzun yıllardır ABD ambargosu yaşayan İran’ın küresel bankacılık ağlarını kullanması neredeyse imkansızdır. Benzer durum geçtiğimiz aylarda Ukrayna Savaşı dolayısıyla Rusya’ya karşı uygulanmaya başlanmış ve Rusya SWIFT sistemlerinde dışarda bırakılmıştır. Bu dışlama, Rusya’nın uluslararası ticaret yaptığı ülkelerle para transferini oldukça güçleştirmiştir. Bu olaylar, köşeye sıkışan ülkeleri alternatif arayışlara itmiştir.

Daha fazla özgürlük

Uzun yıllardır devam eden bu durumlar nedeniyle, “ABD’nin tepesinde oturduğu ve ancak onun izin verdiği ölçüde işleyebilen küresel finansal sistem uçtan uca şifreleme ve dijital imza gibi oldukça inovatif yaklaşımlarla acaba daha özgür işler hale gelebilir mi?” sorusu son dönemlerde sıklıkla sorulmaya başlanmıştır. Sözün başında ifade ettiğimiz Nakamoto’nun önerisi acaba küresel finansal sistemde ABD başta olmak üzere diğer aracıları by-pass edebilir mi? Uluslararası ticarette ABD doları, Euro gibi küresel konvertable paralar yerine, ülkeler Bitcoin ya da Altcoinler üzerinden ticaret yapabilir mi? Konvansiyonel finansal sistemde para aktarımları esnasında banka ve diğer aracı kurumların aldıkları yüksek komisyonlardan kurtulmak mümkün mü?

Ya anlaşmazlıklar?

ABD ile sorun yaşayan ülkeler başta olmak üzere, mevcut sistemi by-pass edecek güçlü, güvenilir bir sistemin uygulamaya geçmesi tüm dünya açısından gerek işlem maliyetlerinin düşürülmesi, gerek konvertable para bağımlılığının azaltılması, gerekse Dolar/Euro vb parasal hegemonyanın azaltılması konusunda çok önemli avantajlar sağlayabilecektir. Ancak başta kayıt dışılık olmak üzere, bu tür yatırımlardan elde edilen gelirin vergilendirmesinin nasıl yapılacağı ve ülkelerin ulusal para basma üzerinden sahip oldukları senyoraj gelirlerini kaybetme riski gibi konular, kriptopara işlemleri nedeniyle şimdilik çözüme kavuşmamış sorunlu alanlardır. Ayrıca taraflar arasında yaşanabilecek anlaşmazlıklar konusunda başvurulabilecek yerel ya da küresel düzeyde hukuki düzenlemeler henüz mevcut değildir.

Öte yandan kullanıcılarına sağladığı özgür alan, işlem kolaylığı, ucuzluğu, sağladığı yüksek rant ve yükselen değeri kriptoparaya yönelik iştahı kabartmıştır. Kriptopara kullananların sayısının nüfusa oranına bakıldığında Rusya yüzde 11.91, Venezuela yüzde 10.34,Türkiye yüzde 2.94’dür. İran, Venezuela ve Rusya’nın ABD ambargoları nedeniyle giderek daha fazla oranda kriptopara kullanımına yöneldikleri tahmin edilmektedir. Kriptoparalar arasında Bitcoin, yüzde 80.8 ile en fazla işlem gören sanal para iken Bitcoini yüzde 13.7 ile Etherium, yüzde 7.7 ile XPR ve yüzde 4.7 ile Litecoin takip etmektedir. Bugün itibarıyla 1 Bitcoin= 476.573 TL’den işlem görmektedir. Günümüzde ülkelerin kendi ürettikleri kritoparalar yanında futbol takımlarından bilgisayar oyunlarına ve metaversede arsa satışlarına kadar birçok alanda kriptoparalar aktif olarak kullanılmaktadır. Elon Musk ve Mark Zuckerberg gibi küresel tanınırlığı olan birçok isim de kendileri, hatta köpekleri adına sanal para çıkarmaya başlamışlardır. Özellike Elon Musk’ın twitter hesabından paylaştığı tüyolar üzerinden büyük spekülasyon ve kazanç sağladığı sıklıkla gazete köşe yazılarında dillendirilmektedir.

Bu muazzam değer artışının neden kaynaklandığının bilinmemesi, bir dayanak varlığın bulunmaması ve sadece spekülatif kaynaklı olması, yatırımcıların iştahını kabartan durumun, aynı zamanda korkunç kayıplara da gebe olduğunun en önemli göstergesidir. Maalesef 1929 Buhranında yaşanan Borsa çöküşüne benzer bir çöküntü geçtiğimiz günlerde yeniden yaşandı. Spekülasyona çok açık olan kriptopara piyasalarında sabit coin TerraUSD’de sert değer kayıpları görüldü. Bu kaybın nedeni, FED’in faiz artırım kararının ardından yatırımcıların riskli olarak gördükleri varlıklardan uzaklaşmaya başlaması gösterilmektedir. FED’in kararı yüksek riskli varlık olarak kabul edilen kriptolarda satış baskısı yaratmıştır. Bitcoin ve Altcoinlerde rekor düşüşler yaşanmış; TerraUSD, 0.98 dolara gerilemiştir. Piyasanın en büyük üçüncü sabit coini TerraUSD’deki düşüş durmayınca Luna Vakfı’n ait bir cüzdandan tek seferde 42 bin Bitcoin transferi gerçekleştirilmiştir. Bu transferin ardından Luna Vakfı’nın sahip olduğu BTC’lerin tamamının satıldığı iddiası daha büyük bir panik havası yaratmıştır. Luna Vakfı açıklama yaparak iddiaları reddetmiş ve 28 bin adet Bitcoin’in yeniden vakfın cüzdanına gönderildiği belirtilmiştir. Terra ağının kripto varlığı LUNA da geçen ay 120 dolar civarında işlem görmesine karşın, yüzde 98 değer kaybederek 2 dolara kadar gerilemiştir. Konu ile alakası olmayan okuyucular için yaşanan kaybı şu şekilde açıklayalım: Gece yatmadan önce hesabınızda 10.000 TL varken sabah kalktığınızda 200 TL kalmasının yol açacağı hayal kırıklığı duygusu sanırız yeterince ürkütücüdür. Hesaptaki paranız büyüdükçe kaybınız da katlanarak artacaktır.

Bu nedenle, yüksek spekülasyon barındıran bu tür yatırımların yatırımcılar tarafından tercih edilmesi telafisi güç büyük problemlerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Kriptopara üzerine yapılacak yatırımların büyük ölçekli olması yerine daha küçük ölçekli olmasında güvenlik açısından her zaman yarar vardır. Ayrıca tüm yatırımcıların bildikleri “tüm yumurtaları aynı sepete koymama” kuralı bu yatırımlar için de geçerlidir. Son söz, bu tür spekülatif yatırımları bir meslek ya da para kazanmanın temel yolu olarak görmek yerine, küçük ölçekli ve kaybedilirse önemli kayba sebep olamayacak düzeyde tutulması en akılcı yatırım olacaktır. Unutmayalım, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *