BAE’nin yeni Devlet Başkanı el Nahyan kimdir?

BAE’nin yeni Devlet Başkanı el Nahyan kimdir?

Abisinin ölümü üzerine Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yeni Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid el Nahyan, yıllardır ülkesinin fiili yöneticisi olarak tanınıyordu.

Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Abu Dabi Veliaht Prensi, ülkenin başkomutan yardımcısı ve 7 emirlikten oluşan BAE’nin kurucusu ve ilk devlet başkanı Şeyh Zayed Bin Sultan Al Nahyan’ın oğullarından biri.

Her ne kadar resmi olarak veliaht prensi unvanını taşısa da Muhammed bin Zayed, ülkenin fili yöneticisi.

Bin Zayed, 11 Mart 1961’de Abu Dabi’ye bağlı Ayn kentinde doğdu. BAE’nin resmi kaynaklarına göre, 1979’da İngiliz Kraliyet Askeri Akademisi Sandhurst’tan mezun oldu. Orada, özellikle zırhlı silahlar, helikopterler, taktiksel uçuş ve paraşütçülük konularında eğitim aldı.

Batı medyasında “MBZ” ismiyle da tanınan Muhammed bin Zayed, hem askeri hem sivil alanlarda çok sayıda görev üstlendi. Sırasıyla BAE Hava Kuvvetleri komutanı, genelkurmay başkan yardımcısı, 1993’te ise genelkurmay başkanı olarak atandı.

Babasının güvenlik işleri danışmanlığını yaptı. 2003’te ise Abu Dabi Veliaht Prensi Yardımcısı oldu. Babasının 2004’ün kasım ayındaki vefatından sonra, ağabeyi Halife bin Zayed ülkenin başkanlığına getirilirken, kendisi veliaht prensi olarak ilan edildi.

Bundan yaklaşık 1 ay sonra Abu Dabi Emirliği Yürütme Konseyinin başkanlık koltuğuna oturdu. 2005’in ocak ayında ise BAE başkomutan yardımcılığına getirildi.

Bu görevlerin yanı sıra MBZ ayrıca, Abu Dabi Eğitim Konseyi başkanlığını, varlık fonu statüsüne yakın olan, devlete ait yatırım ve kalkınma şirketi “Mubadala” Yönetim Kurulu başkanlığını, Tawazun (denge) Ekonomi Program Bürosu (Offset) başkanlığını ve Petrol Yüksek Konseyi üyeliği görevini yürütüyor.

Muhammed bin Zayed’in ağabeyi Halife bin Zayed, hiçbir zaman ülkenin gerçek yöneticisi olmadı. 2014’te geçirdiği beyniyle ilgili yaşadığı ciddi sağlık sorunlarından sonra MBZ’nin yönetici rolü daha da görünür hale geldi.

BAE’de MBZ dönemi

İç siyasetteki taraftarları, MBZ’yi BAE’de güvenliği ve büyümeyi destekleyen inisiyatiflerin mimarı olarak sunmaya çalışıyor. Ancak diğer yandan halkın bir başka kesimi, MBZ’nin kendi halkına baskı uygulayan, bölgede ateş eken bir polis devleti yarattığını savunuyor.

Babası Şey Zayed bin Sultan döneminde BAE her ne kadar Arap ve Müslüman dünyasında iyilik, yardımseverlik ve iç işlere karışmaktan uzak tavrıyla bilinse de Muhammed bin Zayed’in döneminde BAE farklı bir yola sokuldu.

Askeri eğitimi dolayısıyla silahlı kuvvetlere büyük önem veren Muhammed bin Zayed, bir taraftan ülkesinin askeri imkanlarını genişletirken, diğer yandan bölgede birçok ülkeye gerek siyasi gerek askeri müdahalelerde bulundu.

New York Times Magazin’de Robert F. Worth kalemiyle yayımlanan MBZ portresine göre, 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi ve ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) düzenlenen saldırılar ve 19 saldırgandan 2’sinin BAE vatandaşı olması, MBZ için de bir dönüm noktası oldu.

MBZ’nin, “Dünyanın merkezi New York bile saldırıya uğruyorsa bizim ne kadar savunmasız olduğumuzu görün” dediğini aktaran Worth, eğitimden finansa kadar ülkesinin tüm güvenlik açıklarını aşağıdan yukarıya gözden geçirdiğini anlatıyor.

Worth, “1,3 trilyon dolarlık devlet varlık fonlarını kontrol eden bin Zayed’in radikal örgütler ve siyasi İslami oluşumlara karşı büyük bir savaş başlattığını” belirtti.

Orta Doğu’da karşı devrimlerin sponsoru: MBZ

“Arap Baharı” adıyla bilinen 2011’de Orta Doğu’daki ayaklanmalar süreci, MBZ için ayrı bir kırılma noktası oldu.

Sokaklara dökülen halkların demokrasi ve reform taleplerinin ülkesine sıçramasından endişe duyan Muhammed bin Zayed, karşı devrim güçlerine her türlü destek vererek ayaklanmaların amaçlarına ulaşmaması için var gücüyle çalıştı.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra ülkede yapılan ilk demokratik seçimle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Muhammed Mursi’nin 2013’te darbe ile görevden uzaklaştırılmasının arkasında da MBZ’nin önemli bir rolü vardı.

Kendisiyle yakın ilişkisi bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile beraber bin Zayed, Mısır’da askeri darbeye liderlik yapan General Abdülfettah Sisi’ye siyasi ve finansal desteği sağlarken, hapse atılarak farklı suçlamalarla yargı önüne çıkarılan Mursi, 2019’da mahkeme salonunda hayatını kaybetti.

MBZ’nin liderliğindeki BAE, ülkedeki monarşilere tehlike olarak gördüğü Müslüman Kardeşler teşkilatını 2014’ün kasım ayında terör listesine alarak örgütle var olan mücadelesini hızlı bir şekilde tırmandırdı. Hem ülke içinde hem bölgede teşkilata karşı fiziki ve perde arkasında savaş açtı.

MBZ, Libya’da karşı devrime liderlik yapan darbeci General Halife Hafter’e askeri ve finansal destek verirken, Yemen’de Suudi Arabistan’ın liderliğindeki koalisyonun çatısı altında 2015’ten bu yana savaş yürütüyor.

İran destekli Şii Husilere karşı başlatılan savaş, hedeflerini güncelleyerek Yemen’de Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen İslah Partisini de kapsadı.

Yemen’in güneyindeki bölücü Güney Hareketi’ni de destekleyen MBZ, Suudi Arabistan destekli hükümetin güç kaybına uğraması ve Husilerle mücadelede etkinliğini kaybetmesine neden oldu.

MBZ döneminde insan hakları ihlalleri

Uluslararası insan hakları örgütleri, devleti eleştiren ve reform taleplerini dile getiren vatandaşları hapse atan BAE’yi halkına baskı uygulamakla suçluyor.

Sosyal medya platformlarını da sıkı bir denetim altında tutan BAE’ye, ifade özgürlüğünü kısıtlama eleştirileri yöneltiliyor.

Bu arada, 2012’den bu yana Abu Dabi’deki tutukluluğu devam eden insan hakları savunucusu avukat Muhammed Abdullah Rukun, 2017’de Ludovic-Trarieux uluslararası insan hakları ödülüne layık görüldü.

MBZ yönetimindeki BAE son olarak casusluk uygulamaları geliştirmekle itham ediliyor. Ülke sınırları içinde WhatsApp ve Messenger gibi mesajlaşma uygulamalarının görüntülü arama özelliğini engelleyen BAE, izin verdiği benzer özelliğe sahip ToTok uygulamasının kullanıcı verilerini çaldığı iddiasının gündeme gelmesinden sonra Apple Store ve Google Play sanal marketlerinden yasaklanmıştı.

Körfez bölgesinde gerginlik rüzgarları

MBZ döneminde BAE komşu Körfez ülkeleriyle de krizler yaşadı. 2011’de Umman’ın BAE’ye bağlı casusluk şebekesini çökertmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkiler gergin bir dönem geçirdi.

Umman, şebekenin ülkedeki yönetimi, orduyu ve hükümeti hedef aldığını iddia ederken, BAE tüm iddiaları reddetti.

2017’de BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’ın Katar ile ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde tansiyonu yükseltti.

Söz konusu ülkeler, Katar ile kara, deniz ve hava yollarını da keserken BAE, sosyal medya platformlarında Katar ile dayanışma gösteren vatandaşlarına 15 yıl hapis cezası vereceğini açıkladı.

Katar, BAE’yi Washington’daki büyükelçisi Yusuf Utayba’nın üzerinden Batı’da Doha’ya karşı karalama kampanyası yürütmekle de suçladı.

Medyaya sızdırılan Utayba’nın e-postaları, Katar’ın terörle ilişkilendirilmesi için çabalarını ortaya koydu.

BAE’nin liman kapma yarışı

BAE’nin ulusal liman işletme şirketi “DP World”, petrol gelirine bağlı ülke ekonomisinde çeşitliliği artırmak amacıyla deniz ticaretinde öncü olma hedefini yıllar önce benimsedi.

MBZ döneminde BAE’nin jeopolitik alanda genişlemesinden faydalanarak liman kapma yarışını hızlandıran şirket, özellikle Yemen ve Mısır’daki bazı limanları ele geçirdi.

MBZ 2015’ten bu yana savaş yürüttüğü Yemen’de en baştan beri limanlara odaklandı. Aden Körfezi’ne hakim konumundan dolayı stratejik öneme sahip olan Aden Limanı’nın yanı sıra, Muha ve Mukella limanlarını ele geçirdi.

Suudi Arabistan ve BAE destekli güçlerin, Kızıldeniz’in stratejik Hudeyde limanını Husilerin elinden almak için gösterdikleri çaba da bu bağlamda görülebilir.

Mısır’da darbeci rejimi destekleyen BAE, Süveyş Kanalı’nın güney girişine yakın Ayn Suhna limanını işletmekle beraber, kanalda büyük bir sanayi bölge işletme anlaşması sağladı. Ayrıca Mısır’ın Akdeniz kıyısında da bir liman inşa etme projesi var.

Dünyada 40 farklı ülkede faaliyet gösteren ve 70’ten fazla limanı işleten şirketin adı, özellikle Afrika’da yolsuzlukla ilişkilendiriliyor.

Cibuti hükümeti, Doraleh limanı işletilmesi için “DP World” ile imzalanan anlaşmanın rüşvet yoluyla sağlandığı gerekçesiyle iptal ederken Somali, uluslararası tanınırlığı olmayan ve bölücü grup tarafından yönetilen Somaliland ile BAE arasında 2017’de imzalanan Berbera limanı işletme anlaşmasını kınayarak, onun geçersiz olduğunu açıklamıştı.

Etrafını yabancılarla sardı

MBZ’nin ülkesi ve bölge için karanlık vizyonunu hayata geçirmek adına yabancı isimlerle çalışmayı tercih etmesi de dikkat çekici bir başka husus.

MBZ, Beyaz Saray’ın eski terörle mücadele uzmanlarından Richard Clarke’ı danışman olarak işe alırken, kurduğu özel ordusunun başına Avusturalyalı General Mike Hindmarsh’ı getirerek, Orta Doğu’da kendi ordusunun başına yabancı bir isim atayan ilk lider olarak tarihe geçti.

Forbes Dergisinde makale

ABD’li Forbes dergisi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın (MBZ) Orta Doğu’daki etkisine ilişkin dikkat çekici bir makale yayımladı.

Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın (MBZ), Orta Doğu’da daha güçlü etkisine rağmen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a (MBS) kıyasla daha az tanındığına dikkat çekilen makalede, MBZ’nin Orta Doğu’daki planlarına ilişkin çarpıcı ifadeler yer aldı.

Makalede, MBZ’nin eski ABD Başkanı Barack Obama yönetimindeki bazı üst düzey yetkililer tarafından “tehlikeli ve dürüst olmayan biri” olarak tanımladığı belirtilirken, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin ise kendisine daha müsamahalı davrandığı ifade edildi.

Öte yandan MBZ hakkında bazı insan hakları raporları ve yabancı diplomatların ifadelerine yer verilen makalede, MBZ’nin mutlakiyetçi tavrı ile Yemen ve Libya gibi ülkelerde sonuçlarını kontrol edemediği çatışmalara sebebiyet verdiği vurgulandı.

MBZ’nin, uyguladığı politikalarla lanse edildiği gibi “Hürmüz Boğazı ve Orda Doğu’daki istikrarsızlığa çözüm sunmadığı ve aksine sorunun parçası olduğu” belirtilirken, “MBZ, İslami radikallik ile mücadele adı altında ülkesinin askeri ve finansal kaynaklarını bölgedeki demokratik eğilimli yapıları yıkmak için kullanan bir diktatördür.” ifadelerine yer verildi.

“BM destekli Trablus hükümetine savaş açtı”

Öte yandan Suudi Arabistan ile işbirliği yapan MBZ’nin, “Mısır tarihinin en baskıcı lideri” olan General Abdulfettah es-Sisi’nin Cumhurbaşkanı olduğu Mısır’daki darbede rol aldığı kaydedilen makalede, aynı zamanda Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’i silahlandırarak Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen Trablus hükümetine karşı savaş açtığı vurgulandı.

Bununla beraber MBZ’nin, ülkesinin Yemen’deki varlığını son zamanlarda azalttığı belirtilirken, perde arkasında ise Yemen’deki paralı savaşçılar ve ayrılıkçı guruplara verdiği askeri ve finansal destek sebebiyle bölgede yaşanan işkence, sivil ölümleri ve toplu göçler gibi insani sorunlarda başrolü oynadığına dikkat çekildi.

ABD yönetiminin esnek tavrı ve 27 milyar dolar değerindeki askeri silah satışının, BAE’nin terörizm ile mücadele adı altında bölgede takındığı “macerası ve pervasız” tavırlarına kapı araladığı ifade edilen makalede, BAE’nin siyasi ve askeri rolünün bölgede yıkım ve istikrarsızlığa yol açtığı savunuldu.

Muhalif isimlere baskı

Öte yandan, ülke içinde oldukça karmaşık bir gözetleme ağı üzerinden kendisine muhalif isimleri tespit edip, hapse attırdığı vurgulanan MBZ’nin, aynı zamanda ülkedeki ABD, İngiltere ve diğer ülke vatandaşlarını da yakından izlettiği kaydedildi.

Ayrıca, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuya ilişkin raporlarına atıfta bulunulan makalede şu ifadelere yer verildi:

“Ülke içindeki muhalif isimlere yönelik uyguladığı keyfi tutuklamaların yanı sıra, zaman zaman zoraki adam kaçırma faaliyetlerinde de bulunan BAE, ayrıca Yemen’de savaş suçu işleyen Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun düzenlediği saldırıların önemli bir parçası. BAE yönetimi, aynı zamanda tutuklulara işkence yapmak ve ülkedeki göçmen işçileri suistimal edilmekle suçlanıyor.”

ABD’de BAE lehine lobi

BAE’nin söz konusu faaliyetlerinin ve MBZ’nin Washington’da yeteri kadar eleştiri almama sebebine de değinilen makalede, BAE’nin sadece 2018’de Washington merkezli 20 lobi firmasına 20 milyon dolar ödediğine dikkat çekildi.

Söz konusu firmaların ABD Kongresi, düşünce kuruluşları ve Amerikan medyasında BAE lehine 3 bine yakın lobi faaliyetinde bulunduğu ve ABD’deki siyasi isimlere 600 bin dolar bağış yapıldığı vurgulandı.

Kaynak: TRT Haber (17 Ocak ve 26 Şubat 2020 tarihli haberler) 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *