İmamoğlu-Büyükelçi görüşmesine eleştiri

İmamoğlu-Büyükelçi görüşmesine eleştiri

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Dileğimiz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul’un önünü derhal açmasıdır.” dedi.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Rusya ile Ukrayna arasındaki muhtemel bir savaş halinin Kafkaslarla birlikte Türkiye’ye nasıl etki edeceğini iyi öngörmek gerektiğini söyledi.

“İstanbul’da balık baştan, tuz hepten koktu”

İstanbul’da kar yağışının ardından ulaşımda yaşanan sıkıntılara değinerek, Şair Sezai Karakoç’un, Kar şiirinin, “Karın yağdığını görünce, kar tutan toprağı anlayacaksın, toprakta bir karış karı görünce, kar içinde yanan karı anlayacaksın.” dizelerini okuyan Bahçeli, “Ne karın yağdığını görebilen ne de kar tutan toprağı anlayabilen kifayetsiz muhterislerin kış günlerinde vatandaşlarımızı perişanlığa mahkum ettiklerini cümle alem görmüştür.” ifadesini kullandı.

Sorunun, karın yağması değil, alınmayan önlemler ve ihmaller zinciri olduğunu belirten Bahçeli, “Birleşik Krallık’ın Türkiye Büyükelçisi ile 25 gün önce programlanan randevusunu saat gibi hatırında tutan İstanbul Belediye Başkanı, ne gariptir ne gafilliktir ki meteorolojinin uyarılarını bir türlü hatırlayamamış, aklına dahi getirememiştir. Ucuz bir mantıkla ‘kar aniden bastırdı’ diyecek kadar savrulmuştur. Balığa tuz dökmüştür de yollara tuz dökecek yönetim becerisini gösterememiştir. Diyeceğim odur ki İstanbul’da balık baştan, tuz da hepten kokmuştur. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir. Kar göstere göstere gelmiş, İstanbul Belediyesi göre göre kara gömülmekle kalmamış, daha vahimi İstanbullu vatandaşlarımızı çileye ve çetin kış şartlarına mahkum etmiştir.” dedi.

İstanbulluların yolda kaldığını, trafiğin tıkandığını hatırlatan Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ise kendisine özel tahsisli kar küreme aracıyla balıkçıya gittiğini belirtti. İmamoğlu’na yönelik eleştirilerini sürdüren Bahçeli, “Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen bir şahsa Türk-İslam medeniyetin en büyük kenti nasıl emanet edilecek? Emanete leke sürmek millete ihanet, melanete hizmet değil midir?” diye sordu.

Normal şartlarda İstanbul gibi bir kentin belediye başkanının herkesle görüşmesinin normal olduğunu aktaran Bahçeli, “Normal olmayan husus; karın, kışın tam ortasında lüks bir balık lokantasında vaki görüşmeye niye ve ne maksatla ihtiyaç duyulduğudur? Bu kadar önem atfediliyorsa söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir? Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır? Bir belediye başkanı için kentinin ağır hava şartlarıyla mücadeleden daha öncelikli ne olabilir?” değerlendirmesini yaptı.

CHP’nin, son dönemde Türkiye’de görev yapan büyükelçilerle özel ve düşündürücü bağlantısının giderek yaygınlık kazandığını ifade eden Bahçeli, “Bize göre CHP’nin büyükelçilerle düşüp kalkması tesadüfü olmayıp demokrasi dışı ve milli irade karşıtı bir arayış ve özlemin mahsulüdür. Zira artık kartlar açık oynanmaktadır.” dedi.

İmamoğlu’na sert eleştiriler

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamını siyasi hırsları için basamak gören bir kişinin marjinal güvenirliğinin sıfıra indiğini söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti: “Bu şahıs, Türkiye muhalifleriyle can ciğer kuzu sarması haline gelmiştir. Şu rezalete bakınız ki Belediye Başkanı balıkçıda tıka basa yerken sözcüsü de İstanbul’da değil, tatile gittiği İsviçre’de karla mücadele etmiştir. Sanıyorum Alpler’de epey zorluğa katlanmıştır. Ne de olsa yoğun kar yağışı altında kayak yapmak, pahalı otellerde yatıp kalkmak, yiyip içmek ihtimalen bu fukarayı yormuş, oldukça da hırpalamıştır. İşte CHP’nin önü arkası, özü özeti, başı sonu bundan ibarettir. Ne edep bilirler ne de erdem tanırlar. Fildişi kulesinde, sırça köşklerde sosyal demokratlık taslarlar. MOBESE kayıtlarına düşünce de kızılca kıyamet koparırlar.

Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul’un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, ne var ki yüzsüzce MOBESE’yi dillerine dolamaktan da geri durmazlar. Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin. Peki yeri ve zamanı mıydı büyükelçiyle protokol yemeğinin? Yüreğiniz yetiyorsa itiraf edin, cesaretiniz varsa ifade edin, mahcubiyet duyacağınız gizli ilişkileriniz, korkup sineceğiniz gizemli irtibatlarınız yoksa çıkın meydana, milletin kafasında birikmiş soru işaretlerini giderin.”

Kent Güvenliği Yönetim Sistemi’nin (MOBESE), toplumsal huzur, güvenlik ve asayişin sağlanması, suç ve suçluların takip ve tespiti açısından büyük bir imkan olduğunu belirten Bahçeli, “Açığı olanların MOBESE’den şikayet etmeleri gayet doğaldır. Özgürlüğün ve özel hayatın ihlal edildiğini iddia edenler boşa nefes tüketmektedir. İstanbul’da geçen hafta yaşanan rezaletlerin bir benzeri dünyanın herhangi bir ülkesinde vasat bulmuş olsaydı, o ülkenin belediye başkanı emin olunuz ki bir gün, bir saat, bir saniye bile koltuğunda oturamazdı. Sayın Abdulhamit Gül’ün başarıyla icra ettiği bakanlık görevinden affını istemesini MOBESE kayıtlarının ortaya çıkmasına bağlayan süfli ve müflis CHP zihniyetinin algı oyunları, iftira taarruzları, itibar suikastları asla tutmayacak, hiç kimse de bunlara iltifat ve itimat etmeyecektir. Dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul’un önünü derhal açmasıdır.” dedi.

“Değerlere yönelik kategorik saldırılar vahim bir düzeyde”

Bahçeli, değerlere yönelik kategorik saldırıların, kavramlara yönelmiş işgal niyetlerinin, maneviyata kurulmuş tuzakların vahim bir düzeyde olduğunu söyledi. Bahçeli, “Aslında bu, kaygı verici, gerçek, bilinçli bir tertibin, sistematik bir tahribatın uzun metrajlı sonucudur. Gerçek manasından koparılmış bir demokrasinin, sadece demagojiyi besleyeceği, bunun yanı sıra despotik tahakkümlere davetiye çıkaracağı açıktır, ortadadır, tecrübeyle sabittir.” diye konuştu.

Sedef Kabaş ve Sezen Aksu olayı

İnsanların birbirine göstereceği hoşgörü sınırının aynı şekilde demokrasi ve hürriyetin de sınır hattının belirlenmesini sağlayacağını savunan Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek, büyükbaş hayvan benzetmesi yapmak ifade ve düşünce hürriyeti sayılamaz. Bu tip bir kötü söz terbiyesizliktir, edepsizliktir, nitekim suçtur. Hazreti Adem ile Hazreti Havva’ya cahil demek bir sanatçı marifeti, demokratik bir hak, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez. Herkes aksini söylese de Milliyetçi Hareket Partisi bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz, selin akıntısına kapılamaz. Hakaret eden, küfreden, faşizan arzularını ilk fırsatta ifşa eden kim olursa olsun, bunun sonuçlarına mutlak surette katlanmalıdır.

Bir televizyon kanalında Sayın Cumhurbaşkanı’na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların, Trabzon’da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir. Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı’na amca derken, Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir. 203 sözde yazar, çizer, aydın ve gazetecinin bildiri hazırlayıp yayımlamak yerine bu sorunu ele almalarında yarar olacaktır. Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu da telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir? Şehidimiz Eren Bülbül’ün katilleriyle sarmaş dolaş olanların, ittifak kuranların, yanak yanağa verenlerin, bilahare herkesin, her kesimin geleceğimiz adına bu soruların üstünde kafa yormaları elzemdir.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *