‘8 Partili İsrail hükümetini çok daha kırılgan günler bekliyor’

‘8 Partili İsrail hükümetini çok daha kırılgan günler bekliyor’

Siyonist İsrail’in mevcut hükümeti; İsrail’in sol, merkez ve sağ partilerinin bir arada temsil edildiği bir yapı olsa da halihazırda dört dönem üst üste Başbakan olan Binyamin Netanyahu’nun iç siyasetteki kutuplaştırıcı tavrını ortadan kaldırabilmiş değil.

Selim Han Yeniacun / AA

İsrail iç siyasetinin kırılgan yapısı, sağ ve sol siyasi kanattan geniş bir yelpazeye sahip 36. İsrail hükümetini gün geçtikçe daha da zorlayan bir duruma eviriyor. 2021 yılının ramazan ayında Filistinlilerin Kudüs ve çevresindeki mülkiyet haklarının gasbedilmesiyle tüm İsrail’e yayılan ve kısa bir sürede alevlenen protesto gösterileri, iktidarın geniş bir zemine yayılmasına sebebiyet vermiş, yer yer ırkçı ve Arap kimliğini dışlayıcı politikaları popülist bir söylem haline getirmeyi alışkanlık edinen Netanyahu rejimi devrilmişti. Bunun ötesinde “milli mutabakat” hükümeti denebilecek Bennett-Lapid liderliğinde sekiz partinin dahil olduğu yeni bir yönetim, 2021 yılının ortalarında İsrail’de iş başına gelmişti.

Yeni hükümetin kurulmasından hemen önce İsrail Cumhurbaşkanlığına seçilen Isaac Herzog ise hem sol kökenli bir siyasetçi olması hem de çok partili koalisyonun ortak bir politik ses oluşturamaması durumunda manevi bir baskı unsuru olabileceğinden, İsrail’de toplumsal krizlerin eskiye göre nispeten daha itidalli bir atmosferde ele alınacağı ifade ediliyordu. Bu durum, İsrail’in dış politikadaki hamlelerini kolaylaştırırken, Trump-Netanyahu ikilisi önderliğinde başlatılan Arap-İsrail normalleşmesini farklı bir boyuta taşıyarak yıpranmamış isimler üzerinden hem bölge ülkeleriyle hem de yeni normalleşme kaydedilen devletlerin barındırdığı toplumlarla daha sağlıklı temasların geliştirilmesini sağladı.

Öte yandan, İsrail-Filistin çatışmasında, ikili görüşmeler haricinde herhangi bir olumlu adımın atılmadığını söylememiz de mümkün. Netanyahu döneminden miras Batı Şeria’da yasa dışı yerleşim birimlerinin inşasının devam etmesi Netanyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk davası bahane edilerek aşırıcı Yahudilerin yaptığı sokak eylemlerinin artan şiddet boyutu ve Mescid-i Aksa’nın statüsünün El Halil’deki Hz. İbrahim Camii’nin statüsünün bir benzerine dönüştürülmesine dair kamuoyu tartışmaları, bu konuda pek bir şeyin değişmediğini gösteriyor.

Yeni bir Şeyh Cerrah protestosu yaşanabilir mi?

Gerek İsrail’de gerekse Filistin’de, özellikle de Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim birimleri civarındaki, toplumsal kaos ortamının artarak büyüdüğü ve yasa dışı yerleşimcilerle Filistinliler arasında geçen olayların orantısız biçimde Filistinliler aleyhine sonuçlanması; “Yeni bir Şeyh Cerrah protestosu yaşanabilir mi?” sorusunu akıllara getiriyor.

Tel Aviv sokaklarının aşırılık yanlısı Yahudi göstericilere ev sahipliği yaptığı haftalarda Anadolu Ajansı foto muhabirine kadar ulaşan şiddet dalgasını ise mevcut hükümetin Benny Gantz üzerinden gerçekleştirmiş olduğu Filistin yönetimi ile olan diyalog ya da İsrail hükümeti içerisinde yer alan Arap Ra’am Partisi lideri Mansur Abbas’ın İsrail devletini “Yahudi devleti” olarak tanımlaması dahi durdurabilmiş değil.

2021’in son haftasında İsrail Savunma Bakanı ve Mavi-Beyaz Partisi lideri Benny Gantz’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile görüşmesi hem İsrail hem de Filistin kamuoyundan yoğun tepkilere sebebiyet verdi. Binyamin Netanyahu’nun başbakan olduğu son dönemdeki koalisyon ortağı olarak yaptığı icraata merkez ve sol seçmeni büyük bir hayal kırıklığına uğratan ve bunun bedelini 2021 seçimlerinde fazlasıyla ödeyen Benny Gantz’ın hem içte Abbas ile hem de dışta Ürdün ile olan temasları sayesinde en azından Batı Şeria’da, yükselmesi muhtemel olan tansiyonu kontrol altında tutmak istediği aşikar. İsrail ve Filistin toplumları arasında son birkaç ayda iyice harlanan bu ateşin Gantz’ın inisiyatifi ile söndürülüp söndürülemeyeceği ise büyük bir muamma.

Fakat burada dış politikaya dair bir parantez açmakta da fayda var. İbrahim Anlaşmaları sürecinde Gantz, Beyaz Saray’ın Binyamin Netanyahu’dan sonra yedek planı olarak değerlendirilmiş, Netanyahu’nun ABD’den bağımsız dış politika hamlelerine karşı bir emniyet supabı görevi üstlenmiştir. Gantz’ın bu diplomatik misyonu Netanyahu sonrası dönemde devam ettirmek istediği açık bir biçimde görülüyor. Filistin’in resmi devlet makamlarıyla yapılan İsrail Savunma Bakanlığı temaslarının, Türkiye-İsrail ilişkilerinin olmazsa olmazı olan “Filistin meselesinde adil çözüm” konusunda olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Yeni politik hesaplar gündeme gelebilir

İsrail iç siyaseti ve toplumsal dinamiklerdeki çözülemeyen kronik sorunların büyümesine dönecek olursak; İsrail’de koalisyon hükümetlerinin en homojen yapıda olanlarının dahi başını ağrıtan sorunlardan birisi olan bütçe görüşmeleri, 2021 Aralık ayı sonunda, Knesset’ten başarıyla geçmesine rağmen İsrail sokaklarının tekin ve sükunet içerisinde olduğu söylenemez.

Önümüzdeki günlerde yapılacak Tel Aviv bölgesel hafif raylı sistem ağı ihalesini Çinli firmaların kazanması halinde, Netanyahu hükümetinde taca çıkan İsrail-Çin ilişkileri tekrar gündeme gelebilir. Diğer senaryoda ise İsrail’de bulunan yatırımları ABD’nin diplomatik baskısı altında olan Çin, bir müddet Orta Doğu denkleminde Arap ülkeleri ve İran üzerine politik dengeler inşa etmeye başladı. Bu ihaleden hayal kırıklığı ile ayrılabilecek olan Çin firmaları, ülkedeki Çin yatırımlarının peyderpey çekilmesini de tetikleyebilir. Bu durum belki de Bennett-Lapid+6 hükümeti için en güçlü pozisyonda oldukları dış politik meseleler konusunda büyük bir sorun teşkil edebilir.

Özetle, İsrail’in mevcut hükümeti; İsrail’in sol, merkez ve sağ partilerinin bir arada temsil edildiği bir yapı olsa da halihazırda dört dönem üst üste Başbakan olan Binyamin Netanyahu’nun iç siyasetteki kutuplaştırıcı tavrını ortadan kaldırabilmiş değil. Dahası, hükümet içerisindeki farklı ajandalara sahip partiler, kendi seçmen tabanlarını mutlu edebilmek adına farklı siyasi çıkışlar yapabilmekte ve alışılagelmiş olan toplumun kemikleşen siyasal eğilimlerini de eğip bükebilmektedirler. Örneğin; Mansur Abbas’ın yapmış olduğu “İsrail’in bir Yahudi devleti olarak kurulduğunun kabul edilmesi” açıklaması, her ne kadar İsrail’deki Arap toplumunun 2021 Haziran’ı benzeri bir ayaklanmaya yeltenmekten uzak tutmak için söylendiği şeklinde yorumlansa da Abbas’ın bu sözlerinin ardından Necef bölgesinde bulunan ve Ra’am’ın seçmen kitlesine sahip üç bedevi köyü, yasal statüye geçirilerek zorunlu imardan muaf tutulmuştur. Bu ve buna benzer örnekler hükümet istikrarını sarsacak cinstendir.

Açıkçası sekiz partili mevcut İsrail hükümetini çok daha kırılgan günler beklediğini söyleyebiliriz. Binyamin Netanyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk davasının yılan hikayesine döndüğü şu günlerde, Bibi oturduğu yerden işlerin daha da karışmasını ve mevcut hükümetteki eski ortaklarını -seçim döneminde yakınlaştığı Mansur Abbas da dahil olmak üzere- yanına alıp 37. İsrail hükümetinin başbakanı olmayı hesaplıyor.

[Selim Han Yeniacun Şanghay Üniversitesi Küresel Çalışmalar bölümünde doktora çalışmalarına devam etmektedir]

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *