“Nazarbayev’in saltanatı bu defa gerçekten sona ermiş görünüyor”

“Nazarbayev’in saltanatı bu defa gerçekten sona ermiş görünüyor”

Türkiye’nin eski Suriye Büyükelçisi Ömer Önhon, Şarku’l Avsat’ta yayımlanan makalesinde, Kazakistan yaşananları yorumladı: “Nazarbayev, akrabaları ve yakınları görevlerinden alındı, bazıları tutuklandı. Nazarbayev’in saltanatı bu defa gerçekten sona ermiş görünüyor.”

Şarku’l Avsat’ta yer alan, “Kazakistan kriziyle ilgili ön sonuçlar” başlıkla makalesinde büyükelçi Ömer Önhon şu değerlendirmede bulunuyor:

1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, 2019 yılına kadar görevde kaldı. Kasım Tokayev, birkaç ay sonra yüzde 70 oranında oyla cumhurbaşkanı seçilene kadar cumhurbaşkanı vekili olarak görev yaptı.

Nitekim ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar nedeniyle baskı altında kalan Nazarbayev taktiksel bir adım attı. Üzerinde çalışılmış bir hareketle, görevden ayrılarak Cumhurbaşkanı koltuğuna güvenilir bir isim yerleştirdi. Kendisi de Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı oldu ve partisinin lideri olarak kaldı. Aile üyelerini ve diğer güvenilir destekçilerini çeşitli devlet kurumlarında kilit pozisyonlara yerleştirdi. Kısacası Nazarbayev, yetki ve salahiyetlerini farklı bir kisve altında korumayı sürdürdü.

Kazakistan, geçtiğimiz yıllarda uluslararası ilişkilerinde hassas bir denge kurmaya önem verdi. Kazakistan’ın Orta Asya’da Rusya ile sınırı (7 bin 600 kilometre uzunluğunda) olan tek ülke olduğu biliniyor. Aynı zamanda Rusların en çok yaşadığı Orta Asya ülkesi olma özelliği taşıyor. 1991 yılında ülke nüfusunun yarısından fazlası Rus kökenliydi. Fakat mevcut durumda 19 milyonluk nüfusa sahip bu ülkede, bu oran yaklaşık yüzde 20’ye düştü. Her halükârda, bu ve diğer birçok nedenden dolayı Rusya, Kazakistan’ın dış politikasının temel dayanağı olmuştur.

Kazakistan ve Çin, özellikle ekonomik alanda önemli ilişkiler geliştirdiler. Kazakistan’ın Çin’in gaz ithalatı ve yük trafiğinin bir kısmı için transit güzergah olduğu biliniyor. 2021 yılının ilk on bir ayında iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 23 milyar doları buldu. Çin, Kazak doğal kaynaklarının ana alıcısıdır. Kazakistan’daki Çin yatırımları da kayda değer düzeydedir.

Kazakistan Türk dünyasının önemli bir parçasıdır. Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul’da yapılan toplantıda kabul edilen yeni ismiyle yeniden şekillenmeye başlayan Türk Devletleri Teşkilatı üyesidir.

Altın, uranyum, demir cevheri ve bakır dahil olmak üzere geniş hidrokarbon ve mineral rezervlerine sahip Kazakistan, doğal kaynaklar açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Kazakistan’ın GSYİH’si yaklaşık 180 milyar dolar iken kişi başına düşen gelir 9 bin dolar civarında.

İstatistikler veriler açısından zengin, ancak genel ekonomik durum iyi değil. Zenginliğin orantısız dağılımı, keskin çelişkiler, siyasi elit ve iş insanı sınıfının mutlak kontrolü ve yaygın yolsuzluk, sıradan Kazaklar arasında yıllardır öfkeye neden oluyor. Orta sınıf neredeyse yok oldu. Büyük şehirler modern, yüksek teknolojili binalar ve başka anıtlarla dekore edilmiştir. Ancak, ülke çapında seyahat edenler bunun daha çok vitrin süsüne benzediğine ve ülkenin geri kalanının çok kötü durumda olduğuna dikkat çekiyor. Yüksek enflasyon oranları daha fazla sorun ve memnuniyetsizliği de beraberinde getirdi. Enerji fiyatlarındaki en son artış, insanları sokağa çıkmaya sevk eden kırılma noktası oldu.

Kazak liderliği buna LNG fiyatlarının düşürülmesi, başbakan ve bazı bakanların görevden alınması ve yakıt fiyatlarına üst sınır getirilmesi gibi önlemlerle yanıt verdi. Bu önlemler yeterli olmadı. Kriz, çok sayıda ölüm, yaralanma vakası ve kamu binalarının ateşe verilmesiyle daha şiddetli hale geldi.

Cumhurbaşkanı Tokayev, ülkenin en büyük şehri Almatı’ya saldıran 20 bin haydutla birlikte ‘yurt dışında eğitilmiş aşırılıkçı güçleri’ suçlayan açıklamalarda bulunarak Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü (KGAÖ) Kazakistan’ın terör tehditlerini ele almaya yardım etmeye çağırdı.

Tokayev, bu çağrıda bulunurken KGAÖ Tüzüğü’nün 4’üncü maddesini referansı aldı. Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Belarus, 1992 yılında kurulan bu örgütün üyeleri arasında yer alıyor. Söz konusu 4’üncü Madde, NATO’nun kuruluş antlaşmasının (Washington Antlașması) 5’inci Maddesine denktir. Her iki madde de bir üye devlete saldırı gerçekleştirilmesi durumunda toplu savunma hakkı ile ilgilidir.

KGAÖ ise bu çağrıya, derhal 2 bin 500 asker ya da kendi isimlendirmeleri ile KGAÖ Barış Güçleri konuşlandırarak yanıt verdi. Diğer üye devletlerden küçük müfrezelerle birlikte çoğunluğu Rus kuvvetlerinden (seçkin üst düzey savaşa hazır birimler) oluşur.

2012 yılının başlarında, Kırgızistan’ın güneyindeki Kırgız ve Özbekler arasındaki etnik çatışmalar karşısında, ülkenin cumhurbaşkanı KGAÖ’ye asker göndermesi için çağrıda bulundu. Başvurusu sorunun iç kaynaklı olduğu gerekçesiyle reddedildi. Ardından 2021 yılında Ermenistan, Karabağ bölgesi çevresinde çatışmalar patlak verdiğinde benzer bir talepte bulundu. Talep, üye devletin topraklarının saldırıya uğramadığı; anlaşmazlığın bir sınır meselesi etrafında döndüğü gerekçesiyle de reddedildi.

Kazakistan’a dönecek olursak, krizin patlak vermesinden birkaç gün sonra, sorunlar geriliyor ve durum sakinleşiyor gibi görünüyordu. En azından bildirilen bu. İşte bugün itibariyle olanlardan çıkardığım sonuçlar:

-Yıllarca süren ihmal, hayal kırıklığı, yolsuzluk ve iktidarın birkaç kişinin elinde tekelleştirilmesi derin bir memnuniyetsizliğe yol açtı ve bir noktada Kazaklar sokaklara döküldü.

-Bir kez daha Kazakistan’daki en iyi günah keçileri, ‘dış müdahale ve etkenler’ oldu. Bu yöndeki iddialara rağmen kimse bu yabancı unsurların kimliklerini açıklayamadı.

-Tokayev, Nazarbayev’in adamı olmasına rağmen, artık durum böyle görünmüyor. Aslında kendi çevreleri ile aralarında bir güç mücadelesinden bahsedebiliriz.

-Nazarbayev, akrabaları ve yakınları görevlerinden alındı, bazıları tutuklandı. Nazarbayev’in saltanatı bu defa gerçekten sona ermiş görünüyor.

-KGAÖ kurulduğunda, eski Sovyet Cumhuriyetlerini gözetlemek için bir araç ve gerektiğinde yakın dış ülkelerde konuşlandırılacak yasal bir araç olarak görülüyordu. Şimdi Kazakistan’da bunun nasıl uygulandığını gördük.

-KGAÖ’nün mevcut başkanı Ermenistan, durumu istikrara kavuşturmak ve normalleştirmek amacıyla barış gücünün sınırlı bir süre Kazakistan’da kalacağını vurguladı. Bugün gördüğümüz de bu.

-Kazak lider, Kazakistan’daki protestocularla başa çıkmak için Rus birliklerini ve diğer güçleri görevlendirdi. Bu, ülkenin imajını zedeledi. Kazak toplumunda daha fazla memnuniyetsizliğe neden olmuş olmalı.

-Rus karşıtı duygular ve Kazak milliyetçiliğinde bir artış olması şaşırtıcı olmayacaktır. Bunun ülkedeki Ruslar üzerinde etkisi olabilir.

-ABD ve Avrupa Birliği (AB), endişelerini dile getirip, sükûnet çağrısında bulundular. KGAÖ’nün konuşlandırılmasının meşruiyetini sorguladılar. Ancak daha fazlası yapılmadı, en azından henüz değil.

– Türk Devletleri Teşkilatı, önümüzdeki Salı günü Dışişleri Bakanları düzeyinde bir toplantı gerçekleştirecek. Beklenen sonuçlar, meşru hükümete destek beyanı ve sükûnet çağrısından başka bir şey değil.

– Rusya şu anda güçlerini Suriye, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus ve Tacikistan gibi birçok ülkede konuşlandırıyor. Hepsi farklı koşullar altında, ancak şu ya da bu şekilde ev sahibi ülkenin davetiyle orada bulunuyor. Bu, Rusya’nın çevresini ve kendi etki alanı olarak gördüğü şeyi kontrol etme politikasıdır.

“Demokrasi öncesi istikrar” sözü Nazarbayev’e atfedilir. Bu ifadeye katıldığımı sanmıyorum. İstikrar birçok unsura bağlı olabilir, ancak uygun yönetişim ve adil ekonomi esastır. Bu mekanizmalar Kazakistan’da mevcut değil ve bu alanlardaki eksiklikleri gidermek zor olacaktır. Bilinmeyen sayıda can kaybı ve iç sorunları dış güç destekli güçlerle çözmeye çalışmak, muhtemelen ele alınması gereken ek sorunlar yaratacaktır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *