Afganistan’da eğitimin dünü bugünü

Afganistan’da eğitimin dünü bugünü

2004 yılından 2021’e kadar geçen sürede Afganistan’da eğitim konusunda büyük bir yol kat edildi – 2001 yılında yalnızca 1 milyonu bulan öğrenci sayısı (çoğunluğu erkek olmak üzere), 2017’ye gelindiğinde 9,3 milyon öğrenciye ulaşmıştı.

Dr. Zeynep Tuba Sungur / AA

Taliban’ın 15 Ağustos’ta Kabil’i ele geçirmesinden bu yana iki ay geçti. Bu süreçte birçok önemli olay yaşandı. Taliban, Afganistan İslam Emirliğini ilan etti ve geçici kabinesini kurdu. Bu ani siyasi değişimin etkisi, artık toplumsal alana yansımaya başladı. Bu alanların içinde en çok öne çıkanı ise eğitim oldu.

Aslında bu durum, Afganistan tarihi düşünüldüğünde sürpriz bir gelişme değil. 20. yüzyılın geneline bakıldığında, Afganistan kadar sık rejim değişikliği yaşayan bir ülke daha bulmak muhtemelen zordur. Yaşanan her rejim değişikliğinden en çok nasibini alan ise eğitim oldu. Zira her rejim, gelecek nesilleri kendi ideolojisi doğrultusunda yetiştirmek ister ve eğitim müfredatını buna göre şekillendirir.

Afganistan’da modern eğitimin başlangıcını 1900’lerin başına götürmek mümkün. Ülkedeki ilk askeri okul Harbiye Mektebi (Maktab-e Harbiyya) ile ilk modern lise Habibiye Mektebi (Maktab-e Habibiyya), Türkiye’de Atatürk ile olan yakın dostluğuyla tanınan Emir Emanullah Han’ın babası Emir Habibullah Han döneminde açıldı. Zaten Emanullah Han, Mahmud Tarzi ve Genç Afganlar (Jawanan-e Afghan) olarak bilinen ilk elit reformistler de bu eğitim kurumlarından doğdu. Afganistan’da kız çocuklarının ilk kez okula gönderilmesi de aynı dönemlere rastlar.

Nispeten daha istikrarlı ve barışçıl geçen krallık döneminde (1926-1973), modern eğitim kurumlarının sayısı giderek arttı ve milli eğitim kurumsallaştı. Ancak 1973’teki darbe, bu dönemi sona erdirerek Afganistan tarihinde büyük çalkantılara sebep oldu. 1978’de yaşanan Saur Devrimi ile Afganistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu fakat bir yıl sonra da Sovyet işgali başladı (1979-1989). Bu dönemdeki eğitim müfredatı kaçınılmaz olarak komünist ideoloji çerçevesinde şekillendi. Derslerin içeriğine devrimci fikirler enjekte edildi. Savaşın etkisiyle militarist öğelerin de yer aldığı bu müfredatta lise son sınıflardaki erkek öğrenciler askeri eğitime tabi tutuldu. Burada altı çizilmesi gereken bir diğer nokta ise Afganistan eğitim tarihinde en fazla kız öğrenci sayısının bu dönemde kaydedilmesidir.

Afganistan’da eğitimin tarihçesi ışığında bugüne geldiğimizde Taliban’ın tekrar iktidara gelişinin üstünden daha iki ay geçmeden eğitim konusunun bu kadar ön plana çıkmasına şaşırmamak gerekir.

Aynı dönemde Sovyetlere karşı savaşan “Mücahitler” ise Afganistan-Pakistan arasındaki Durand Hattı sınır bölgesinde yer alan medreselerde yeni mücahitler yetiştirmeyi hedefliyordu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden buraya davet edilen Müslümanlar, bu medreselerde ABD’nin finansal desteği, Pakistan’ın örgütsel desteği ve Suudi Arabistan’ın Vehhabi ideolojisi çerçevesinde fiziki ve fikri bir “cihat” eğitimden geçirilirdi. Kitapların içeriğinde el bombası, kalaşnikof, silah, mermi gibi resimler; güçlü bir cihat söylemi; “Mücahitlere” övgüler ve Sovyet askerlerinin düşman olarak tasvirleri oldukça yaygındı. Bu kitapların ABD’de bulunan Nebraska Omaha Üniversitesi’nde bastırılıp bu medreselere gönderildiği, bilinen ve unutulmaması gereken bir gerçektir. Daha da önemlisi hem Sovyetlerin geri çekilmesinden sonra başa geçen “Mücahitler” yönetimindeki Afganistan İslam Devleti’nde (1992-1996) hem de Taliban yönetimindeki Afganistan İslam Emirliği’nde (1996-2001) bu kitaplar yaygın olarak okutuldu. Afganistan’da yaklaşık 20 yıl boyunca (1980’ler ve 1990’lar) özellikle erkek çocukların böyle bir eğitimden geçirildikleri düşünüldüğünde, ülkede bitmeyen şiddetin kökenleri daha iyi anlaşılabilir.

2001 yılında ABD işgaliyle başlayan yeniden yapılandırma sürecinde de eğitim ön plandaydı. 2002 yılında UNICEF tarafından başlatılan “Okula Dönüş Kampanyası” sayesinde yıllardır okula gidemeyen çocukların (bilhassa kız ve İran ile Pakistan’daki mülteci çocuklar) okula geri dönüş hareketi başladı. Tabi bu süreçte ortaya çıkan en önemli soru, “Çocuklar eğitime geri dönüyor, ama tam olarak neye dönüyorlar?” oldu. Her gelen rejimle hallaç pamuğuna dönen müfredat yüzünden ders kitaplarının içeriği bu dönemde oldukça karışıktı. Devrim söylemiyle “cihatçı” söylem birbirine girmiş durumdaydı. Acil olarak müfredat reformu için eğitim alanındaki yasal süreç hızlandırıldı; daha yeni Anayasa (2004) bile yürürlüğe girmeden 2003 yılında Müfredat Çerçevesi (Curriculum Framework) belgesi onaylandı ve Afganistan’da eğitimin amaçları, içeriği ve beklenen sonuçları bu belgede açıklandı. Eğitim Kanunu ise 2008 yılında yürürlüğe girdi.

Neticede 2004 yılından 2021’e kadar geçen sürede Afganistan’da eğitim konusunda büyük bir yol kat edildi. 2001 yılında yalnızca 1 milyonu bulan öğrenci sayısı (çoğunluğu erkek olmak üzere), 2017’ye gelindiğinde 9,3 milyon öğrenciye ulaştı. Afganistan Eğitim Bakanlığı 2018 verilerine göre, bu sayının yüzde 40’ı kız öğrencilerden oluşuyordu. Yine de bu rakamlara bakılarak Afganistan’da eğitimin tam olarak işlerlik kazandığı söylenemez. Ülkenin yalnızca yüzde 25’inin şehirleşmiş olması ve devletin etki alanının Kabil ve diğer birkaç şehirle sınırlı kalması nedeniyle devlet eliyle karşılanan eğitim hizmeti ülkenin her yerine ulaşamadı. 2019 yılı Eğitim Bakanlığı verilerine göre, ülkede okul çağında olan 12 milyon çocuğun yüzde 42’sinin eğitime erişimi yok. Afganistan köylerinde okul demek, çoğu zaman açık havada kara tahta önünde yerde oturup bir şeyler öğrenmeye çalışan çocuklar anlamına gelir. Her ne kadar devlet, özel girişimciler ve uluslararası toplum tarafından yeni okul binaları inşa edilse de bu hiçbir zaman yeterli seviyeye ulaşmadı. Bina sıkıntısı bir yana, öğretmenlerin çoğu lise mezunu; hatta bazı durumlarda okur-yazar bile değildir. Ayrıca her alanda olduğu gibi eğitim alanında da yolsuzluk oldukça yaygındır.

Müfredata bakıldığında ise içeriğin İslam Cumhuriyeti rejimiyle yönetilen bir devletin ideolojisi doğrultusunda hazırlandığı görülür. 2018 yılında saha araştırması amacıyla Kabil’e gittiğimde, Eğitim Bakanlığı uzmanları ile yaptığım görüşmelerde eğitimin yüzde 60’ının İslami; yüzde 40’ının seküler konulardan oluştuğu söylendi. Müfredat Çerçevesi (2003) belgesinde Afganistan devletinin eğitim politikalarından birinin “ılımlı Müslümanlar” yetiştirmek olduğu yazılmıştı. Böylece devlet, kendinden önceki “cihadist” eğitim ideolojisinden ve kendine paralel olarak Taliban’ın devam ettirdiği medrese eğitiminden kendini ayrıştırmaya çalışmıştır.

Sonuç olarak, Afganistan’da eğitim tarihçesinin ışığında bugüne geldiğimizde Taliban’ın tekrar iktidara gelişinin üstünden daha iki ay geçmeden eğitim konusunun bu kadar ön plana çıkmasına şaşırmamak gerekir. Kendinden önceki her rejim gibi Taliban da yeni nesilleri kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirmek isteyecektir. Şu anda kız çocuklarının eğitiminin yalnızca ilk 6 yılla sınırlandırılması gündemde olsa da ilerleyen süreçte Taliban’ın eğitim müfredatına da el atması muhtemel. Zira iktidara gelmeden önce de eğitim konusunda devletle çatıştığı en önemli konulardan biri Vatandaşlık Eğitimi ve Tarih dersleri olmuş; bu derslerin kaldırılmasını talep etmiştir.

Geçmişte eğitim müfredatının zemin hazırladığı gelişmeler göz önüne alındığında, Taliban’ın bu ikinci dönemindeki eğitim müfredatının içeriğinin ne denli önemli olduğu aşikâr. Bu nedenle Taliban’ın yeniden iktidara gelişi yalnızca bugünkü siyasi etkileriyle değil; yakın gelecekte Afganistan’da yetişecek nesilleri ve üretilecek zihniyet yapısını şekillendiren uzun vadeli etkileriyle birlikte düşünülmelidir.

[Afganistan ve Güney Asya üzerine uzmanlaşan Dr. Zeynep Tuba Sungur, ODTÜ Asya Çalışmaları programında yarı zamanlı olarak ders vermektedir]

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *