‘Türkiye’yi sadece tüketici pazarı olarak görmüyoruz’

‘Türkiye’yi sadece tüketici pazarı olarak görmüyoruz’

Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Alman Markus Slevogt, Alman şirketlerin Türkiye’yi sadece büyük bir yerel tüketici pazarı olarak değil, aynı zamanda 1,5 milyar nüfuslu bölgesel pazara erişim sağlayan bir merkez olarak gördüklerini vurguladı.

AA muhabirine açıklamada bulunan, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK Türkiye) Başkanı Dr. Markus Slevogt, Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ilişkilerin çok güçlü olduğunu belirterek, Almanya’nın, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olduğunu söyledi.

Almanya ve Türkiye’nin, iki asırdan fazla bir sürenin ötesine geçen çok güçlü bir iş ve ticari ilişkisi olduğunu vurgulayan Slevogt, “Alman sermaye iştiraki olan veya Almanya ile iş ve ticaret yapan 7 bin 500’den fazla şirketimiz var. Avrupa ülkeleri ve Batı ülkeleri arasında en güçlü iş birliği ve ortaklığa sahibiz ve bununla gurur duyuyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin Alman işletmeleri birbirine bağlayan büyük bir merkez olduğunu belirten Slevogt, Türkiye’nin doğal coğrafi konumundan dolayı bu ülkede farklı pazarlarda ve farklı alanlarda yer alan, farklı fırsatlara sahip Alman işletmelerin bulunduğunu aktardı.

AB ve Almanya’nın stratejik çıkarlarının güvence altına alınması

Türkiye ve AB’nin stratejik ortaklar olarak birbirlerine ihtiyacı olduğunu ifade eden Slevogt, “Bu bölgede en geniş ağa ve en geniş etkiye sahip ülke olarak Türkiye, AB ve Almanya’nın da bu bölgede stratejik çıkarlarını güvence altına almasına yardımcı olacaktır.” dedi.

Markus Slevogt, Türkiye ve Almanya arasındaki ticaret hacminin 35 milyar dolar civarında seyrettiğini belirterek, şunları kaydetti:

“İki ülke arasında çok önemli miktarda ticaret yapılıyor. Türkiye’de Almanya ile bağlantılı, sermaye iştiraki olsun ya da önemli bir ticareti olsun, 7 bin 500’den fazla şirketle bu temele sahibiz. Türkiye’nin bölgedeki stratejik önemi ve Alman şirketlerinin daha sağlam bir tedarik zinciri geliştirmesi gerektiği düşünüldüğünde, e-ticaret, kamu alımları, tarım ve diğer sektörlerin de yer aldığı genişletilmiş bir Gümrük Birliği ile doğal bir bağa sahip olan Türkiye ve Almanya arasında daha fazla ticari aktivitenin olacağına inanıyorum. Bu, çok fazla önlemle uygulamak zorunda olduğumuz bir şey değil. Bu, bahsettiğim koşullar göz önüne alındığında otomatik olarak gerçekleşecektir.”

“Avrupa ile çok iyi kurulmuş tedarik zincirlerimiz var. Avrupa, ucuz kaynaklardan tedarik etmek adına eski günlerde Asya’da bulduğu en uygun maliyetli çözüm için arayış içindeydi. Avrupa’da üretime yönelik yaklaşımlar ‘tam zamanında üretim’ odaklı. Bu, herhangi bir küçük kesintinin Avrupa’daki üretim tesislerinin kesintiye uğramasına ve durmasına yol açabileceği anlamına geliyor. Çünkü Asya’dan Avrupa’ya gelen her şey zamanında üretime göre organize edildi. Dolayısıyla herhangi bir kesinti, üretime devam edilememesine neden olabiliyor. Bu, muazzam bir maliyet sorunudur ve onu yeniden düzenlenmesi gerektiği anlamına gelir. Belki daha sağlam, coğrafi olarak daha yakın konumlara doğru ilerlenmesi anlamına gelir.”

‘Gümrük Birliği çok iyi bir adımdı’

Gümrük Birliği’nin eskimiş olmasının Türkiye’nin tek dezavantajı olduğunu vurgulayan Slevogt, “1995-1996’daki Gümrük Birliği, doğru yönde atılmış çok iyi bir adımdı ve Avrupa ile Türkiye arasında önemli yatırımları ve ticarette önemli bir artışı tetikledi. Ancak bu Gümrük Birliği eskidi. Bu arada Avrupa tarafı ve Türk tarafı daha fazla tarife dışı engel ekledi. Herkes bir anda korumacılık modellerini uyguladı. Bu biraz da pandeminin neden olduğu bir şey, zamanla hafifleyeceğine inanıyorum. Gümrük tarafı ve tarife dışı engel de çözüldüğünde, Türkiye’nin daha fazla işlev göreceğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

‘1,5 milyar nüfuslu bölgelere açılmak için merkez’

Slevogt, Boehringer Ingelheim ile Türkiye’nin en büyük ilaç üreticisi Abdi İbrahim’in ortak girişimde olması nedeniyle gurur duyduklarını ifade ederek, “Bu da Alman şirketlerinin ülkenin potansiyelini çok iyi anladığını gösteriyor. Alman şirketler, konumun potansiyelini çok iyi anlıyorlar. Türkiye’yi sadece büyük bir yerel tüketici pazarı olarak değil, aynı zamanda 1,5 milyar nüfuslu bölgesel pazara erişim sağlayan bir merkez olarak görüyorlar.” dedi.

‘Tarımsal kimya ile ilgileniyoruz, Türkiye’nin tarım sektörünü bir gelecek trendi olarak görüyoruz’

Türkiye’de dikkate alınabilecek birçok farklı sektör olduğuna dikkati çeken işaret eden Slevogt, şunları kaydetti: “Her şeyden önce Almanya klasik sektörlerle tanınır. Burada yeni bir şeyden bahsediyoruz. Tarımsal kimya, Alman şirketlerinin ilgilendiği başka bir alandır. Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi Türkiye’nin tarım potansiyeli ile ilgili. Yenilenmiş bir Gümrük Birliği’nde Türkiye’nin geleceği hakkında derinlemesine bilgi sahibi olunduğunda hangi sektörlerin öne çıkacağını görebiliriz.

Türkiye’de tarım sektörünü kesinlikle bir gelecek trendi olarak görüyoruz. Çünkü Türkiye’nin bu alanda çok fazla potansiyeli var. Alman şirketleri, önümüzdeki dönem için Türkiye pazarında bu fırsatı değerlendiriyor.”

‘Türkiye, gelişmekte olan bir pazar’

AHK Türkiye Başkanı Dr. Slevogt, Türkiye gibi gelişmekte olan bir pazarda finansal hizmetlerin de önemli bir yatırım alanı olduğunu, bu sektördeki şirketlerin gelişmekte olan bir pazardaki herhangi bir büyümeden çok faydalandığını söyledi.

Slevogt şöyle devam etti: “Öne çıkan sektörler arasında yenilenebilir enerjiyi de görüyoruz. Yenilenebilir enerji, Almanya’nın çok ilgi gösterdiği bir alan. Bu alanda büyük Alman yatırımlarımız var. Almanya, yenilenebilir enerji teknolojisinde ve ayrıca yenilenebilir enerji yatırımlarında da ön saflarda yer almaktadır. Çekici konumu ve aynı zamanda bir enerji merkezi olması nedeniyle yurt dışından Türkiye’ye daha fazla ilginin geldiğini görüyoruz ve bu nedenle yenilenebilir enerji, kesinlikle daha fazla çekici gördüğüm başka bir yatırım alanı.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *