G7’nin Çin’e alternatif ‘projesi’ Çin’de nasıl karşılandı?

G7’nin Çin’e alternatif ‘projesi’ Çin’de nasıl karşılandı?

G7 zirvesinin en çarpıcı sonucu Çin’in ‘Kuşak ve Yol’una alternatif olarak az gelişmiş ülkelere yönelik ‘Dünya için Daha İyisini İnşa Et’ başlıklı yeni girişim ve ‘Yeşil Marshall Planı’nın gündeme alınması oldu.

G7 ve NATO zirvelerinin Pekin’de yarattığı yankılar ve tartışmaları Rusya devlet medyası Sputnik adına Ceyda Karan, gazeteci-yazar Gökhun Göçmen ile konuştu.

Gökhun Göçmen’e göre, Çin yönetimi, G7’nin Kuşak ve Yol projesine alternatif olarak ‘değerler’ vurgusuyla ortaya konulan az gelişmiş ülkelere yönelik altyapı girişimini ‘siyasallaştırılmış’ bir hamle olarak algıladı. Ancak Çin medyası projenin nasıl somutlanacağının belirsiz olduğunu vurguluyor. Göçmen özellikle kurulduğunda dünya ekonomisinin üçte ikisini belirleyen G7 grubunun artık payının üçte bire düştüğünü anımsattı:

“G7 ülkeleri Kuşak ve Yol’a alternatif geliştirdiklerini iddia ediyorlar. Beyaz Saray’ın açıklamasına baktığımızda, sadece G7 ülkeleri değil aynı zamanda ABD’nin ‘demokratik müttefiklerinin’ de bu projede yer alacağı belirtiliyor. Çin’deki resmi söyleme göre, dünyanın çok büyük bir altyapı açığı var. Buna ABD ve müttefikleri el atmak, başta Afrika olmak üzere dünyanın altyapı sorunlarına merhem olmak istiyorlarsa, bunun çok güzel bir proje olduğunu söylüyorlar. Fakat şu notu düşüyorlar; bu aynı zamanda siyasallaştırılmış bir altyapı projesi. Zaten Beyaz Saray’ın kamuoyuna açıkladığı şekilde değer odaklı gibi cümlelerin geçmesi de bunu ispat ediyor. Fakat Çin basınında şunlar vurgulanıyor. Böyle bir proje var, fakat bu projenin başı ve sonu yok. Yani bir miktar belirtiliyor. Fakat ne kadarı karşılanabilecek. Çünkü tüm dünyanın altyapı projelerini karşılamak için devasa bir bütçeden bahsediliyor. Bu nasıl karşılanacak? 40 trilyon dolardan bahsediliyor. Şimdi İngiliz Financial Times’a göre de bu ülkeler her yıl gelişmekte olan ülkelere 100 milyar dolar aktaracaklar. Fakat G7 ülkelerinin artık gerileyen bir pozisyonu var ekonomik anlamda. Çin basını bunu vurguluyor. Artık G7 eskimiş dar bir klik haline geldi diyorlar. Bunun için de gayet doyurucu nedenleri var. G7 kurulduğu zamanlar dünya ekonomisinin üçte ikisini belirliyordu. Fakat bugün gelinen noktada bu pay üçte bire düşmüş durumda. Bunun en dramatik örneği de 2010 krizi sırasında yaşandı. Bu sırada G7 bir anda G20’ye dönüştü. Burada da aslında dünyayı ekonomik krizden kurtaran yine Çin’in yaptığı yardımlar oldu. Dolayısıyla 40 trilyonluk bir açığın kapatılması G7 açısından hem bu ülkelerin ekonomik durumu hem de koordinasyon kabiliyetlerini göz önüne alırsak tamamlanması zor bir görev olduğu Çin medyasında sık sık yer almakta.”

‘Kağıt üzerinde zirve bildirisinde söylenenler açıklamalarla telafi edildi’

Göçmen G7’nin Kuşak ve Yol’a alternatif olabilmek için siyasi anlaşmalar yapması gerektiğini belirtirken, bunun da Çin ile ekonomik ilişkileri hilafına zorluklarına atıfta bulundu. Göçmen, G7 ve NATO zirvesindeki bildirilerin ötesinde yapılan açıklamaların durumu ‘yumuşatma’ amaçlı olmasına dikkat çekti:

“Bununla birlikte bu ülkelerin Kuşak Yol’a alternatif olabilmesi için aynı zamanda siyasi anlaşmalar yapması lazım. Çin ile rekabet edeceklerse, eğer bu hasmane bir projeyse Çin ile ekonomik ilişkilerini de gözden geçirmeleri lazım. Çin basını aynı zamanda deyim yerindeyse spotlar sönünce G7 olsun NATO olsun liderlerin kağıt üzerindeki açıklamalardan farklı açıklamalar yaptığına da dikkat çekti. Örneğin zirvenin bitiminde Boris Johnson ‘Bu projeyi sadece Çin’e karşı algılamak yanlış olacaktır. Biz sadece kendi üzerimize düşeni yapmalıyız’ diye notunu düştü. Yine NATO zirvesinden sonra bütün Avrupalı liderler derli toplu olarak Çin ile ilişkilerini devam ettirmek istediklerini söylediler. Macron en ileri düzeyde olanı söyledi. NATO bir askeri örgüt ve bu örgütün Asya Pasifik’te işi yok. Çünkü NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Asya Pasifik’e gidilmesini söylüyordu. Merkel ‘dengeyi bulmak zorundayız. Çin ile işbirliğine devam etmek zorundayız, çok sayıda işbirliği alanımız var’ dedi. Liderler aslında kağıt üzerindekini başka bir şekilde telafi etmiş oldular.”

‘Çin heyulası yaratılmaya çalışılıyor’

NATO’nun resmi belgelerinde Rusya ve Çin’i askeri alanı da kapsayan geniş işbirliğinin ‘sistematik meydan okuma’ olarak algılandığına işaret eden Göçmen, bu zirvelerle ABD’nin Çin’le ilgili iddialarını NATO gündemine sokmayı başardığını dile getirdi. ABD askeri harcamalarının Çin’in üç katı olmasına karşın Çin’in askeri harcamalarının endişe yaratmasındaki tuhaflığa dikkat çeken Göçmen, 30 yıldır sınırları dışında mermi atmamış Çin’den bir ‘heyulla’ yaratılmaya çalışıldığını vurguladı:

“Rusya ve Çin ilişkisini nasıl etkileyecek bu? Zaten NATO belgesinde sık sık Çin’e vurgu var. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de Çin’in Rusya ile birlikte yaptığı askeri tatbikatlar. NATO’nun resmi belgelerinde iki tarafın askeri alanı da kapsayan geniş işbirliği, bir sistematik meydan okuma olarak algılanıyor. ABD, bir şekilde NATO’nun gündemine Çin’i sokmaya çalışıyordu. İlk olarak 2019’da NATO’nun konseptine alındı. Fakat burada rekabetle birlikte işbirliğine de kapı açan bir tanımlama vardı. 2021 liderler zirvesine geldiğimizde resmi söylemde ABD ile Avrupa arasında bir yakınsama görüyoruz. Burada Biden yönetimi elbette Trump’tan farklı olarak Avrupalı müttefiklerini değerler etrafında görece seferber etmeyi başardı. Bu ABD’nin Çin’i merkeze koyan stratejisi sadece Beyaz Saray’da kimin oturduğuyla ilgili değil. Bunun üç ayağı var. Birincisi Biden yönetimi Beyaz Saray, ikinci taraf Çin, üçüncü taraf ise Avrupa. ABD’nin iddialarının NATO belgelerine girdiğini görüyoruz. Bu belge ve iddiaların ne kadar inandırıcılığı var, uluslararası kamuoyu da bunu sorgulayacak. ABD’nin askeri harcamaları Çin’in üç katı. Fakat Çin’in askeri harcamalarının endişe yarattığı NATO belgesinde yer alıyor. Çin 30 yıldır sınırının dışında mermi atmadı. Ama bir Çin heyulası yaratılmaya çalışılıyor. Uluslararası kamuoyu için de çok ikna edebilecek söylemler değil bunlar.”

‘Trump’a nazaran Biden müttefikleri Çin’e karşı seferber etse de bunun sınırları var’

Göçmen’e göre, yıllardır oluşmuş girift ilişkiler düşünülürse Biden yönetiminin Avrupa’yı Çin’e karşı seferber etmesi artık kolay değil. Trump’a kıyasla Biden yönetiminin müttefiklerini seferber etme başarısına atıfta bulunan Göçmen, ancak bunun sınırları bulunduğunun altını çizdi. Çin’in oluşturduğu devasa pazara ve teknolojik gelişme eğilimine dikkat çeken Göçmen, ABD’nin Soğuk Savaş’taki gibi müttefiklerini besleyebileyecek ya da hatalarını tolerre edebilecek ekonomik güçten artık mahrum olduğunu söyledi:

“Elbette Avrupalı müttefikler ABD ile birlikte hareket etmek istiyorlar. Bir şekilde resmi platformun dışına çıkınca da gerçekleri söylemekten imtina etmiyorlar. Çünkü çok girift ilişkiler. Çin’in Avrupa ile olan ilişkileri Sovyetler Birliği dönemindeki gibi değil. Arada keskin sınırlar yok. Mesela Almanya, Çin olmadan yapamayacak bir ülke. İtalya, dikkatlice gözden geçireceğini söyledi. Trump ile kıyaslayacak olursak eğer, Biden müttefiklerini bir araya getirme ve onları seferber etme konusunda görece bir başarı yakaladı diyebiliriz. Ama bunun sınırları var. Örneğin yatırım anlaşması parlamentoda bekliyor ve günün sonunda herkes şunu biliyor. Çin 1 milyar 400 milyonluk nüfusuyla devasa bir Pazar. Pazar olmanın ötesinde üretim üssü konumuna gelmiş durumda. Çin, teknoloji gibi 5G gibi alanlarda ABD’nin önüne geçmiş ve burada işbirliğine gidilmezse Avrupa 5G’ye çok daha geç geçecek. Ayın karanlık tarafına inen Mars’a giden bir Çin’den bahsediyoruz. Biden bir söylem etrafında bu aktörleri toplamayı başardı. Fakat gidebileceği yerin de bir sınırı var. Öyle olmasaydı zaten NATO Zirvesi bitiminde İngiltere Başbakanı’ndan Macron’a kadar bir şekilde yumuşatmaya çalışan, ilişkileri devam ettirmeye çalışan bir yaklaşım görmezdik. ABD, soğuk savaş döneminde olduğu gibi müttefiklerini bir şekilde besleyebileyecek ya da onların hatalarını tolerre edebilecek ekonomik güçten artık mahrum durumda. Dünyadaki ekonomik denge değiştiği için bu söylem bir yere kadar gidecek fakat Çin ile Avrupa arasında işbirliği gibi alanlarda aksamaya neden olmayacaktır.”

‘ABD’nin liderlik ettiği NATO ve G7 gibi platformlar da ne kadar güçsüz olduklarının farkında’

ABD’nin başını çektiği bloğun Rusya ve Çin’in aralarındaki tarihsel sıkıntılardan hareketle ‘yalnızlaştırma’ taktiği uyguladıklarını belirten Göçmen, ancak Rusya ve Çin’in artık ‘hatalarını törpüleyebileceği, rafa kaldırabileceği, paranteze alabileceği’ ülkeler olmadıklarını vurguladı. Zirvelere Asya ülkelerinin davet edildiklerini anımsatan Göçmen’e göre bu durum G7 ve NATO gibi platformların güçsüzleşmesi ve Asya’dan müttefik arayışının işareti. Göçmen, Asya’daki aktörleri tek tek bir araya getirip Çin ve Rusya’ya karşı konumlandırmak kolay değil:

“Putin’in, her televizyon programında Çin ile ilişkilerin tarihin en üst düzeyinde olduğunu tekrar etmesi boşuna değil. Diğer taraftan ABD içerisinde bir eğilim olduğunu da fark ediyor. Bir şekilde Nixon döneminde yaptığımız gibi tersten Nixon yapalım. Çin’e karşı bir şekilde Rusya ile yaşadığımız sorunları paranteze alalım ki Çin daha yalnızlaşsın. Şartlar değişmiş durumda hem ekonomik hem de siyasi açıdan. Bu iki ülke artık sadece ABD’nin hoş görebileceği, hatalarını törpüleyebileceği, rafa kaldırabileceği, paranteze alabileceği ülkeler değil. Bu iki ülke başlı başına uluslararası platformlarda fon çağrısı yapıyor. ABD ile derin bir uzlaşmazlık içinde. Neyin adil ve meşru olduğu gibi temel konularda artık ABD’yi sorgulayan duruma gelmiş durumdalar. ABD’nin liderlik ettiği NATO ve G7 gibi platformlar da ne kadar güçsüz olduklarının farkındalar. G7 zirvesine Asya’dan müttefikler, Hindistan ve Güney Kore davet edildi. Üretimin Asya’ya kayması ve gücün Asya’ya gitmesi ABD ve Avrupalı müttefiklerini yeni müttefikler aramak zorunda bıraktı diyor. Bunu hem G7’de hem de NATO’nun 2030 konseptinde gördük. Asya Pasifik’e önemli görevler düştüğü belgede yer aldı. Öncesinde bir girişim daha var. Asya Pasifik’in NATO’su olarak söylenen bir birlik. Bunu da bir şekilde NATO ile eklemleme çabası dikkat çekiyor. Ama günün sonunda Biden’ın işleri Avrupa’da gittiği gibi kolay da gitmeyebilir. Çünkü Güney Kore ve Japonya arasındaki sorunları dikkate almak zorundayız. Hindistan ABD ile çok iyi ilişkilere de sahip ama Rusya ile ilişkileri de tehlikeye atmak istemeyecektir. Bunu S-400 konusunda Hindistan’da da gördük. Dolayısıyla Asya’daki denklem çok daha zor. Buradaki aktörleri tek tek bir araya getirip Çin veya Rusya’ya karşı konumlandırmak sanıldığı kolay olmayacak. Amerika’nın limitleri var.”

‘Türkiye Afganistan’da rol oynamak istese de Çin için stratejik bu ülke ve etrafını istikrarsızlaştıracak projelerden yana olmaz’

Afganistan’ın Kuşak Yol inisiyatifinin Batı’ya açılan ve Çin için stratejik bir ülkesi olduğunu vurgulayan Göçmen, buradan doğacak istikrarsızlıkların Çin’in projelerine yansıyacağının altını çizdi. Göçmen, Türkiye’nin NATO’nun çekilmesi sonrası Afganistan’da rol üstlenme arzusuna karşın Erdoğan yönetiminin Kuşak ve Yol’u istikrarsızlaştıracak bir projeden yana olmayacağı görüşünde:

“Afganistan özelinde Çin basınında bir şey yok. Türkiye’de sık sık konuştuğumuz Uygur Özerk Bölgesi Afganistan’a komşu. Kuşak Yol inisiyatifinin de Batı’ya açılan kapısı. Çin için bu derece stratejik bir nokta. Burada doğacak bir istikrarsızlık elbette Çin’in başta Kuşak Yol olmak üzere bütün büyük projelerine yansıyacak. Dolayısıyla Afganistan’daki siyasi geçişe oldukça önem veriyor. Çin’de dışişleri bakanları toplantısında Lavrov ile Wang Yi Afganistan için bir çözüm platformu geliştirilmesi gerektiğini söylemişti. Ama paralel olarak Türkiye de bir çalışma yürütüyordu. Bu iki süreç birbirine nasıl entegre edilecek? Türkiye doğrudan ABD çıpasına saplanarak bir siyaset mi yürütecek? Şu anda bunun için örnekler yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuşak ve Yol’u istikrarsızlaştıracak bir projeden yana olmayacaktır. Çünkü devasa ekonomik anlaşmalar serisinden bahsediyoruz. En son swap anlaşması yapıldı. NATO zirvesinden önce Erdoğan ilan etti.”

‘ABD parası ve ekipmanı yetmez, Afganistan’da Suriye’den on kat kargaşayla karşı karşıya kalabiliriz’

Göçmen, diğer yandan Erdoğan’ın NATO’yu Asya dahil dünyaya yayılması gereken bir platform olarak göstermesinin de çelişki oluşturduğuna dikkat çekti. Afganistan’da Suriye’nin on katı kargaşayla karşı karşıya kalınabileceğini vurgulayan Göçmen, ABD parası ve ekipmanıyla rol üstlenilmesinin yeterli olmayacağını dile getirdi:

“Ama diğer taraftan aynı Erdoğan, NATO Zirvesi’nde Asya da dahil olmak üzere NATO görevlerine dikkat çekti. Burada birbiriyle çelişkili iki husus varmış gibi gözüküyor. Aslında Türk dış politikasında Suriye özelinde de bu çelişkili durumları yaşadık. Belki de tüm yumurtaları aynı sepete koymak istemiyor. Ya da bir şekilde ABD ile yakınlaşmak için burada da görevlere hazır olduğunu söylüyor. Ama Afganistan özelinde şunu söylemek lazım. Havaalanı dediğimiz yer orada şehrin merkezinde. Bütün Afganistan’da, Kabil’de kontrolü sağlamadan havaalanında kontrolü sağlamanız çok güç. Bu ABD’nin para vermesiyle ekipman sağlamasıyla halledebilecek işler değil. Belki de Suriye çarpı on gibi bir kargaşayla karşı karşıya kalabiliriz. Taliban sürekli ilerliyor bu arada. Ülkenin büyük bir kesiminde kontrolü ele alan bir Taliban’dan bahsediyoruz. Ama aynı Taliban, ‘Türkiye eğer bize danışmadan burada varlık gösterirse, diğer yabancı kuvvetler nasıl muamele gördüyse öyle muamele görecektir’ şeklinde tehditvari bir açıklamada bulunuyor.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *