Fransa Ruanda soykırımında suç ortağı olmakla suçlanıyor

Fransa Ruanda soykırımında suç ortağı olmakla suçlanıyor

Fransa’nın Ruanda soykırımında sorumluluğu resmi belgelerle ortaya konulurken, ülke soykırımı yapanlara sağladığı destek nedeniyle “suç ortağı” olmakla suçlanıyor.

Her yıl Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 7 Nisan’da Ruanda Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü tertip edilirken, soykırıma ilişkin Fransa’nın soykırımı yapanlara desteği en çok tartışılan konulardan biri oldu.

Fransa, soykırımı yapan Hutu hükümetinin şart koşmadan en yoğun destekçisi olduğu için soykırımdan en fazla sorumlu tutulan ülke olarak dikkati çekiyor.

Ruanda’da 1994’te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlattı. Ülkede 100 gün süren katliamda Birleşmiş Milletler’e (BM) göre 800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetti.

Fransa, 23 Haziran 1994’te ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu’nu başlattı ancak Fransa, soykırımı engellemek yerine soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağlayarak sürgündeki Tutsilerin 1987’de kurduğu Ruanda Yurtsever Cephesi’nin (RPF) ilerleyişini kısıtladı.

1994’te Ruanda’da bulunan “Fransız askerlerin ve paralı askerlerin”, dönemin Ruanda Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana’ya yönelik saldırıya katılmış olabileceği de belirtiliyor.

Arşivler Fransa’nın desteğini doğruluyor

Fransa, soykırımı gerçekleştirenlere silah ve mühimmatın yanı sıra diplomatik, siyasi ve askeri destek de verdi. Fransa’nın bu yoğun desteği konunun uzmanları tarafından uzun süredir dile getiriliyordu. Fransa, bugüne kadar bu desteği kabul etmese de resmi belgelerle bu ortaya çıktı.

Fransa’nın Ruanda soykırımdaki rolüne ışık tutan en önemli kaynaklardan biri dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterand’a ait arşivler oldu. Bu arşivlere erişim uzun süre engellendi ancak Fransa Ulusal Araştırma Merkezi (CNRS) Araştırma Direktörü ve Survie Derneğinin üyesi François Graner’in verdiği hukuk mücadelesi sonucu arşivlere erişim engeli kalktı ve uzman neredeyse 1 yıldır bunun üzerinde çalışmalar yürütüyor.

Graner’e göre, bu arşivler Fransa’nın soykırımı yapanlara soykırım öncesi ve sonrasında yoğun destekte bulunduğu doğruluyor. Fransa, soykırım hazırlığı yapıldığına dair bilgilendirilirken, ülkenin soykırım öncesinde Hutulara sağladığı silahların bilgisi arşivlerde yer alıyor.

Ruanda soykırımında Fransa’nın rolüne ilişkin en belirleyici unsur, ülkenin Ruanda’yı etki alanında tutma ve sadık bir rejime sahip olmayı sağlayan politika izlemiş olması. Uzmanlar, Fransa’nın soykırımcıları destekleyerek siyasi çıkarlarını gözettiğini belirtiyor.

Macron’a sunulan rapor Fransa’nın sorumluluğunu vurguluyor

Fransa’nın Ruanda soykırımındaki rolüne ilişkin araştırma yapmak üzere kurulan komisyonun hazırladığı rapor, 26 Mart’ta Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a sunuldu. Raporda, Fransa’nın soykırımda ağır sorumluluğunun bulunduğunu ancak suç ortağı olduğunu gösteren bir şey bulunmadığı ifade edildi.

Raporda, Mitterrand’ın soykırımda önemli rol oynadığı vurgulandı. Fransa’nın 1994’te Turkuaz Operasyonu’nu başlatmakta gecikmesinin çok sayıda Tutsinin hayatını kaybetmesine neden olduğunun altı çizilen raporda, FPR’nin tehdit olarak görüldüğü kaydedildi.

Macron’un talebiyle kurulan komisyonun Başkanı Vincent Duclert yaptığı açıklamada, Fransız yetkililerin Ruanda soykırımına ilişkin yürüttüğü siyasetin sömürgenin izlerini taşıdığını belirtti.

Fransa’nın Ruanda’da seyrettiği siyasetinin Mitterand tarafından belirlendiğini kaydeden Duclert, Mitterand’ın soykırımı yapan hükümet ile yakın ilişkisi olduğuna işaret edildi.

Graner, arşivlerde Fransızların doğrudan soykırıma katıldığına ve soykırım yapma niyeti olduğuna ilişkin bilgi görmediğini söyledi.

Mitterrand’ın Le Figaro gazetesine 1998’de verdiği mülakatta, soykırıma ilişkin “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil.” şeklindeki ifadesi Fransa’nın tutumunu göstermesi açısından önem kazanıyor.

Fransa soykırım yapanları da korudu

Fransa, soykırım yapan hükümeti desteklemekle kalmayıp soykırımı yapanları da korudu. Mitterand’a ait arşivlerde, Fransa’nın söz konusu hükümete, Fransız ordusunun kontrolü altında olan bölgeden kaçması için emir verdiği “diplomatik telgraf” ortaya çıktı. Bu emir dönemin Dışişleri Bakanı Alain Juppe tarafından verildi.

Telgraf, Fransa’nın soykırımı yapanların gitmesini sağladığını ancak bunu gizlice yapılmasını istediğini gösteriyor.

Bunun yanı sıra uzmanlar ve avukatlar, Fransa’nın soykırım sırasında Ruandalı soykırımcıları ülkesine kabul ettiği ve bazılarına Fransız vatandaşlığı verildiğini belirtiyor. Fransa’da Ruanda soykırımını yapanlarla mücadele ve onları yargılama konusunda güçlü siyasi iradenin bulunmadığını ifade eden uzmanlar, ülkede soykırımda devletin rolünü gizlemek isteyenlerin bulunduğunu vurguluyor.

Fransa’nın desteği suç ortaklığı

Uzmanlar, Fransa’nın doğrudan soykırıma katılmadığını ancak soykırımı yapan hükümete sağladığı desteğin “suç ortaklığı” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Arşiv çalışması yapan Graner, daha önce AA muhabirine yaptığı açıklamada,”Suç ortaklığından bahsetmek için 3 unsur olmalı. Bunlar, suçu işleyenlere destekte bulunmak, destek verilen kişilerin eylemlerini bilmek, işlenen suçta etki yaratmak. Arşivlerin ve belgelerinin tamamında bu 3 unsur bulunuyor. Fransa’nın, soykırımı yapanlara sağladığı destek suç ortaklığı olarak adlandırılabilir.” ifadesini kullanmıştı.

Fransa’nın Ruanda’da yürüttüğü Turkuaz Operasyonu’nda görev yapan emekli asker Guillaume Ancel de France Info’ya yaptığı açıklamada, ülkenin söz konusu askeri desteğinin suç ortaklığı olduğunu vurgulayarak, Fransızların ülkelerinin soykırımdaki rolü hakkında istediklerini düşünmekte özgür olduğunu belirtmişti.

Elysee Sarayı’nda ağırlandı

Fransız yetkililerin 1994’te soykırımı yapanlarla teması olmakla beraber Fransa, kurulmasına destek verdiği soykırımı yapan hükümetin temsilcilerini kabul eden tek ülke oldu. Soykırım sırasında Nisan 1994’te 2 Ruandalı temsilci, Elysee Sarayı’nda, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığında ağırlandı.

Binden fazla şüpheli halen özgürce dolaşıyor

Ruanda‘da Ulusal Savcılığa bağlı Soykırım Kaçakları İzleme Birimi’nin (GFTU) verilerine göre, soykırım şüphelileri, aralarında ABD, Fransa, Hollanda ve Kanada gibi ülkelerin olduğu farklı ülkelerde özgürce yaşamaya devam ediyor.

Tarihin en büyük soykırımlarından biri kabul edilen soykırım nedeniyle her yıl Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 7 Nisan’da Ruanda Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü düzenleniyor.

“Siyasi irade yok”

GFTU Başkanı Jean-Bosco Siboyintore, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkelerin “siyasi irade eksikliği” nedeniyle bu kişileri yargılayamadığını ve Ruanda’ya teslim edemediğini söyledi.

Siboyintore, “Bu kaçaklar, onları takip etmemiz önünde büyük bir zorluk meydana getirecek şekilde sahte isimler ve kimliklerle yaşıyor.” dedi.

Bazı şüphelilerin sığındıkları ülkede vatandaşlık aldıklarına değinen Siboyintore, kimi ülkelerin soykırımı cezalandıran yasalarının dahi olmadığını dile getirdi.

Hayatta kalanlar adalet istiyor

Soykırımda hayatta kalanlar ise adaletin bir an önce tecelli etmesini ve sorumluların yargılanmasını istiyor.

Soykırımdan kurtulan Jonathan Sindikubwabo, adaletin ne zaman sağlanacağını bilmek istediğini belirterek, “İnsanlarımızın kanı eline bulaşanlar hesap vermek zorunda. Onları koruyan ülkeler eğer yargılayamıyorsa, bu kişileri teslim etmeli.” ifadesini kullandı.

Kigali hükümeti şüphelilerin saklandığı düşünülen 30 ülkeden 10’uyla iade anlaşması imzaladı.

Kaçtıkları ülkede kendilerini yerli gösteriyorlar

GFTU’ya göre, binden fazla şüphelinin 408’i Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde (KDC), 277’si Uganda’da, 63’ü Malavi’de, 15’i Burundi’de, 52’si Tanzanya’da, 47’si Fransa’da, 42’si Kongo Cumhuriyeti’nde ve 40’ı Belçika’da yaşıyor.

35 şüphelinin Kenya’da kaldığı düşünülerken, ABD’de 23, Hollanda’da 18, Kanada’da ise 14 kişinin saklandığı düşünülüyor.

Uzmanlar, KDC, Burundi ve Ugandalı yetkililerin, bu ülkelerin vatandaşı olan şüphelilere yönelik harekete geçmesini küçük bir ihtimal olarak görüyor çünkü şüpheliler, kendilerini Kongo’da Banyamulenge kökenli, Burundi ve Uganda’da ise Bufumbira kökenli olarak gösteriyor.

Hutular, 1994’te Tutsilere karşı soykırım başlatmıştı

Ruanda’da 1994’te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlatmıştı.

Ülkede 100 gün süren katliamda, 800 binden fazla ılımlı Hutu ve Tutsi hayatını kaybetmişti.

Merkezi Tanzanya’da kurulan Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, yargıladığı 61 kişiyi ömür boyu hapis cezasına çarptırmış, 14’ünü aklamış ve 10 kişiyi de ulusal mahkemelere sevk etmişti.

Fransa’nın Ruanda soykırımındaki rolüne ilişkin dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand’a ait arşivlerin tamamı, Fransa’nın Hutulara askeri, siyasi ve medyatik desteğini doğruladığı ve Fransız yetkililerin soykırım hazırlığı yapıldığına dair bilgilendirildiğini teyit etmişti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *