Gerçeğe dönüşen bir komplo teorisi: Aşı pasaportu

Gerçeğe dönüşen bir komplo teorisi: Aşı pasaportu

AB, Kovid-19 salgını başladığından bu yana dillendirilen aşı pasaportunu hayata geçirmek için ilk adımı attı.

Dünya uyarılara, kısıtlamalara hatta aşılara rağmen salgını durduramadı. Her ne kadar önümüzdeki aylarda sıcak havaların etkisi ve toplu aşılamayla bir umut ışığı görünse de hayatımızın normale döneceğinin bir garantisi bulunmuyor.

Yaşamımızın yeni gerçeği olmaya aday aşı pasaportu şimdilik Avrupa Birliği vatandaşlarının Birlik içerisinde özgürce seyahat etmesine olanak sağlayacak.

Salgından sosyo-ekonomik açıdan önemli ölçüde etkilenen Avrupa Birliği (AB), turizm odaklı ekonomiye sahip bazı üyelerinin ısrarlı baskısına dayanamayıp, en azından seyahatlerin serbestçe yapılabilmesi için, kimilerinin yakın zamana kadar “komplo teorisi” olarak gördüğü aşı pasaportunu devreye alma kararı verdi.

Aşı pasaportu fikri, her beş kişiden birinin turizm sektöründe çalıştığı Yunanistan’da Başbakan Kiryakos Miçotakis’in AB Komisyonu’na yazdığı mektupla duyuldu. Bu fikre, Yunanistan ile benzer durumda olan İspanya da destek verdi. Buna karşın aşıya herkesin erişiminin hâlâ mümkün olmaması ve adaletsizliğe yol açacağı endişesiyle Fransa, Almanya ve Belçika gibi ülkeler fikre karşı çıktı.

Fakat AB Komisyonunun yaptığı düzenlemeler ile karşıtların da rızası alındı ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in basın toplantısı ile “aşı pasaportu” çalışmalarına resmen başlandı.

İnisiyatifte öncelik, AB içerisinde kısıtlama olmaksızın vatandaşların özgürce seyahat edebilmesi. Zira kimi AB üyeleri, Birlik kararına rağmen sınırda kontroller yapıyor ve AB vatandaşı olmasına rağmen insanları sınırdan geri çevirebiliyordu. Kovid-19 salgınının en başından bu yana birlik anlayışını zedeleyen birçok olay yaşanmış, bu da AB yönetimine yönelik eleştirilerin dozunu artırmıştı. Üstüne bir de ülkelerin sınır kontrolleri yapıyor olması, öncelikli olarak AB Komisyonu’nu zora sokmuştu.

Aşı pasaportunda hangi bilgiler olacak?

Her ne kadar adı “aşı pasaportu” veya “aşı sertifikası” olsa da QR kodlu dijital veya kağıt şeklinde olacak belgede kişilerin Kovid-19 aşısı olup olmadığı, olduysa nerede ve hangi aşıyı olduğu, hastalığı geçirenlerin iyileştiği, antikor seviyesi ve Kovid-19 PCR veya hızlı antijen test sonucu da yer alacak.

Birlik, beklendiği üzere Avrupa Aşı Ajansı’nın onayladığı aşıları otomatik olarak kabul ediyor. Bunlar; Pfizer-BioNTech, Moderna, AstraZenaca ve Johnson&Johnson. Ancak AB içerisinde Macaristan ve Slovakya’nın Çin ve Rus aşılarını kullandığı, İtalya ve Çekya’nın da bu aşılara kapı araladığı biliniyor. Nitekim AB, dört Batılı şirket dışındaki ülkelerden gelen aşıların kabulünü üyelere bıraktı.

Aşı pasaportunun Haziran ayında kullanılmaya başlanması öngörülüyor. Lakin AB’nin Kovid-19 salgını sürecinin tüm safhalarındaki başarısızlığı; aşı sertifikasının zamanında yetiştirilmesi ve sürecin yönetilmesine dair soru işaretlerini beraberinde getiriyor. AB yönetimi, geçen yıl bu zamanlar İtalya başta olmak üzere üyelerinin yardım çağrılarına cevap verememiş, ülkelerin maske, solunum cihazı gibi acil gereksinimlerini karşılayamamış, aşı şirketleri ile 2,5 milyar dozluk anlaşma yapmasına rağmen tedariki başaramamıştı.

Avrupa’da kimi ülkeler üçüncü dalga korkusu yaşarken, aşı pasaportu sürecinin de iyi yönetilememesi durumunda AB yönetimi için bir üçüncü eleştiri dalgası kaçınılmaz olacaktır.

Aşı pasaportu AB dışındaki ülkeleri nasıl etkiler?

Aşı pasaportu ile sadece AB vatandaşlarına özgür seyahat getirileceği düşüncesi doğru değil. Bu uygulamayı en ateşli bir şekilde savunan Yunanistan ve İspanya’nın gözü İngiliz turistlerde. Komisyon, çözemediği her sorunda olduğu gibi burada da inisiyatifi ilgili AB üyesine bırakıyor. Her ülke, mümkünse aşı, yoksa de negatif PCR testi sonucu ile AB dışından gelenleri kabul etmeye devam edecektir. Mevcut uygulamada olduğu üzere üyeler, yüksek riskli bölgelerden gelen ülkelere kısıtlama getirebilir.

Sonuç olarak her ne kadar AB özelinde aşı pasaportu gündemimize girdiyse de salgının seyrine göre uygulamanın dünya geneline yayılması kaçınılmaz görünüyor. Salgın ile birlikte çoğumuzun komplo teorisi olarak gördüğü girişim, hayatımızın bir gerçeğine dönmek üzere.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *