Müslümanlara ‘had bildirmeye’ çalışan malum zihniyet

Müslümanlara ‘had bildirmeye’ çalışan malum zihniyet

Müslümanlara had bildirmeye çalışan bu hadsiz zihniyetin son zamanlarda daha da saldırgan hale geldiğini gözlemliyoruz.

Mahmut Cemil İnce / Mepa News

Son dönemlerde gündemdeki sosyal polemiklerin ana maddelerinden biri Ayasofya İmamı olarak da görev yapan akademisyen Prof. Dr. Mehmet Boynukalın.

Boynukalın’ın yaptığı ve Müslümanların mutedil görüşlerini yansıtan açıklamalar, malum kesimlerde hazımsızlık ve rahatsızlığa sebep oluyor. Bu kesimler de televizyonlarda, gazetelerde, internette arz-ı endam edip, hakarete varan ifadelerle rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.

Aslında mesele Boynukalın’dan ibaret değil, Boynukalın bu mevzunun yalnızca görünen bir yüzü o kadar. Zira Müslümanlara “had bildirmeye” hevesli olanlar bir değil, binlerce yıldır aynı söz ve üslupla hareket ediyorlar.

Müslümanların “haddi” neden sizleri ilgilendirir?

“Ey Şuayb! Atalarımızın taptıkları şeylerden veya mallarımızdan istediğimiz gibi harcamaktan vazgeçmemizi, senin namazın mı emrediyor? Halbuki sen, elbet yumuşak huylu, aklı başında (bir adam)sın.” (Hud Suresi 87)

Gördüğümüz üzere Müslümanların haddi, olduk olmadık her mevzuya “karışmaları”, insanları uyarmaları, gerçekten de binlerce yıldır bazı kesimleri sahiden rahatsız ediyor.

Bu kesimlerin en büyük vazifesi, Müslümanlara bir had çizmek, Müslümanları o haddin, hududun içerisinde tutmaya çalışmak.

Hatta bu kesimlerin siyasi açıdan daha etki sahibi olanları, Müslümanları kendi istedikleri sınırlar içerisinde tutabilmek için 28 Şubat gibi bir komplo dahi düzenlemişlerdi. Onları “bir avuç radikal azınlık” olarak göstermiş, tüm okları üzerlerine çevirmişlerdi.

Oysa Müslümanların haddi bizzat Allah tarafından zaten belirlenmiştir. Bu yüzden kimsenin Müslümanlara had bildirmek gibi beyhude çabalara girmemesi gerekir.

Görünür hale gelen İslami söylem ve ‘hadsiz’ zihniyet

Müslümanlara had bildirmeye çalışan bu hadsiz zihniyetin son zamanlarda daha da saldırgan hale geldiğini gözlemliyoruz.

Aslında bu kesimleri en çok rahatsız eden, İslami söylemlerin yüksek sesle, hem de gayet etkin ve yetkin kimselerce dillendiriliyor olması.

100 senedir toplumumuzun kanayan yaralarına ilaç olmak üzere sunulan İslami alternatiflerin yüksek sesle dillendirilmesi, bu kesimlerde huzursuzluğa yol açmış durumda. Neme lazım, belki toplum İslami alternatifleri benimser de toplumun kanayan yaraları da iyileşir. Kendi zihniyetleri egemen olsun, dünya kendi istedikleri gibi dönsün, onlar için gerisi mühim değil.

Ancak Müslümanlar, Rab’lerinin emrettiği doğrultuda yollarına devam edecektir. Binlerce yıldır olduğu gibi…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *