Kazımi, Irak’ı yeniden ayağa kaldırabilir mi; Macron’un Bağdat ziyareti ne anlama geliyor?

Kazımi, Irak’ı yeniden ayağa kaldırabilir mi; Macron’un Bağdat ziyareti ne anlama geliyor?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Bağdat ziyareti, ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin Irak’ı “yeniden ayağa kaldırma” hamlesi doğrultusunda Mustafa Kazımi hükümetine verdiği güçlü desteğin bir sonucu…

Serbest Ferhan Sindi / Independent Türkçe

Kazımi, Irak’ta göreve geldikten sonra ülkenin kalkınması için uluslararası bir konsensüs sağlanmış gibi.

Özellikle ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri Kazımi’nin Irak’ı ayağa kaldıracağına ve İran’ın yayılmacılığını sınırlayabileceğine inanıyor.

Macron’un ziyareti, Kazımi’nin ABD temaslarından 2 hafta sonra gerçekleşti.

Irak Başbakanı’nın Washington’da selefleri Nuri Maliki, Haydar İbadi ve Adil Abdulmehdi’den çok farklı karşılandığını da hatırlatalım.

Çünkü Kazımi’nin ziyareti öncekilerin yaptığı gibi rutin bir ziyaret değildi.

ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri Kazımi ile yeni bir Irak rüyası gördü ve adımlarını bu yönde atmaya başladı.

Bu yüzden Kazımi, Avrupa ve ABD’nin güvenini kazanmak için selefleri kadar uğaşmak zorunda kalmadı.

Önceki başbakanlara benzemiyor

Kazımi, önceki başbakanlara benzemiyor.

Öncekiler bir yere bağlıydı.

Kazımi, seküler bir isim ve herhangi bir ekole bağlı değil; istihbarattan geliyor ve birçok ülkeyle derin ilişkileri var.

Kazımi, İran tarafından yönlendirilen Dava Partisi, El-Hekim grubu ya da Haşdi Şabi gibi oluşumlara bağlı da değil.

Bazı Şii yetkililer, bu durumu çok mübalağalı bir şekilde Abdulmehdi’nin “son Şii başbakan” olduğu şeklinde yorumluyorlar.

Yani yeni süreçle birlikte bu, Şiiler eskisi kadar mezhep eksenli politikalar uygulayamayacak ve İran çıkarlarına hizmet edemeyecek anlamına geliyor.

Kazımi Irak’ı yeniden ayağa kaldıran lider olarak sahneye çıkabilir

Macron’un ziyareti yeni konsensüsün Irak için öngördüğü “kalkındırma hamlesi” çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Fransa, 2011’den sonra Ortadoğu, Kuzey Afrika’da Libya, Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerde önemli roller üstlendi ve terörle mücadelede de ABD’nin yanında yer aldı.

Bundan sonra da bölgenin yeniden dizayn edilmesi için Washington’dan çok Paris’i ön planda görmemiz olasıdır.

Macron’un Bağdat ziyareti kendi ifadesiyle “Irak’ın egemenliğini desteklemeyi” de amaçlamaktadır. Bu ziyaretin İran ve Türkiye gibi bölgesel ülkelerin Irak’taki ve bölgedeki etkisini sınırlama amaçlı olduğunu söylemek mümkündür.

Fransa’nın sadece Irak’ta değil, Doğu Akdeniz’de, Lübnan’da ve Suriye’de de daha agresif politikalar yürütmesini bekleyebiliriz.

Fransa’nın ABD desteğiyle üstlendiği bu rol Irak özelinde Başbakan için büyük fırsatlar sunmaktadır. Kazımi, ülkesinin geleceğinde belirleyici bir rol oynayabilir ve Irak’ı yeniden ayağa kaldıran lider olarak da sahneye çıkabilir. Hâlihazırda içeride ve dışarıda oluşan hava buna çok müsait.

ABD Ticaret Odası başta olmak üzere büyük enerji şirketleriyle yaptığı doğalgaz ve elektrik santrali anlaşmaları bu bağlamda değerlendirilmesi gereken gelişmelerdir. Irak yakın bir zamanda elektriği Suudi Arabistan, Kuveyt ve doğalgazı da Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) sağlayıp İran’a bağımlılığını azaltabilir. Kendi doğal gazını işletmeye başlayana kadar bu ülkelerin sağlayacağı destek çok önemli olacaktır.

Irak enerji ihracatı ve diğer birçok konuda Ürdün ve Mısır’a ihtiyaç duyuyor. Geçtiğimiz hafta Ürdün’e yapılan ziyaret de bunun zeminini hazırlamaya dönüktü.

Kazımi’nin seçim hamlesi önemli değişimlerin habercisi

Mustafa Kazımi, 2021’in yazında seçime gidilmesi yönünde çağrıda bulunarak yukarıda sözünü ettiğimiz politikaları hayata geçirmek için bir nevi referandum istedi. Kazımi, ülkeyi yeniden ayağa kaldırma olarak tarif edilen politikaları uygulayabilmek için halk tarafından seçilmeyi ve mecliste de güçlü bir blok oluşturmayı hedefliyor. Çünkü yapısal reformları “emanetçi Başbakan” imajıyla yapabilmesi çok zor.

Irak Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, seçim yasasıyla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere geçen gün eski IKB Başkanı Mesud Barzani ile Erbil’de görüştü. Cumhurbaşkanı Berhem Salih de seçim yasasının Meclisten geçmesini istedi. Irak’ta bazı Şii partiler erken seçime karşı olsa da 2021 yazında ülkenin sandık başına gideceğini söyleyebiliriz.

Seçimlerden sonra amaç İran ve vilayet-i fakihe karşı bir cephe oluşturmak ve onlara ihtiyaç duymadan hükümeti kurmak. Bunun için Kazımi’nin oluşturacağı listenin güçlü bir destek alması ve Kürtler ile Sünnilerin de yeni cepheye destek vermesi gerekiyor. Yukarıda zikredilen hususlar dikkate alındığında bu mümkün görünüyor.

Kazımi’nin ülkeyi yeniden ayağa kaldırabilmesi için; seçimlerden güçlü bir destekle çıkması, ülkedeki terör olaylarını minimize etmesi, yabancı şirketlerin yatırım yapması ve faaliyetlerini rahat yürütebilmesi için güvenliği sağlaması ve Şii milislerin etkinliğini kırması gerekiyor. Bu olmadan ne yabancı şirketler yatırım yapar ne de ülke selamete çıkar.

Geçtiğimiz aylarda bu doğrultuda İran’a bağlı silahlı grupların merkezine yapılan baskınlar ve gözaltılar Kazımi’nin hanesine artı puan olarak yazılmıştır. Çünkü hergün ABD misyonlarına ve askerlerine füze saldırılarının yapıldığı bir ortamda yatırım yapılmaz.

Kazımi, Trump ile Hamaney arasında ince dengeyi korumalı

Kazımi’nin öncelikli hedefi ülkede güvenliği sağlamak ve askeri unsurları tek elde toplamak. 6 Eylül’de bu amaçla ülkenin güneyindeki Musenna, Misan ve Zikar gibi vilayetlerde Savunma Bakanlığına bağlı yeni bir Operasyon Komutanlığı kurdu ve tüm yetkileri bu birimin başına atadığı İmad Suveyde’ye verdi. Adil Abdulmehdi daha önce buralarda ordunun yetkilerini azaltmış ve polislere devretmişti.

Bunlar olurken ülkenin orta bölgelerinde de anti terör birimleri yasalara aykırı silah bulunduran grupların elindeki silahlara el koyuyor.

Geçen ayın sonlarına doğru Kazımi, halkı korkutmak amacıyla silah bulunduran grupların elindeki silahların güvenliğin sağlanması için alınması talimatı vermişti. Kazımi, bu konuya ayrı bir ehemmiyet veriyor.  Halk da bu konuda Kazımi’ye destek veriyor. ABD’ye emperyalist ve işgalci gözüyle bakmıyor.

Şimdiye kadar gelenlerin her biri Şii mercilerden birine bağlıydı, Kazımi herhangi bir yere bağlı değil. Kazımi, Trump ile Hamaney arasında ince dengeyi korumalı ve işleri bu şekilde götürmeli. Çin ya da Rusya Lübnan’da hareketlilik gösterebilir fakat Irak’ın hamisi ABD’dir, İran’ın bunu önlemeye dönük her türlü hamlesi etkisiz kalacaktır.

Kazımi’nin İran ziyareti

Kazımi, ABD’de bir müttefik olarak karşılandı fakat Tahran’a gittiğinde ise ona yapılan muamele kendisine bağlı bir sömürge valisi muamelesidir. Hamaney, mesela konuşurken fırça atar gibi konuşuyor, şunu yapın bunu yapmayın gibi…

ABD ise onu bir taraf olarak muhatap alıyor ve değer veriyor. Irak’ın ABD’li şirketlerle yaptığı enerji anlaşmaları Tahran’ı tedirgin etti ve İran basını bu yönde sert eleştirilerde bulundu. İran Petrol Bakanı Bijen Zengene de Irak’a ucuz doğalgaz sattıklarını ve bu ülkedeki elektriğin kendilerine bağlı olduğunu hatırlattı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *