Devletsiz İslam olur mu?

Devletsiz İslam olur mu?

Yeni Şafak’ta son iki yazısını bu konuya ayıran Faruk Beşer, İslami devletin ne olduğu ve nasıl mümkün olabileceği sorularının yanıtını aradı.

Bir önceki yazısında “İslam’ın devleti olur mu?” sorusunu “İslam’ın bir devlet kurmayı doğrudan emretmediğini” belirterek yanıtlayan Faruk Beşer, Yeni Şafak‘ta, konunun devamı olarak yeni yazısında “Devletsiz İslam olur mu?” sorusuna yanıt aradı.

Beşer, bugünkü yazısında, Kur’an’daki yaklaşımın devleti vaz ettiğini, ayetlerde emredilenlerin devlet olmadan gerçekleştirilemeyeceğini vurguladı. Faruk Beşer, “Devlet kurun, onu şöyle şöyle yapılandırın denmiş olmasa bile bağımsızlık, güç, egemenlik, savunma, başkalarına itaat etmeme ve Allah’ın hukukunun uygulanması konularında o kadar çok ayeti kerime vardır ki, bütün bunları devletiniz olmadan gerçekleştirmeniz ve müslüman kalabilmeniz asla mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.

İslam’ın yönetiminin 5 ilkesi

‘İslam devleti’, ‘İslam’ın yönetimi’ ve Müslümanların devleti ifadelerini kullanan Beşer, bu yönetimde 5 maddenin önemli olduğunu, bunlar yerine geldiği takdirde, İslami bir yönetimin omurgasının oluştuğunu öne sürdü. Beşer ayrıca bu maddelerin “bugünkü karşılıkları”nı da vererek şöyle dedi:

“Yönetim söz konusu olduğunda bu prensipler nelerdi? Her hak sahibinin hakkını tastamam alabilmesi, adalet, şura, işi ehline verme. Bunları hakkıyla gerçekleştiren herhangi bir yönetim İslam’ın yönetimidir. Bu da dinin, canın, aklın, malın ve ırzın korunması demektir. Bunları bugünkü karşılıklarıyla açarsak; düşünce ve inanç özgürlüğü, yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, namus ve haysiyetin korunması diyebiliriz. İşte bir ‘İslam Devleti’nin ya da ‘Müslümanların devletinin olmazsa olmaz omurgası budur. Buna ‘İslam Devleti’ denmesini tartışabilirsiniz.”

Tağut ve adalet kavramları

Yazısının son bölümünde Tağut ve adalet kavramlarına da değinen Beşer, Tağut kavramının devletin varlığının gerekliliğini ortaya koyduğunu belirtirken, adalet kavramı için, “adaleti sağlayan her yönetim Müslümanların yönetimidir” ifadesinin aldatıcı bir ifade olduğunu belirtti.

Beşer şöyle dedi:

“Kuranıkerim’in vurgu yaptığı kavramlardan biri Tâğut’tur. Bu kavram da ‘Ehlisünnet’ kavramı gibi ideolojik İslam fırkaları elinde ayağa düşürüldü ama Kuranıkerim’de önemli bir yeri vardır. Tâğut sözlükte, tuğyan eden yani haddini aşan demektir. Allah’ın hükümlerine karşı olan yönetim ya da yöneticiler tâğuttur. Allah’ın hükümlerini bırakıp tâğutun hükümlerini seçenleri Kuranıkerim kâfir diye niteler. Oysa kanun koyan, kanunları uygulayan devlettir. Devletiniz olmadan bu ayetler size ne söylüyor olabilir?

Önemli olan adalettir, adaleti sağlayan her yönetim Müslümanların yönetimidir gibi bir kalıp söz doğru gibi görünse de aldatıcıdır. Bu mottoyu kullananlar ‘adalet nedir, hak nedir, hakkın dağıtımını kim nasıl yapar’ sorularına doğru cevap verebilirlerse ancak bu söz de doğru olabilir. Adaleti kaypak ve göreceli bir kavram olarak kullanırlarsa buna itibar edilmez.”

İslam’ın devleti olur mu?

Önceki yazısında başta ‘devlet’ ve ‘vatandaş’ kavramlarına değinen Faruk Beşer şöyle demişti:

“Devlet nedir? Bir toprak üzerinde bir arada yaşama zorunda olan bir topluluğun kendi hallerinde çatışmadan yaşayıp gitmelerini sağlayan ve onları dışa karşı koruyan bir teşkilattır. Bunu sağlayacak gücünün olması devlet olabilmenin ilk şartıdır. Demek ki, devletin asıl varlık sebebi insanların kavga etmeden yaşayabilmenin yolunu aramalarıdır. Hakların sahiplerine verilmesi, haksızlık edenlerin cezalandırılması bunun sonucudur.

Devleti oluşturan insanların bütününe vatandaş, millet, ümmet, tebaa, raiyye, ulus denmesi biraz da insanların ortak değerleriyle ve inancıyla alakalı tali ve tarihsel bir meseledir.”

Neden Kur’an’da ‘devlet kurun’ denilmiyor?

Açıklamasına, “Kuranıkerim’de hedefiniz bir devlet kurmaktır, bunun için çalışın diyen bir ayeti kerimenin bulunmadığını biliyoruz demiş” sözleri ile devam eden Beşer, bunun nedenini ise şöyle yorumlamıştı:

“Peki, neden ilk Müslümanlara devlet kurma gibi açık bir görev verilmemiş, bu bir hedef olarak gösterilmemiştir? Çünkü devlet kurma gaye ve prensip bir hüküm değildir, bir araçtır. İslam’da asıl olan insanların şirk bataklığından kurtulup tevhide ulaşmaları, yani Allah’ı hakkıyla bir bilmeleri, O’nu olduğu gibi tanımalarıdır. Resulüllah (sa) daha ilk yıllarda devlet kurmayı bir hedef olarak göstermiş olsaydı bu sadece diğerlerine bir alternatif arama ve bir dünyevilikten diğerine geçme isteği anlamına gelirdi. Oysa tek tek insanların önce imanı ve ahlakı sindirmeleri gerekiyordu. Esas olan hukuk değil ahlaktı. Bunlar olmadıktan sonra devlet sadece ezici bir güç yani dûle olurdu. Bunun için de bütünüyle Mekke Döneminde Resulüllah (sa), bir gün biz de bir devlet kuracağız, yönetimi bu zalimlerden alacağız, dünyaya biz hâkim olacağız anlamında bir şey söylemedi. Söylediklerinin özeti ‘eslim-teslem’, yani Allah’a teslim ol kurtul demekten ibaretti.”

‘İslam ahlakını yaşamaya odaklanmamız halinde devlet nasip olur’

Faruk Beşer, Müslümanların Resulullah döneminde olduğu gibi sağlam birer Müslüman olması ve İslam ahlakına odaklanması halinde devletin onlara nasip olduğu gibi bize de olabileceğini belirtmişti:

“Bugün de mütekamil bir İslam devleti yok. Bizim tek başımıza bunu tesis etme gücümüz de yok. Ama her birerlerimizin Allah’a tam teslim olup kurtulma imkânımız var. Yani devlet kuramıyor olsak da tevhide, şirkten uzaklaşmaya, İslam ahlakını yaşamaya odaklanmamız halinde biz de Mekke dönemindeki Müslümanlar gibi sağlam birer Müslüman olabiliriz. Sonuçta öyle olan Müslümanlara güçlü bir devlet nasip olduğu gibi bize de olur. O zaman devlet bir hedef değil, samimiyetimizin bir sonucu, bir mükafatı olur.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *