Mehmet Görmez: “Halimize bakınca eyvah diyorum”

Mehmet Görmez: “Halimize bakınca eyvah diyorum”

Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy’a konuşan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, din ile bilim, din ile siyaset ilişkisine dair bir takım tespitlerde bulundu.

Gençlerin dini sorgulamalarını “İbrahimi tavır” olarak nitelendiren Görmez, koronavirüs ile başlayan “Ahir zaman edebiyatını” doğru bulmadığını belirtti. “Küresel siyasetin günahları cinsel günahlardan çok daha büyüktür” tespitini yapan Görmez, adam öldürmek, zina yapmak gibi günahların kitaplarda yazıldığını ancak tohumun geniyle oynamak gibi maddelerle büyük günahlar listesinin güncellenmesi gerektiğini söyledi. Görmez, korona sonrası dünyaya ilişkin tartışmalarda din üzerine de düşünmek gerektiğini belirterek “Tabiatla yeniden bir merhamet sözleşmesine ihtiyaç var” ifadelerini kullandı

Eski Diyanet İşleri Başkanı ve İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk TV’deki özel röportajda Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı:

“11 AY İÇİN DE BİR MEKTEP”

Bu yılki ramazanın farklı olduğunu kaydeden Görmez, “Ramazan öyle muhteşem bir imkan ki, hüznü sevince, mahrumiyeti rahmete, muhasaramızı da çok rahat bir şekilde özgürlüğe, muhasebeye dönüştürme imkanına sahip. Yeter ki kendimizi ramazanın şifalı ellerine bırakalım” dedi. İbadetin şartlara göre yapılabildiğini, bu ramazanda gösterişli iftar sofralarından mahrum kalmanın iyi olduğunu kaydeden Görmez, “Ramazan oruçtan ibaret değil. Ramazanın kalbinde Kuran var. İnsanlığın Kuran nimetiyle buluşmasının bayramı aynı zamanda” diye konuştu. Resulallah’ın teravihi evde kıldığını, Hz. Ömer döneminde toplu ibadete döndüğünü hatırlatan Görmez, ramazanın bir mektep olduğunu ifade ederek “Ramazan sadece mideye oruç tutturmak değil; göze, dile, kulağa, kalbe, akla oruç tutturmaktır. Yalan, gıybet, dedikodu olmaz. Öbür 11 ayda da yapmamamız gerekenleri de öğreten bir mekteptir” dedi. Görmez, şöyle devam etti:

“PARMAKLAR DA ORUÇ TUTMALI”

“Dijitalleşme ile birlikte yeni bir oruç çeşidine ihtiyacımız var: Parmaklarımıza oruç tutturmak. Çünkü eski kitaplarımız dile oruç tutturmaktan söz ediyor. Ama şimdi biz bu sataşmayı, aşağılamayı hatta bazen hakareti, küfrü yazıya dökmeye başladık. Dijitalleşme ile birlikte bir sanal ekran dünyası kuruldu. Yeryüzünü imar etmekle yükümlü olan insan, düşünen varlık olan insan bu ekranların karşısında pasif bir izleyiciye dönüştü. Bunun bizden alıp götürdükleri var. Kazandırdıkları var ama bizden alıp götürdükleri üzerine düşünmek gerekiyor. Ekran önüne mahkum oluşumuz insanoğlunun idrak dünyasını değiştiriyor. Bir görsel idraki, bir aklın, bir kalbin idraki vardır.

“GÖRSEL İDRAKİN EGEMENLİĞİ”

Ancak dijitalleşme ile birlikte görsel idrakin egemenliğine mahkum oluyoruz. Her şey görsellik üzerine, sözün ve kelimenin değeri düştü. İşaretlerle (emoji) mesajlaşıyoruz. Halbuki isimler gökten inmedir. Görsel idrak egemen olduğunda aklın idraki zayıflıyor, kalbin idraki ölüyor. Hele bu görseller insanoğlunun ruhunu kalbini karartan kötülükler barındırıyor ise belki de insanoğluna yapılabilecek en büyük kötülüğe dönüşüyor. Bu görsel idrakin egemenliği zarar veriyor. Gerçekten zor bir zamandayız. Her gün ekranlardan vefat eden kardeşlerimizin, vaka sayılarını izliyoruz. Eve mahkum olduk ama bir şeye ara vermedik, o parmaklar üzerinden kutuplaşmalar sataşmalar devam ediyor.”

“GÖNÜL KIRMAK BÜYÜK GÜNAH”

“Ne olur şu ramazanın rahmet ikliminde, pandemi günlerinde hepimizin ortak duygularıyla, ortak kaygılarıyla düşünmeye başladığımız süreçte biraz ara versek” temennisini dile getirerek “Gönül kırmanın ne kadar büyük bir günah olduğunu bilmiyoruz. Orucu bozanlar arasında bunlar yok diye çok rahat hareket ediyoruz. Çok rahat yazıyoruz. İnsanoğlunun yeni bir durumudur. Aslında insanoğlu bununla yeni bir sevap alanı açabilir. Ama biz bunu kendimize yeni bir kötülük alanına dönüştürüyoruz. Kutuplaştırıyoruz, bunu yapmamalıyız” diye konuştu.

“KALPLERİN ÜZERİNDE KARANTİNA”

Ramazan mektebinin en büyük gayesinin özgürlük olduğunu kaydeden Görmez, şöyle devam etti: “İnsanoğlunun aslında gerçekten imandan sonra en önemli mücadelesini vermesi gereken şey özgürlüktür. Ama özgürlük sadece elimizi kolumuzu, dilimizi rahat kullanmaktan ibaret değil. İslam ahlakı filozofları özgürlüğü üçe ayırmışlardır. Cismani-bedeni hürriyet, siyasi-medeni hürriyet ve bir de ahlaki-vicdani hürriyet. Bedeni korona günlerinde kısmen kullanamıyoruz. Medeni hürriyet, sonradan elde ettiğimiz hakları özgürce kullanmamızı ifade ediyor. Ahlaki-vicdani hürriyet, kalplerin üzerindeki karantinaları kaldırmaktır. En büyük karantina kalplerin karantinasıdır. Kalplerin iyiliğe kapanmasıdır.”

“GENÇLERİN SORULARI İBRAHİMİ”

Dini söylemin zaman zaman hikmetten uzaklaştığını, böyle olunca gençlerin sorularına cevap verilemediğini kaydeden Görmez, “Şimdiki gençler nasıl ve niçin sorularını yöneltiyorlar ve haklılar. cehaletin şifası sormaktır. Gençlerin sorularını, sorgulamalarını eleştirmeyi haksız buluyorum. Gençlerin sorularını aslında İbrahimi bir tavır olarak değerlendirdim. Hz. İbrahim hem tevhidin peygamberi hem de tek başına bir ümmet Kuran’ın ifadesi ile. Ama bir gün der ki Rabbimize ‘Allah’ım ölüleri nasıl diriltiyorsun bana göster’. Rabbimizin cevabı ‘İnanmıyor musun’ olur. Hz. İbrahim ‘İnanıyorum ama kalbim mutmain olsun istiyorum’ diyor. Şimdiki genç kuşak diyor ki; aslında inanıyorum, aklım da mutmain olsun” ifadelerini kullandı.

“BU SORULARI ANLAMAK YERİNE…”

Hocaların taksirinin çok olduğunu kaydeden Görmez, “İbadetlerimizi tarif edip anlatmamız yetmez. Şekil şartlarını anlatmamız yetmez. Her ibadeti hikmetini onun anlayabileceği şekilde anlatmamız lazım. Bu konuda yayınlarımız da, bilgimiz de eksik. Gençlerin bu tür sorgulamalarını anlamak yerine bir vaveyla koparıyoruz, ateizm, deizm, nihilizm çoğaldı diye yakınmaya başlıyoruz. Ayrıca bu ideolojilerin reklamını yapmaya başladık. Böyle bir sorun yok. Sorun genç kuşakların yeni soruları ve sorgulamaları var dinle ilgili. Bu İbrahimi bir tavırdır. Bizim bunu fırsata dönüştürerek sorulara hikmetli cevabı bulmamız lazım” dedi.

“NEDEN BU KADAR KÖTÜLÜK VAR”

Gençlerin kötülükleri izah etmekte zorlandıklarını belirten Görmez, “Şöyle bir sorgulama içindeler: Madem Allah var, madem Allah mutlak adalet sahibi. Madem Allah mutlak rahmet irade sahibidir. Öyleyse niye bu kadar kötülük var dünyada? Eskiden de kötülükler vardı ama eskiden bu kadar kötülükler her saniye içinde her gencin telefonuna düşmüyordu” ifadelerini kullanarak kötülüğün daima iyiliğin önünde görüldüğünü söyledi.

“ÖFKELERİ İSLAM’A YÖNELİYOR”

Görmez, şöyle devam etti: “Bu kötülüğü yapanlar hele Müslüman ise ve bu kötülükler yapan Müslümanlar Allah’ı kullanarak bu kötülüğü yapıyorlarsa… FETÖ’de bunu gördük, DEAŞ’ta bunu gördük görmeye devam ediyoruz. Pek çok ismi bilinen bilinmeyen yapı bunu ortaya koydu. Gençlerin bilincinde bir yara açılıyor. Kötülüğün egemenliği konusunda iki şeyden korkmamız lazım, biri vicdan yarası, birisi de bilinç yarası. Yara açanlar eğer Müslümanlardan oluşuyorsa gençlerin öfkesi onun şahsında dine ve İslam’a yöneliyor. Önce buna bizim sebep olduğumuzu bilmeliyiz. Bunu nasıl tedavi edeceğimiz bellidir. Önce bu kötülüklerden uzak bir İslam dünyası olmalı.”

“HADDİ AŞAN DEĞERLENDİRMELER”

Koronavirüs salgınının bir azap olduğuna yönelik tartışmaların hatırlatılması üzerine Görmez, “Üzülerek belirteyim ilk değerlendirmeler bana çok vahim geldi. Türkiye’yi kast etmiyorum. Türkiye’de büyük oranda teenni ile hareket edildi” dedi. İslam dünyasında “Allah bize bu azabı gönderdi. Virüs Allah’ın görünmeyen bir ordusudur” gibi değerlendirmelerin görüldüğünü kaydeden Görmez, “Ben bundan çok korktum ve rahatsız oldum. Biz haddimizi aşıyoruz. ‘Bu falan günahkar taifenin yaptıklarından dolayı başımıza geldi’ dediğimizde Allah’ı da göklerden azap yağdıran rahman ve rahim sıfatını unutturan değerlendirmelerdir” diye konuştu.

“AHİR ZAMAN EDEBİYATI YANLIŞ”

Bu tür hadiselerin insanlık hayatından eksik olmadığını hatırlatan Görmez, “Kuran-ı Kerim bunları birer ayet olarak ele alıyor. Ayet işaret demektir. Basiret sahipleri için bunda ibretler vardır. Akıl sahipleri için ibretler vardır. Dolayısıyla ayet olarak anladığımızda ve ibret olarak okuduğumuzda dersler başka oluyor. Herkes kendi dersini alabiliyor. Kuran-ı Kerim bu zengin anlamlar dünyasını bize sunuyor. Sünnetullah’ı bırakarak ahir zaman edebiyatı üzerinden anlamamız yanlıştır. Allah’ın kainata yerleştirdiği ayetlerle kitapla insanoğluna gönderdiği ayeti ayırarak eksik bir ilimle başımıza gelen koronavirüs hadisesini doğru anlamamız mümkün olmaz” ifadelerini kullandı.

“BİLİM AÇIKLAR, DİN ANLAMLANDIRIR”

Bilim ile ilgili tartışmalara da değinen Görmez, şu tespitleri yaptı: “Bilim açıklar, felsefe ve sosyal bilimler düşündürür, din anlamlandırır. İslam, bilimi Allah’ın kainata yerleştirdiği ayetlerin tefsiri olarak görür. Sünnetullah’ın parçası olarak görür. Aklı ve tefekkürü de insana verdiği en büyük ihsan olarak görür. Dolayısıyla bilimi, felsefeyi ve dini biz Müslümanlar birbirinden ayıramayız. Pozitivizmi reddederken bazen bilimi bir tarafa bırakıyoruz.

“SEKÜLERİZMİ REDDEDEYİM DERKEN…”

Din – insan ilişkisini doğru anlamaya çalışırken dini ve insani olanı bazen karşı karşıya getiriyoruz. Hümanizmi yani yaratıcıyı yok sayan insan merkezli dünya ideolojisini reddetmek için bazen insani olanı aşağılıyoruz, bu bir. İkincisi dinle dünya arasındaki ilişkiyi kurarken dünyevileşmeyi yani ahireti yok sayan, alemi dünyadan ibaret gören sekülerizmi reddedeyim derken dünyayı aşağılıyoruz. Din ile dünyayı karşı karşıya getiriyoruz.

DİN İLE BİLİMİ KARŞI KARŞIYA GETİRMEK

Karşı karşıya getirdiğimiz bir şey de din ile bilim. Bilimciliği reddederken, ben de pozitivizmi, materyalizmi reddediyorum. İnsanı bedene indirgeyen, varlığı fiziğe indirgeyen metafizik alemi yok sayan, insanı o engin dünyasından koparıp sadece fizik aleme mahkum eden ideolojiyi ben de reddediyorum. Bilimcilik ideolojidir. Tabiat Müslümandır. Yerde ve gökte var olan her şey Allah’a teslim olmuştur.”

“İSLAM DÜNYASI AYNI HESABI YAPMADI”

Diyanet İşleri Başkanlığı döneminden örnek veren Görmez, “Yedi sene uğraştım, İslam dünyasını aynı gün ramazana başlatıp aynı gün bayrama ulaştıramadım. Allah’ın açıkça Kuran’da ifade ettiği ‘Ben güneşe ve aya bir hesap yerleştirdim’. Sana düşen o hesabı okumak. Bizim medeniyetimizde bilimlerin tevhidinin bozulması tevhitten bizi uzaklaştıran ilk adımlardan biridir. Tabii ilimlerle dini ilimleri birbirinden ayırmak aslında bilimlerin tevhidini bozmak asıl tevhitten uzaklaştıran ilk büyük adımdır. Matematik nasıl dini bir ilimse Allah’ın Kuran ile gönderdiği ayetlerin tefsiri öyle dini bir ilimdir” diye konuştu.

“CAN EMNİYETİNİ SAĞLAMAK ÖNCE GELİR”

İslam dünyasının koronavirüs salgınında iyi sınav verdiğini kaydeden Görmez, şöyle devam etti. “Çok kısa sürede Müslümanların camileri kapatması, Kabe’yi kapatması… Bu tedbiri alması fıkhı iyi anlamaya başladığımızı gösterir. Can emniyetini sağlamanın bütün bunlardan önce geldiğini izah ettiler. Kazalarımız olmadı mı oldu. Korona duasına çıktı Müslüman kardeşlerimiz Bangladeş’te topluca. Pakistan’da alimler arasında itilaf devam ediyor, cuma kılalım mı, kılmayalım mı diye. İran’da garip şeyler oldu. İmam Rıza’nın türbesini kapatamadılar. İnsanlar topluca hücum etti ve ‘Şifa kaynağımızı kurutuyorsunuz’ dediler. Hayır şifa Allah’tandır.”

“ABD’DE TRUMP’I EVANJELİSTLER ETKİLEDİ”

Katolik dünyasında da benzer tartışmaların yaşandığına dikkat çeken Görmez, evanjelistlerin ise “Biz seçilmiş bir toplumuz, korona bize bir şey yapamaz” dediklerini anlattı. ABD’de Başkan Trump’ın ve yardımcısı Pence’in önlemlerle ilgili gecikmelerde evanjelist din adamlarının etkisinin olduğunu belirterek İslam dünyasında bu söylemlerin görülmediğini kaydetti. Görmez bir pandemi fıkhına da gerek olduğunu belirterek teravih nasıl kılınacak gibi tartışmaların hazırlıksız yakalanmaktan kaynaklandığını söyledi.

“EVLERDE ÜÇER KİŞİLİK CEMAATLE NAMAZ”

Annesini kovid-19 nedeniyle kaybeden Görmez, cenazesinin önlemler çerçevesinde defnedilmesinin ardından dile getirdiği gıyabi cenaze namazı önerisine de açıklık getirerek Hanefi mezhebi haricinde gıyabi cenaze namazının olduğunu söyledi. Görmez, “İstisnai zamandan geçtiğimiz için buna başvurmamız lazım. Diyelim bugün 100 kardeşimiz koronadan vefat etti. Evlerde üçer kişilik cemaatler halinde kıbleye doğru cenaze namazı kılmak, o minarelerden okuttuğumuz saladan çok daha kıymetlidir. Çünkü cenaze namazı aslında kıyamda bir duadır” diye konuştu.

“BEŞTEPE’DEKİ CUMA İLETİŞİM KAZASI”

Görmez, Beştepe’de “VIP Cuma” olarak eleştirilen Cuma namazının bir iletişim kazası olduğunu belirtti. “Topluma iyi izah edilebilseydi herhangi bir sorun olmazdı. Zaruret fıkhı diye bir fıkhımız var. Zaruretler miktarınca amel edilir” diyen Görmez, “Ama bence o görüntünün gösterilmemesi gerekiyordu” ifadelerini kullandı. Görmez, bayram namazının da kılınmasının güç olduğunu belirterek “İnsanlar evlerinde bayrama gidiyormuş gibi hazırlık yapmaları lazım. Onu tavsiye ediyorum. Bence o saatte herkesin uyanması lazım. En azından o vakitleri Rabbe yakarış ile geçirmek lazım” diye konuştu.

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NIN YANINDAYIM”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesine yönelik Ankara Barosu’nun tartışılan tepkisinin hatırlatılması üzerine Görmez, buna üç maddeli bir yanıt verdiğini ifade ederek şunları söyledi: “Müslüman bir ülkede, var oluşunu İslam’la taçlandıran bir milletin memleketinde ramazanın ilk cumasında bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı’nın ‘Bu haramdır, bu kötülüktür’ dedikleri bir hareketi, bir haramı ayeti okuyup tercüme etmesi kadar tabii bir şey olamaz. Bunu ben kabul edemem. Ben Diyanet İşleri Başkanı’nın yanındayım.”

“ANKARA BAROSU YANLIŞI DÜZELTMELİ”

Ankara Barosu’nun açıklamasının bir hukuki açıklama olmadığını, İslam’ın çağlar üstü hükümlerinin çağ dışı ilan edildiği kötü bir metin olduğunu kaydeden Görmez, “Ben inanıyorum ki o arkadaşlar da pişmandır” ifadesini kullandı. Görmez, yanlışın düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Hutbenin zamanlamasının tartışılabileceğini kaydeden Görmez, şöyle devam etti: “(Koronavirüsün) Bu kötülüğe bulaşan insanlardan kaynaklandığını söylediğine dair itirazlar yapıldı. Hutbede öyle bir şey söylenmiyor ama söylendiği zamandan dolayı öyle bir yorum yapıldı.

“CİNSEL GÜNAHTAN DAHA BÜYÜK GÜNAH”

Bu tür musibetleri belli bir günah grubuna bağlamak haşa Allah adına konuşmamız anlamına gelir, bu doğru değil. Küresel siyasetin günahları cinsel günahlardan çok daha büyüktür bu çağda. O küresel günahlar Irak’ı bombaladı, milyonlarca insanı öldürdü. Afrika’yı aç bırakan, küresel siyasetin günahıdır. Suriye’yi bu hale getiren küresel siyasetin günahlarıdır. Musibetin sebeplerini izah ederken asla belirli bir gruba, günaha, şahsa yöneltmememiz lazım”

“BÜYÜK GÜNAHLAR GÜNCELLENMELİ”

Yeni bir tartışmanın kapılarını aralayan Görmez, şu tespitleri yaptı: “Bizim günahı kebair listemiz değişmiştir. Bütün kitaplarımızda kebair günahlar sayılmıştır: Adam öldürmek, zina yapmak, hırsızlık yapmak vs. Kebair değişti. Tohumun geniyle oynamak, gıda ile oynamak, kimyasal silahlar üretmek… Bunlar eski kitaplarımızda günahı kebair arasında geçmiyor diye bizim oraya sıkışmamamız lazım. Günahı kebairleri Kuran ve sünneti ele alarak güncellemek gerekiyor.”

“DEVLETİN İMANI ADALET, KÜFRÜ ZULÜM”

Din ile siyasetin ilişkisine ilişkin soruya da yanıt veren Görmez, “İslam ümmeti, Hz. Osman’ın ilk 6 yılından sonradan bugüne kadar İslam ile siyaset arasında Kuran’ın emrettiği evrensel ilkeler doğrultusunda doğru bir ilişki kurulamamıştır. Az buçuk Emevi, Abbasi tarihini de Selçuklu’yu da, Osmanlı’yı da, Cumhuriyet dönemini okumuş kardeşiniz olarak… Bu ilişkide hep zararı gören din oldu. Tedbir aslında en büyük ibadettir. Bir saat adaletle hükmetmek bin saat nafile ibadetten hayırlıdır. Devletin imanı adalettir. Devletin küfrü de zulümdür, haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

“MERHAMET SÖZLEŞMESİNE İHTİYAÇ VAR”

Koronadan sonra nasıl bir dünya olacağına yönelik tartışmaların yapıldığını, ekonomi başta olmak üzere çeşitli alanlarda raporlar hazırlandığını kaydeden Görmez, şunları söyledi: “Dini hayat ne olacak, bu süreç inançlarımızı ne kadar etkileyecek, ahlakımızı etkileyecek mi, ilmi hayatımızı nasıl etkileyecek? Bunlar üzerinde çalışmalar yapmamız lazım. Bence koronadan sonra birinci mesele tabiatı nasıl kullandığımız olacak. Tabiatla yeniden bir merhamet sözleşmesine ihtiyaç var. İnsanlığın yeniden bir merhamet sözleşmesine ihtiyaç var.

“HALİMİZE BAKINCA EYVAH DİYORUM”

Gençlik başka yerde, biz başka yerdeyiz. Taraftar toplamaktan vazgeçelim. Tebliğ vazifesini buna çevirmeyelim. Kendimizi dinin jandarması ve sahibi olarak görmeyelim. Çok şey değişecektir. İslam’ın sahip olduğu potansiyellere baktığımda, tevhit ilkelerine baktığımda İslam’ın adalet ve merhametine baktığımda diyorum ki: Koronadan sonra zafer İslam’ın olacak. Fakat Müslümanların haline baktığımda benim gibi hocaların haline baktığımda eyvah halimize diyorum. Bu süreci bir kurs olarak görmeliyiz. Düşünen her Müslüman’ın bu pandemi sürecinden sonra ‘Ne olacak halimiz, İslam’ın inanç esasları genç kuşakları nasıl etkiledi, ibadet hayatımız ne olacak, özlemle yönelecek miyiz, yoksa böyle de oluymuş mu diyeceğiz’ sorularını sorması gerek.”

“GENÇLER ÜÇ BOŞLUKTAN UZAK DURSUN”

Görmez, programın sonunda gençlere şu mesajları verdi: “Nöbetim (başkanlık süreci) esnasında bir konuşmamda gençlerin küpesine saçına sakalına karışmayın dedim. Pek çok yaşlı amcadan fırça yedim. Gençlik üç boşluğa hayatlarında yer vermesin. Biri boş zaman, biri boş zihin, biri boş kalp. Zamanı hep faydalı işlerle doldursunlar. Zihinlerini ilim ve hikmetle, kalplerini de sevgi, muhabbet ve imanla doldursunlar. İbrahimi sorularına devam etsinler, hocalarını rahatsız eden sorulara devam etsinler ve bundan vazgeçmesinler. Kuran konusunda, İslam konusunda acele karar vermesinler. İki üç yanlış hareket, iki üç yanlış mesajla aldanmasınlar. Günde beş defa Rableriyle konuşmaktan kendilerini mahrum bırakmasınlar. Namaz insanın Allah ile diyaloğudur. Ramazan mektebini dolu dolu yaşasınlar.”

“BAYRAMLA BİRLİKTE KURTULALIM”

Görmez, koronavirüs konusunda umutvar olduğunu belirterek “Bayrama kavuştuğumuzda bu musibetin ortadan kalkmasını Allah bize görmeyi nasip etin. Dersler ve ibretler alarak çıkmayı nasip etsin” dedi.

(Haberturk.com)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Mahmut
    4 Mayıs 2020, 01:29

    İslam ülkelerinde idarecilerin çoğu sömürü (hem maddi hem manevi) düzeni kurmuşlar.Profesyonel din tüccarı olmuşlar.Besmeleli kapitalist olmuşlar .Besmeleli faşist olmuşlar.Hep başkasının kötüsünü konuşuyorlar .Kendi kötülüklerini ,şövenistliklerini hiç görmüyorlar bile.Kendinden olmayan kavimleri asimile ediyorlar biraz gözleri kesse yok ediyorlar.Lafın kısası bu şekilde İslami söylem itibar görmüyor.

    REPLY