İslam Zirvesi’nde 45 maddelik sonuç bildirgesi

İslam Zirvesi’nde 45 maddelik sonuç bildirgesi

Suudi Arabistan’ın Mekke şehrinde cuma gecesi başlayıp cumartesi sabahına kadar süren İslam Zirvesi’nin sonuç bildirgesinin merkezinde Filistin meselesinin yer alması dikkat çekti.

Mekke’de düzenlenen zirvenin sonuç bildirgesinde Filistin meselesinin önemi vurgulanırken Filistin halkının devredilemez ulusal haklarına kavuşması için her düzeyde ilkelere ve sürekliliğe sahip olan destek yinelendi. Söz konusu hakların Filistin halkının kendi kaderini belirleme, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması, 194 sayılı karar uyarınca mültecilere verilen geri dönüş hakkının korunması ve bu hakkın inkâr edilmesine şiddetle karşı duruş olduğu vurgulandı.

Şarku’l Avsat’ın Mekke’den aktardığına göre söz konusu açıklamada, İsrail’in iddiasına göre Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğuna karşı çıkıldı, söz konusu kararın sorumsuz ve yasa dışı olduğu belirtildi. Kararın Filistin halkı ve İslam ümmetinin tarihi, yasal ve ulusal haklarına bir saldırı olduğu ifade edildi.

Sonuç bildirgesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın 20 Şubat 2018’de BMGK’da yaptığı konuşmasında, uluslararası tarafları barış sürecinin başlatılması için çok taraflı siyasi çözümün sağlanması gerektiği vurgusu kabul edildi.

Yine açıklamada işgal güçlerinin Filistin’in vergi gelirlerine el koyması ve bazı devletlerin siyasi provokasyon amacıyla desteklerini çekmeleri kınandı. Filistin halkı için ekonomik güçlendirme programının desteklenmesi ve genişletilmesi de dahil olmak üzere üye devletlere ilgili tüm kararların harekete geçirilmesi çağrısı yapıldı.

Zirvenin sonuç bildirgesinde şu maddeler yer aldı:

1- Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde düzenlenen “Mekke zirvesi: Gelecek İçin El Ele” başlıklı zirve, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al-Suud başkanlığında devlet liderleri ve İslami yardımlaşma örgütlerinin katılımıyla 14’üncü oturumunu gerçekleştirdi.

2- Zirvede, Müslümanlara ve İslam dinine hizmet eden İslami dayanışma örgütlerinin hedeflerine olan bağlılık vurgulanırken, İslam Zirvesi ve Bakanlar düzeyinde yapılan toplantılarda kabul edilen kararların uygulanmasına yönelik taahhüt teyit edildi. Bu toplantı ve oturumların yanı sıra İcra Kurulu’nun kabul ettiği kararlar ile sonuç bildirgelerine verilen destek de bir kez daha vurgulandı.

3- Konferansta, 13’üncü oturumun Türkiye’de gerçekleştirilmesine ilişkin konferansa başkanlık eden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, İslam’ın iki değeri, Filistin davası ve Kudüs meselesi konusunda düzenlediği oturumdan dolayı teşekkür sunuldu.

4- Oturumda Filistin meselesinin merkeziliği vurgulanırken Filistin halkının devredilemez ulusal haklara sahip olması için her düzeyde ilkeli ve sürekli destek yinelendi. Bu haklar, Filistin halkının kendi kaderini belirleme, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması, 194 sayılı karar uyarınca mültecilere verilen geri dönüş hakkının korunması ve bu hakkın inkar edilmesine şiddetle karşı duruş olması gerektiği vurgulandı.

5- Konferansta, yasa dışı ve sorumsuz olarak verilen Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu kararının boş ve geçersiz kabul edilerek kınandı. Bu kararların, Filistin halkının ve İslam ümmetinin tarihi, yasal ve ulusal haklarına bir saldırı oluşturduğu ifade edildi. Elçiliklerini taşıyan ya da Kudüs’te ticari ofisler açan devletlerin bu adımlarının Ortadoğu’daki barış sürecinin geleceğine kasıtlı bir şekilde zarar verdiği, terörizm ve aşırılığa prim sağladığı ayrıca uluslararası barışı ve güvenliği tehdit ettiği belirtildi. Üye Devletler, 18 Mayıs 2018’de İstanbul’da düzenlenen İslami Zirve Konferansı’nın sonuç bildirgesinin 15’inci fıkrası uyarınca sekretaryanın önerdiği ekonomik ve politik önlemleri dikkate alarak, bu bildirimi yapan devletlere karşı uygun önlem almaya davet etti.

6- Konferansta Filistin halkının uluslararası alanda tanınan meşru ve devredilemez haklarına saymayan ve BM kararları ile uluslararası kabul görmüş barış sürecine uymayan çözüm önerilerini reddettiğini duyurdu. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Filistinli mültecilerin haklarını baltalama girişimleri de dahil Filistin halkının meşru hakları pahasına işgali uzatan ve yerleşimcilik projelerini desteklemek üzere alınmış her türlü karar kınandı.

7- Konferansta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın 20 Şubat 2018’de BMGK’da yaptığı konuşmasındaki uluslararası tarafları barış sürecinin başlatılması için çok taraflı siyasi çözümün sağlanması gerektiği vurgusu kabul edildi. 2002’deki Arap Barış Girişimi ilkelerine uygun olarak 1967 sınırları dahilinde iki devletli çözümün benimsenerek İsrail işgalinin sona ermesinin gerekliliği vurgulandı.

8- Konferansta işgal altındaki Filistin topraklarında iki devletli çözüm gerçekliğini değiştirmeye çalışan İsrail’in her türlü icraatlarının reddedildiği kaydedildi. BM ve uluslararası toplumdan, İsrail’in zulmünden Filistin halkını korumak için BMGK’nın 2334 numaralı kararını uygulamaya geçirmesi talep edildi.

9- Üye devletlerin Filistin meselesinin merkeziliğini kabul ederek Filistin davasını desteklediğini açıklarken bu tutuma uyma çağrısı yapıldı. Bu ilkelere aykırı olan herhangi bir adımın esastan ve ilkelerden sapma anlama geleceği belirtilirken henüz Filistin Devleti’ni tanımayan devletlere 1988’de Cezayir’de ilan edilen Filistin Devleti’ni tanımaya ve kendi kaderini tayin etme hakkını somutlaştırmaya çağrısı yapıldı.

10- Konferansta, çalışmalarını sürdüren Filistin hükümetinin bütçe çalışmalarının desteklenmesinin önemine vurgu yapılarak Filistin’in vergi fonları üzerindeki İsrail korsanlığını kınandı ve aynı zamanda siyasi provokasyon amacıyla bazı devletlerin mali desteğini kesmesi eleştirildi. Bütün üye devletlere, Filistin halkının ekonomik sıkıntılarını giderecek kararlarda aktif halde bulunma çağrısı yapıldı. Yine mültecilerle ilgilenen UNRWA’ya maddi destek vererek görevlerinin sürdürülmesine destek verme çağrısında bulunuldu.

11- Konferansta ayrıca Suud Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suud’un Filistin davasında öne çıkan rolü ile Suudi Arabistan’ın başkenti Kudüs olan iki devletli çözüme ulaşma çabalarındaki rolüne övgüde bulunuldu. Kudüs halkı ve kurumlarına ve Mescid-i Aksa fonunu desteklemede cömert katkılarına dikket çekildi. Suudi Arabistan’ın Amman’daki zirvede fona 320 milyon dolar ödenecek tutarın 70 milyon dolarını karşılayacağı kaydedildi.

12- Konferansta Kudüs Komitesi Başkanı Kral 6. Muhammed’in Filistin ve Kudüs’ü koruma ve İsrail işgaline karşı koyma noktasında gösterdiği çabalara övgüde bulunuldu. Kutsal Kudüs halkı yararına ve Kudüs için geliştirilen projelerin desteklenmesindeki rolüne dikkat çekilerek Kral 6. Muhammed ile Papa Francis tarafından Kudüs’teki üç büyük dinin bir araya gelmesini sağlayan, Rabat’ta 30 Mart 2019 tarihinde imzalanan “Kudüs Çağrısı”na da övgüde bulunuldu.

13- Konferansta Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Kudüs şehrindeki Müslüman ve Hristiyanların kutsal yerlerini koruma çabasına övgüde bulunuldu. Ayrıca İsrail’in Arap nüfusunu Yahudileştirme çabalarına karşı duruşu da takdirle karşılandı. UNESCO’nun Mağrib Kapısı’nın Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz bir parçası olduğuna karar verdiği belirterek Mescid-i Aksa’nın bakımı ve korunmasının yalnızca Mescid-i Aksa ve Kudüs Vakıflar İdaresi’nin hakkı olduğu belirtildi.

14- Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak görüldüğünün belirtildiği konferansta 2011 ve 2017 yıllarında imzalanan Kahire Konferansı’ndaki anlaşma gereğince tüm Filistinli örgütler ulusal birliklerini tamamlamaya çağrıldı. Söz konusu anlaşmalara göre Filistin hükümetinin Gazze’deki sorumluluklarını tam olarak üstlenmesi, ayrıca mümkün olan en kısa sürede genel seçimlerin yapılması gerektiği vurgulandı.

15- Konferansta, BM’nin daimi olmayan üyeleri olarak Güvenlik Konseyi’nde Filistin davasına destek veren ve Filistinli sivillerin korunmasını hedefleyen girişimlerinden dolayı Kuveyt ve Endonezya takdir edildi.

16- Lübnan’ın siyasi ve iktisadi olarak kalkınmasına desteğin yinelendiği konferansta, Lübnan’ın tüm toprakları üzerinde egemenlik haklarının ve ekonomik refahın sağlanması için desteğin sürdürüleceği açıklandı. Lübnan’ın desteklenmesi için ardı ardına düzenlenen iki toplantıda alınan kararlara destek olunduğunun altı çizildi. Bu toplantıların 2018 yılının mart ayında düzenlenen Roma Konferansı ile yine aynı yıl gerçekleştirilen Sedir Konferansı olduğu kaydedildi. Terör saldırılarına karşı koymanın önemine dikkat çekilen konferansta İsrail’e karşı meşru direnişin haklılığı vurgulandı. BM’nin 1701 sayılı kararının uygulanılması için çağrıda bulunuldu. Kara, hava ve deniz sahasında İsrail’in Lübnan topraklarında sürdürdüğü faaliyetleri kınayan konferansta Lübnan’ın bölgesinde petrol ve doğal gaz arama hakkına vurgu yapıldı. Ayrıca Lübnan’ın sınırlı imkânlarına rağmen Suriyeli mültecilere yaptığı yardımlar takdir edilerek bu konudaki yükün paylaşılmasına karar verildi.

17- İsrail’in işgal ettiği Suriye’deki Golan Tepeleri’nden 1967 sınırlarına doğru çekilmesi istenirken BMGK’nın 242 ve 338 sayılı kararlarına atıfta bulunuldu. Özellikle ABD’nin Golan’ı İsrail’in topraklarına ilhak etme kararı kınanarak bu durumun yasal olmadığı belirtildi.

18- Konferansta, Suriye’nin birlik ve bütünlüğünün sağlanmasını ve BM kararlarıyla uyumlu olarak geçici bir yönetim oluşturulmasını hedefleyen Cenevre Konferansı’na verilen destek vurguladı. Demokratik ve sivil çoğulculuk ilkeleri ile hukukun üstünlüğüne dayalı yeni bir Suriye devletinin kurulması gerektiğine dikkat çekildi. Bu konudaki uluslararası çabaların desteklenmesinin önemi vurgulandı.

19- Konferansta Suriye krizindeki insani zorluklar ile mücadele etmede uluslararası toplumun, özellikle de BM’nin çabalarına daha fazla katkıda bulunma taahhüdü yinelendi.

20- Konferans kapsamında, Kuveyt’in 3 bağış konferansına ev sahipliği yaparak, Suriye’deki insani durumu destekleme çabalarına ve ayrıca diğer iki konferansa katılmasının yanı sıra iki konferansa da başkanlık etmesinden dolayı övgüde bulunuldu. Kuveyt, Brüksel’deki en son bağış konferansında 2019-2021 dönemi için yapılan 1 milyar 900 milyon dolarlık bağış çağrısı kapsamında, 300 milyon dolar tutarında katkıda bulunmuştu.

21- Konferans’ta Yemen Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi tarafından temsil edilen Yemen’deki anayasal meşruiyetin ve ülkede güvenlik, siyasi ve ekonomik istikrarı sağlama konusundaki ulusal çabaların desteklendiği vurgulandı. Ayrıca Yemen Parlamentosu oturumlarının tekrar başlatılmasına, devlet kurumlarının güçlendirilmesine yönelik atılan bir adım olarak, parlamento için yeni bir başkanlık kurumunun seçilmesine övgüde bulunuldu. Bunun yanı sıra, Körfez Girişimi ve Yürütme Mekanizması, Ulusal Diyalog Konferansı sonuçları ve Birleşmiş Milletler M Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 kararına dayanan barışçıl ve politik bir çözüme yönelik verilen destek yinelendi.

22- Konferans’ta Yemen’deki kapsamlı insani yardım planı kapsamında üye devletler tarafından yapılan yardımlardan ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Ramazan ayı yardımları kapsamında Yemen’deki Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına 1,5 milyar dolar tutarındaki katkılarından övgüyle söz edildi. Ayrıca insani yardım ofisi çalışmalarının yeniden başlatılması ve geçici başkent Aden’deki insani yardım faaliyetinin etkinleştirilmesi aracılığıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Yemen’deki insani çalışmalardaki rolünün güçlendirilmesi vurgulandı. Bunun yanı sıra Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’ne arlarında yaklaşık 40 kadar İslam ülkesinin de bulunduğu Müslüman ülkeler, gruplar ve topluluklara yönelik yardımlarından dolayı övgüde bulunuldu.

23- Konferans’ta üç aydan fazla bir süredir Yemenli taraflar arasında gerçekleştirilen müzakerelere ev sahipliği yapan Kuveyt’in ‘Yemen meselesi kapsamında sürekli bir şekilde çaba sarf etmesi, Yemen’deki insani durumu desteklemek üzere 600 milyon dolarlık katkıda bulunması ve bir çözüme ulaşılması için gerçekleştirilen barışçıl müzakereler konusundaki çalışmaları’ takdir edildi.

24- Konferans’ta tüm Libyalı tarafların yüksek çıkarları göz önünde bulundurmaları, halkın daha fazla acı çekmesinin önüne geçilmesi ve imzalanan siyasi anlaşma çerçevesinde tarafların tekrar siyasi bir sürece girmeleri gerektiği dile getirildi. Ayrıca ülkedeki durumu daha da güçleştirebilecek her türlü dış müdahaleye son verilmesi ve terörle mücadele çabalarının artırılması çağrısında bulunuldu. Bunun yanı sıra halkın, güvenlik, barış ve istikrar bağlamındaki beklentilerini gerçekleştirmesini sağlamak amacıyla komşu ülkelerin verdiği desteğe yönelik övgüde bulunuldu.

25- Sudan halkının tercihlerinin ve halkın ülkenin geleceğine ilişkin verdiği kararların desteklendiği dile getirildi. Ayrıca halkın faydasını gözeten ve devlet kurumlarını muhafaza etmek amaçlı verilen kararlar ve alınan önlemler övgüyle karşılandı. Tüm Sudanlı taraflara, halkın beklentilerinin karşılanması amacıyla ülkedeki barış ve sosyal uyumun korunması için yapıcı diyaloğu sürdürmeleri çağrısında bulunuldu. Öte yandan ülkenin dış borçlarının silinmesi ve ülkeye uygulanan tek taraflı ekonomik yaptırımların ortadan kaldırılması için uluslararası topluma çağrıda bulunuldu. Ülkenin yaşadığı kritik ekonomik durumun üstesinden gelmesini sağlamak amacıyla üye devletlerden ve mali kuruluşlardan Sudan’a her türlü destek ve yardımı sağlamaları talep edildi. Ayrıca Sudan’ın ABD’nin terörizmi destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması çağrısında bulunuldu. Bunun yanı sıra Sudan’ın artırma çabalarına övgüde bulunuldu.

26- Devlet Başkanı Muhammed Abdullah Muhammed başkanlığındaki Somali hükümeti tarafından kaydedilen ilerlemelerden duyulan memnuniyet dile getirildi. Ayrıca Somali hükümetinin ülkede barışı sağlamaya yönelik çabalarının bütünüyle desteklendiği vurgulandı. Bununla birlikte, Mogadişu’daki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İnsani İşler Ofisi’nin tam teşekküllü bir bölgesel misyonuna dönüştürülmesi memnuniyetle karşılanırken, El Kaide terör örgütüne bağlı Eş-Şebab ve diğer örgütlerin, Somali’deki masum sivillere yönelik tüm terör eylemleri kınandı. Ayrıca 29 ve 30 Nisan 2019 tarihinde Somali Dışişleri Bakanlığı ve İİT Genel Sekreterliği ortaklığında Mogadişu’da düzenlenen Güvenlik ve Aşırılığa Karşı Mücadele Konferansı’na yönelik övgüde bulunuldu.

27- Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Başbakanı ile Eritre Devlet Başkanı, 16-17 Aralık 2018 tarihlerinde nihai bir anlaşmanın imzalanması ile Afrika Boynuzu bölgesindeki uzlaşılarda oynadıkları rollere övgüde bulunuldu.

28- Mali’de barış ve uzlaşma anlaşmasının imzalanmasından bu yana kaydedilen ilerlemeler dolayıyla duyulan memnuniyet dile getirildi. Anlaşmanın uygulanmasının sağlanması ve Mali’nin gelişmesine katkıda bulunulması için üye devletlerden ve İİT’nin finansal kuruluşlarından talepte bulunuldu. Ayrıca görevi anlaşmanın uygulanmasının devamlılığını sağlamak ve kapsamlı bir siyasi diyalog bağlamında gerekli reformları yapmak olan bir hükümetin kurulmasını sağlayacak, 2 Mayıs 2019’da imzalanan siyasi anlaşmaya yönelik övgüde bulunuldu. Bununla birlikte kuzey ve orta bölgelerin yeniden inşaları ve sosyal ve ekonomik kalkınmalarının sağlanması için yardımların yoğunlaştırılması çağrısında bulundu. Bu bağlamda genel sekreter, kuruluşun ilgili kararlarına göre gerekenleri yapması yönünde görevlendirildi.

29- Mali yetkili makamları tarafından ülkenin merkez bölgesinin tanık olduğu krizi yönetmek üzere siyasi bir çerçevenin oluşturulması ve buradan hareketle gerginliğin azaltılarak krize yönelik kalıcı bir çözüm bulunması için tüm yolların araştırılması övgüyle karşılandı. Ayrıca üye devletlere ve özellikle de İİT’ye bağlı mali kuruluşlara, bu çerçevedeki acil projeleri hayata geçirmelerini sağlamak için Mali hükümetini desteklemeleri çağrısında bulunuldu.

30- Bölge ülkelerinin savunma ve güvenlik kapasitelerinin artırılması ve terör ve organize suçlarla mücadeledeki çabalarına destek olunması gibi bir dizi tedbirlerle Sahel bölgesi ülkelerine destek olunduğu vurgulandı. Ayrıca üye devletlere, Sahel bölgesindeki 5 ülkeye terörle mücadele çabalarında destek olmaları ve ülkedeki kalkınmanın gerçekleştirilmesi için katkıda bulunmaları çağrısı yapıldı.

31- Konferansta, büyük güvenlik zorluklarıyla karşı karşıya kalmaya devam eden Nijerya, Nijer, Kamerun ve Çad gibi Çad Gölü Havzası ülkeleriyle tam bir dayanışma içerisinde olunduğu dile getirildi. Ayrıca Dışişleri Bakanları Konseyi’nden Niamey’deki Bölgesel İnsani Yardım Ofisini’nin tam bir bölgesel misyon pozisyonuna getirilmesi talep edildi.

32- Üye devletlere ve aralarında İslami Kalkınma Bankası ve İslami Dayanışma Fonu’nun da bulunduğu kuruluşlara, Komorlar Birliği, Gine Cumhuriyeti, Fildişi Sahili ve Sierra Leone’ye sürdürülebilir kalkınma programlarında yardımcı olmaları çağrısında bulunuldu.

33- Konferansta, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde hükümet ile silahlı gruplar arasında imzalanan barış anlaşmasından dolayı duyulan memnuniyet dile getirildi ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve uzun vadeli bir barışın temin edilmesi için hükümete maddi ve parasal destek sağlamaları için üye devletlere ve İslami finans kuruluşlarına çağrıda bulunuldu. Ayrıca Orta Afrika’da yerinden edilen kişilerin ve komşu ülkelerden gelen mültecilerin çektiği acıların hafifletilmesi yönünde çalışmalarda bulunulması talep edildi.

34- Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırgan tavırlarını kınayan ilkeli tutum yinelendi ve Birleşmiş Milletler (BM) Bildirgesi ve uluslararası yasalar uyarınca toprakların zorla istila edilmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 822(1993), 853(1993), 874(1993) ve 884(1993) sayılı kararlarının sıkı bir şekilde uygulanması ve Ermenistan’ın silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği bölgelerden derhal, tam ve koşulsuz olarak geri çekilmesi talep edildi. Bunun yanı sıra, ülkeler arasındaki çatışmanın Azerbaycan’ın egemenliği, toprak bütünlüğü ve uluslararası kabul görmüş sınırlarının dokunulmazlığı çerçevesinde çözülmesi çağrısında bulunuldu. Öte yandan, saldırganlara yönelik devam eden silah tedariki ve işgal altındaki bölgelerin demografik, kültürel ve maddi karakterini değiştirmeyi amaçlayan yasadışı eylemler karşısında duyulan endişeler dile getirildi. Endişe verici bu eylemler arasında, kültürel mirasın ve kutsal alanların yıkılması ve yağmalanması ile yasadışı ekonomik faaliyetler de bulunuyor. Bu bağlamda, üye devletlere, silahların saldırganlara ulaşmasının önlenmesi ve Azerbaycan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşı herhangi bir faaliyetin engellenmesi için gerekli tedbirleri almaları çağrısında bulunuldu. Ayrıca ülkenin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin yeninden sağlanması için Azerbaycan Cumhuriyeti tarafından sarf edilen çabaların desteklendiği ifade edildi.

35- Konferansta, ilgili temas grubunun Ermenistan’ın Azerbaycan Cumhuriyeti’ne yönelik saldırılarına ilişkin gerçekleştirdiği toplantılar övüldü ve grubun çalışmalarının bütünüyle desteklendiği ifade edildi. Ayrıca 24 Eylül 2018 tarihinde New York’ta yapılan toplantı raporunda, temas grubunun genel sektere yönelik çağrısı yinelendi ve üye devletlere, Ermenistan’ın BMGK’nın 822(1993), 853(1993), 874(1993) ve 884(1993) sayılı kararlarına uyması için gerekli önlemleri almaları çağrısında bulunuldu.

36- Afganistan’daki ulusal birlik hükümetine verilen destek bir kez daha dile getirildi ve uzlaşma çabalarına önderlik eden Afganistan’ın bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanması için çaba göstermesi memnuniyetle karşılandı. Ayrıca üye devletlere ve uluslararası topluma, ülkenin terörle mücadele kapsamındaki çabalarına destek olmaları çağrısında bulunulurken, silahlı muhalefetten ulusal birlik hükümeti tarafından ilan edilen ateşkes çağrısına karşılık vermesi talep edildi.

37- 10-11 Temmuz 2018 tarihlerinde Cidde ve Mekke’de düzenlenen Afganistan’da Barış ve Güvenlik konulu uluslararası konferansının, 11 Mayıs 2018’de Bogor’da düzenlenen İlk Üçlü Bilim İnsanları Konferansı’nın sonuçları ve 11 Eylül 2018’de daimi temsilciler düzeyinde gerçekleştirilen Afganistan konulu İİT toplantısının sonuç bildirgesinden duyulan memnuniyet dile getirildi. Ayrıca İİT Genel Sekreteryası’ndan Uluslararası Barış ve Güvenlik Konferansı’nın sonuçlarının bölge genelinde uygulanmasının takibi yapması ve 019’da bölgesel bilim toplantıları düzenlemesi talep edildi.

38- Taliban ile barış görüşmeleri başlatarak, istikrarı ve uzun süreli güvenliği sağlamak için kapsamlı bir barış anlaşmasına varmak isteyen Afgan hükümetinin ulusal uzlaşı ve barış sürecine dayanarak sarf ettiği çabalara tam destek verildiği belirtildi.

39- Konferansta, 2019 yılıyla birlikte Pakistan’daki Afgan mültecilerin varlığının 40’ıncı yılına girildiği hatırlatıldı ve bu bağlamda geçen süre boyunca Afgan mültecilerini ağırlayan Pakistan hükümeti ve halkına göstermiş oldukları misafirperverlikten dolayı övgüde bulunuldu.

40- Konferansta, ilgili BMGK kararları uyarınca Jammu ve Keşmir halklarının kendi kaderini tayin etme hakları konusunda verilen destek yinelendi ve bölgede yaşanan son şiddet olayları kınanarak, Hindistan’a komşusuyla uzun süredir devam eden anlaşmazlığını gidermesi için ilgili BMGK kararlarını uygulaması çağrısında bulunuldu. Ayrıca Haziran 2018’de yayınlanan Keşmir’e ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) raporunda yer alan öneriler memnuniyetle karşılandı. Öte yandan BM’den Keşmir’deki ağır insan hakları ihlallerinin soruşturulması için olan en kısa zamanda bir soruşturma komisyonu oluşturması talep edilirken, Hindistan’a bu komitenin yanı sıra uluslararası insan hakları kuruluşlarının Keşmir’e ulaşmalarına izin vermesi çağrısında bulunuldu.

41- Kıbrıs meselesi konulu İslami konferanslardan çıkan önceki tüm kararlar yeniden teyit edildi. Ayrıca Kıbrıslı Türk Müslümanların haklı davalarına ve adil ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm için sarf edilen çabalara verilen destek dile getirildi. Öte yandan tüm üye devletlere, maddi ve politik olarak onlara uygulanan insanlık dışı izolasyonun üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle dayanışma halinde olmaları çağrısında bulunuldu.

42- Konferans’ta Bosna Hersek hükümeti ve halkıyla dayanışma içerisinde olunduğu yinelendi ve ülkedeki siyasi liderlere, daha iyi bir gelecek oluşturmak amacıyla ortaya konulan reform sürecinin uygulanmasını hızlandırmak için çabalarını birleştirmeleri çağrısında bulunuldu. Ayrıca üye devletlere, ülke halkının refahının sağlanması için ekonomik ilişkiler başta olmak üzere işbirliğini güçlendirmeleri çağrısında bulunuldu.

43- İİT’nin Kosova’yla ve halkıyla olan işbirliği ve desteği yeniden teyit edildi. Ayrıca üye ülkelere, Kosova’nın bağımsızlığının tanınması konusunu dikkate almaları ve ülkeye çeşitli uluslararası forumlarda destek olmaları çağrısında bulunuldu.

44- Konferansta, İİT’nin üye olmayan devletlerdeki Müslüman toplulukların sorunlarına adil ve barışçıl çözümler bulunması konusundaki sarf edilen çabalara ve güzel çalışmalara destek olunduğu bir kez daha ifade edildi. Ayrıca kuruluşun, bu grupların kimliklerini, kültürlerini ve onurlarını koruma konusundaki rolüne övgüde bulunuldu.

45- Konferansta, azınlık Arakan (Rohingya) Müslümanlarının yaşadığı insanlık dışı durum kınanarak, şiddetin ve bu azınlığı hedef alan tüm vahşice uygulamaların durdurulması için acil eylem çağrısında bulunuldu. Bunun yanı sıra, Myanmar hükümetinin bu vatandaşların korunması konusunda bütünüyle sorumlu olduğu dile getirilerek, Arakan’daki askeri güç kullanımının derhal durdurulması gerektiği vurgulandı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *