Notre Dame’da ayağa kalkanlar, Çin’de olanlara duyarsız

Notre Dame’da ayağa kalkanlar, Çin’de olanlara duyarsız

Yusuf Kaplan: “Paris’teki Notre Dame yangını için dünyayı ayağa kaldıranların Çin’in, bin yıla yakın tarihî geçmişi olan camileri yıkmasına neden seslerini bile çıkarmazlar!”

Doğu Türkistan Müslümanlarına uygulanan zulmü, Uygur camilerinin yıkılmasına ve Çin barbarlığına dikkat çeken ​Yusuf Kaplan, “Çin’de katliam yapılıyor, İslâm’ın izleri siliniyor ama kimsenin kılı kıpırdamıyor!​” başlıklı bir yazı kaleme aldı bugün Yeni Şafak‘ta.

“Çin’de onlarca cami yıkıldı; yüzbinlerce Müslüman işkence görüyor! Çin, Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Doğu Türkistanlı Müslüman Türklere soykırım uyguluyor! Böyle giderse, Çin’de Müslüman kalmayacak, İslâm’ın izleri kazınacak -Allah muhafaza!” diyen Yusuf Kaplan, Doğu Türkistan’da yaşananların uykularımızı kaçıracak türden olduğunu vurguladı.

Batı ülkeleri arasında yaşanan stratejik çekişmeye de işaret eden Yusuf Kaplan şunları yazdı:

BİLGİ ALABİLMEK O KADAR ZOR Kİ!

Çin, Uygur camilerini yıkmakla kalmıyor, masum insanları kitleler hâlinde toplama kamplarına doldurarak endoktrinasyondan (beyin yıkama işlemlerinden) geçiriyor, ürpertici işkenceler yapıyor!

Yıkılan yerler arasında İslâm’ın ilk asırlarının meyvesi, Uygur kardeşlerimizin köklü İslâmî kimliklerinin canlı belgeleri İmam Asım ve Caferi Sadık türbeleri ile 1237’de inşa edilen Hotan şehrindeki Keriya Aitika Camisi ve Kaşgar şehrindeki 500 yıllık Kargılık Camisi de var.

Doğu Türkistan’da yaşananlar, uykularımızı kaçıracak cinsten!

Ama ne olup bittiğine dâir doyurucu bilgiler alabilmek o kadar zor ki!

Her ne sûretle olursa olsun Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ruhsuz Çinlilerin insafına terkedemeyiz. Bu meseleyi gündemimize almalı, kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz; en azından bunu yapmalıyız!

GUARDIAN’IN HABERİNİN ANLAMI

En son The Guardian gazetesinin yayınladığı önemli bir haberle bir şekilde dünya gündemine geldi bu mesele.

Haberde sadece camilerin yıkılmasına odaklanılması, toplama kamplarından, sistematik asimilasyon ve soykırım hâdiselerinden, ürpertici işkencelerden pek söz edilmemesi, İngiltere ile Çin’in birlikte yürüttükleri, yüzyılı belirleyecek çaptaki İpek Yolu Projesi’yle ilgili olabilir kanaatimce. İdeolojik yönelimler, bir yere kadardır İngiltere’de de, Avrupa ülkelerinde de. Bir yerden sonra, “önce İngiltere”, “önce memleket” duyarlığı baskın hâle gelir, ideolojik farklılıkları buharlaştırır.

Ruanda soykırımını Guardian’dan takip etmiştim, mesela. Nasıl da ateş püskürüyordu Fransa’ya Guardian, Kraliçe’nin memleketinin âlî menfaatlerini öne çıkarma kaygısıyla!

Özetle dünyanın, özellikle de İslâm dünyasının üç maymunları oynadığı bir zaman diliminde Guardian’ın böyle bir haberi ayrıntılı bir şekilde yayınlaması önemli elbette. Ama gazetenin Bu meseleyi İngiltere’nin âlî menfaatleri böyle gerektirdiği için bu habere imza attığı gerçeğini de aslâ unutmayalım.

Öte yandan Guardian’ın bu haberinin İngiltere’nin yüzyıllık stratejik müttefiki Çin’i köşeye sıkıştırma amacı gütmüş olabileceğini de gözardı etmeyelim, derim.

NOTRE DAME’DA DÜNYAYI AYAĞA KALDIRANLAR ÇİN’DE NEDEN SESSİZLER ACABA?

Paris’teki Notre Dame yangını için dünyayı ayağa kaldıranlar Çin’in, bin yıla yakın tarihî geçmişi olan camileri yıkmasına neden seslerini bile çıkarmazlar!

Bu nasıl bir aşağılık kompleksidir böyle!

Dünyayı geçtim artık; dünyadan sözetmiyorum. Ülkemizden, Notre Dame yakılırken -niçin yakıldığı da şaibeli olmasına rağmen- kızılca kıyameti koparanlar, Çin’de 100 cami üzerinde yapılan inceleme sonrasında 33’ünün yıkıldığı açıklandığı hâlde, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandılar?

Yaklaşık sekiz asırlık Notre Dame Katedralinin yanmasına elbette tepki vermek gerekiyordu; insanlık mirasıydı yanan, Fransa’nın ruhu!

Ama Irak işgalinden itibaren Bağdat, Musul, Halep, Yemen’de o güzelim San’a şehri yerli bir edildi; bin küsur yıllık yüzlerce insanlık mirası yerle bir edildi! Ama kimsenin gıkı çıkmadı, çıkmıyor da hâlâ! Alıştırıldık… Şehirlerimizin yok edilmesine alışarak yaşamak nasıl bir züldür, nasıl bir haysiyetsizleştirilme biçimidir, bunu anlatmaya kelimeler kifayet etmez!

Hiç olmazsa, Notre Dame yangının hemen sonrasında Çin’deki İslâm medeniyetinin insanlığa armağan ettiği insanlık mirasına sahip çıkılmalı, Çin en sert şekilde mahkûm edilmeliydi halkı müslüman olan ülkelerde de, dünya genelinde de!

YALNIZCA KINAMAK, SUÇ ORTAKLIĞI YAPMAK DEMEK!

Bunu da geçtim, hiç olmazsa, Çin’in mazlum bir milyon Müslümana uyguladığı zulüm, işkence, katliam, sistematik asimilasyon ve soykırım, insanları, Müslümanları da, dünyayı da harekete geçirmeli, zorba Çin rejimine “dur!” dedirtmeliydi!

İnsan hakları örgütleri, AB, BM, Çin’de yaşanan katliamları, bir milyon civarında insanın doldurulduğu düşünülen toplama kamplarını, burada işlenen zulümleri kınayan açıklamalar yayınlıyorlar!

O kadar!

Kınıyorlar!

Çok açık ve net söylüyorum: Böylesine ürpertici bir zulmü kınamakla yetinip fiilen harekete geçmemek, zulme ortak olmak, suç ortağı olmak demektir.

Çocukları ailelerinden koparıp kamplara doldurarak kamplarda yapılan işkenceler, babalarını hapislere doldurup babalarına hapishanelerde yapılan zulümler, işkenceler Çin’in barbarlığının nasıl acımasız olduğunu görebilmek için ipucu verebilir bize.

*

Çin’in yaptığı, düpedüz barbarlık! Bu barbarlık derhal durdurulmalı!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Ali Bal
    17 Mayıs 2019, 18:01

    Çinde olanların CİA propagandası olduğu hakkında iddialar var.Bunlar ne kadar olsa kafa bulandırıyor.Olması gereken buradan güvenilir bir İslami kuruluşun bizzat Çin’e giderek sağlıklı bir haber getirmesidir.

    REPLY