Güneydoğu Asya’nın iki nükleer gücü Pakistan ile Hindistan arasında yaşanan ve mazisi 70 yıla dayanan gerilim, iki taraftan da milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. İki ülke defalarca savaşa girdi ancak Keşmir sorunu hala çözülemedi.
Mihracenin İngiltere’ye kaçışı
İngiliz hakimiyetinin 15 Ağustos 1947’de sona ermesinin ardından Hindu çoğunluk Hindistan’da, Müslüman çoğunluk da Pakistan’da kalacak şekilde bölge ikiye bölündü.
Hindistan ile Pakistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Keşmir’in kontrolünün kimde kalacağı meselesi iki ülkenin üç defa büyük savaşa girmesine yol açtı.
Anlaşmaya göre, kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesi istenen Keşmir halkının büyük çoğunluğu, 1947’de Pakistan’la yola devam etmek istedi.
Keşmir Mihracesi (Prens) Hari Singh’in, Hindistan’la anlaşarak Keşmir Emirliği’nin kontrolünü Hindistan’a vermesi ve ardından İngiltere’ye kaçması, on yıllar sürecek gerilimin fitilini ateşledi.
Euronews’ten Mustafa Bag’ın haberi
Birinci Keşmir Savaşı
Pakistan’la Hindistan arasındaki ilk savaş, 1947’de patlak verdi. Tarihe Birinci Keşmir Savaşı olarak giren savaşta binlerce kişi yaşamını yitirdi. İki taraf da birbirine üstünlük sağlayamadı. BM devreye girdi ve 1 Ocak 1949’da Keşmir’de referandum şartıyla ateşkes sağlandı. Ateşkes, uzun sürmedi.
Keşmir mülkiyetiyle ilgili devam eden tartışmanın kaynağı olarak, Hindistan’ın BM nezdinde referandum yapılmasıydı ancak Hindistan halk oylamasına izin vermedi. Pakistan da bölgedeki askerlerini çekmedi.
BM Güvenlik Konseyi, 1948’de aldığı bir kararla, ‘Keşmir’in geleceğine Keşmir halkı karar verir’ dedi ancak Hindistan buna yanaşmadı.
Hindistan’ın kontrolündeki Cammu Keşmir bölgesinde 1951’de yapılan bir oylamada, bölge halkı Hindistan’la birleşme yönünde oy kullandı. Yeni Delhi, anlaşmanın referanduma gerek bırakmadığını öne sürdü. Pakistan ve BM ise Hindistan’ın argümanını kabul etmedi. Söz konusu referandumun tüm Keşmir’i kapsaması gerektiği bildirildi.
Bu tarihten 2 yıl sonra Hindistan yanlısı birlikler, Başbakan Şeyh Abdullah’ı önce görevden aldı ardından da tutukladı. Zira Abdullah, genel referanduma gidilmesinden yana tavır takınıyordu. Şeyh Abdullah’ın yerine getirilen Hindistan yanlısı Cammu Keşmir hükümeti, 1953’te Hindistan’a katılımı onayladı.
Aynı yönetim Cammu Keşmir Anaysası’nda yaptığı bir değişiklikle, 1957’de kendini Hindistan’ın bir parçası olarak tanımladı.
Kısa süre sonra Çin, Pakistan’ın dolaylı yardımıyla 1962 yılında, Keşmir’in doğu kısmını işgal etti. Çin’le Hindistan’ı karşı karşıya getiren gerginlik, Çin’in lehine sonuçlandı.
Bölge halen Çin’in kontrolü altında bulunuyor. Bu işgalle Çin de Keşmir meselesinin 3’üncü tarafı olarak sahneye girdi. Pakistan, 1963’te Keşmir’in Karakurum bölgesini Çin’e devretti.
İkinci Keşmir Savaşı
Hindistan’la Pakistan arasındaki savaş 1965’te yeniden başladı.
İkinci Keşmir Savaşı olarak anılan savaşta, her iki taraf da çok ağır zayiat verdi ve on binlerce can kaybı yaşandı.
Tarihin kısa süreli ama en geniş katılımlı savaşlarından biri olarak bilinen olay, SSCB ile ABD’nin devreye girmesi ve Taşkent Deklarasyonu’nun imzalanmasıyla sona erdi.
Pakistan ile Hindistan’ı karşı karşıya getiren bir diğer savaş da 1971’de yaşandı.
Keşmir kaynaklı olmasa da sınır anlaşmazlığı nedeniyle çıkan ve Bangladeş’in bağımsızlığını kazandığı bu savaşta Hindistan ordusu, Pakistan topraklarına girdi. Hindistan lehine sonuçlanan savaş aynı zamanda en fazla can kaybının yaşandığı olay oldu. Ayrıca resmi rakamlara göre 90 bin civarında Pakistanlı asker ve sivil, Hint güçlerine teslim oldu.
Savaş 1972’de Simla Anlaşması ile son buldu Ancak savaşın ardından iki ülke arasındaki gerilim had safhaya çıktı.
1971 savaşının ardından Cammu Keşmir’deki Müslüman nüfus, Hindistan hükümetine, kendilerine kapsamlı özerklik verilmesi halinde bağımsızlık referandumu talebinden vazgeçebileceği teklifinde bulundu.
Üçüncü Keşmir Savaşı
Nükleer çalışmaların ve füze denemelerinin yapıldığı yıllar 1984’te Hindistan’ın Siachen Buzulu’nu ele geçirmesiyle iki ülke arasındaki gerilimi yeniden tırmandırdı. Büyük güçlerin devreye girmesi neticesinde savaşın eşiğinden dönüldü.
Ancak iki ülke ordusu 1999 yılında yeniden karşı karşıya geldi.
Kargil Savaşı olarak isimlendirilen savaş, 1999 yılının mayıs ayında patlak verdi ve temmuz ayına kadar Keşmir’in Kargil bölgesinde ağır çatışmalar yaşandı.
Pakistan, savaşın kendi lehine sonuçlandığını duyurdu.
İki ülkenin askeri gücü
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne göre, Hindistan 2018’de orduya 58 milyar dolarlık bütçe ayırdı.
Silah altında (muvazzaf) 1,4 milyon askeri bulunuyor. (Bu rakama Keşmir dahil değil)
Pakistan ise 2018’de 11 milyar dolarlık askeri harcama yaptı. Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün verilerine göre, Pakistan 1993 – 2006 yılları arasında yıllık harcamaların yüzde 20’si ordunun harcamalarına ayrıldı.
Her iki ülke de nükleer başlık taşıma kapasitesine haiz balistik füzelere sahip.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne (CSIS) göre Hindistan’ın, 3 ile 5 bin km menzil arasında değişen dokuz çeşit operasyonel füzesi bulunuyor. CSIS’in raporları, Pakistan’ın elindeki füzelerin 2 bin kilometre menzile sahip olduğunu ve Hindistan’ın herhangi bir noktasını vurma kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor.
Pakistan, 2011’de yaptığı bir açıklama ile envanterinde taktik nükleer silah kabiliyetine sahip füzelerin olduğunu duyurdu. Söz konusu silahların, daha küçük çaplı nükleer savaş başlıkları ve menzili 50 ile 100 kilometre arasında değişen kısa mesafeli füze saldırılarına karşı caydırıcı güç amacıyla hazır bekletildiği belirtildi.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Hindistan 130 nükleer savaş başlığına sahip. Pakistan’ın elindeki nükleer başlık sayısı ise 150.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (IISS) veirlerine göre, Hindistan’ın 3 bin 565 tankı, 3 bin 100 piyade savaş aracı, 336 zırhlı personel taşıyıcısı, 9 bin 719 adet topçu gücü var. Buna karşın 560 bin askeri bulunan Pakistan ordusunun elinde 2 bin 606 tank, bin 605 zırhlı personel taşıyıcı ve 375’i kendinden güdümlü olmak üzere 4 bin 472 havan topçu silahı bulunuyor.
Hindistan Hava Kuvvetleri, 814 savaş uçağına sahip. Ayrıca bu alanda 127 bin askeri personeli bulunuyor. Hindistan’ın hava gücünü, Çin ve Pakistan’a aynı anda karşı koyabilme kabiliyeti üzerine inşa ettiği biliniyor.
Pakistan’ın hava gücü ise ezeli rakibine göre daha az olmakla birlikte daha yeni. Pakistan’ın envanterinde Çin menşeli F-7PG ve Amerikan F-16 jetleri dahil 425 savaş uçağı mevcut. Hava gücünü modernize eden Pakistan, bu bağlamda Türkiye’den sık sık askeri alımlarda bulunuyor.
Hindistan donanması bir uçak gemisi, 16 denizaltı, 14 destroyer, 13 fırkateyn, 106 tam teşekküllü devriye ve sahil güvenlik savaş teknesi ile 75 muharebe yeteneğine sahip uçaktan oluşuyor. Hindistan’a göre daha küçük bir sahil şeridine sahip olan Pakistan 9 fırkateyn, 8 denizaltı, 17 sahil güvenlik ve devriye gemisi ve 8 muharebe yeteneğine sahip uçağı var.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *