Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik harekat planına karşılık, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey,“Suriye’nin kuzeydoğusuna herhangi biri tarafından yapılacak herhangi bir operasyonun kötü bir fikir olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Washington’daki düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi’nde konuşan Jeffrey, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de Fırat’ın doğusuna operasyon planları hakkındaki açıklamalarına ilişkin soruları da yanıtladı.
Türkiye, ABD ve ABD’nin kuzeydoğu Suriye’de IŞİD’e karşı savaştaki ortağı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında gerilimin önemli ölçüde büyüdüğüne işaret eden Jeffrey, SDG bünyesindeki ağırlıklı grubun PYD olduğuna ve PYD’nin de PKK’yla bağlantısının Türkiye açısından endişe kaynağı oluşturduğuna dikkati çekti.
Jeffrey sözlerine şöyle devam etti:
“Bu endişeleri anlıyoruz. Türkiye’nin güvenliği konusunda taahhüdümüz sürüyor. Türklerle kapsamlı şekilde temas halindeyiz. Önceki hafta Türkiye’de 3 gün geçirdim. Bu sorunu kendi kendilerine çözmek için içeriye girme tehditleri karşısında, ABD Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı araması dahil her düzeyde Türklerle iletişime geçildi. Bekleyip görmemiz lazım. Durumun biraz sakinleştiğini düşünüyorum. İleriye dönük bir çözüm için Türklerle ve sahadaki kişilerle birlikte çalışma niyetimizin olduğuna inanıyorum. Birçok alanda temelde aynı hedefleri paylaşıyoruz. Dediğim gibi Türkiye’nin güvenliğine çok odaklanmış durumdayız. Ama aynı zamanda IŞİD’e karşı savaşı bitirmeye de çok odaklanmış haldeyiz, dolayısıyla bu konuyu yönetip çok yakından takip edeceğiz.”
Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, salondaki bir izleyicinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefon görüşmesinde Trump’ın “olumlu yanıt verdiği” şeklindeki sözlerini hatırlatarak, Türkiye’nin operasyon planları hakkında Trump yönetimi içerisinde görüş ayrılıklarının mı olduğu sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Suriye’nin kuzeydoğusuna herhangi bir tarafça girişilebilecek herhangi bir operasyonun kötü bir fikir olduğunu düşünüyoruz. Ankara’dayken ilettiğim, Başkan’dan başlayarak her seviyede ilettiğimiz pozisyon buydu. Aynı zamanda Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’deki güvenlik vaziyeti hakkında sahip olduğu endişeleri de anlıyoruz. PYD’yi kendilerine yönelik en azından potansiyel bir tehdit olarak görüyorlar. Tıpkı İsrail’in sınırlarında Hizbullah’ı ya da Suudiler’in sınırlarında Husiler’i kendilerine yönelik tehdit olarak görmesi gibi. Dolayısıyla bunu hesaba katmalıyız. Hesaba da katıyoruz. Türkler’le birlikte çalışıyoruz. Dediğim gibi, önceye oranla şimdi durumun biraz sakinleştiğine inanıyorum.”
Jeffrey, Amerika’nın SDG konusundaki politikasının ne olduğuna ilişkin bir soru üzerine de, SDG’yi spesifik bir amaç için desteklediklerini ve bu amacın da IŞİD’in yenilgiye uğratılması olduğunu, SDG’nin bu süreçte çok etkili savaştığını belirtti.
SDG’nin bunu Amerika’ya iyilik olarak değil, kendi güvenlikleri için yaptığını ifade eden Jeffrey, Amerika’nın geçmişte de örneğin Irak’ta çeşitli grupları belirli amaçlar için desteklediğini anımsattı. Bunların taktiksel ve al-ver ilişkisi niteliğindeki destekler olduğunu kaydeden Jeffrey, SDG konusunda da nihai hedefin, tıpkı Amerika’nın geçmişte desteklediği diğer gruplar gibi, bu grubun da değişimden geçmiş bir Suriye toplumunun dokusunun bir parçası olması olduğunu vurguladı.
Jeffrey, “Devlet altı unsurlarla daimi ilişkilere sahip değiliz. Bu, şimdiki yönetimin de politikası değil, geçmişteki yönetimlerin de değildi. Siyasi, askeri anlamda ve uzun vadeli yönetimde onların ortağı olma anlamında uzun vadeli destek, bizim yaptığımız bir şey değil. Uzun vadede Suriye’deki tüm gruplar için çözüm, reforme edilmiş bir Suriye hükümeti, uluslararası destek almış ateşkes ve herkese barış içinde yaşama şansı veren uluslararası süreçtir” diye konuştu.
Amerika’nın Sesi
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *