“Birileri kabak seviyor diye her şeyin kabak tadında olmasının bir anlamı yok”

“Birileri kabak seviyor diye her şeyin kabak tadında olmasının bir anlamı yok”

“Ayva konulu panele konuşmacı olarak çağırılanlarla ıspanak ya da kivi paneline panelist olarak davet edilen simalar aynısının tıpkısı. Dergiler nasıl birbirini tekrarlıyorsa, konuşmacılar da hazır kadro şeklinde devam ediyor.”

Milli Gazete yazarlarından Hüseyin Akın’a ait bu sözler. Akın, Diyanet’e kadın başkan yardımcısı atanması ile ilgili, beklenen tartışmaya ilişkin başladığı yazısında konuşacak bir şeyimizin de konuşmacımızın da kalmadığını savundu. Diyanet’e yeni bir kadın yardımcı atanmasının, Müslümanca bir yaklaşıma geçişin vesilesi olabilceğini belirten Akın, “Konuşması gerekenlerin susup, susması gerekenlerin konuştuğu bir ıssızlık bu. Piyasa ve siyasa edebiyatın yolunu kesmiş de üstünde ne varsa zorla gasp etmiş gibi.” diyor. Bu değişim üzerine Hüseyin Akın şunları yazıyor:

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ilk kez bir kadın başkan yardımcısı atandı. Haydi, ne duruyoruz tartışalım.’Olur mu hiç?’ diyelim, caiz olup olmadığını tartışalım, ‘zinhar olmaz!’ diyelim, birbirimizi yiyelim. Kadından da başkan yardımcısı mı olurmuş değil mi? Üstelik Diyanet gibi bir kuruma.

Allah hepimize akıl fikir versin. Dinî olan her şeyi kadın üzerinden tartışmaya öyle alıştık ki bir kadının Diyanet İşleri Başkanıolmasına nasıl tepki vereceğimizi doğal olarak merak ediyorum. Bu ülkede tartışmanın fitilini kanaat önderi ya da akil insan sayılan bir iki kişi ateşler, hemen ardından cemaatler bu tepkinin peşine takılır. Köşe yazarları arasından da bu tartışmaları köpürten kalemler vardır.

Hâlbuki kimsenin bu kadar kendini gerip kasmasına hiç gerek yok. Bu din yeni iniyor değil. 14. asrı aşkın bir zamandır inancını amele, amelini kültüre, kültürünü medeniyete tahvil eden bir din, hayatını da bu düsturlara uygun biçimde nasıl çekip çevireceğinin yollarını da göstermiştir. Dolayısıyla Diyanet’in yönetiminde bir kadının yer alması bu kurumu erkek merkezli kolaycı din yorumlarından koruyacaktır.

Din ne salt erkek ne de kadın yorumuna indirgenemez. Asıl merkez insandır. Din kadını da erkeği de ‘insan’ olmak ortak paydası içerinde değerlendirir. Kadın bir Diyanet başkan yardımcısının varlığı cinsiyetçi bakış açısından Müslüman’ca-insanca yaklaşım biçimine geçişin bir vesilesi olabilir.

KONUŞACAK BİR ŞEYİMİZ KALMADI, KONUŞMACIMIZ DA!

Edebiyatta derin bir sessizlik var. Bu sessizliği duyabiliyor musunuz? Bir insansızlık süreci yaşıyoruz sanki. Kitaplar, dergiler, ödüller, belediye etkinlikleri falan rutin işleyişlerini devam ettiriyor. Kalabalık denilebilecek etkinliklerde bile müthiş bir ıssızlık var. Konuşması gerekenlerin susup, susması gerekenlerin konuştuğu bir ıssızlık bu. Piyasa ve siyasa edebiyatın yolunu kesmiş de üstünde ne varsa zorla gasp etmiş gibi.

Belediyelerin yaptığı aylık etkinlikler yirmi kişi etrafında dönüp duruyor. Sadece İstanbul’dan bahsediyorum. Bu ıssızlığın taşra boyutunu hiç saymıyorum. Etkinliklerin birçoğuna yığma katılımcı tedarik ediliyor. İstek, merak, heyecan ve kültürel tecessüs olmadan yapacağınız etkinliklerin de bir anlamı yok. Bu yüzden birçok belediye programlarda konuşmacılardan ziyade salonun doluluğunun garanti edilmesine bakıyor.

Edebiyat dergilerinin okuyucuyla kurduğu ünsiyet, harbi ve hasbi ilişki çoktandır kendini hissettirmiyor ne yazık ki. Kimse kimsenin umurunda değil. Çünkü herkesin kendine göre bir şeyi var. Söyleşi yapacak, kapağa taşıyacak ne konu kaldı ne kişi. Televizyon ekranlarında gördüklerimiz, panellerde rastladıklarımız, adını sıklıkla işittiklerimiz hep aynı kişiler. Ayva konulu panele konuşmacı olarak çağırılanlarla ıspanak ya da kivi paneline panelist olarak davet edilen simalar aynısının tıpkısı. Dergiler nasıl birbirini tekrarlıyorsa, konuşmacılar da hazır kadro şeklinde devam ediyor. Birileri kabak seviyor diye her şeyin kabak tadında olmasının bir anlamı yok elbette. Gel de anlat!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *