Abdülaziz Tantik’ten “Mevcut Durum Analizi”

Abdülaziz Tantik’ten “Mevcut Durum Analizi”

Nihilizm, yeni dönemin en temel unsuru olacaktır. Çünkü anlam yok olacaktır. Anlam yoksa özne olamaz, varlık kazanamaz. Bu yüzden nihilist insan ise kendisine sunulacak eğlencelere patavatsızca dalarak sistemin kuklası haline dönüşecektir…

Mevcut Durum Analizi…

Abdulaziz Tantik / Her Taraf

İçinde bulunduğumuz halin tam bir panoramasını elde etmeden ona yönelik bir çözüm arayışı mümkün değildir. Maalesef, içinde olduğumuz gerçeklik zemini ile hesaplaşmayı ciddiye almadığımız sürece o gerçeklik zemininin dikte ettiği bir yaşamı içselleştirerek onu meşrulaştıracak bir mantığı oluşturmakta gecikmeyiz. Bugün batı dışı kültürlerde bunu gözlemleyebiliyoruz.

Yeni bir sistem arayışı çok açık…

Bu yeni sistemin neliği meselesi ile ilgili birden fazla teori olduğu da tartışılıyor. Bunlar komplo olmaktan uzak ciddi teoriler ve siyasal adımlar yanında felsefi ve kültürel adımlar ile birlikte iktisadi adımlarda atılıyor. Yeni arayışın yeni adımlarını takip etmekte zorlanmıyoruz. Devletlerin bir biri ile ilişkilerinde bunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Bir olayda birlikte hareket eden devletler bir başka olayda karşıt bir tutumu göstermekten imtina etmemektedirler. Sayısız örneği gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Pandemi ile birlikte otoriter bir yapı, hem de devlet otoritesinin dışında kalan bir otorite bütün kültür, inanç gruplarını etkileyerek onların hayatlarını belirlemektedir. Buraya yönelik tepki ise çok cılız, daha çok sessizce kabullenme ön planda… İnançlarına rağmen durum bu…

Yeni sisteme alıştırıldığımız bir dönemi yaşıyoruz, komutlarla iş görmeyi öğreniyoruz. Çık, çıkıyoruz, otur, oturuyoruz, maske tak takıyoruz, çıkar, çıkarıyoruz, şehri terk etme, kalıyoruz, izin var, şehirden çıkabilirsin, çıkıyoruz… Bu alıştırmalar, yeni sistem önümüze sunulduğu andan itibaren ise oluşabilecek muhalif bir tepkisellik meşru bir zemin kazanamadığı için karşıt bir şey yapma imkânını barındırmayacaktır. Meseleyi doğru anlamanın en önemli noktası ise; teknolojik gelişmelerin yöneldiği istikameti ve felsefi bakışın bunu besleyen bir sosyolojik ve siyasi zemini oluşturma arayışına dikkat kesilmedir. Hem yapay zekâ teknolojisinin geldiği seviye, hem de biyolojik araştırmalarının ve teknolojinin geldiği seviye devrim yapacak kadar çok güçlü bir atılımı beraberinde taşıyacaktır. Mesele devlet olma veya olmama değil, insanlara sunulacak ‘aldatıcı bir refah’/taban maaş gibi verilen sus payına tav olan kitlelerin seyirci konumuna düşürülerek gelişmeleri alkışlamalarını sağlamaktır.

Korona ile ilgili yapılan son açıklamalara dikkat edin; siyasiler, bilim insanları ve kurumlar, neredeyse iki yıl sürebilecek bir olgudan bahsediyorlar. Buna ekim/ kasım gibi ikinci bir dalga beklentisinin varlığı da açıkça dillendiriliyor. Dünya sağlık örgütünün açıklamaları sivil muhalefet dışında ağırlıklı olarak devletler tarafından da kabul görüyor.

Bu gelişmeleri dikkate aldığımızda daha uzun süreler evde zorunlu kalmaların çoğalacağını söylemek kehanet olmayacaktır. Bu pandemi sürecinde başlayan uzaktan eğitim, daha da gelişerek dijital bir ortama sahip olmaya başlayarak elit bir sınıfın varlığının mütemmim cüzü olabilecek kıvama ulaşacağı görülüyor. Sivil inisiyatiflerin buna yönelik eylemler gerçekleştirmeleri beklenen bir şey; ancak bu eylemler sanki bir adım ileriye taşınmasının adımlarını döşeyecek gibi görünüyor. Son pandemi de cep telefonlara indirilen bir program ile virüslü kişiler ve nerede olduklarına dair bilgiyi kullananlar oldu. Yarın bunun geliştirilerek insanlara sunulduğunda şimdikinden katbekat fazlası ile kabul göreceğini dikkate almakta yarar var.

Özgür olduğumuz savı sadece bir yanılsama, özneliğin tükendiği bir dünyada özgürlükten bahsetmek mümkün değil. Camiler için bilim adamlarının karar verici oluşu üzerine yeniden düşünmekte yarar var. Ben özgür isem, niye camide namaz kılamıyorum, beni nefessiz bıraktığı halde maske de maske diyorum ve kullanıyorum, kullanmayana ceza yağıyor. Çoğaltılabilir. Hatta seçim yaptığımız herhangi bir şey üzerine şöyle derinlemesine düşünmeye başlasak bu seçimi etkileyen unsurlardan hangisinin etkileyici olduğunu kendimiz algılayabiliriz. Yani özgürlük sadece aldatma aracı olmaktan başka bir seçenek taşımıyor artık!

Nihilizm, yeni dönemin en temel unsuru olacaktır. Çünkü anlam yok olacaktır. Anlam yoksa özne olamaz, varlık kazanamaz. Bu yüzden nihilist insan ise kendisine sunulacak eğlencelere patavatsızca dalarak sistemin kuklası haline dönüşecektir. Bu süreç böyle devam ederse işsizlik oranları hızla artacak, işini kaybedenlerin sayısı çoğalacak, ticari iflaslar öne fırlayacak, dram üzerine dramlar yaşacaktır. Öne çıkacak olan şey dijital dünya ile ilişkili şeyler olacaktır. Dijital para, dijitalleşmeyi sağlayacak olan yazılım ve buna dayalı programlar vesaire.. Bu alanda da kayıp olan iş gücünü yerine ikame edecek bir zemin bulunamaz. Geçici olarak belki sigorta gibi aç bırakılmayacak bir vatandaşlık maaşı verilebilir ki bu Amerika ve Avrupa daki eylemlerde dile getirilmeye başlandı.

Ama insanlığa anlam yükleyecek yegâne kesim olan Müslümanlar ise hala neler olup bittiği konusunda hiçbir fikre sahip değiller. Hatta yeni durumu kanıksama konusunda pek istekliler. Samimi Müslümanların ise bilgi eksikliği taşıdığı gözlenmektedir, bilgili olanları ise reel olanı meşru görmektedir.

Akademi ise daha yenilerde batı felsefe ve kültürünü keşfetmiş görünüyor. Onların kendilerine gelmesi ise birçok şeyin vaktinin geçmesi anlamına geleceği açıktır. Ancak umudu yine de diri tutarak ilahi yardımı ummaktan başka seçenek yok. Ve farkındalığı olan her müslüman, müslümanca bir bakış ile müslümanca bir yaşamı içselleştirmesi ve bunun tanıklığını yaparak bir karşı duruşu inşa etmelidir…

Müslümanlar son üç yüz yıldır hep bir gecikme yaşamaya devam ediyorlar. Halbuki anın vacibi gibi temel bir duruşa sahip olmaları gerekirken… Bu yüzden âlim, aydın ve entelektüeller, müslümanca düşünüşün temel dinamiklerinden hareketle yeni bir söz/ yeni bir anlam/ yeni bir sistem inşa ederek davet sorumluluğunu yerine getirmelidir. Daha hiçbir şey geç değilken, yarının çok geç olabileceğini de hesaba katarak…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *