Afganistan’da barış ne kadar yakın?

Afganistan’da barış ne kadar yakın?

Uzun yıllar birbirleriyle savaşan ve aralarında ciddi fikir ayrılıkları olduğu bilinen grupların bir araya geleceği “Afganlar arası müzakerelerden” kapsayıcı bir uzlaşının çıkması uzak bir ihtimal olarak görünüyor.

ABD-Taliban mutabakatı ve bölgeye yönelik etkileri

Rahimullah Farzem / AA

Yaklaşık 18 aydır devam eden müzakerelerin sonucunda ABD ile Taliban yönetiminin uzlaşma sağladığı ve 29 Şubat’ta Katar’ın başkenti Doha’da taraflar arasında “barış anlaşması” imzalanacağı açıklandı. Her iki taraf yetkililerince teyit edilen “barış anlaşmasının” imzalanmasından önce “yedi günlük şiddetin azaltılması” mutabakatı devreye girecek. Buna göre 22 Şubat Cumartesi gününden itibaren Afganistan genelinde geçerli olmak üzere yedi gün boyunca Taliban herhangi şiddet ve saldırı olayına başvurmayacak. Taliban’ın “şiddetin azaltılması” konusundaki taahhütlerine uyması durumunda yedi günlük şiddetin azaltılması sürecinin sona ermesiyle ABD’nin kademeli olarak ülkeden çekilmesi ve “Afganlar arası müzakereleri” öngören kapsamlı bir “barış anlaşması” imzalanacak. Taliban’ın Katar’daki siyasi ofis sözcüsü Süheyl Şahin’e göre “barış anlaşması” gereği tüm yabancı güçler ülkeden çekilecek ve buna karşın Taliban, Afganistan topraklarının bir başka ülkeye karşı kullanılmasına müsaade etmeyecek.

Afganistan’da barış süreci

Trump’ın Afganistan savaşını bitirme yönündeki kararının ardından ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Eylül 2018’de Katar’ın başkenti Doha’da ilk kez Taliban heyetiyle masaya oturmuştu. Aradan geçen sürede her biri günlerce süren toplamda on bir tur müzakere gerçekleştiren Halilzad, bir taraftan da Afganistan savaşına etki edebilecek ülke ve aktörlerle görüşmeyi ihmal etmedi. Müzakerelerin dokuzuncu turunun yapıldığı Eylül 2019’da ABD heyetiyle Taliban arasında bir “taslak anlaşması” üzerinde mutabakat sağlandığı basına yansıdı. Fakat ABD Başkanı Trump’ın, 5 Eylül 2019’da Afganistan’daki ABD askerlerine düzenlenen ve Taliban’ın üstlendiği bombalı saldırıyı gerekçe göstererek ani bir kararla görüşmeleri sonlandırmasıyla süreç kesintiye uğradı. Görüşmelerin askıya alınmasından sonra Taliban, Afganistan meselesinin çözümünde meşru bir aktör olma imajını muhafaza etmek için Moskova, Pekin ve Tahran’la ilişkileri canlı tutmaya devam etti. Öte yandan haftalarca belirsiz kalan barış görüşmeleri, mahkûm takası anlaşmasıyla tekrar ivme kazandı. Taliban’ın üç üst düzey komutanının özgürlüğüne kavuşmasına karşılık üç yıldır rehin tuttuğu biri ABD diğeri Avusturalyalı iki profesörü serbest bırakmasıyla görüşmeler yeniden başladı. Aralık 2019’da tekrar başlatılan müzakerelerin on birinci turu geçen Şubat ayında sona erdi ve ABD ile Taliban’ın bir “barış anlaşması” üzerinde mutabakat sağladıkları taraflarca teyit edildi.

Afganistan’da barış ne kadar yakın?

Yaklaşık 40 yıldır devam eden kanlı iç savaşın ardından Afganistan halkı hiçbir zaman olmadığı kadar barış istiyor. Fakat bundan tam 31 yıl önce son Sovyet askerinin ülkeyi terk etmesinden sonra yaşanan olumsuz gelişmeler de hafızalardaki yerini koruyor. Geçen hafta Afganistan’da Sovyetlerin ülkeden çekilmesinin yıldönümü anıldı. 15 Şubat 1989 yani tam 31 sene önce son Sovyet askeri Afganistan’ı terk ederken ülke sonu gelmez bir iç savaşa sürüklenmişti. Günümüzde ABD ve Koalisyon güçlerinin ülkeden çekilmesinin benzeri bir senaryoya yol açmasından endişe ediliyor. Zira uzun yıllar birbirleriyle savaşan ve aralarında ciddi fikir ayrılıkları olduğu bilinen grupların bir araya geleceği “Afganlar arası müzakerelerden” kapsayıcı bir uzlaşının çıkması uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Bunun yanı sıra gerek Kabil yönetimi, gerek ülkedeki diğer etkin siyasi gruplar, gerekse Afganistan halkının şu ana kadar ABD-Taliban arasında devam eden müzakerelerin dışında tutulmuş olması, süreci zora sokan diğer bir faktör olarak öne çıkıyor. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani barış süreciyle ilgili Münih Güvenlik konferansında yaptığı açıklamada, Taliban’ın barış sürecini hükümetini baltalamak için bir “Truva Atı” olarak kullanabileceği yönündeki endişesini dile getirmişti. Diğer bir ciddi endişe kaynağı ise, Taliban’ın, Afganistan halkının son 18 yılda ortaya koyduğu demokrasi, insan hakları ve kadınların toplumsal alanlarda var olması gibi taleplerine uyum sağlayıp sağlayamayacağı. Bu anlamda devreye girdiği söylenen “yedi günlük şiddetin azaltılması” anlaşması, tarafların ciddiyet ve niyetini ortaya koymak açısından önemli bir test olacaktır. Bununla birlikte neredeyse 40 yıldır Pakistan-Hindistan, İran-Suudi Arabistan, Çin ve Rusya-ABD rekabetinin sahaya yansıdığı bir alan olan Afganistan meselesinin sadece ülke içi dinamiklerin uzlaşı sağlamasıyla çözüleceğini düşünmek aşırı iyimser bir beklenti olacaktır. Dolayısıyla Afganistan’da gerçek ve kalıcı bir barışın söz konusu ülkelerin çıkarlarını ortak bir noktada buluşturan bir denklemin oluşmasıyla ancak mümkün olabileceği gözden kaçmamalıdır.

Bölge dinamiğini nasıl etkiler?

ABD’nin Afganistan’dan çekilmeye hazırlandığına ilişkin iddiaların gündeme gelmesiyle birlikte bölge üzerinde nüfuz kazanma rekabeti kızıştı. Rusya, Çin, İran ve Pakistan bölgede artan bir etkiye sahip. Afganistan, Orta Asya jeopolitiğinde Rusya açısından stratejik konuma sahip bir ülke. Moskova, 2016 yılından başlayarak Afganistan, Pakistan, Çin, İran, Hindistan ve diğer Orta Asya ülkelerinin katıldığı bir dizi görüşmeye ev sahipliği yaptı. Aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) “Afganistan ile Temas Grubu’nu” yeniden canlandıran Rusya, ABD-Taliban görüşmesinin resmiyet kazanmasıyla Taliban ile de doğrudan temasa geçti. Bu bağlamda Moskova, Ekim 2018 yılından itibaren Taliban heyetiyle Afganistan’dan önemli siyasi grupların temsilcilerini bir araya getiren çeşitli görüşmelere ev sahipliği yaptı. Afganistan’ı ABD’nin bölgesel stratejisinde zayıf bir nokta olarak gören Moskova’nın Afganistan stratejisi, Taliban üzerinden ABD’ye baskı yapmak ve ABD’nin çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurmak şeklinde okunabilir.

ABD’nin çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurmaya çalışacak ülkelerden biri de Çin. Zira Afganistan, Pekin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nde önemli bir yer tutuyor. Pekin’in Kabil ve Taliban yönetimiyle iyi ilişkileri İslamabad üzerindeki etkisiyle birleştiğinde Çin’i Afganistan meselesinde kilit aktörlerden biri haline getirmekte.

Diğer taraftan, 11 Eylül saldırılarından sonra Taliban’ı devirmek için işbirliği yapan İran ile ABD’nin arası bugünlerde epey bozuk. Özellikle Trump yönetiminin iktidara gelmesiyle gerginleşen ABD-İran ilişkileri, Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle daha da hassas bir hâl aldı. Öyle ki sırf ABD’yi Afganistan’da zor durumda bırakmak için Tahran, derin ideolojik farklılıkları olmasına rağmen Taliban ile yakın işbirliğine girdi. Bu kapsamda Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerde Şii milisleri destekleyen İran, silah, eğitim, barınak ve sağlık hizmetleri gibi konularda Taliban’a destek sağlamaktan çekinmedi. Özellikle ABD ile Taliban arasındaki görüşmelerin ciddiyet kazanmasıyla Tahran da diplomatik atağa geçerek Taliban ile temasları artırdı. Bu çerçevede Tahran, Ocak, Eylül ve Kasım aylarında olmak üzere 2019 yılında üç kez üst düzey Taliban heyetini ağırladı. Tahran yönetiminin Taliban’a yönelik sıcak tavrını, örgütün İran halkı nezdindeki kötü imajını silmek için onları ABD’ye karşı savaşan özgürlükçü bir grup olarak gösteren Devrim Muhafızları destekli belgesellerin yapımı izledi.

Tahran-Taliban ilişkileri ve Tahran’ın Taliban üzerindeki nüfuzu özellikle Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra bir kez daha gündeme geldi. Süleymani’nin öldürülmesinin intikamı olarak ABD’yi bölgeden çıkarmayı hedefleyen Tahran yönetiminin Afganistan’da Taliban üzerinden ABD’ye karşı bir vekalet savaşı başlatıp başlatmayacağı en çok merak edilen konu oldu. Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney’in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin “Afgan mücahitlerin kararıyla Afganistan’da ABD varlığına son vereceğiz,” şeklindeki açıklaması bu iddiaları güçlendirdi. Kısacası yıllardır Taliban üzerine yatırım yapan Tahran, Afganistan’da ortaya çıkacak yeni oluşumda etkisini artırmak isteyecektir. Tahran’ın öncelikli hedefi Afganistan’da ABD öncülüğünde başlatılan barış görüşmeleri ve sonrasında ortaya çıkacak yeni oluşumda söz sahibi aktörlerden biri olmaktır.

[İran ve Orta Doğu’da devlet dışı aktörler üzerine çalışmalarını sürdüren Rahimullah Farzam İRAM Dış Politika Koordinatörlüğü’nde görev yapmaktadır]

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Harun
    24 Şubat 2020, 23:59

    (Nisa 4/93)
    وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
    Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ölmemek üzere kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu dışlamış (lanetlemiş) ve onun için büyük azap hazırlamıştır.

    Müslümanım diyenlere yukarıdan aşşağıya kadar duyurulur.

    REPLY