Deprem Müzekkirdir

Deprem Müzekkirdir

Bilmelisiniz ki deprem saniyeler içerisinde sizi çok sevdiğiniz meskenlerinizden, babalarınızdan, oğullarınızdan, mallarınızdan, ticaretinizden, memuriyetinizden, parlak kariyerinizden ayırabilir.

Deprem Müzekkirdir

Mehmed Durmuş

Hemen her olayda olduğu gibi deprem gibi büyük bir hadise de bir türlü insanın derlenip toparlanması için bir vesile olmuyor; aksine sanki hiçbir şey olmamış gibi, insan her şeyin planlamasını yapabilirmiş gibi, insan her şeye kâdirmiş gibi konuşuluyor, ortalık telaşa boğuluyor ve en kötüsü, birileri kozlarını depremin başında paylaşıyorlar.

Öncelikle deprem sayesinde herkes bir kere daha uzman kesiliyor. Uzmanlara tanrısal bir misyon yükleniyor.

İnsanlara küfredecek olanlar, depremin çıkardığı enerji misali, içlerinde birikmiş küfür, hakaret, sövgü gibi zehirli gazları deprem vesilesiyle boşaltıyorlar; artık kimin payına ne düşerse…

Kimisi depremi Allah’ın bir cezası (bir nevi helak) olarak yorumluyor. Oysa depremlere bu gözle bakılamaz. Asıl helaki, deprem sonrasındaki bazı görgüsüzlüklerde yaşıyoruz.

Deprem kuşkusuz çok şeyler öğretiyor. Öncelikle tedbir almayı, işlerimizi sağlam yapmamız gerektiğini; bizim üç kuruşa tamah ederek yaptığımız demir-beton hırsızlıklarının bir gün kendimize ve hemcinsimize enkaz altında kalmak olarak geri döneceğini bilmemiz gerektiğini.

Ayrıca deprem bize diyor ki, tamam her türlü tedbiri almalısınız, aklın bir olan o yolunu siz de takip etmeli, depreme dayanıklı evler inşa etmelisiniz. Amenna. Fakat bir de bunun ötesinde, bilmelisiniz ki deprem saniyeler içerisinde sizi çok sevdiğiniz meskenlerinizden, babalarınızdan, oğullarınızdan, mallarınızdan, ticaretinizden, memuriyetinizden, parlak kariyerinizden ayırabilir. Deprem demek Azrailin ılık nefesini ensenizde hissetmeniz demektir. Depremde binanız yıkılmasa bile ölümü hissedersiniz. Deprem, o gün kurtulmuşsanız da, ölümün bir gün kapınızı başka bir vasıtayla çalacağını düşündürür.

Deprem sahneleri medya denilen vasıtalarla bütün topluma, bütün insanlığa, normalin ötesinde bir çabayla fâş ediliyor. Medyaya müthiş iş çıkıyor. Medya en mahrem deprem görüntülerini bile bütün herkesin gözüne, kulağına, dimağına arsız-hırsız bir şekilde sokmaya bayılıyor. Beton enkazının altından çıkartılan insanların görüntülerini belki yüzlerce defa göstermekten tarifi imkânsız haz alıyor. Acaba bu işin hiçbir ahlaki kuralı yok mudur? (Varsa da, ‘etik’ini istemiyorum).

Medyanın pervasızca yaydığı görüntülerde, deprem karşısında aciz kalmış biz insanı tefekküre davet edici, birkaç saniye olsun zihnimizi ahirete odaklayıcı hiçbir tını bulunmuyor. Depremin yıktıklarında (medya sayesinde) her şey var, tefekkür yok, Allah’ı hatırlama (tezekkür) yok, daha doğrusu Allah ismi hiç yok. Allah’a sonsuz şükürler olsun ki, enkazdan sağ kurtarılan bir Hatun teyzenin, yıkıntının altından çıkmadan “başörtüm!” demesi Allah’ı hatırlatıyor, en azından ‘ulul elbâb’ olanlara. Çünkü onlar biliyor ki Hatun teyzeye “örtüm!” dedirten sadece Allah’tır.

Modernizmin minareleri demek olan medya, deprem sonrasındaki Allah isminin boşluğunu kurtarma ekip ve ekipmanları, ambulanslar, kepçelerle dolduruyor.

Kuşkusuz depremde çok iyi sınavlar da veriliyor. Bu iyilikleri görmemek küfran-ı nimet olur. Umarız ki Rabbimizin izni ile iyi hareketlerimizi çoğaltır, pusuda bekleyen vesvesecilerin şerrinden kendimizi ve insanları koruruz. Namazımız, niyazımız, hayatımız ve ölümümüzün alemlerin Rabbi Allah’a ait olduğunu unutmayız.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *