Rejimi/Sistemi Sorgulamak

Rejimi/Sistemi Sorgulamak

Ülke siyasetini aklı selim ile değerlendirdiğimiz vakit rejimin/sistemin kıblesinin neresi olduğunu görüyoruz. Görmek isteyene yeteri kadar emare varken kabul etmemekte direnen zihni anlamak izahı zor bir durum.

Geçtiğimiz ay Avrupa Konseyi Genel Sekreterini ağırlayan ülkenin Dışişleri Bakanı’nın toplantı esnasında gururla söylediği sözler meselenin anlaşılması bakımından manidardır; “İrademizi 2000’li yılların başından bu yana devrim niteliğindeki somut adımlarla ortaya koyduk. Son 20 yılda Avrupa Müktesebatı ve Avrupa Birliği konseyi standartları ile uyumlu 2 binden fazla yasa çıkardık.”

İradesini Batılı olmaktan yana kullanan siyasi erk toplumu da bu yönde tepeden tırnağa mühendislikle dizayn etmektedir. Nei var ki toplum da bu dönüşüme canı gönülden uyum sağlamaktadır. Yoksa bu kadar fahşa ve münkerin ayyuka çıkmasını başka şeyle izah etmek zor.

Makbul vatandaş ile rejimin karşılıklı bu uyumu ve birlikteliği ‘milli’ olmakla isimlendirilmiş, ekserisi müslüman olduğundan dolayı da ‘manevi’ takısı ile beraber ‘milli/manevi’ kalıbıyla kutsal bir hüviyete büründürülmüştür.

Dolayısıyla devletin tüm kurum ve kuruluşları mukaddestir, dokunulmazdır. Kamuya ait bankalar ne ise kamuya ait camiler aynı hükme tabi kılındı. Birinde faiz alınıp verilmesiyle diğerinde cuma ve vakit namazlarının kılınması farksız hale getirildi. Bunların arasında ayrım yapmaya kalkışmak ya da birlikteliğe karşı çıkmak, dil uzatmak ise ‘milli ve manevi duygulara hakaret’ suçundan en ağır şekilde cezalandırılır. İbreti alem için toplum önünde infaz edilir. Halkın linç duyguları da kabartılarak bu gibi müdahalelerde onların da bu miti/putu savunmaları aşılanır. (İki hafta öncesinde bir Belediye Başkanının bayan milli takım oyuncularının kıyafetlerine yönelik eleştirisi buna örnektir).

Rejimi bir anda canavarlaştıran şey amentüsünün sorgulanmasıdır. Sorgunun nasıllığı, nicelik ve niteliği, tepkinin boyutunu ve şiddetini artıracaktır. O yüzden tehdit olarak gördüğü ve savunmaya geçtiği durumlar tevhid mücadelesinde başlanacak noktalar olarak görülmelidir. Rasullerin sünnetinin de bu istikamette olduğunu Kitab-ı Kerim’den öğreniyoruz.

İbrahim (as) tam da bu noktaya isabet ediyor. Müşriklere göre o, ilahları hakkında ileri-geri konuşuyor, tanımıyor, itibarsızlaştırıyor, yok sayıyor, inkar ediyor ve bu durum onları öyle azdırıyor ki gözleri dönüyor ve onu ateşe atıyorlar.

Önceliğimiz İbrahimi teslimiyet sonra da çağın putlarını bilip onları inkar etmek. Hele bir onları dilimize dolayalım bakalım sonra sıra put yıkmaya da gelir Allahu Alem.

“Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler.

(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.” (Enbiya 59-60)

Venhar

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *