ARAMCO, Amerikadır!

ARAMCO, Amerikadır!

Tarihçi Murat Bardakçı’ya göre, Amerikalılar’ın Suudi Arabistan’daki bir petrol tesisine saldırılmasına işi savaşa kadar götürecek şiddette tepki göstermesinin birkaç sebebi var.

Habertürk yazarlarından Murat Bardakçı, “ARAMCO, Amerikadır!” başlıklı yazısında, “Asıl mesele, ARAMCO’ya ait bir petrol tesisin bombalanmasıdır; zira ARAMCO 1980’den bu yana her ne kadar hisselerinin tamamı Suudiler’e ait millî bir petrol şirketi olarak görünse de aslında ‘Amerika’ demektir!” ifadesini kullandı.

Bu yüzden, Suudilerin burunlarını çeke çeke Donald amcalarına koştuklarını belirten Bardakçı, “Suudiler’in petrol işini kendi başlarına idare ettiklerini, çıkarttıkları petrolü bizzat pazarladıklarını ve bütün bu işleri ARAMCO ile yaptıklarını mı zannediyorsunuz?” sorusunu da yöneltti.

Bardakçı, o yazısında şu değerlendirmede bulundu:

Suudi petrol tesislerinden birine İranlılar yahut Yemen’deki Husiler tarafından roket fırlatılması üzerine Amerika hemen İran’ı tehdit etti, İran suçlamaları reddetti, Husiler saldırılara devam edeceklerini söylediler ve bütün bunların ardından gümbür gümbür savaş tamtamları çalınır oldu…

Suudi Arabistan’ın saldırının ardından ne yaptığına dikkat ettiniz mi? Mâlûm ve meşhur veliahdları hemen Amerikan Başkanı Trump’ı arayıp “Donald Amca, kötü çocuklar tepeme füze attılar” diye ağlayıp sızladı, derken Suudiler günlük petrol üretimini yarıya indirdiler, bunun üzerine petrol fiyatları fırladı, Başkan Trump da hemen savaştan bahsetmeye başladı…

Amerikalılar’ın Suudi Arabistan’daki bir petrol tesisine saldırılmasına işi savaşa kadar götürecek şiddette tepki göstermesinin birkaç sebebi vardır:

Trump’un dün “Bizim artık Ortadoğu petrolüne ihtiyacımız yok, kendi kendimize yetecek vaziyetteyiz” demesine hiç bakmayın, bal gibi muhtaçtırlar; kendi üretimleri ve başka bölgelerden temin edecekleri petrol ihtiyaçlarını karşılasa bile Amerikan petrol şirketlerinin Ortadoğu’yu bir tarafa bırakmaları ticarî bakımdan mümkün değildir.

Asıl mesele, ARAMCO’ya ait bir petrol tesisin bombalanmasıdır; zira ARAMCO 1980’den bu yana her ne kadar hisselerinin tamamı Suudiler’e ait millî bir petrol şirketi olarak görünse de aslında “Amerika” demektir!

ARAMCO’nun ne mânâya geldiğini, yani açılımını herhalde bilirsiniz ama yine de yazayım: İbâre, “Arabian-American Oil Company”, yani “Arap-Amerikan Petrol Şirketi” sözlerinin kısaltılmışıdır. 1933’te bir Amerikan ve Suudi şirketi olarak kurulmuş, ilk kuyu 1935’te Suudi Arabistan’ın doğusundaki Dammam’da açılmış, üç sene sonra ihraç edilebilecek miktarda petrolün çıkartılmasına başlanmış, Dammam’ı diğer petrol sahaları takip etmiş, 1949’da günde yarım milyon varil çıkartılır olmuş, bu miktar 1958’de günlük bir milyonu geçmiş, zamanla birkaç katına yükselmiş ve Suudi hükümeti 1980’de ARAMCO’daki Amerikan hisselerinin tamamını satın almıştır. Dünyanın en kıymetli ticarî şirketi şu anda ARAMCO’dur ve 2019’un ilk yarısındaki net geliri 47 milyar dolardır!

“ARAMCO, Amerikadır” dememin sebebi, işte budur!

Suudiler’in petrol işini kendi başlarına idare ettiklerini, çıkarttıkları petrolü bizzat pazarladıklarını ve bütün bu işleri ARAMCO ile yaptıklarını mı zannediyorsunuz?

SUUDİ KANUNUNUN GİREMEDİĞİ KAMPLAR…

Mesele öyle değildir! ARAMCO her ne kadar kâğıt üzerinde artık bir Suudi şirketi olarak görünse, hattâ ismi “Saudi Arabian Oil Company” olsa ve çalışanlarının çoğunu yabancılar teşkil etse bile, yine de bir Amerikan kuruluşudur ve Amerikalılar “Okey!” demeden Suudi yöneticiler en önemsiz meselelerde bile tek başlarına karar veremezler. ARAMCO’nun merkezi olarak gösterilen Dahran’daki bina bir süsten ibarettir ve şirketin asıl idare merkezi Amerika’da, Houston’dadır…

Üstelik, Suudi Arabistan’da ARAMCO’ya ait öyle özel bölgeler vardır ki…

ARAMCO’da görevli Amerikalılar, aileleri ile bu bölgelerdeki yerleşim birimlerinde yaşarlar. İsmine “Camp” denen yerleşim merkezleri birer küçük Amerikadır, hattâ Kaliforniya kasabalarını andıracak şekilde inşa edilmişlerdir ve güvenlikten idareye kadar yönetim tamamen Amerikalılar’ın elindedir. Sinemadan bara, gece klüplerinden oyun salonlarına kadar Suudi Arabistan’da yasak olan herşey bu kamplarda mevcuttur ve Suudi kanunları ile kuralları kampların kapısından içeri asla giremez!

Bu ayrıntıları nereden mi biliyorum? 1990’daki Birinci Körfez Savaşı’nı muhabir olarak takip ederken Dahran’da mevcut iki “Küçük Amerika”dan, yani ARAMCO’ya ait iki kamptan birinde birkaç gün kaldığım için!

Üzerinden nerede ise otuz sene geçti ama…

Saddam Hüseyin o senenin Ağustos’unda Kuveyt’e girmiş, Kuveyt’in emîrinden neferine kadar hemen bütün erkekleri Suudi Arabistan’a firar etmişlerdi. Suudiler o zaman da bugün olduğu gibi Amerika’ya feryad figan “Bizi kurtar!” diye yakarmışlar ve “Baba” Bush, Suudi ülkesinin doğu sahillerini birkaç hafta içerisinde devâsâ bir Amerikan üssü hâline getirmişti…

Washington’un oralara kadar uzanmasının sebebi ARAMCO’nun elindeki petrol yataklarının Saddam’ın eline geçmesine mâni olmaktı ve Kuveyt’i Iraklılar’dan Kuveytliler yahut Suudiler değil, Amerikalılar kurtardılar. Kuveyt şehrine ilk birlik ile beraber giren birkaç gazeteciden, yani hadisenin en yakın şahitlerinden biri olarak söyleyeyim: Kurtarma harekâtında Arap askerler yahut Koalisyon üyesi Batılı güçler yoktu, Amerikalılar tek başlarında idiler ve Suudiler ile Kuveytliler muharebeye kendilerini Saddam’dan kurtaran Patriot füzelerinin etrafında kılıç dansı yaparak iştirak ettiler!

Dahran’da şimdi de benzer hadiseler yaşanıyor; ARAMCO’ya, yani Amerika’ya bir yerlerden roket fırlatılıyor ve Suudi Arabistan her zamanki gibi Washington’a koşup burnunu çeke çeke “Donald Amca, o çocuklar tepeme yine füze attılar” diye ağlayıp sızlıyor…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *