Bu Gidişle Millet Ahlak-ı İflasa Mahkûm Olacak

Bu Gidişle Millet Ahlak-ı İflasa Mahkûm Olacak

Bu yazımızda II. Meşrutiyet döneminde Müslüman mütefekkirlerin yayın organı olan ve etkin bir rol üstlenen Beyanül Hak Gazetesinde yazılan, o dönem fert ve toplum yapısını ahlaki olarak ele alan bir makaleyi kritik etmeye çalışacağız.

Bu Gidişle Millet Ahlak-ı İflasa Mahkûm Olacak

Yakup Döğer

İnsan bugün sonucunu yaşadığı sıkıntılarının ve mutluluklarının sebeplerini hemen dünde ve bugünde değil de biraz daha uzak geçmişinde ararsa, kanaatimizce isabetli davranmış olacaktır. Zira bugün sonucunu yaşadığımız hiçbir şeyin sebebi kısa zaman öncesine ait değildir. Olumsuzluklar için geçerli olan bu beyan, olumlu manada hayata anlam katan güzel gelişmelerde de böyledir. Bir sonuç olarak ortaya çıkan sosyal, siyasi, askeri, içtimai, kültürel, ekonomik, ahlaki, eğitimsel, felsefi vb. gibi şeyler, belli bir inşa sürecinin neticesidir.

Yaşadığımız sosyal gerçekliğin, insan yazgısını aşan kavurucu sonucu, fertten ahaliye sirayet eden ahlaki yozlaşma, kadim toplumun hassasiyetlerindeki geri dönüşsüz değişim, Müslüman mütefekkirlerin çekimser ve netlikten uzak yorum ve yaklaşımları, denizin bittiğini gösteriyor. Gemi kayalara vuracak. Böyle giderse bu kesin gibi görünmekte. Tabi bunların bir mazisi var ki, anımızı şekillendirirken, atimizi karanlığa mahkûm etmektedir.

Kendi çapımızda, bugün yaşadıklarımızın arka planını irdelemeyi, nerelerden geçip nasıl buralara geldiğimizi ele almaya çalışmanın mecburiyetine inandığımızdan, böyle bir gayretin verilmesi gerektiği kanaatini taşımaktayız. Müslüman mütefekkirler bu çabalarının verimli ve yerinde olması bakımından tarihin tamamından olmakla birlikte özellikle yakın tarihindeki muazzam birikimden ve tecrübelerden mutlaka faydalanmalıdır. Batılın egemenliği, Hakkın layıkıyla temsilinde gösterilen zafiyetin sonucudur. Temsil, bütün aleniliğiyle inandığınızın göz önünde olmasını gerektirir. Bu temsil hayatın tamamını içeren bir müdahale mantığını da işler kılmayı şahsa dayatır. Yani sahibinden ana dair şahitliğini talep ederken, geleceğe dair de hesap yapmasını zaruri kılar. Zira gelecek yaşadığınız anda kurgulanmaya başlanır.

Biz kendimize lazım olan malzemeyi, geçmişten günümüze devşirebilecek feraset ve basireti gösterebilirsek ve bunları iyisiyle kötüsüyle sebep-sonuç bağlamında bir şekilde dinimizle ilişkilendirebilirsek, belki hemen olmasa bile, bizden sonraki gelecek olanlara faydamızın olacağı tartışma götürmez bir gerçektir.

Hepimizin malumu olduğu üzere, ferdin ve toplumun ahlaksızlığında sürekli şikâyet edilmekte, sürekli sonuçlar üzerinde yazılıp konuşulmakta. Bütün gün boyu ahlaksızca program yapan bir medya kanalında, akşam olunca bir grup entelektüel, toplumun ahlaksızlığından yakınmaktadır. İkiyüzlü riyakâr güruhun elbirliğiyle modern bir mele takımını oluşturması, elbette doğru olanın konuşulmasına fırsat vermeyecektir. Kanaatimizce burada ortaya çıkan sıkıntı Müslümanca düşünenlerin ferdin ve toplumun ıslahı konusunu unutup, salt siyasi yorumlara kilitlenerek, seküler siyasette belirleyici olma gayretine girmeleridir.

Bu yazımızda II. Meşrutiyet döneminde Müslüman mütefekkirlerin yayın organı olan ve etkin bir rol üstlenen Beyanül Hak Gazetesinde yazılan, o dönem fert ve toplum yapısını ahlaki olarak ele alan bir makaleyi kritik etmeye çalışacağız. Öyle ki makaleye bugünün tarihini atsanız, o güne ait olduğu kimsenin dikkatini bile çekmeyecek benzerlik göstermekte. Makale 26 Şubat 1912 tarihli Beyanül Hak’ın 147. sayısında “Bu Gidişle Millet Ahlak-ı İflasa Mahkûm Olacak” başlıklı, Salih Zeki imzalı. Salih Zeki, o dönemin ahlaki yapısının nasıl bozulduğunu, siyasi iktidarın politik tavrının, insanları nasıl ifsad ettiğini makalesine konu edinmiş.

Makalenin kaleme alındığı tarihler Osmanlı için toplumsal anlamda ahlaki yozlaşmanın iktidar eliyle pompalandığı, İttihatçıların Batılı toplum gayreti meyvelerini vermeye başladığı dönemlerdir. Ayrıca devlet hem kendi içinde hem de uluslararası alanda siyasi ve ekonomik çöküntüyü had safhada yaşamaktadır. Salih Zeki, bu ahlaki yozlaşmanın çok kötü sonuçlar doğuracağına işaretle, “Asırlardan beri insanlığı helake sürükleyen ve bugünlerde de sürüklemekte olan tek bir şey varsa o da ahlaksızlıktır. Ahlaksız bir millet ve o milletten teşkil eden hükümet, siyasi hayatının ve içtimai yapısının tabii seyrinden çıkması sonucunda olumsuzluklara sessiz kalacak ve hayatını idame ettirmeyi sağlayamayacaktır. Bunun böyle olduğunu insanlık tarihi bütün açıklığıyla göstermektedir.” (1)

Tarih ahlakını yitiren ve ifsadın kamusallaşması sonucunda helake uğrayan toplumların mezarlığı gibidir. Bu ahlaksızlık durumu aynı zamanda tarihe bakarak ibret almayı da engellemektedir. Bu hal korkulacak bir haldir ve toplumdan devlete çöküntünün sebebidir. Ahlak yoksunlarının işine gelmeyen sorgulamalar, ahlaksızlar tarafında gereksiz görüleceğinden, böyle sorgulamaların sağlıklı yapılmasını da istemeyeceklerdir. Salih Zeki kanaatimizce önemli olan başka bir hususa daha dikkat çekmektedir. “Ahlaksız bir millet ve o milletten teşkil eden hükümet…”Siyasi iktidarla toplum ilişkisini gösteren bu ifadeler, Resulullah’ın (as) “neye layıksanız öyle idare olunursunuz” ifadelerini hatırlatmaktadır. Siyasi teşekküllerin yapı ve işlev olarak toplumun yapısından ve işlevinden ayrıştırılamayacağını belirtmektedir. Sonuçta hükümeti oluşturan fertler bu toplumun içinden çıkmış, yapıp-ettiklerine ahali tarafından ses çıkarılmamış, ahlaksızlıkların hükümranlığına boyun eğilmiştir. Kötülüğe sessiz kalanlarda kötülüğü işleyenler gibi sonuçların olumsuzluğundan etkilenecektir.

Salih Zeki, sıkıntılı süreçten üzgündür. Büyük umutlarla başlayan çabalar yerini hüsrana bırakmıştır. Dönemin siyasi yapısının içinden iyiler, iyiliği tavsiye edip sözü geçecek olanlar tasfiye edilmiş, doğru söz söyleyecek kimse icra alanlarında kalmamıştır. Müslüman muhalefetin genel olarak ayyuka çıkan endişeleri ve pasif itirazları Salih Zeki’de de görülür. Yürütmenin başında bulunanlara ve hassaten Müslüman ahaliye seslenir: “İnsana layık olmayan kötü ahlaktan kendimizi koruyalım. Zira dünyanın neresine giderseniz gidin, neresine bakarsanız bakın, insanın bekasına hizmet edecek en büyük erdem, tertemiz ahlaktır. Temiz ahlakın insanın iyiliğini, milletin hayatını ve memleketin saadetini temin için önemli bir etkisi vardır ve bunu kimse inkâr edemez. Bunun böyle olduğu halde bilindiği halde biz bir türlü farkına varmak istemiyoruz. İstemediğimizi de halimiz pek güzel ispat etmektedir. Aman Ya Rab! Acaba düşünülebilir mi ki hicap ve haya ayaklar altına alınsın da sonra beka sağlansın?”(2)

Salih Zeki de, ahlak ile bekayı ilişkilendirmekte, ahlakını yitiren devletin ve toplumun beka meselesini çözemeyeceğini ifade etmektedir. Günümüzde politik ağızlarda en çok konuşulan meselelerden birinin de beka meselesi olduğu göz önüne alındığında ve buna binaen ahlaksızlığın ayyuka çıktığı bir dönemde, Salih Zeki’nin feryadı kulaklarımızı tırmalamaktadır. Siyasi iktidarın en üst ağızdan dile getirdiği “aile kurumumuza karşı saldırılar var”(3) ifadesi bir serzeniş olarak dile getirilmektedir. Bu ifadeler dile getirilirken bir yandan da aile kurumuna saldıran, ahlaksızlığı pompalayan, genç erkeklerimizi ve kızlarımızı iffetsiz, namussuz, sadakatsiz, serseri, hatır-gönül bilmez edepsizler olarak yetiştiren film ve dizi yapımcılarını yine en üst makam olarak ağırlamak,(4) en hafif tabirle insanlığa ihanet değil midir?  Ve sonrasında da “aile kurumuna saldırı var” diyerek yakınmak samimi olarak görülebilir mi?

Salih Zeki, dönemin müdebbirlerine, mütefekkirlerine ve münevverlerine de eleştirmekte, onların yaptıklarının da ahlaksızlıktan başka bir şey olmadığını ifade etmektedir:

“Öncelikle şunu dikkate almak gerekir ki bu milletin müdebbirleri, mütefekkirleri, münevverleri bu masum insanları uyarıp ikaz ve irşat etmesi ve hayra sevk etmeleri gerekirken, tam aksine bu zavallı milleti kendi geleneğindeki terbiyeden uzaklaştırarak, layık olmadıkları yola sürükleyip götürmeleri ahlaksızlık değil midir?”(5) Ya Rabbi! Günümüz dünümüze ne kadar da benziyor!

Bugün de aynı durum içerisinde yaşamıyor muyuz? Zamanımız entelektüelleri adeta milletin ahlaksızlığını bir gelenek haline getirmek için el birliğiyle çabalamıyor mu? Makale, yazı, moda, reklam, film, dizi, internet ortamında alabildiğine ahlaksızlık pompalanmıyor mu? Günümüzün okumuş yazmışları, eli kalem tutan, dili laf yapanlardan hangileri çıktıkları medyatik programlarda ahlaksızlığın sebepleri üzerine konuşuyor? Bırakın piyasa malı entelektüelleri, Müslüman cenahın temsil gücü yüksek şahsiyetleri bile güç birliği yapıp kötü gidişata dair elbirliğiyle seslerini yükseltiyor mu? Ahlaksızlığın bir ahlak halini almasına karşı ne STK’lar ne de Müslüman entelektüeller yüksek sesle itiraz kaydında bulunmuyor. Bir siyasi tarafgirlik cephesinde bir araya gelebilen yüzlerce STK, böyle yıkıcı sonuçlara gebe olumsuzluklar karşısında neden bir araya gelip yüksek sesle avazları çıktığı kadar bağıramıyor?

Salih Zeki bugün yapılan vatan millet feryatlarına da değiniyor: “Bu durumdayken, işimiz yoksa bütün gün vatan millet diye feryat edelim. Nezaketen medeniyetten bahsedelim. Marifete, terbiyeye dair sayfalar dolusu yazılar yazalım. Fakat bu durumda milletin iyiliğe doğru gidişinin mümkün olmayacağı açık bir şeydir. Zira bir taraftan iyiliği temenni diğer taraftan milleti kötü yola sevk netice olarak ahlaksızlığı getirecektir.” (6) O günlerde meydana gelenlerin bugünlerde tekrarı ne garip bir tecelli değil mi? Demek ki tarihi süreç içerisinde geçmişte yaşadıklarımız ileriki hayatta da karşımıza çıkabilirmiş. Nitekim çıkmıştır da.

Vatan, millet, edep, haya, ahlak, sevgi, muhabbet, sadakat vb. duyguların sağlıklı bir zeminde hayat bulabileceğini aklı başında herkes bilir. Büyük gayretlerle ortaya bu değerleri tüketen bir toplum çıkarıp, sonrada bu değerlerden bahsetme hakkını kendinizde bulmak, aklı başında insanların aklıyla alay etmektir. Bu tablonun ortaya çıkmasında siyasi iktidarların ne kadar suçu varsa, buna göz yuman, görmezden gelen bütün fertlerin de o kadar suçu vardır. Evde anne akşama kadar elinde kumanda yetişkin kızıyla akşama-sabaha kadar ahlaksız dizileri seyrediyor, sonra da kızının kendisine asi olduğundan şikâyet ediyor. Ha keza babalar da bu durumdan müstağni değiller.

Salih Zeki ne yapılması gerektiği hususuna da işaret ediyor: “Artık zannedersem böyle gayri meşru durumlara bir son vermenin zamanı gelmiştir. Bir an evvel kendi yolumuza girmenin zamanı gelmiştir. Eğer böyle devam edecek olursa memleket için bir şey yapmak şöyle dursun, şu günlerimize rahmet okutacak daha acı günler bizi bekliyor. İşte o zaman yaşayacağımız son pişmanlık fayda vermeyecektir. Binaenaleyh yine tekrar ediyorum ki, “bu gidişle millet iflas-ı ahlakiyeye mahkûm olacak.”(7)

Bazen geri dönüşün imkan dahilinde olduğu bir eşik vardır. O eşiğe kadar pişmanlığınızın faydası olabilir. Lakin eğer o eşiği aşarsanız artık geri dönüşsüz yola girmiş olursunuz. Öyle görünüyor ki, günümüzde bu eşik aşıldı, aşılacak durumda. Bir toplum inşa edip yeniden kurmak nesiller gerektiren çabaların sonucudur. Toplumun düzelmesi için en az üç nesil gerekir. Biz de Salih Zeki’nin ifadesini tekrarlayalım:

Siyasiler, entelektüeller, Müslümanlar, yazar-çizer takımı ve dahi tüm insanlar: Bu gidişle millet iflas-ı ahlakiyeye mahkûm olacak.

Salih Zeki Kimdir:
Salih Zeki, 1864-1921 yılları arasında yaşamış II. Meşrutiyet dönemi mütefekkirlerindendir. Bilim tarihçisi, matematik ve astronomi dallarında eğitim görmüş, devletin çeşitli kurumlarında önemli görevlerde bulunmuştur. 1908’de Tevfik Fikret ile Hüseyin Cahit’in (Yalçın) başında bulunduğu Tanin gazetesinde bilimsel makaleler yazmaya başladı. Aynı yıl Meclis-i Maârif üyeliğine getirildi. II. Meşrutiyetin ilanıyla Beyanül Hak gazetesinde yazılar yazmaya başlayan Müslüman düşünürlerdendir.

Dipnotlar:
1-Beyanül Hak sayı 147, sayfa 2623)
2-Beyanül Hak sayı 147, sayfa 2623
3-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa 11 Nisan Spor Salonu’ndaki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Buluşmasındaki konuşması
4-Cumhurbaşkanı Erdoğan sinema sektörü temsilcilerini kabul etti TRT Haber 29 Ocak 2019 Salı
5-Beyanül Hak sayı 147, sayfa 2624
6-Beyanül Hak sayı 147, sayfa 2624
7-Beyanül Hak sayı 147, sayfa 2624

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *