Ufuk Coşkun: İttihatçı zihniyet karakter değiştiriyor

Ufuk Coşkun: İttihatçı zihniyet karakter değiştiriyor

“İttihatçı zihniyetin bir ırkı, mezhebi, düşüncesi, dini, imanı yoktur. Bugün içeriden AK Partili olduklarını sandığınız birçok insanın İmamoğlu rüzgârına kapılması siyaseten değil bir kurgu ve projenin gereğidir.”

İttihatçı Zihniyet Karakter Değiştiriyor

Ufuk Coşkun / Milat Gazetesi

Osmanlı İmparatorluğu’nu içeriden yıkma vazifesini üstlenen İttihatçı yapı kuşkusuz derin küresel aklın Paris, Londra ve Berlin’de imal ettiği bir projedir.

Bu zihniyet, ideolojik anlamda yüz yıldır varlığını muhafaza etmektedir.

Düşünün, vaktiyle “şeriat isteriz” diyerek Abdülhamid Han’ı indiren paralel devlet örgütlenmesi tam yüz yıl sonra bu sefer de karşımıza “şeriat istemiyoruz” diyerek çıkmıştı.

Bu ülkede FETÖ’yü ılımlı İslam projesi kapsamında devreye sokan küresel akıl, aslında İttihatçı zihniyetin bir başka versiyonunu devreye sokmuş oluyordu.

Öyle ki Gladyo, FETÖ ile İttihatçıları her daim aynı emel doğrultusunda birleştirdi. Bu ortaklık hala devam ediyor.

Yalnız 31 Mart kumpasından sonra bir şey değişti. FETÖ ile başlatılan ılımlı İslam projesi deşifre olunca bu sefer “Ilımlı Kemalizm” projesini çok faklı bir yöntem ve taktikle önümüze koydular.

Yıllardır ittihatçıların, katı, baskıcı, despot, şiddet yanlısı, vesayetçi yüzüne alışık olan muhafazakârlar İmamoğlu üzerinden tedavüle sokulan bu yeni anlayış karşısında maalesef hazırlıksız yakalandılar. Ve bu panik hali hâlâ devam ediyor.

Daha evvel “Arap Baharı” sürecinde de denendiği gibi bundan böyle içeride görünürde daha naif, sözüm ona daha kucaklayıcı, daha demokrat ve güler yüzlü yeni bir anlayışın yine İttihatçı CHP üzerinden yürürlüğe sokulması marifetiyle mevcut iktidarın tasfiye edilmesi hesap ediliyor.

Düşünün yıllardır Kürtlerin emdiği sütü burunlarından getiren, Diyarbakır Cezaevinde işkenceden geçiren, dışkı yediren, katliam yapan, dillerini yasaklayan bir zihniyeti ayakta alkışlayarak onları pek demokrat ilan eden PKK, Kürtlerin insanca yaşayabilmesi için son on yıldır her türlü adımı atan Erdoğan hükümetini faşist ilan edebiliyor.

Kısacası; Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde 24 yıldır süren sıkıyönetimi kaldıran, ilk Kürtçe kanalı kuran, ilk kez devlet tiyatrolarında Kürtçe oyunlara yer veren, Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açtıran, mahalle ve meydanlara ilk defa Kürtçe isim verdiren, Kürtçeyi seçmeli ders yaptıran diğer taraftan sadece 8 ilde toplamda ekonomik olarak %84’lük bir artışın sağlanmasına neden olan Erdoğan hükümetini faşist ilan eden bir PKK var.

Çünkü PKK da küresel ittihatçı projenin bir unsurudur.

Bugün, başı örtülü bir kadın ile LGBT üyesi biri, PKK sempatizanı ile bozkurt işareti yapan biri(İP) FETÖ’cü ile İslamcı kol kola girerek aynı karede görüntü verebiliyor.

İşte siz üretilen bu yeni algıya, eski İttihatçı zihniyetle yaptığınız klasik mücadele yöntemleriyle cevap yetiştirmeye kalktığınızda bir netice elde edemezsiniz.

Çünkü bugün karşınızda Ekrem İmamoğlu üzerinden yürürlüğe sokulan yeni bir İttihatçı anlayış ikame edilmek isteniyor. Burada İmamoğlu kuşkusuz bir aktör değil asıl arkada küresel emperyalist düzenin Türkiye’den ne istediğiyle alakalı kurgulanan yeni bir proje var. Buraya odaklanmamız lazım.

Yani siz Ramazan ayında iftar ya da çay üzerinden bu büyük algı operasyonunu engellemeyi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Biz bunu daha evvel 7 Haziran seçim sürecinde de yapmıştık. Demirtaş, Diyanet’in kaldırılmasını telaffuz ettiğinde bizim gazeteler manşetten “İyi de sen de domuz eti yedin” diyerek cevap vermişlerdi.

Bakınız, son elli yıldır bu toprakların evlatlarını çatıştırarak birbirlerinden uzaklaştırdılar. Belleğimizi hadım edip gençlerimize sokak ortalarında birbirlerini öldürttüler.

Bugün Erdoğan’ı tasfiye etmekle birlikte doğrudan ülkeyi bölme ve iç çatışma ortamıyla kontrol altına almanın yollarını arıyorlar. Ancak bunu çok farklı bir yol ve yöntem uygulayarak gerçekleştirmeyi planlıyorlar.

Son on yıldır içeride küresel çetenin piyonlarına göz açtırmayan ve kolaylıkla tuzağa düşmeyen yeni bir sosyoloji oluşmuştu. Hedefleri bu sosyolojinin kimyasını bozmak.

İttihatçı zihniyetin bir ırkı, mezhebi, düşüncesi, dini, imanı yoktur. Bugün içeriden AK Partili olduklarını sandığınız birçok insanın İmamoğlu rüzgârına kapılması siyaseten değil bir kurgu ve projenin gereğidir.

Sandıkta tertiplenen kumpası “her şey güzel olacak” şeklinde bir sloganla karşılık vermeleri bir aklın ürünüdür. Lakin problem odur ki; bizler de içeride ortak bir akıl inşa edemedik. Çok savruk ve birbirinden kopuk eskiden kalma mücadele yöntemleriyle karşılık veriyoruz.

Oysa güçlü ve haklı olan biziz! Bu operasyon da ellerinde patlayacaktır yeter ki akıllıca adımlar atalım.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Ali Bal
    13 Mayıs 2019, 15:11

    İktibas’ın böyle bir yazıyı neden ktibas ettiğini anlamış değilim.İttihatçı projeye dikkat çekeceğim derken 16 yıllık gaflet ve dalalet politikalarını meşrulaştırmak ne demek oluyor.Her şeyden önce PKK’ya yönelik askeri operasyonlar PKK’nın gücüne güç katmaktan başka bir işe yaramıyor.Bu şartlarda "Kürtlerin insanca yaşaması için atılan adımlar" da bir şey ifade etmiyor.PKK öncelikli olarak psikolojik bir harekatla tasfiye edilebilir.Askeri strateji onun arkasından gelecek.Bu bağlamda Kürt ulusalcı ideolojisine sorulacak üç soru var:1-Türkiye’nin Kürdistan’da işgalci olarak bulunduğunun uluslararası hukuk açısından açıklaması nedir?"Kürdistan" Türkiye toprakları olmadan önce Kürdistan’da hangi Kürt devleti vardı da Türkiye o devletle savaşa girdi ve kendisinden önce o topraklarda var olan Kürt devletini ortadan kaldırarak topraklarını ilhak etti (!) ?2-Aynı soru Türkiye dışında Kürdistan’ı işgal edip aralarında paylaştığı iddia edilen dört devlet İran,Suriye ve Irak için de geçerlidir.3-Sadece anadil ve etnik kimlik üzerinden yapılan bir ulus tanımlaması sosyoloji biliminde tanımlanan ulus tanımlamasına uygun mudur?Bir soru da devlete sorulması gerekir:Ne Avrupa,ne Amerika PKK’yı terörist olarak kabul etmiyor.Devlet ise Osmanlı’nın gerileme döneminden bu yana ekonomik,politik,askeri,kültürel vb her alandan batıyla entegrasyonu partiler üstü bir devlet stratejisi olarak benimsemiş durumdadır.Bu çelişkiler üzerine kurulu bir askeri çözüm ne kadar başarılı olabilir.AKP’de böyle bir vizyon var mı ki Batı Erdoğan2ı tasfiye etme planı içinde olsun.16 yıldır sürdürülen politikalarla bölünmeye giden yolun parke taşları zaten adım adım döşenmişti ve halen de bu strateji devam ediyor.

    REPLY