Dil-Toplum-İktidar İlişkisi Üzerine…

Dil-Toplum-İktidar İlişkisi Üzerine…

İslam’ı kendilerine payanda kılarak siyaset ve dini alanda konuşanlar, heva ve heveslerinden başkasını konuşmamaktadırlar. Allah’a iman etmişlerin ülküsü, yeryüzünde dini yalnızca Allah’a has kılmaktır.

Dil-Toplum-İktidar İlişkisi Üzerine…

Dil bir iletişim aracı olarak insanlığın varolduğu günden beri vardır. Dilin geldiği seviye toplumların kültürel yapılarını da ifşa eder. Eğer toplum bilime ve ilme sahip çıkan yöneticilere sahipse o toplumun konuştuğu dil seviyeli olur ve o toplum aklını kullanmayı bilen bir toplum olur. Geleceğe dair vizyonu ve ülküsü olan bir yönetim varolursa, hangi din yahut milletten olduğu farketmeksizin toplumun kültürel ve refah seviyesini yukarıya doğru taşır. Bir vizyonu olmayıp, emperyalist ülkelerin güdümünde kendine yer arayan bir toplumun yöneticileri ise toplumunu sürekli manipüle ederek mankurtlaştırır. Türkiye’nin son demlerde geldiği seviye budur. Eğitimden sanata, edebiyata, siyasete varıncaya kadar kullanılan nerdeyse tüm argümanlar, batının ürettiği bilgiyi ve onunla birlikte kültürü merkezi bir konuma alarak toplumu dizayn etmektedir. Böylelikle kendi inancına sahip çıkan bir toplumdan ziyade, kendi inancına savaş açan bir topluluk imal edilmektedir.

Allah’ın, “gelin yeryüzünü ifsad etmeyin” dediği kimseler kendilerini “yeryüzünün ıslahçıları” olarak görmeye devam etmektedirler. Ürettikleri siyaset ise toplumu çeşitli kamplara bölerek ötekileştiren bir dil, sadece ben doğruyum kibri, emanet ve ehliyetten uzak bir görev dağılımı, rant peşinde koşan bir zihinler dünyası, benden sonrası tufan anlayışında bir yönetim hırsı vs. vs.dir. Buna şaşırmamak lazım çünkü demokrasilerin doğasında bu vardır. Demokrasilerde çoğunluğun sözü geçerlidir! Çoğunluğu propaganda yoluyla etkileyen sermaye grupları vardır. Onlar demogogları sayesinde toplumu etkileyebilecek tüm mekanizmaları ellerinde tutarlar. Basın, medya, eğitim, inançları kendi istedikleri biçimde topluma sunacak Hamanlar, kraldan yüksek parasal yardımlar aldıkları için çok yaşa kralım diye haykıracak kralın soytarıları sivil toplum kuruluşları vs. tüm bunlar demokrasiye iman etmiş yöneticilerin halkı etki altında tutacakları araçlarıdır. Kim ki bu kıskaçtan kendini kurtarıp farklı bir söz söyleme cesareti gösterecek olursa, ötekileştirilip toplumda hedef tahtasına oturtulur. Onun adı ya haindir, ya teröristtir yahut da hadsizdir.

Allah, sözün en güzelini, dalları göğe ulaşan bir ağaç misali ile anlatırken, sözün en kötüsünü de kökü her an devrilmeye hazır bir ağaç metaforuyla anlatmaktadır. Dalları göğe ulaşacak sözler kuşkusuz toplumu tepeden tırnağa ıslah edecek ve barış ve huzur içinde yaşatacak bir dildir ki bu dile yeryüzünde yalnızca İslam sahiptir. Oysa İslam’ı kendilerine payanda kılarak siyaset ve dini alanda konuşanlar, heva ve heveslerinden başkasını konuşmamaktadırlar. Allah’a iman etmişlerin ülküsü, yeryüzünde dini yalnızca Allah’a has kılmaktır ki, bunun için Allah’tan başkasının yanında izzet ve şeref aramazlar. Allah’ın Adem’e öğrettiği dil üzere konuşur ve yaşarlar. Kuşkusuz bu dil barışın, esenliğin, kardeşliğin dilidir. Zulüm kimden gelirse gelsin zulme başkaldıranların dilidir. Hiçbir zaman “asla köle olmayacağız” diyenlerin dilidir. Bu dil, ilme sahip çıkar, aklını kullanmayı insana öğretir ve bu dil insana gücünün üstünde bir yük yüklenmesini hoş görmediği gibi, gücünün yettiği şeyleri de boşvermemesini emreder.

Ne yazık ki Türkiye’de, siyaseten ve entelektüel olarak kullanılan dil, genel itibariyle toplumu yozlaştıran, hedefsizleştiren, inançlarından uzaklaştırarak paganlaştıran bir dildir. İnsanı okumaya ve düşünmeye sevkeden bir yapıdan uzaklaştırarak, hap gibi ne verirsek onu yutun ve ona inanın diyen bir zihniyetin ürettiği bir dil vardır. İnsanın aklıyla alay eden ve insanın düşünmesine gidebilecek tüm yolları tıkamak üzere kurulan bir düzeni inşa eden bir dil mevcuttur. İnsanı bir takım korkularıyla imtihan ederek korku kültürü içine hapsetmeye gayret eden bir dil mevcuttur. Bu dilden kurtulmanın yolu günlük politik dilin dışında, enformasyon araçlarıyla sürekli pompalanan kirli bilgilerinde dışında kalarak Allah’ın Adem’e öğrettiği dile, vahyin diline sahip çıkabilmektir. Vahyin dili ile birlikte hayatı okuyabilirsek, yeni bir dile kavuşmuş olacağız. Bu yol zor olsa da iman ettikten sonra her zorlukla birlikte bir kolaylığın olduğunu elbette göreceğizdir.

Venhar Haber

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *