Cezayir 1992: Yaza hiç dönmeyen ilk Arap Baharı

Cezayir 1992: Yaza hiç dönmeyen ilk Arap Baharı

200 bin kişinin ölümüne sebep olan unutulmuş Cezayir İç Savaşı ve demokrasi paradoksu…

25 yıl önce, 11 Ocak’ta Cezayir ordusu, ülkenin bağımsızlığının ardından yapılan ilk çok partili seçimde İslami Selamet Cephesi’nin kazanmasını önlemek için bir darbe gerçekleştirdi.

Bu “Cezayir Baharı”nı değil, 10 yıl sürecek kirli ve acımasız bir iç savaşı tetikleyecekti.

Ölüm, işkence, ortadan kaybolmalar ve bütün bir kasabanın katledilmesi olağan şeyler halinde geldi. Bugün büyük ölçüde unutulsa da 150 ila 200 bin kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor.

Cezayir Baharı

Middle East Eye’da yer alan analize göre, Cezayir savaşı 2010 yılının sonundan itibaren Arap dünyasında yayılan olaylarla dikkat çekici benzerlikler taşıyor.

Örneğin, her şey bugünlere benzer şekilde toplu gösteriler ve isyanlarla başlamıştı.

Petrol fiyatları düşüp Cezayir ekonomisi kriz haline girdiği zaman, ülkenin düş kırıklığına uğramış gençliği 1988 yılında yükselen işsizlik ve fakirlik seviyelerini protesto etmek için sokaklara döküldü. Bu, ülkenin zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının sıradan halk kitlelerine hiç ulaşmadığına dair yaygın bir inanışa ekti.

Yüzlerce kişinin öldürüldüğü protestolara cevap olarak, Cezayir’in tek siyasi varlığı Ulusal Kurtuluş Cephesi, ülkenin bağımsızlığından beri ilk defa çok partili seçimler yapılmasına izin veren bir anayasa değişikliği gerçekleştirdi.

Böylece, 1989 yılında İslami Selamet Cephesi doğdu. Müslüman Kardeşler’den kuvvetli şekilde etkilenen parti hızlıca yayıldı. 1990 yılının Haziran ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerde ilk parti olan İslami Selamet Cephesi, 1991 yılının Aralık ayında yapılan meclis seçimlerinin ilk turunu, yönetimde bulunan Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin iki katı oy alarak kazandı.

27 Aralık 1991’deki ilk tur seçim zaferinin ardından caddelerde toplanan İslami Selamet Cephesi (FIS) destekçileri:

Fakat daha sonra, orduyla her zaman yakından bağları bulunan kişiler, güç ve imtiyaz kaybetme ihtimalleri nedeniyle ciddi endişelere kapıldı. Endişelenmeye başlayanlar sadece onlar değildi.

Batı’nın çifte standartı

Amerikalılar, İslami Selamet Cephesi’nin Birinci Körfez Savaşı’na açık muhalefetinden ve Filistin yanlısı tutumundan hoşnut olmadı.

Cezayir’in eski sömürgecisi olan ve ülkenin ekonomisinde kuvvetli bir ele sahip olmaya devam eden Fransa, İslami Selamet Cephesi’nin “Fransız dilini, kültürünü ve etkisini ortadan kaldırma” söylemi nedeniyle git gide endişelenmeye başladı.

Bu nedenle Washington ve Paris, Cezayir ordusuna 11 Ocak 1992’de meclis seçimlerinin ikinci turunu iptal etmesi ve olağanüstü hal ilan etmesi için yeşil ışık yaktı. İki ay sonra, İslami Selamet Cephesi yasaklı hale getirildi.

Cezayir güvenlik güçleri, iki İslami Selamet Cephesi mensubunu gözaltına alıyor. Başkent Cezayir’in Bab El Vad Mahallesi, 31 Ocak 1992:

Temmuz 2013’teki Mısır darbesine ve müteakiben Müslüman Kardeşler’in yasaklı hale getirilmesine bakılırsa, Mısır ordusunun Cezayir Baharı’nı unutmamış olduğu görülüyor.

Eski ABD Dışişleri Bakanı James Baker’ın daha sonra şunları ifade etmişti: “Bunu demokrasiye desteğimizle çelişen bir şey olarak görsek de, Cezayir’de radikal köktencileri dışta tutan bir politika izledik.”

Cezayir halkı, Amerika’nın demokrasiye müşkülpesent aşkı sebebiyle ağır bedel ödedi. Darbenin ardından, on binlerce İslami Selamet Cephesi mensubu ve sempatizanı tutuklandı. Yolculukları Sahra Çölü’ndeki cezaevlerinde bitmeyen kişiler ya ülke dışına kaçmaya mecbur kaldı yahut silaha sarıldı.

Cezayir’in IŞİD’i; GIA’nın ortaya çıkışı

İlk başta mücadele İslami Selamet Cephesi’ne bağlı Silahlı İslami Hareket (MIA) ağırlıklıydı. Fakat kısa bir süre sonra, gizemli Silahlı İslami Cemaat (GIA) ortaya çıktı.

Cezayir şehrinin içinde ve çevresinde dehşet verici korkunç eylemlerin çoğuna GIA imza attı. IŞİD’in video kayıtları alıp YouTube’a yükleyerek dünyayı şoka uğratmasından yıllar önce buna benzer hadiseler gerçekleşti.

İsmen İslamcı olsalar da, bugün bu gruba Cezayir gizli servisleri tarafından sızılmış olduğu acı verici derecede açık. Birkaç eski Cezayir istihbarat yetkilisi de bunu kabul etmişti.

Bu tür vahşet eylemlerinin gerçekleştirilme amacı ülkenin İslamcılarına kara çalmak ve onları kötü göstermek, destek tabanlarını kırmak ve Cezayir halkını rejimin “ehven-i şer” olduğuna ikna etmekti. Bazıları Suriye rejiminin de, bir ölçüde IŞİD ile benzer bir oyun oynadığını savunuyor.

Cezayir rejimi bakış açısıyla konuşan birisi stratejinin işe yaradığını söyleyebilir. Şiddet yavaş yavaş düştü ve savaş son GIA emiri Anter Zuabri’nin 2002 yılında öldürülmesiyle sona erdi.

Baskı mirası

Cezayir hala ordu, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve güvenlik servisleri üçgeninde yönetiliyor. Olağanüstü hal 2011 yılında kaldırılsa da ülkenin ana politikalarına, atamalara ve etki eksenine karar verenler onlar.

Cezayir’in genel gidişatının bir örneği de ülkenin en güçlü adamı, yıllardır İstihbarat ve Güvenlik Dairesi’nin başındaki General Muhammed Tevfik Medyen. 1990’dan 2015’e kadar Cezayir’in istihbarat şefi herhangi birini vezir de edebilirdi, rezil de.

Bu sırada, özgürlük yolunda neredeyse hiç adım atamadı. İfade özgürlükleri, gruplaşma ve (siyasi anlamda) organize olma hakları halen oldukça kısıtlı durumda.

2016 yılında bir gazeteci Devlet Başkanı Buteflika’nın sağlığını, diğer bir gazeteci ise yolsuzlukları sorguladığı gerekçesiyle tutuklandı.

Cezayir’de yolsuzluk oldukça yayılmış vaziyette. 2010 yılında Sonatrach skandalı patlak verdi. Cezayir’in döviz gelirlerinin %98’ini kazanan, devlete ait petrol şirketinin adı rüşvetle ve gücü elinde bulunduran kişilerle bağlantılı insanlara verilen yolsuz paralarla anıldı.

Örneğin, bir İtalyan firmanın şirket yetkililerine 8,4 milyar dolar değerindeki bir ihaleyi kazanmak için 207 milyon dolar ödediği iddia edildi. Ülkenin doğusunu batısına bağlayan ana otoban, dünyada şimdiye kadar inşa edilen en pahalı yol niteliğinde.

Kuzey Afrika’nın ‘sessiz’ ülkesi

Cezayir’in bölge komşuları Tunus ve Mısır halk isyanlarıyla karşı karşıya kalırken, ülke geçtiğimiz yıllarda görece olarak sessiz kalmayı sürdürdü.

Küçük siyasi reformlar ve kamu harcamalarındaki artış, insanları mutlu ve sokaklardan uzak tutmayı başarmış gibi gözüküyor.

Soru şu: ne kadar daha? Özgürlük, adil temsiliyet ve eşit dağıtım bakımından Cezayir’de 1980’lerin sonundan bu yana oldukça az şey değişti.

Şimdi, 1980’li yılların sonunda da olduğu gibi, petrol fiyatları çakıldı ve Cezayir büyüyen bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı.

2015 yılında ihracat neredeyse yarı yarıya azaldı, mali açık yaklaşık olarak ikiye katlandı, genç işsizlik oranı %30’a yaklaştı, yerel paranın değeri düştü.

Eğer yöneticiler yoksul kesimi ayakta tutan para yardımlarını da kesme mecburiyetinde kalırsa, 11 Ocak 1992 aniden 25 yıl öncesinden çok daha yakın olarak görülebilir.

Cezayir’i temsil eden bir mezar

İslami Selamet Cephesi’nde Cezayir yanlısı milli İslamcı kanadın temsilcilerinden sayılan Abdulkadir Haşani bir petrokimya mühendisiydi. Hayatını kaybettiği zaman 4 çocuğu bulunuyordu ve 43 yaşındaydı. Kendisi ve ailesi, ülkenin İslamcı mücadelesinde İslami Selamet Cephesi’nin teşkilinden önce de yer almıştı. Cezayir’in pek hatırlanmayan geçmişinde önemli isimlerden olan Abdulkadir Haşani’nin Cezayir şehrindeki eski mezarı, ülkede uzun süredir suskun olan İslamcı ve Fransız karşıtı damarın da sessizliğinin nişanesi niteliğinde.

Abdulkadir Haşani’nin mezarı:

1956 senesinde doğan Abdulkadir Haşani, İslami Selamet Cephesi’nin kurucu üyelerinden ve önde gelen isimlerinden birisiydi. Cezayir’de ekonomik buhran ve iç huzursuzluk sonucu, 1990’lı yılların henüz başında yükselişe geçen ve bilhassa yoksul ve orta sınıf halk kitlelerinde taban bulan İslamcı partinin çok konuşulan seçim zaferinde önemli payı vardı. Partinin iki önemli lideri Abbas Medeni ve Ali Belhac’ın tutuklanmasının ardından üçüncü isim olarak partiyi yönetti ve seçimlerde zafere taşıdı. Bu yükselişin ardından gelen askeri darbe sonucu yasaklanan İslami Selamet Cephesi’nin genç lideri, 22 Ocak 1992’de tutuklanmıştı.

Cezayir iç savaşı hararetlenirken, 5 yıl tutuklu kalan Haşani’nin hakkında 5 yıl hapis kararı çıkmıştı. Yattığı süre nedeniyle cezasını tamamlamış sayılarak 1997 yılının Temmuz ayında hapisten çıktı. İslamcılarla darbeciler arasında yükselen iç savaşta arabuluculuk görüşmelerinde bulunsa da bu girişimler başarıya ulaşamadı.

Haşani 22 Kasım 1999’da Cezayir şehrinin Bab El Vad mahallesinde bir diş kliniğinde sıra beklerken suikaste uğradı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Suikastin sorumlusu olarak bir silahlı GIA mensubu tutuklanarak önce idama mahkûm edilse de, suikast hakkında kesin bir hükme varılamayarak bu kişi serbest bırakıldı.

Kaynak: Mepa News

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *