Sri Lanka tarihinde Müslüman-Hıristiyan çatışması yok

Sri Lanka tarihinde Müslüman-Hıristiyan çatışması yok

Katliamın Sri Lanka’da olduğunu duyduğu anda, bir anlam veremediğini belirten Milliyet yazarı Özer, Sri Lanka tarihinde Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında hiçbir zaman çatışma olmadığını vurguladı.

Sri Lanka’da yapılan terör saldırısının stratejik boyutuna dikkat çeken Verda Özer, peki ama neden sorusunu yanıtını aradı. “Ortada karışık bir durum var” diyen Özer, bugün Milliyet‘teki yazısında şu değerlendirmede bulunuyor:

321 insan öldü. Öldürüldü. Geçtiğimiz pazar günü Sri Lanka’da, 11 Eylül saldırılarından bu yana en ölümcül terör saldırısı gerçekleşti. Her ne kadar katliamı DAEŞ üstlense de ve Sri Lanka hükümeti en başta “Ulusal Tevdih Cemaati”ni (UTC) suçlamış olsa da… Ortada daha karışık bir durum var.

İlk Müslüman-Hıristiyan çatışması

Katliamın Sri Lanka’da olduğunu duyduğum anda, bir anlam veremedim. Zira tam Paskalya günü Katolik kiliselerine ve lüks otellere yapılan peş peşe saldırılar Hıristiyanları hedef alıyordu. Oysa, her şeyden önce Sri Lanka’ya 30 yıl damgasını vurmuş ve daha 10 yıl önce sona ermiş olan iç savaş Sinhaliler ile Tamiller arasında baş göstermişti.

***

Öncelikle: Bu iki etnik grubu asıl tanımlayan, dil. Aslında geldikleri etnik köken ve din bakımından da ayrışıyorlar. Nüfusun yüzde 70’ini oluşturan Sinhaliler, ağırlıklı olarak Budistler. Yüzde 15’i oluşturan Tamiller ise, çoğunlukla Hindu dininden. Ülke 1948’de İngiliz sömürgesi olmaktan çıkıp bağımsızlığına kavuşunca, Sinhalice resmi dil ilan edilmiş. Budistlerin hâkim olduğu bir düzen kurulunca da, Tamiller “Tamil Kaplanları”nı kurup terör estirmeye başlamışlar.

İşte Müslümanlar da bu dönemde Tamiller tarafından zaman zaman zulüm görmüşler. Topraklarından sürülüp, toplu katliamlara maruz kalmışlar. 2009 sonrasında ise bu sefer Sinhaliler tarafından nadiren de olsa saldırıya uğramışlar. Ancak Sri Lanka tarihinde Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında hiçbir zaman çatışma olmamış.

“Tam da bu yüzden Müslümanlar bir Budist tapınağını hedef alsalardı, şaşırmazdık. Ama kiliseleri hedef aldılar. Ülke tarihinde ilk defa Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında bir çatışma yaşandı” diyor Elif Bali. Peki ama neden?

sri lanka attack ile ilgili görsel sonucu

Yeni terör

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ders veren Hindistan uzmanı Bali’ye göre bunun sebebi, UTC gibi yerel örgütlerin küresel terörden esinlenmesi.

Bali, Sri Lanka’da özellikle 90’ların ortalarından itibaren Müslümanlar arasında çok az sayıda da olsa radikalleşme eğilimi görüldüğünü anlatıyor. UTC başta olmak üzere bu küçük gruplar DAEŞ’le iletişim halindeler ve onun saldırılarından, ideolojisinden esinleniyorlar. Yoksa her ne kadar saldırıyı DAEŞ üstlense de, saldırıyı doğrudan DAEŞ’ten emir alıp yapmış olmaları gerekmiyor.

***

Zaten saldırıda, Tamil Kaplanları’nın alameti farikası olan intihar bombaları kullanıldı. Hakeza yakalanan faillerin hepsi de Sri Lanka vatandaşı. Yani aslında tamamen yerel olup yerel hareket eden, ama küresel iklimden beslenen bir hareket söz konusu. Küreselleşmenin meşhur motto’su “Küresel düşün, yerel hareket et” anlayışını bire bir uygulayan yeni bir terör tipi bu. Yoksa dediğim gibi, Sri Lanka’daki Müslümanların bu ülkedeki Hıristiyanları hedef almasının hiçbir sebebi yok.

Tam da bundan dolayı, DAEŞ’in ne olduğu artık sorgulanmaya başlanmalı. Gerçekten somut bir terör örgütü mü? Yoksa gitgide salt bir ideolojiye dönüşen bir rüzgâr mı?

İlgili resim

Bundan sonrası

Peki, bundan sonra ne olur? Sri Lanka son derece stratejik bir ülke. Hindistan’ın güneyinde; Hint Okyanusu ve Umman Denizi’nin buluştuğu noktada. Dolayısıyla hem Çin’in ve Hindistan’ın, ama asıl küresel ölçekte ABD ile Çin’in Asya-Pasifik’teki rekabetinin kilit noktası.

İç savaş esnasında Çin’e borçlanan Sri Lanka, bundan dolayı bugün hâlâ Pekin’e göbekten bağlı. Zaten bu borcuna karşılık, stratejik limanını 2017’de Çin’e kiralamak zorunda kaldı. Hem de 99 yıllığına. Bu da (başta ABD’de) Çin’e üs vermiş gibi algılandı.

Sri Lanka’da 2015’ten beri yönetimde olan hükümet, aslında ABD’ye yaklaşarak bu durumu dengelemeye çalışıyor. Orta-uzun vadede gözünü Güneydoğu Asya’ya dikmiş olan ABD, bu yüzden katliam sonrası kesenin ağzını açabildiği kadar açacaktır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *