Vaktiyle Demirel de “Kur’an ve bayrak mitingleri” yapardı

Vaktiyle Demirel de “Kur’an ve bayrak mitingleri” yapardı

“Neredeyse 50 yıla yakın süre öncesinde Süleyman Demirel mitinglerinin dayandığı “Kuran ve bayrak” günümüzde hâlâ ‘sağ partilerin’ iki sağlam sütunu…” diyen Güneri Cıvaoğlu, yeter ki Demokratik laik devlet çerçevesinden çıkılmasın vurgusunda bulundu.

Kutsal mefhumlar üzerinden yürütülen seçim kampanyasına yönelik eleştiriler devam ederken, bu durumun Türk siyasetinde alışıldık bir durum olduğunu belirten Güneri Cıvaoğlu, Taksim olaylarına değindiği bugünkü yazısında, Gezi olaylarında kanıtlanmamış iddialara da yer verdi. Milliyet‘teki “Kutsallarımız” başlıklı yazısında eski siyasilerin yöntemlerinden yola çıkarak şunları söylüyor Cıvaoğlu:

ADALET Partisi, 12 Mart 1971 askeri muhtırasıyla iktidardan düşürülen AP bir daha “tek başına hükümet” şansı bulamadı.

Necmettin Erbakan’ın MSP’si de AP’nin muhafazakâr seçmeninden büyük bir dilim koparmıştı.

Süleyman Demirel meydanları doldurmak için “Kuran ve bayrak mitingleri” yaptırıyordu.

Böylece…

Alanlara, MHP’li milliyetçi tabandan da, MSP’ye kaymış damardan muhafazakâr seçmenden de çekmek formülüydü bu.

Türkiye’de sağ siyasetin en güçlü ve ağırlıklı unsurlarıdır bu iki kutsal.

Gerçekten…

Nüfusunun çok büyük çoğunluğu Müslüman bir ülkede “kutsal kitap” elbette azizdir.

İstiklal savaşı vermiş, vatanını şehit kanları pahasına işgal güçlerinden kurtarmış milletimiz için “bayrak” kutsallığı doğaldır.

………………

Neredeyse 50 yıla yakın süre öncesinde Süleyman Demirel mitinglerinin dayandığı “Kuran ve bayrak” günümüzde hâlâ “sağ partilerin” iki sağlam sütunu…

“Cumhur İttifakı” özünde bu iki gücün beraberliğidir.

Toplumda karşılıkları olan siyaset ortaklığıdır “muhafazakârlık” ve “milliyetçilik” ana damarların ortak nabız atışlarıdır.

Demokrasilerin derinlik kazandığı ileri Batı ülkelerinde de bu böyledir.

Yeter ki…

Demokratik laik devlet çerçevesinden çıkarak “tehlikeli boyutlara” evrilmesin.

………………..

Son günlerde “8 Mart Kadınlar Günü” gösterileri tartışmalar gündeminde.

İzin verilmeyen bu gösteriler sırasında ezan okunmaya başlanmış…

Bazı iddialara göre “göstericiler ezanı protesto etmişler.”

Birkaç densiz bunu yapmışsa elbette kınıyoruz.

Toplumun inançlarına saygısızlık kimsenin haddi olamaz.

Ama…

Bir diğer iddia da “böyle bir şeyin olmadığıdır… yürüyüşle ezanın birkaç dakika süreyle örtüşmesi olayıdır.”

Burada bir hatırlama parantezi…

Tıpkı Gezi sürecinde “üzeri çıplak, deri pantolonlu, saçları bandanalı birtakım adamlar tarafından bebek arabası süren, başı örtülü bir hanıma olmadık çirkin hareketler yapıldığı” yolundaki kanıtlanamamış iddia gibi…

Ve…

Bu kez bir başka grup da sokaklara dökülerek, “ezana karşı olanlara” diye başlayan yürüyüşe geçmişlerdir…

İşte bunlar gerçekten yukarı çizdiğim çerçeveyi aşan “tehlikeli boyutlardır.”

“Deri pantolonlu, üstleri çıplak, bandanalı adamların bebek arabasını süren genç bir kadına saldırdıkları” yolundaki iddia aslında çok yıllar önce Alman basınında yer almıştı.

Olayın Prag’da geçtiği ve bebek arabasını sürenin de bir Alman olduğu yazılmıştı.

Kurmacaydı.

Alman halkında bir öfke patlaması olmuştu.

Hitler bu gerekçeyle Çekoslovakya’yı işgal etmişti.

…………………

Sonuç…

İnançlara saygılı olmalıyız.

Kuran da, bayrak da, ezan da kutsallarımızdır.

Ama sadece şu veya bu partinin değil, 81 milyon Türkiye insanının ortak değerleridir.

Bunlar uluorta ve birkaç karanlık tezgâh tarafından Türkiye insanını karşı karşıya getirmek için kullanılamaz.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *