Sonuç, Pentagon’un lehine oldu!

Sonuç, Pentagon’un lehine oldu!

ABD’nin Suriye’de kalacak asker sayısını değerlendiren Ersanel: “Bir bölgede ABD varlığının niceliği önemli değildir. 200 de olsa 1 askeri de bulunsa, süper gücün ‘psikolojik ağırlığı’ tüm tarafların belini bükebilir…”

Nedret Ersanel, “ABD’nin Suriye’den çekilme kararından sonra yaşanan küresel tartışmanın önemli bir aşamasındayız. Çünkü Washington ‘asker bırakmaya’ karar verdi!” diye yazdı.

Yeni Şafak’ta bugünkü değerlendirmesinde, yaşanan gelişmelerin Pentagon’un lehine olduğunu vurguladı. Şimdi de 1500 kişilik oluşturulacak yeni güç ile İngiliz ve Fransızların sınırımıza konuşlanacağını belirten Ersanel, Türkiye’nin süreçten kazanımının eğer anlaşma sağlanırsa ‘güvenli bölge’ olacağını kaydetti.

Önemli bir noktaya da dikkat çeken Ersanel, “Şu soruyu artık duyulur tonda sormamız, hatta cevabını bulmamız gerekiyor; Fırat’ın doğusunda hem ABD hem Rusya bizi istemiyor olabilirler mi? Bunun İdlib’e yansıması nasıl olur?”

Türk Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanının Pentagon’daki görüşmelerinin ardından şu değerlendirmede bulunuyor Ersanel:

Çekişmenin galibi bir daha generaller

Beyaz Saray açıklaması 200 ABD askerinin ‘barışı korumak’ için Suriye’de kalacağını sabitliyor. Böylece Pentagon ile Beyaz Saray arasındaki çekişmenin galibi bir daha generaller oluyor…

Savunma Bakanı Sayın Akar ve Genelkurmay Başkanı Güler’in ABD ziyareti sırasında gerçekleşen Erdoğan-Trump görüşmesinin alışıldık olmadığını, buradan ne çıkacağını merak ettiğimi bir kaç TV kanalında söylemiştim.

Sonuç, Pentagon lehine oldu.

Bir bölgede ABD varlığının niceliği önemli değildir. 200 de olsa 1 askeri de bulunsa, süper gücün “psikolojik ağırlığı” tüm tarafların belini bükebilir…

Bu yüzden Ankara, tek başına güvenli bölgenin kontrolünü istedi fakat ABD generallerinin dünyanın duyacağı şekilde mız-mızlanmaları bitmedi. Bunun Washington’da nasıl tezahür ettiğini, ‘Başkan’a nasıl yansıdığını tahmin edebiliriz.

ABD, ortaklarına “Siz kalın” dedi

Çekilme kararı ve bugün arasındaki sürede ABD’nin ‘koalisyon ortaklarına’ yüklendiği, onların da ‘asıl siz kalın, sonrasına bakalım’ dediği anlaşılıyor. Perşembe gecesine kadar İngiltere ve Fransa’nın bu fikre sıcak bakmadıkları duyuluyordu. Ama açık kapı bırakmışlardı; ‘ABD’nin olmadığı yerde bulunmayız”…

Şimdi ABD var ve 200 askerin bir süre daha Suriye’de kalacağının açıklanması aslında onların da burada olacaklarını gösteriyor. Toplam sayı tartışmalı olsa da, 1000 ile 1500 askerden bahsediliyor…

Yani sınırımızda ‘yeniden’ Fransa ve İngiltere konuşlanmış olacak.

Amerikan resmi ağızlarının, bu durumun ‘çekilme kararına halel getirmeyeceği’ açıklaması tükürdüklerinin en azından bir kısmını yaladıkları gerçeğini değiştirmiyor.

Kazananları anlamak için analize ihtiyaç yok

Kazananları anlamak için derinlikli analizlere gerek yok. Mutlu olanları görmek kafi; Pentagon ve SDG içindeki YPG/PYD unsurları.

SDG’nin sözde sözcüsü, İngiliz Reuters’e şöyle diyor; “Beyaz Saray kararını olumlu değerlendiriyoruz. Bu karar Avrupa devletlerinin bölgede güçlerini muhafaza etmelerini sağlayabilir. Hem ABD güçleri hem bu ülkelerin daha fazla sayıda gücünü hava koruması ile birlikte korumak, bölgenin istikrarı ve savunmasında rol oynayacaktır”.

Hürriyet gazetesinin dünkü manşeti yerindeydi; “YPG için 200 bekçi”…

‘Bu askerler niye kalıyor’ diye Amerika’ya sorduğunuzda, “Barışı korumak ve uluslararası koalisyonun kuracağı tampon bölgeye katkı vermek” diyorlar.

Tercümesi; YPG’yi korumaktır. Ama tek o değil!

Mesela hangi barışı?..

DAEŞ’in bittiğini bizzat ABD Başkanı zafer olarak ilan etti ve geride terör örgütü YPG/PYD var. Bunlarla barışı korumak için mi?

Şu eklenmeli; ABD bu bölgede Şam rejimini ve tabii Rusya’yı istemiyor. Türkiye’nin, ‘ABD çekilirken bölgede bir boşluk oluşmamalı’ ifadesinin bu kabulün neresine düştüğü de akılda tutulmalı. Keza, ABD’nin o boşlukta Tahran etkisinden haz etmeyeceği de açık…

Peki Türkiye ne aldı/kazandı?..

Savunma Bakanı Akar, güvenli bölgelerin boyutlarını, 450 Km.’ye 33, bazı yerlerde 40 Km.’ye kadar derinlikli çizmişti.

Eğer mutabakat sağlandıysa bu hayata geçirilebilir ama uzun soluklu olacağından özellikle Münbiç konusunda ilerleme bekleniyor. Olursa bir kazanım.

ABD, İngiltere ve Fransa’nın mevcudiyeti, Suriye’nin idari geleceğinde bu ülkelerin pozisyon kazanmasını sağlayacaktır.

Bu da Astana ekibinin, özellikle Rusya ve İran’ın yeni durumu nasıl anlayacakları, ne reaksiyon göstereceklerini merak etmemizi gerektiriyor.

Örneğin, Rusya’nın da güvenli bölgede ABD varlığına ‘çok yükselmediği’ tesbitinin bir anlamı var mıdır!?

Keza, biten hafta içinde Türkiye’nin Rusya üzerinden Şam yönetimi ile daha etkin bir diyalog yolu arayacağına ilişkin duyumlar da kulağa geliyordu. Bu ne olacak?

ABD’nin çekilme kararı ile Astana’nın fişinin çekilme iddiası arasında bir rabıta vardı.

Bu Batı beklentisi şu an ne durumda?

İki süper güç arasında kalmak

TSK’nin harekata başlaması, Münbiç’in dezenfekte edilmesi, bölgede Türk bayraklarının dalgalanması, yaşanan kimi kayıpların telafi edilmesi diğer yandan İdlib’in halledilmesi başarı hanesine yazılacaktır ve nihayet terör örgütü unsurlarının ‘güvenli mesafeye’ itilmesi de öyle…

Öyle olur mu ayrı konu ama istediğimiz tam bu muydu?

Hayır. İki süper güç arasındaysanız, onları bazen çeker bazen de itersiniz!

Şimdi itiyoruz. Birbirlerinden uzağa!

Şu soruyu artık duyulur tonda sormamız, hatta cevabını bulmamız gerekiyor; Fırat’ın doğusunda hem ABD hem Rusya bizi istemiyor olabilirler mi? Bunun İdlib’e yansıması nasıl olur?

Bir de dikkat notu: ABD-Türkiye temaslarının yükseleceği görülüyor. Eş zamanlamada ABD’nin S-400 itirazı da…

Hasılı, hassas bir döneme girdik…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *