Müslüman’ın muhafazakârı, demokratı, İslamcısı olmaz!

Müslüman’ın muhafazakârı, demokratı, İslamcısı olmaz!

Milli Gazete yazarı Fatih Yılmaz, son yıllarda Müslümanların eline büyük fırsatlar ve imkânlar geçmesine rağmen imtihanın hakkıyla verilemediğini ve sürecin Müslümanlarla İslamcılar arasındaki ayrımı ortaya koyduğunu savundu.

Bugün Milli Gazete‘de, “Bye bye hepinize” başlıklı yazısı yayınlanan Fatih Yılmaz, son 300 yıldır yaşanan kötüye gidişe işaret ederek, çıkar merkezli bir anlayışın güçlendiğini belirtti. Yılmaz, batılın temsilcileri olanlar hakimiyeti ele almış durumda vurgusunda bulunarak şöyle diyor:

“İnsanlık son 300 yıldır gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Adalet yerini haksızlığa, iyilik kötülüğe, faydalı olan zararlı olana bırakıyor. Çıkar merkezli bireysel bir anlayış güçlenerek devam ediyor. İnsanlar engin arazilerin, soğuk suların, temiz hava ve organik gıdanın bol olduğu köylerinden adeta açık cezaevlerine dönen büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyor. Tarih derslerinden bildiğimiz kavimler göçünden katbekat fazla insan savaşlar ve terör olayları sebebiyle başkaca ve bilinmedik diyarlara yelken açıyor. Kıyamete kadar devam edecek olan hak-batıl mücadelesinde batılın temsilcileri olanlar hâkimiyeti ele almış durumda. Tarih boyunca hakkın temsilcisi olarak görev yapan Müslümanlar ise üç asırdır edilgen durumda ve pasif bir hayat sürüyor.”

Aşağılık kompleksi kaybettirdi

Fatih Yılmaz, Müslümanların ‘kaybetme’ nedenlerini sıralarken, şuurlu Müslümanlar ile İslamcıların birbirine karıştırılmasını ve liberal dünya görüşlerine kapılmayı sebepler arasında saydı:

“Cihat ruhundan uzaklaştıkça, nebevi metodu eleştirdikçe, İslâm’ı terakkiye mani gördükçe, aşağılık kompleksine kapıldıkça kaybettik. Tarihi zaferlerimize yenilerini eklemek yerine tarihimizle övündükçe, yapmak yerine konuştukça, asıl olanı terk edip taklitlere kapıldıkça kaybettik. Kendimizi, manevi bilincimizi unuttukça, entelektüel derinlikten uzaklaştıkça, az okuyup hiç uygulamadıkça kaybettik. Müslümanlığımızdan utandıkça, Batı hayranlığı arttıkça, okumalarımızı yerli kitaplarımızdan, uygulamalarımızı batıl kitaplardan yaptıkça kaybettik. Dini bir afyon gibi kullandıkça, sadece İslâmi görüntü ve söyleme sahip olanlara aldandıkça, dini terminolojiyi kullanan herkesi iyilerden kabul ettikçe, şuurlu Müslümanlar ile İslamcıları birbirine karıştırdıkça kaybettik. Dini, bir kısım bireysel ibadetler çerçevesine hapsettikçe, İslâm’ın kâmil ve şamil bir hayat nizamı olduğunu unuttukça, liberal dünya görüşlerine kapıldıkça, filozofların düşünceleri karşısında ezildikçe kaybettik.”

Müslümanlarla İslamcılar arasında ayrım

Böyle bir ayrımdan söz eden Fatih Yılmaz, “Müslüman’ın muhafazakârı, demokratı, İslamcısı olmaz” vurgusunda bulunarak şöyle yazdı:

“Aslında İslâm âleminin neden kaybettiği, nasıl kurtulacağı hem tarihi belgelerde, hem inanç esaslarında hem de uygulama alanında açık ve net olarak bellidir. Bütün bu netliğe rağmen hangi sebepten dolayı hâlâ bir netice alamadığımız konusuna bugünün Türkiye’sinden cevaplar bulabilmek mümkün. Bugün haksızlığın, adaletsizliğin ve liyakatsizliğin adının Müslümanlarla anılması ne acıdır. Son yıllarda her alanda Müslümanların eline büyük fırsatlar ve imkânlar geçmesi karşısında imtihanın hakkıyla verilemediğini ve hatta büyük bir rezaletin açığa çıktığını bugün herkes görmektedir. Bu süreç elbette Müslümanlarla İslamcılar arasında bir ayrım olduğunu da ortaya koymuş oldu. Müslüman Müslümandır, Müslüman’ın muhafazakârı, demokratı, İslamcısı olmaz. Zaten başımıza ne geldiyse dini milletine karşı bir istismar aracı olarak kullanan ve birtakım dünyalıklar karşısında tüm inançlarından vazgeçenler yüzünden gelmiştir.”

Yaklaşan seçimler

Fatih Yılmaz, yazısının son bölümünü ise yaklaşan seçimlere ayırarak, seçimler sayesinde işletilen liberal-demokratik düzene değinmeden, bu seçimlerde kimlere “bye bye” denmesi gerektiğini anlattı:

“Şimdi yeniden bir seçim dönemine daha girmiş bulunmaktayız. Millet olarak bugüne kadar sözünde durmayanlara, her seçim öncesi bir türlü, seçimden sonra başka türlü konuşanlara bye bye demeliyiz. Sahip oldukları imkânlarla karalama kampanyaları yürüten, hakaret ve iftirayı adeta meslek haline getirenlere bye bye demeliyiz. Kardeşi kardeşe düşüren, kendinden olmayan herkesi yok sayanlara, baskı altına alanlara bye bye demeliyiz. Devlet malını, eş, dost ve akrabalarına peşkeş çekenlere, liyakati değil yakınlık ve itaati yeğleyenlere, işi ehline vermeyenlere bye bye demeliyiz. Her seçim döneminde aynı vaatleri öne sürüp seçim sonrasında tek bir adım atmayanlara, algılarla insanları aldatanlara, gerçeği gizlemek adına türlü oyunlara başvuranlara bye bye demeliyiz. Memleketin parasını kendi çıkarlarına kullananlara, olan servetimizi taşa, betona gömenlere, kadim şehirlerimize ihanet edenlere bye bye demeliyiz. Haklıyı görmezden gelenlere, gücü hak sebebi sayanlara, tehditle, hile ile yol yürümeye çalışanlara, aldatma üzerine ihtisas yapanlara bye bye demeliyiz. Kardeşi kardeşe düşürenlere, aileyi çökertenlere, iletişim yollarımızı yıkanlara bye bye demeliyiz. Hep birlikte, millet olarak, yanlış yönetim anlayışının ve yöneticilerin karşısına çıkarak “bye bye hepiniz” demeliyiz.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *