Partilerin ‘vaad’ yarışında gelinen son nokta!

Partilerin ‘vaad’ yarışında gelinen son nokta!

Seçim süreçlerinde partilerin vaad yarışı geçmişte olduğu gibi bugün de hız kesmeden devam ederken, İsmet Yılmaz’ın kendilerine verilecek oya karşılık mahşerde beraat belgesi vaad etmesi akla bazı sorular getirdi.

Geçtiğimiz günlerde İsmet Yılmaz’ın, partilerinin adayı için oy isterken sarf ettiği cümle, vaad yarışında gelinen nokta açısından ibretlik bir görüntü sergilerken, o cümleye karşılık bazı soruların sorulması gerektiği de ifade edildi.

Milli Gazete yazarlarından Necati Tuncer, bugünkü yazısının bir bölümünde bu konuya değinerek o soruların neler olabileceğini tartıştı. “Yaklaşan bir seçim varsa, oy pusulasına adını yazdıran partilerin vaadleri de vardır. Kimi parti, fabrika yapan fabrikalar kurmak için oy isterken, kimi işçiye grev hakkının peşindedir. Kimi önce ahlâk maneviyat derken, kimi iki anahtar atmıştır seçmenin önüne.” diye başladığı yazısında geçmişten örnekler veren Tuncer, “Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz denir amma, vaadleri bir daha duymak için doldurulur meydanlar, salonlar… İşte o meydanlarda çok duydu insanlarımız, Demirel’in ‘Gaza, tuza, beze zam yapmayacağız, ucuzluk getireceğiz’ vaadini. Hem de hâlâ gazyağına mecburiyetini, kaput bezine ihtiyacını, tuza ve şekere hasretini hiç sorgulamadan. Demirel’in partisinin adı Adalet Partisi idi.” diye yazdı.

Şöyle devam etti Tuncer:

Adında Adalet kelimesi de olan bir partinin iktidarını yaşıyoruz yirmi yıla yakın bir zamandır. Adının diğer kelimesi “Kalkınma”yı adaletle sağlamış ve hatta o kelimelerin anlattıklarına ihtiyacı yahut ihtiyaç duymayı ortadan kaldırmış olmalı ki sorumluları vaadlerini, seçmenlerin “öbür dünya”larını düşünmeye ayarlamışlar oy peşine düştüklerinde.

Adı, internetin sorgu sitelerine yazıldığında birkaç diploması, birkaç dönem milletvekilliği ve birkaç hükümette de bakanlığı bulunan bir AKP insanı, Sivas ilimizin gençleriyle yaptığı bir toplantıda, adaylarına oy istemiş, vaadini karşılık göstererek…

Fabrikalar açamayacaklarını, yeni iş sahaları üretemeyeceklerini bildiklerinden, memur olmalarını kolaylaştırma sözü mü vermiş acaba? Hayır!

Bir AKP’li vekil ve bakanlıklarda bulunmuş bir politikacı sıfatlı İsmet Yılmaz, gençlerde oy isterken, ahiretleriyle ilgilendiklerine inandırmaya çalışmış onları.

O Sivaslı çocukların babalarının genç olduğu yıllarda, bir AP milletvekilinin söyledikleri kulaktan kulağa yayılırken, sayın İsmet Yılmaz’ı diplomalar peşinde olduğundan duymamış sayabiliriz.

Ziyaretine gelen hemşehrilerinin isteklerini karşılayamayacağını anladığında, mevzuyu ahiret hayatlarına kaydırmış, fıkralara konu olan o milletvekili.

“Bana dünya işleri için gelmeyin!”

Misafirlerin en genci, o birkaç saniyelik şaşkınlıktan sonra, ihtilalci medyanın çok sevdiği tabirle, tokat gibi cevap vermişti o taze mebusa.

“Siz, bizim ahiretimiz için ne yapabilirsiniz ki?”

Elbette devamı vardı o gencin cevabının ama, biz sadece ilk cümleyi aldık. Zira o soru, bir AKP yetkilisinin ağzından şimdi cevap buldu.

Alacakları oyları beraat belgesine dönüştüren yahut dönüşmesini sağlayan adaylarının olduğu iddialarındaydı geciken o cevap.

“(Aday adı)…’e vereceğiniz destek, ruz-ı mahşerde beraat belgelerinizden biri olacak…”

Seçmen gençliği böyle düşündüklerini ilan ettiklerinde, içlerinden birinin ayağa kalkıp bir soru yöneltmesini isterdim.

“Bu vaadiniz, bu seçime mahsus ise, sizin iktidarınızı, bizim de gençliğimizi yaşadığımız bu yıllarda aldığımız beraat belgelerimizin yetersiz kalacağına inanıyor olmalısınız ki, bir de sizin adayınıza oy vererek ilave yapmamızı istiyorsunuz? Ama neden?”

Bir başka delikanlıdan da şöyle bir soru beklenmez mi?

“Beraat belgelerinizden biri, vurgunuza göre, öncekileri sizin partinize oy verince mi almış sayılıyoruz.”

Salondaki gençlerin en zayıfı da mesela, icraatlarının sorgusu üzerinden cevap istemeliydi.

“Oy istediğiniz bu adayları da görevden aldığınızda, bizim beraat belgelerimizin geçerliliğinden hâlâ emin olacak mıyız?”

Belki de duyduklarının şokundan kurtulamadıklarındandır gençliğimizin oradaki sessiz duruşu…

Olay medyaya yansıdığında, iddia sahipleri sadece düşündüklerinde ısrarcı iken, ekranlar sahte tapu örnekleriyle kaplanıyordu.

İşte bu ana gelindiğinde, bizim yine bir beklentimiz oldu. Başkan adaylarından bir itiraz sesi yükselseydi ah…

“Bana verilecek destek, bu dünyada iken ihanet etmeden yapacağım hizmetlerimin karşılığı olacaktır. Sorumluluğumuz dünya hayatını ilgilendirmektedir. Cenaze defin ruhsatı haricinde, belediyelerimizde ahiret hayatıyla ilgili bir belge bulunmamaktadır.”

Halifelerimizden Hazreti Ömer’in (Allah onlardan razı olsun.) seslendirdiği “O listede ben de var mıyım” endişesinden, çocuklarının terbiye eğitimine yol bulan bir milletin insanları, gençlerini oylarının rengine göre düşünen ve onları beraat belgeleri koleksiyoncusu sanan politikacılardan kurtulma haklarını kullanacakları bir seçim bilmeli artık 31 Mart’ı.

Biz de düşüncelerimizi böyle açılarken, yandaş köşe katiplerine de bir yardımımız olsun isteriz.

Mesela, oy istenen propaganda konuşmalarında dahi “din” anlattıklarını iddia edebilirler yazılarında.

Ruz-ı mahşer, beraat kelimeleriyle insanlara kıyamet gününü hatırlatmalarının, geçmişte yaşanan risale okurken yakalandılar, zikir çekerken gözaltına alındılar haberlerine bir ödeşme harekatı sayılmalıdır, gibi üretimler gelmeliydi akıllarına.

Zira gelen Mart ayında bir soğuk vurabilir yüzlerine.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *