Humeyni, İran’a bir şubat günü dönmüştü

Humeyni, İran’a bir şubat günü dönmüştü

Devrim sonrası 8 yıl Irak’la savaşmak zorunda bırakılması, sonra İran’ın her şekilde ambargo altında tutulması, devrimin dışardan izole edilip içe kapanmasını, içerde mezhepleşerek ulus devlet formatına bürünmesini zorladı.

Humeyni İran’da

Hüseyin Alan

1964 yılında ülkesinin dışına gönderildiği sürgün hayatının son durağı Fransa’dan, 1 şubat 1979 yılında bindiği bir charter yolcu uçağıyla devrimci bir siyasi lider olarak İran’a döndü. Aynı yıl ocak ayında Şah ülkesini terk etmişti..

Modern çağda dine dayalı, din temelli toplumsal ve siyasal bir devrimi gerçekleştirdiğinde tüm insanlığa üç büyük gerçeği gösterdi:

İlki, dünyayı, dinlerin çağı kapandı, devrim olursa liberal endüstriyel temelli yahut sosyalist toplum temelli olur “anlatısının” içi boş modern bir propaganda olduğunu gösterdi.

İkincisi, Dünya Müslümanlarına, dinlerine müthiş bir güven, kendilerine güçlü bir özgüven ve devrimci bir heyecan kattı.

Üçüncüsü, kabaca 100 yıldır ulus devletlere ayrışmış olduğu halde Batı desteği ve modeliyle Müslüman toplulukları yöneten diktatörlüklere, cumhuriyetlere müthiş bir korku saldı..

Devrimler, dünyada parsellenmiş ulus devlet bahçelerinden birine ekilmiş güzel kokulu bir çiçek misalidir; kokusu sadece o bahçede kalmaz, esen rüzgarın tesiriyle diğer her bahçeye yayılır. İnsanlar o kokuyu hisseder. Etkisi altına girer.

İran İslam devriminin etkisinin engellenmesi için çok uğraşıldı; hem içerden hem de dışardan.

Devrim sonrası 8 yıl Irak’la savaşmak zorunda bırakılması, sonra İran’ın her şekilde ambargo altında tutulması, devrimin dışardan izole edilip içe kapanmasını, içerde mezhepleşerek ulus devlet formatına bürünmesini zorladı.

Daha sonra İslam dininin, Hıristiyanlıkta olduğu gibi fizik dünyadan, sosyal ve siyasal reel gerçeklikten uzaklaştırılıp metafizik aleme yollanması, İslami telakkinin de Avrupa’nın etkisiyle yayılmış dini telakki gibi teolojik bir kabuller dizinine dönüşmesi için, tüm dünya el birliğiyle harekete geçti..

Fransız devrimi 100 yıl sonra dünyaya kendini kabul ettirip yayılabildi; şüphesiz bunda, devrimin arkasında askeri ve sınai bir gücün olması etken olacaktı.

İran İslam devriminin üzerinden 40 yıl geçti. Başladığı yerden bağımsız olarak devrimin ektiği tohumların tekrar yeşerip toprağın üstüne çıkması, İslam’ın güzel kokusunu yeniden dünyaya yayması için ne kadar daha zaman gerekir bilinmez..

Ne Hz. Musa’nın ne Hz. İsa’nın, ne de Hz. Muhammed’in ektiği çiçeklerin kokusu, silah zoru olmadan, endüstriyel güce ihtiyaç duymadan, iç savaşlar çıkartmadan üzerinden asırlar da geçmiş olmasına rağmen yayılmış, taa Hz. Adem’den bu yana devam eden devrimin dayanağı İslam, hala insanlığı en çok etkileyen, en çok yönlendiren, en temiz duygularla takip edilen bir çığır açıcı olmuştur..

Kimbilir; küresel dünya düzeninin, yeniden gerçekleşmemesi için giriştiği onca yatırıma ve çabaya rağmen İslam, bir bahçede daha açar, güzel kokusunu her tarafa yeniden koklatır.

Zaman mı; ekicilerini ve bakıcılarını bulduğu her zaman. Mekan mı; postmodern çağda kıblesini, merkezini kaybetmiş ‘meskun’lardan kıblesini bulmuş, istikametini tutturmuş her yerden..

Biri İngiliz diğeri Arjantinli iki siyaset bilimci bir kaç yıl önce yaptıkları Türkiye ziyaretlerinde “İktisadi ve siyasi rejim ve sosyal hayat tarzı bakımdan tekleşen dünyamızda, kim bilir, bir gün nerede hata yaptık diye bakacağımız bir farklı model olarak İran’ı muhafaza etmeliyiz” demişlerdi. Bunun önemini anlayabildik mi dersiniz?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *