Kuytul, adli kontrol şartıyla tahliye edildi

Kuytul, adli kontrol şartıyla tahliye edildi

Aralarında Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı Genel Başkanı Kuytul’un da bulunduğu 3’ü tutuklu 45 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanıkların yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi.

Adana’da, Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfına yönelik soruşturma kapsamında 5 ayrı suçtan 21 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan 45 sanıktan, aralarında vakfın kurucu genel başkanı Alparslan Kuytul‘un da bulunduğu tutuklu 3 kişinin yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliyesi kararlaştırıldı.

Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın üçüncü gün oturumuna tutuklu sanık Veysel Dörtgöz ve bazı tutuksuz sanıklar ile avukatları gelirken, tutuklu sanıklar Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı Başkanı Ali Alagöz ise tutuklu bulundukları Bolu’daki cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.

Duruşmada sanıklar, ses kaydı alınarak ifade verdi.

Vakfın paralarını akladığı iddia edilen Gürbüz Kara, savunmasında, 2 bankadaki hesap hareketlerindeki yaklaşık 16 milyon liranın tıbbi laboratuvarı olan sanık Koray Sarısaçlı’ya ait olduğunu belirterek, “Kendisinin bir hastaneyle arasında husumet bulunması nedeniyle bana güvendiği için zaman zaman bana nakit olarak para vermiştir. Bankalardaki paranın yaklaşık 300 bin lirası da kendi şahsıma aittir. Daha sonra parasını geri verdim. Paranın vakıfla ilgisi yok.” dedi.

Koray Sarısaçlı da Furkan Vakfının yönetiminde bir dönem yer aldığını ve toplantılara katıldığını ancak daha sonra vakıftan ayrıldığını belirterek, Gürbüz Kara’nın ifadesinde belirttiği gibi paranın kendisine ait olduğunu söyledi.

İfadelerin ardından mahkeme savcısı, sanıkların tutukluluğuna ve adli kontrol şartlarının devamına karar verilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti tutuklu sanıklar Kuytul, Alagöz ve Dörtgöz’ün yurtdışına çıkış ve haftanın iki günü kolluk birimine imza atma şartıyla tahliyelerine karar verdi.

Duruşma eksikliklerin tamamlanması için ertelendi.

Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca, Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfına yönelik soruşturma kapsamında, vakfın kurucu başkanı tutuklu Alparslan Kuytul’un da aralarında yer aldığı 3’ü tutuklu 45 sanık hakkında, ”Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme”, “özel belgede sahtecilik”, “dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık”, “kamu kurum ve kuruluşları ve benzeri tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık”, “mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek” suçlarından 3 yıldan 21 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.

Alpaslan Kuytul’un ilk açıklamaları

Kendisini bekleyen aile ve sevenleriyle sarılan Alparslan Kuytul Hoca’nın ilk açıklamalarını Furkan Haber şöyle aktardı:

‘Sizlerle gurur duyuyorum’

Kıymetli kardeşlerim sizlerle gurur duyuyorum. Namert düşmanlarımız beni hapse atmakla sizin dağılacağınızı düşündüler, projeleri buydu. Onları mahcup ettiniz beni mahcup etmediniz.

Daha evvel bir vesileyle herhâlde telefonda söylemiştim, adaletin olduğu ülkede önce suç olur, suçun delilleri olur, kişiye savunma hakkı verilir ondan sonra tutuklanır. Adaletin olmadığı ülkede ise kişi önce tutuklanır, sonra suç icat edilir ondan bir sene sonra kendini savun artık denilir. Benim başıma gelen bu! Bildiğiniz gibi önce terörle itham ettiler, ben hayatımda kimseye bir tokat vurmadığım halde bana bu iftirayı attılar. Önce 4 örgüte üyelik dediler, sonra savcı bunu ikiye indirdi, üyeliği de iptal etti, propagandaya çevirdi. Ama evlerimize şafak operasyonu yapılırken, terör örgütü hücre evine girer gibi operasyon yapıldı. Sonra dört örgüt ikiye indirildi. FETÖ’ye yardım, PKK’nın propagandası denildi. O dosyadan İlk celsede tahliye oldum. Ben 30 yıldır onları tenkit eden birisiyim. Hükümet onların yanındayken, hepiniz şahitsiniz ben onları tenkit etmiyor muydum? Hatta Cumhurbaşkanı bile “sayın hocam artık gelin bu hasret bitsin demedi mi?” O öyle dediği zaman ben onları tenkit ediyordum, Türkçe olimpiyatlarını tenkit ediyordum. Ama beni FETÖ’ye yardım etme iddiasıyla içeri atmak istediler.

Bakın, birinci dosyadan ilk celsede iki buçuk ay önce tahliye oldum. Sonra terörden tutturamayınca ikinci dosyada suç örgütü diyelim dediler. Ondan da bugün tahliye oldum ama bir sene sonra. Madem elinde hiçbir delil, belge yok tutuksuz yargıla! Tutuklu yargılama; kuvvetli deliller olduğunda ve insanların kaçma ihtimali bulunduğunda başvurulan bir yöntemdir. Beni zaten herkes tanıyor. Ben nereye kaçacağım! Zaten nereye gitsem beni birisi ihbar eder.

“Siyaseten aldılar, siyaseten bıraktılar’

Hiçbir delil yok, dosya bomboş size okursam gülersiniz. Adana’daki vakfımızın 4 kat olduğunu hepiniz bilirsiniz, dosyada yedi kat yazıyor. Bakın kasadan çıkan para 314 bin liraymış, dosyada 364 yazıyor. Her tarafı yanlış, saçma sapan bir dosya! Bugün mahkemede anlattık, hâkim tahliye verdi. Daha evvel de söylemiştim: yani tahliye verseler de ben adaletin gereği olarak verdiklerine inanmıyorum, siyasetin gereği olarak tahliye ettiler. Çünkü zaten siyaseten içeri almışlardı, siyaseten aldılar siyaseten bıraktılar.

Bu şekilde 1 sene geçirmiş olduk, ben çok şey kazandım. İnşallah sizler de çok şey kazandınız. Onlar kaybettiler biz kazandık, inşallah günahlarımıza kefaret olur. İnşallah Allah Azze ve Celle derecemizi yükseltir.

‘Bu kumpası kuran herkese hakkım haram olsun’

Ben mahkemede hâkim son söz hakkı verseydi söyleyecektim. Terör mahkemesinde söyledim, bu mahkemede hâkim çok konuşturmadı. Söz verseydi diyecektim: Bize bu tuzağı, bu kumpası hazırlayan, en üst düzeyinden en alt düzeyine, hakiminden, savcısına kadar hepsine hakkım haram olsun. Hepsine hakkımı haram ediyorum. Çünkü eğer bilmeden yapsalardı hakkımı haram etmezdim, bilerek yaptılar. Benim terörle alakamın olmadığını çok iyi biliyorlar. Emniyet genel müdürlüğünün, emniyette bir daire başkanlığının benle ilgili raporu var. Sonra Adana TEM’in raporu var, Adana KOM’un var, Mersin’in var, Sakarya’nın var. Kaç tane emniyet müdürlüğünün Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı’nın terörle ilgisi yoktur diye rapor tutmuşlar hakkımızda, bizde bilmiyorduk. Biz de bu olay sayesinde öğrendik, 20 bin sayfa dosya hazırlamışlar. 20 bin sayfa vicdan yani biz PKK mı olduk? Allah’tan korkun. 20 bin sayfa dosya tamamen bomboş, o dosyanın içinden çıktı, Allah şaşırtmış nasıl olduysa, görselerdi onu çıkarırlardı içinden.

‘Hayatımda teröre destek vermedim’

Allah bizi onların eliyle akladı. Devletin istihbarat raporları varmış bizim de haberimiz yok. Yani ben hayatımda teröre destek vermedim, ben teröre destek verecek insan mıyım? Benim ömrüm Kur’an’ı anlatmakla geçti. Benim konuşmalarıma siz şahitsiniz, ben terör haramdır demedim mi? Sen atıyorsun bombayı kimi öldüreceği belli değil, böyle dava mı olur? İnsan gibi savunuyorsan savun, askerin, polisin kabahati ne? Askeri, polisi öldürüyorsun sen, masum insanları öldürüyorsun. Bu nasıl bir dava, böyle dava mı olur?

Ben bunu kaç defa açıkladım, mahkemede değil yıllardan beri yaptığım konuşmalar var. Böyle dava olmaz dedim, yaptığınız haramdır, dedim. Buna rağmen bana bu iftiraları attılar.

‘Bana sus diyorlar, susmayacağım’

Kıymetli kardeşlerim hava soğuk iki kelimeyle bitireyim, bir kardeşimizin yazısını gördüm şurada “Suç değil, sus dosyası” yazmış. Benim dosyalarım suç dosyası değil, benim dosyalarım sus dosyası. Bana sus diyorlar, susmayacağım. Mazlumlar sustukça zalimler azgınlaşır. Ben Müslüman olarak hakikatleri konuşmak zorundayım. Sen Irak’ta Amerika’yla beraber olmamalıydın, haram işledin. Amerikan kafirinin orada Müslümanları öldürmesine yardım edemezsin, bu haramdır. Suriye’nin bu hale gelmesine sebep olmamalıydınız. Buna benzer birçok mesele var biliyorsunuz. Ben görüşümü söyledim, iyi niyetle söyledim. Yanlışa yanlış dedim, demek zorundayım. Ben İslam’a zarar geldiğinde, bir insana zulmedildiğinde konuşmak zorundayım. Ben bildiklerimi konuşmayacaksam Allah bana bunları niye öğretti? Ben konuşmak zorundayım.

‘Güzel şey yaptıklarında takdir ediyorum, yanlışa da yanlış diyorum’

Bana konuşma diyorlar, nasıl konuşmayayım! Irak’ta 2 milyon insan öldü. Rus uçağını düşürüyorsun, yanlış yapıyorsun, memleketine zarar veriyorsun. Ama senin yaptığın güzel işleri de taktir ettim. Başörtüsü meselesini hallettiniz taktir ettim, Filistin meselesinde destek verdiniz, takdir ettim. Bunun gibi Mısır’daki darbeye karşı geldiniz takdir ettim. Daha birçok meselede taktir ettim. Güzel bir şey yaptığınızda takdir ediyorum, İmam Hatiplere kat sayı zulmünü kaldırdınız takdir ettim, kamuda başörtüsünü hallettiniz taktir ettim. Yani güzel şey yaparsan taktir ediyorum, yanlışına da yanlış diyorum. “Hayır, yanlışımıza yanlış deme.” Hatasız olan Allah ve Peygamberidir, hepimiz hata yaparız. Hocalar doğruyu konuşmayacaksa kim konuşacak? Ama yalnız namaz, orucu anlatan insanlara alışmışlar.

Daha ötesine girmesin, onların siyasetlerine girmesin. Ben zaten her şeyine karışmıyorum. Yol yapmışsın, baraj yapmışsın, enflasyon yükselmiş, dolar fırlamış. Zaten benim alanım değil ben bunlarla ilgili tenkitlerde bulunmuyorum. Olabilir devlettir, dolar bazen yükselir bazen azalır. Bazen enflasyon olur. Baraj yaparsın baraj patlar, yol yaparsın kötü olur. Bunlarla ilgilendiğim yok. Ben neye bakıyorum? Sadece İslam’a ve Müslümanlara bir zarar geldiği zaman, ben konuşmak zorundayım, bir mazluma zulmettiğin zaman ben konuşmak zorundayım. Benimki bunu başka bir şey konuştuğum yok ama bunu da istemiyorlar.

Velhasıl biz bir şey kaybetmedik, inşallah çok şey kazandık. Gerek ben gerek sizler. 312 gün beni tek başıma bir odaya koydular. Zor günlerim oldu. Allah biliyor, bir müddet etkilenmiyorsunuz ama bir müddetten sonra tesir etmeye başlıyor. Kimseyle görüştürmediler, televizyon vermediler, bir arkadaş vermediler, sohbet hakkı vermediler, spor hakkı vermediler, birçok haklarımı vermediler. Bir odada tek başımayım…

Söylemek istediğim; Biz birbirimize böyle düşmanca davranmamalıyız. Ben ne konuştuysam Allah rızası için konuştum. Bunları hak edecek bir şey yapmadım ben. PKK’cıya yapmadığını bana nasıl yaparsın? Onlar 4 kişi kalıyor ben tek başıma. Bunlar kabul edilecek şeyler değildi. Rabbim vardı, evet tektim ama yalnız değildim çok şükür. Eğer ben Müslüman bir insan olmasam orada çok kötü olabilir insan. 1 gün değil, 5 gün değil, 50 gün değil. Eğer Rabbinizle birlikte değilseniz orada dayanamazsınız. Birisi cezaevinde bana dedi ki; ben öyle insanlar gördüm ki İslam davasından hapse giriyor, sonunda İslam’ı inkar ediyor. Yalnız bırakmışlar çıldırmış.

‘Biz terörist değiliz, layık olduğumuz gibi muamele görmek istiyoruz’

Evet buraya kadar geldiniz Allah razı olsun hepiniz çok teşekkür ediyorum. Bize müsaade eden komutanıma da jandarma kuvvetlerimize, polisimize de. Asker, polis bizim kardeşimiz, hiçbir zaman askerle, polisle bizim bir sorunumuz yok. Askere, polise kurşun sıkan da bizim düşmanımızdır. Biz vatanı, milletini seven insanlarız. Layık olduğumuz gibi muamele görmek istiyoruz. Sadece hakikati konuşan insanlarız hepsi bu.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *