Üniversite kürsüsünde ‘Din adamı’ edasıyla konuştu!

Üniversite kürsüsünde ‘Din adamı’ edasıyla konuştu!

“Bolton’un ziyareti, yeni pazarlıklar arayışının yanı sıra Pompeo’nun girişimlerini perdeleme amacını da gütmekteydi” diyen Zekeriya Kurşun, Pompeo’nun Mısır’da yaptığı konuşmaları yorumladı.

Yeni Şafak yazarlarından Zekeriya Kurşun, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Ortadoğu turuna dikkat çektiği bugünkü yazısında, özellikle Mısır’da yaptığı iki konuşma üzerinde durdu.

Kahire Amerikan Üniversitesinin her dönem Amerika’dan gelen üst düzey misafirlerini ağırladığını ve bu üniversitenin adeta İslam dünyasına mesaj verme kürsüsü ya da biat alma mekanı haline geldiğini belirten Kurşun, Pompeo’nun buradaki konuşmasını şöyle değerlendirdi:

Trump siyasetinin uygulayıcısı olarak görülen Pompeo’nun Kahire Amerikan Üniversitesinde yaptığı yaklaşık üç bin altı yüz kelimelik konuşmasında da bu durum net bir şekilde kendini göstermiştir. Pompeo, Trump’ın iki yıla yaklaşan siyasetini anlatırken bile onlarca defa, “yeniden” veya “yenileme” ile başlayan kelimeler kullanarak, ABD’nin bölgedeki siyasetinin sürekliliğine vurgu yapmıştır.

Pompepo’nun, geçmişte çeşitli görevleri ve CIA direktörü sıfatı ile bölgeye yaptığı ziyaretlerini hatırlatarak konuşmasına başlaması boşuna değildi. Belki yeni olan husus bu sözlerin devamında ABD’deki Evanjelik yükselişi de temsil ettiğini ifade etmesiydi. Pompeo’nun konuşmasının dördüncü cümlesinin buna ayrılması anlamlıydı:

“Bu seyahati, bir Evanjelik Hristiyan olarak, özellikle Kıpti Kilisesinin Hz. İsa’nın doğumu ihtifallerinin hemen sonra yapmış olmam benim için çok anlamlıdır. Bu çok önemli bir tarih. Hepimiz İbrahim’in çocuklarıyız. Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler. Ben, ofisimdeki masamda bana Allah’ı, onun sözlerini ve gerçeği hatırlatması için İncil’i açık tutuyorum.

ÜNİVERSİTE KÜRSÜSÜ MÜ KİLİSE Mİ

Pompeo, üniversite kürsüsünde, bir kilisedeki din adamı edası ile başlattığı konuşmasına; “Ben asker olarak eğitildim, bu yüzden gerçeği doğrudan söyleyeceğim” diyerek realist yönünü de göstermiştir. Nitekim bu konuşmayı analiz ettiğimizde üç önemli konuya odaklandığını söylemek mümkündür:

Birincisi ABD’nin bölgedeki menfaatlerinin geçmişten bağımsız düşünülemeyeceğidir. Nitekim sık sık ABD’nin bölgedeki varlığının tarihine dikkatleri çekmektedir. Hatta Obama dönemini bu tarihi ihmal etmekle suçlamaktadır. Kuzey Afrika’da Fas ile 1777’de, Körfez’de Uman ile 1833’te kurdukları ilk ilişkileri hatırlatıp ABD’nin yüzlerce yıldır Ortadoğu’da olduğunu söylemektedir. Pompeo, Mısır ile olan tarihi ve Ürdün ile 70 yıllık diplomatik ilişkileri vurgulamayı ihmal etmeden bir tarih dersi vermektedir. Muhtemelen bu tarih dersini diğer ülkelerde yapacağı konuşmalarda sürdürecektir.

Konuşmasının ikinci mesajı, aslında birinciyi tamamlayan ve asıl amacı gösteren niteliktedir. Lübnan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Yemen’de İran nüfuzu ve sahadaki varlığı ile Körfez ülkelerini tehdit eden İran’a karşı işbirliğini önermektedir. Daha doğrusu önce korkutmakta ve sonra âmir bir hükümle emretmektedir. Milyonlarca savaş mağdurunu yok sayarak, Yemen’deki koalisyona desteğe devam yemi ile Körfez ülkelerini tatmin edip İran’a karşı İsrail’in silah kapasitesinin arttırılacağını deklere etmektedir. Bu açıdan son iki yıl içinde İsrail ile Körfez ülkeleri arasında yaşanan yakınlaşmaları büyük bir övgü hatta inanılmaz başarı olarak anlatırken, sözü Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasına getirmektedir. Pompeo, Trump’ın bu girişimini överken bile bunu, ABD’nin eski siyasetinin hayata geçirilmesi olarak niteleyip, sürekliliğe işaret etmektedir.

Bizi yanıltmayan bu konuşmadaki üçüncü husus ise; DAEŞ ile verilen mücadele ve nihayetinde elde edilen zaferden sonra ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesidir. Bu konudaki fikirlerimi daha önce de yazmıştım, tekrara hacet yoktur. Ama Pompeo’nun bu konuda “Amerika’nın her geri çekilmesini kaosun takip ettiğini” söylemesi bile niyetini açıklamaya yeterlidir. Ardından “Amerika terörle savaş bitinceye kadar geri çekilmeyecektir” ifadesiyle, ABD’nin kararlılığını bildiren Pompeo; değil geri çekilmek, aksine ABD’nin varlığını güçlendirme misyonu ile bölgeye geldiğini bir kere daha vurgulamıştır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *