Hikmetyar’dan Afganistan’da son durum

Hikmetyar’dan Afganistan’da son durum

Hikmetyar, Taliban’ın hedeflerine savaş yoluyla ulaşamayacağını her iki tarafın hedeflerinin sadece müzakere masasında sağlanabileceğini belirtti. Sonuçlara hile karışmazsa Hizb-i İslami’nin parlamentoda üçte biri kazanabileceğini söyledi.

Kabil’deki evinde Şarku’l Avsat’a röportaj veren Afganistan’ın eski başbakanı Gülbeddin Hikmetyar, Afganistan’da yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Hikmetyar, İran’ın Afganistan’a ve halkına en çok zarar veren ülke olduğunu ileri sürdüğü konuşmasında, çözümün Afgan yerel dinamiklerinde saklı olduğunu ve seçimlerin krizden çıkış yolu olduğunu savundu. Hikmetyar, Amerika’nın Afganistan’daki hedeflerine ulaşamadığını da ifade etti.

Şarku’l Avsat adına Cemal İsmail’in Hikmetyar ile röportajı şöyle:

Uzun yıllar Kabil’den uzak kaldıktan sonra, siyasi hayat için Kabil’e geri döndünüz, neden ve neyi başardınız?

Yabancı kuvvetlerin yüzde 90’ını Afganistan’dan çekildiğinde ve Başkan Barack Obama 2017’nin sonunda geri kalan kuvvetlerin de çekileceğine söz verdiğinde uygun zamanda Kabil’e gelme kararı aldık. Hizb-i İslami Partisinde biz Afgan güçleriyle savaşmak istemiyoruz. Savaşçılarımıza nefsi müdafaa dışında bu kuvvetlerle savaşmamalarını ve mücadelelerini çıkarmak istediğimiz Amerikan ve yabancı güçlere karşı yoğunlaştırmaları gerektiğini söyledik. Kabil’e geldiğimizden beri çok şey yaptık. Dağlarda yıllarca gerçekleştiremediğimiz şeyi bir haftada gerçekleştiriyoruz. Hizb-i İslami Partisinin seçimlerle bir sonraki Afganistan cumhurbaşkanını belirleyebileceği bir konudayız. Artık partinin desteği olmadıkça hükümet kararlarının birçoğu alınmıyor.”

Bazıları, geri dönüşünüzü, silahlı eylemler düzenleyen Taliban’ın önünü kesmek için Washington ve Kabil ile yapılan gizli bir anlaşmaya bağlıyor. Yorumunuz nedir?

Bu, propagandadan başka bir şey değil. Afganistan hükümetiyle hiçbir vasıta olmaksızın doğrudan müzakere yaptık. Anlaşma doğrudan Afganistan hükümetiyle imzalandı. Bu propaganda doğru olsaydı, Taliban aleyhine, bu sözle uyuşan eylemler yapardık ve Taliban kaybederdi. Kabil’de bulunduğumuz sırada, “Atlantik” ve yabancı güçlerin liderlerinden herhangi biriyle bir araya gelmedik böyle bir çabamız da yoktu. Bütün müzakerelerimiz sadece siyasi liderlerleydi ve Afganistan’daki mevcut durumdan çıkılması konusundaydı.

Sorunun asıl nedeni

Hükümetin ve yabancı güçlerin sürekli bir düşüş içinde olduğu ve Taliban’ın ise istikrarlı bir şekilde ilerlediği söyleniyor. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu neyden kaynaklanıyor?

Sorunların ana sebebi muhalif güçler ya da Taliban değil, aksine Afganistan hükümetinin stratejisinin askeri ve siyasi açıdan zayıf olması, aynı şekilde yabancı güçlerin varlığı ve bu güçlerin siyasi ve askeri açıdan zayıf olması. Bu, sorunun kaynağıdır. Afgan halkına karşı 18 yıldır savaşan Amerika, hiçbir hedefine ulaşmadı ve NATO da duyurduğu hedeflerde başarısız oldu.

Amerikalılar başlangıçta “Taliban”, “El Kaide” ve “Hizb-i İslami” Partisi’nin kökünü kurutacaklarını söylemişlerdi, ama biz şimdi onların Taliban’la müzakere yapmaya çalıştıklarını ve aynı zamanda diyaloğun Afgan olmasını talep ettiklerini görüyoruz…

Diyalogun Afganların kendileri arasında olması gerektiğine inanıyoruz. Taliban’a hükümetle konuşmasını ve partinin Afgan-Afgan diyaloğundaki planını ve fikrini desteklemesini söyledik. Bu bizim için en iyisi. Amerikalılar amaçlarından hiçbirini kazanamadı ve onlara ulaşamadılar. Hizb-i İslami’yi ortadan kaldıramadılar ve Taliban’ı ortadan kaldıramayacaklar. Amerikalıların dayandıkları Batılı bir parti yok. Bu nedenle, amaçlarına ulaşmak için Moskova’ya bağlı olan partilere güvendiler. Bu da onlara fayda sağlamadı. Artık Rusya ile aralarındaki bu rekabetin artmasından sonra onların Moskova yanlısı partilere güvenmesi gittikçe zorlaştı. Amerikalılar şimdi Afganistan’ın kapılarını İran ve Rusya’ya açtılar ve bu aslında ABD’nin Afganistan üzerindeki egemenlik projesinin başarısız olduğunun bir ilanı.

Ruslar Afgan halkının eliyle kapıdan çıktılar ve şimdi barış girişimleri yoluyla pencereden giriyorlar. Rusların Afganları yaklaştırma çabaları başarıya ulaşabilir mi? Neden bu müzakerelere katılmadınız?

Moskova konferansına katılmak için davet aldık ve heyet belirledik. Ancak Afganistan hükümeti Afganistan partilerinin konferansa katılmaması gerektiği fikrindeydi, bu yüzden Moskova’ya gitmedik. Geçmişte, Ruslar ve NATO Afganistan’dan çekildiklerinde, bir boşluğun ortaya çıkmamasını ve yabancı güçlerin Afganistan’a müdahale etmemesini talep ettik. Ne yazık ki, yabancı güçler Rusların bıraktığı boşluğu doldurdu. Şimdi Amerikan kuvvetlerinin geri çekilmesinin bizden başkası tarafından doldurulan bir boşluk ortaya çıkarmamasını istiyoruz, Amerikalıları dışarı çıkarmak ve Rusları getirmek istemiyoruz. Bu şeyler tekrarlanmamalı ve ülkemiz yine herhangi bir yabancı egemenlik altına girmemeli.

Komşunun rolü

Sovyetlerin Afgan işgali sırasında Pakistan, İran, Çin, Hindistan ve Arap ülkelerinin daha aktif bir rolü vardı. Fakat bu ülkeler şu anda Afganistan’da aktif bir rol oynayabilirler mi?

İran’ın Afganistan’da uzun zamandan bu yana en olumsuz rolü oynadığına kuşku yok. Afganistan’daki savaşı devam ettirmek ve istikrarını önlemek için parasını kullanıyor. Amerika başlangıçta Afganistan’ı ele geçirmeye çalıştı fakat bunu başaramadı. Böylece çatışmanın çözülmesine yardımcı olmaları için hem Rusya hem de İran’a kapıyı açtı.

ABD askerlerine gönderilen malzemelerin çoğu Rusya’dan geliyordu ve Amerika İran’ın Afganistan’da birtakım çıkarlar elde etmesini sağladı. Amerika, Afganistan’daki hedeflerinden hiçbirine ulaşmadı. İran ise diğer ülkelerden çok daha fazla yararlandı. Ne yazık ki, Afganistan’daki Arap devletlerinin rolü azalması İran’ın lehine oldu. İran, Afganistan’daki savaştan diğer herhangi bir ülkeden daha fazla yararlandı ve son 30 yıl boyunca sadece Kabil’deki hükümetlere destek veren Arap devletlerinin yokluğundan istifade etti. Bu dönemde, Kabil’deki başkanlık sarayında İran Devrim Muhafızları için bir üs oluşturuldu. Ayrıca Afgan hükümeti ve Afgan hükümet güçlerinin oluşumunda İran’ın rolü oldukça etkin olurken, Afganistan’daki İran karşıtı güçleri desteklemek için hiçbir Arap çabası söz konusu değildi.

Seçimler

Hizb-i İslami Afganistan’da hür, adil ve şeffaf seçimler yapılmasını istiyor. Parti son parlamento seçimlerine katıldı. Adil ve hür bir seçim olduğunu düşünüyor musunuz? Sonuçların açıklanması neden bu kadar gecikti?

Hizb-i İslami özgür, adil ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilecek seçimlerin Afgan halkını temsil eden güçlü bir hükümet için doğru bir çözüm ve temel olduğunu düşünüyor. Bu husustaki görüşümüze sadık kaldık. Son seçimler ne adil ne şeffaftı.

Hizb-i İslami, bu alanda ülke çapında ilk deneyimini yaşadı ve bu seçimlerde Temsilciler Meclisi için 300 aday sundu. Hükümetten, seçim komisyonundan ve dış güçlerden kimseler tarafından oy verme sürecinin manipüle edilmemiş ve oy sayımında sahtekârlık yapılmamışsa İslam Partisinin oyların en az yüzde 30’unu alacağını vurguluyoruz.

Mücahid partiler 1980’lerde ve 1990’larda Afgan sokağına rehberlik eden ve yönlendiren kişilerdi. Şu an ise rolleri gün geçtikçe azalıyor…

Böyle bir şeyi nasıl ve neye dayanarak söylüyorsunuz?

Afganistan sokakları bunu söylüyor, ben değil. Bu partiler Afgan sahnesine liderlik etmeye ve talep ettiği İslami projeye öncülük etmeye nasıl devam edebilir?

Kabil’in dışında yaklaşık 45 yıl geçirdim. Bu dönemde yurtiçindeki politik muhaliflerimiz ve onların yurtdışındaki destekçileri İslam Partisi aleyhinde propaganda yapıyorlardı. Ancak, Kabil’e döndükten sonra, hükümetin rakiplerimizin elinde olmasına rağmen, başkentte ve diğer bölgelerde benzeri görülmemiş bir şekilde karşılandık. Bu, maddi kaynaklarımızın olmamasına rağmen, partinin hala büyük bir halk desteğine sahip olduğunu göstermektedir. Bir sonraki devlet başkanının İslami Parti’den olacağına ve sadece bizim tarafımızdan değil başkaları tarafından destekleneceğine inanıyoruz.

Bütün cumhurbaşkanı adayları onları desteklememizi istedi. Onlara şöyle dedik:

“Bireyi desteklemiyoruz. Kolektif bir liderliğin olması ve başkanın liderliğin bir üyesi olması gerekiyor. Ülkenin kaderini belirleyecek olan sadece başkan değildir. Kararlar sadece bir kişi tarafından alınamaz. Sorunlara ve savaşa son verene kadar seçimlerin bir alternatifi olmayacağına inanıyoruz. Seçimler çözümün kısa ve kolay bir yoludur. Seçimlerde başarısız olanlar, kazananları memnuniyetle karşılamalı ve insanların görüşlerine saygı duymalıdır.”

Taliban’a savaş yoluyla hedeflerine ulaşamayacaklarını ve yabancı birlikleri çıkaramayacaklar söylüyoruz. Doğru yol savaşın ve iç çatışmaların nasıl sonlandırılacağını düşünmektir. Böylece, yabancı güçlerin Afganistan’da kalma sürelerini uzatmak için bahaneleri kalmaz. Burada Afgan-Afgan uzlaşısının mevcut olması gerekiyor.

Afganistan’da 40 yıldan fazla süren savaş, Sovyet işgali ve Amerikan müdahalesinin ardından Hikmetyar’ın krizin çözümüne ilişkin bir planı var mı?

Evet, çözüm için net bir planımız var. Çözüm başkanlık seçimleridir. Taliban’a “çatışmanın ve savaşın sona erdirilmesi ile ilgili halkın görüşünün hakim olması gerektiğini” düşündüğümüzü ilettik.

Amerikalılar bu çözümü kabul ediyorlar mı?

Amerikalılara, Afgan halkının görüşlerine saygı duymalarına ve seçimler yoluyla kaderlerine kendilerinin karar vermeleri gerektiğine dair bir mektup gönderdik. Onlara, İslam Partisi ve beraberindeki siyasi koalisyonun verdiği kararı kabul edecek misiniz diye sorduk. Bize diplomatik olarak bu görüşe ve Afgan halkının görüşlerine saygı duyduklarını söylediler. Moskova’ya da aynı şeyleri söyledik. Onlar da bize itiraz etmediklerini, bilakis Afgan halkının görüşünün hakim olmasından memnun olacaklarını belirttiler.

DEAŞ olgusu

Afganistan’da DEAŞ gibi yeni bir olgu söz konusu. Daha önce Amerika, el-Kaide ile savaşmak için Afganistan’a gittiğini söylemişti. Şimdi ise DEAŞ ile mücadele ettiğini söylüyor. Bu organizasyon Afganistan’da nasıl ortaya çıktı? Barışı engellemede nasıl bir rolleri var?

Afganistan’da tanık olunan DEAŞ varlığı Irak ve Suriye’den gelmedi. Onlar Taliban’ın eski üyeleridir. DEAŞ Irak’ta ortaya çıkmaya başladığı sırada bir dizi Taliban unsuru örgütten ayrıldı ve DEAŞ’ın bayrağı altına girdi. Aralarında ağır çatışmalar yaşandı.

Hizb-i İslami’nin DEAŞ ile temas halinde olduğunu, onu desteklediğini ve savunduğunu reddediyorum. Dün, bir Taliban gazetesinde hükümet ve ABD güçlerinin katılımıyla DEAŞ’a karşı bir savaşın olduğunu okudum. Savaş sırasında DEAŞ liderlerinden biri öldürülmüş. Bu kişi daha önce Taliban tarafından bölge valisi olarak atanmıştı. Sonrasında ise DEAŞ’ın bölgedeki liderlerinden biri oldu. Aslında Afganistan’daki DEAŞ varlığı içerisinde Afganistanlı olmayan bir kişinin bulunduğuna dair herhangi bir şey işitmedik.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *