Yaptırımlar gölgesinde Kum ilim havzasındaki çekişmeler

Yaptırımlar gölgesinde Kum ilim havzasındaki çekişmeler

Halk gösterileri, grevler ve artan dış baskıların kriz ortamına yol açtığı İran’a dini lidere bağlı statükocu figürler ve bazı Devrim Muhafızları komutanları, rejimden giderek uzaklaşan Şii ilim havzalarına karşı baskılarını artırdığı ileri sürülüyor.

İSTANBUL – HADİ KHODABANDEH LOUİ

İran rejiminin dini başkenti sayılan ve İran‘daki Şii taklit mercilerinin faaliyet merkezi olan Kum şehri, son aylarda açık ve eşi görülmemiş siyasi çekişmelere sahne oluyor. Halk gösterileri, grevler ve artan dış baskıların kriz ortamına yol açtığı ülkede, Rehberlik Ofisi’ne bağlı statükocu figürler ve Devrim Muhafızlarının Kum’dan sorumlu komutanları, rejimden giderek uzaklaşan Şii ilim havzalarına karşı baskılarını artırdı.

Rahimpur Ezgedi ve “seküler fıkıh” tartışması

Kültürel Devrim Yüksek Konseyi üyesi Hasan Rahimpur Ezgedi, Devrim Muhafızları’na bağlı talebeler tarafından Kum’un ünlü Feyziyye Medresesi’nde düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada ilim havzalarına ağır eleştiriler yöneltti. Rahimpur, taklit mercilerini “İslamî devleti kuramsallaştırmak yerine seküler fıkıh üretmekle meşgul olmakla” eleştirdi. Sekülerizm, İslam Cumhuriyeti yetkililerinin jargonunda pejoratif bir anlam taşıdığından Rahimpur’un ilim havzalarını çok ağır bir ifadeyle hedef aldığı söylenebilir.

Bu eleştirilerle yetinmeyen Rahimpur, Kum ilim havzasının “taklit mercisinin seri üretim fabrikasına” dönüştüğünü ve Ayetullahların “okumamış ve sosyal gerçeklerden kopuk” oldukları gibi oldukça sert ve aşağılayıcı ifadeler kullandı. Rahimpur’un bu ifadeleri, Kum ilim havzasında büyük tepkiye neden olurken kendini Genç Devrimci Talebeler olarak adlandıran Rehberlik Ofisi’ne bağlı oluşum tarafından desteklendi. Rahimpur’a bir destek de Meclis Araştırma Merkezi Hukuk Çalışmaları Genel Müdürü Celil Muhibbi’den geldi. Rahimpur’un “İslam anlayışının Kuran ve Nehcu’l-Belaga’ya dayandığını ve onun Humeyni devriminin kuramcılarından olduğunu ifade eden Muhibbi, taklit mercileri ve Kum havzasının yeni düşünce üretmediğini ve sürekli kendini tekrarladığını” vurguladı. Genç Devrimci Talebeler’den olan Hüseyin Kaziruni de “havzaların nizamla birlikte ilerleyemediğini ve bu ilerleme sağlanmadan İslam medeniyetinde yeniden yapılanmanın gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını” ifade etti.

Kum’da Devrim Muhafızları ve İmam Sadık Tugayı komutanlarının görevden alınması

Feyziyye Medresesi’nde gerçekleştirilen tartışmalı konuşmada taklit mercilerine ve Kum ilim havzasına yöneltilen ağır eleştirilerin yanı sıra aynı etkinlikte bazı talebelerin taşıdıkları hükümet karşıtı pankartlar ve bu pankartlarda Cumhurbaşkanı Ruhani’nin üstü kapalı olarak ölümle tehdit edilmesi de büyük bir infiale neden oldu. Yoğun tepkiler üzerine etkinliği organize eden Kum Devrim Muhafızları ve Kum İmam Sadık Tugayı komutanları merkeze alındı.

Kum İmam Sadık Tugayı’nın geçmişte Ayetullah el-Uzma Münteziri ve Azeri Kumi gibi rejim muhalifi taklit mercilerini sindirme operasyonunda etkin rol oynadığı biliniyor. İlgili tugayın geçmişte muhalif ayetullahların ofislerine baskın yapma gibi eylemlerde rol aldıkları da ifade ediliyor. İmam Sadık Tugayı’nın önceki eylemlerine karşı pek ses çıkarmayan din adamlarının son olayların ardından sergilediği itiraz, Kum’da muhalif seslerin yükseldiğini gösteriyor.

Muhammed Yezdi’nin Ayetullah Zencani’ye tehdit mektubu

Yaz aylarından beri Kum’da devam eden tartışmalar, Devrim Rehberi’ne yakınlığıyla bilinen Kum İlim Havzaları Müderrisleri Topluluğu Genel Sekreteri Ayetullah Muhammed Yezdi’nin 27 Ekim tarihinde Şii taklit mercii Ayetullah el-Uzma Musa Zencani’ye hitaben yayınladığı mektupla yeniden alevlendi ve dikkatleri Kum ilim havzası üzerine çekti.

Devrim Muhafızları’na bağlı Fars Haber Ajansı ve Kum Havzası Müderrisleri Topluluğu sitesinde yayınlanan bu mektupta Yezdi sert bir üslupla Zencani’yi tehdit etti. Mektubun gerekçesi ise Zencani’nin eski Cumhurbaşkanı Hatemi başta olmak üzere reformcu kanadın bazı kilit isimleriyle bir araya gelmesi. Söz konusu mektubunda görüşmede yer alanları “sorunlu şahıslar” olarak niteleyen Yezdi, Ayetullah Zencani’yi “İslam düzeni ve rehberliğe saygı göstermemekle” suçladı. Yezdi’nin “Rehbere saygı göstermeyen taklit merciine saygı gösterilmez” mantığından hareketle zımnî olarak Ayetullah Zencani’nin merciliğinin düşürülmesi tehdidinde bulunması, Kum havzası ve reformcu kesimde büyük infial doğurdu. Ev hapsinde bulunan muhalif lider Kerrubi bu mektuba karşı yayınladığı kınamada, Yezdi’yi “İran milleti ve ilim havzalarının iradesine ipotek koymakla” suçladı.

Farklı sesleri susturma eğilimi

Rahimpur Ezgedi’nin konuşması ve Devrim Muhafızları komutanlarının görevden alınmasının ardından Yezdi’nin bu mektubu Kum’daki derin güç odaklarının hala etkin olduğuna işaret ediyor. Yezdi’nin yaşayan en muteber taklit mercilerinden olan Ayetullah Zencani’ye tehdit mektubu yazması, bireysel bir eylem ötesinde derin güç odaklarının, Kum ilim havzasındaki yükselen muhalif seslere karşı bir hamlesi olarak yorumlanabilir. Görüntüsünün ve isminin yayılmasına Rehberlik emriyle yasak getirilen Muhammed Hatemi’yle bir araya gelmenin, rejimin kırmızı çizgilerini ihlal ettiği mesajını veren Yezdi, rejimin belirlediği çerçevenin dışına çıkmanın cezalandırılacağı uyarısında bulunuyor. Ayrıca Yezdi’nin Rehberlik Ofisi’nin Kum’daki fiili temsilcisi olarak bilinmesi ve Rehberlik makamının bu saldırılara karşı sessiz kalması, havzayı kontrol altında tutuma stratejisinin perde arkasındaki güç odaklarına ışık tutuyor.

Ayetullah Yezdi’nin tehdit mektubunun aslında Rahimpur Ezgedi’nin “seküler havza” uyarısıyla aynı motifi taşıdığı söylenebilir. Gerek Yezdi gerekse Rahimpur Ezgedi, Şii ulemanın rejimin meşruiyetini korumak için birer “ideolojik asker” gibi rejimin direktiflerine göre hareket etmesi gerektiğine inanıyor.

Bu gelişmeler İran’da eskiden beri velayeti fakih ile ilim havzaları arasında süregelen fikir ayrılıklarının tekrar gün yüzüne çıktığını gösteriyor. Devrim Rehberi Ali Hamaney’in, rejim ve Şii ilim havzalarının bekasının birbirine bağlı olduğunu ve rejimin yıpranması halinde en çok din adamlarının zarar göreceği uyarısını her fırsatta yinelemesi söz konusu fay hattını kapatmaya yetmiyor. Aksine halktan kopuk bir Şii merciliğinin İran’ın geleceğinde söz hakkına sahip olmama endişesi, Şii ilim havzalarında rejimden uzaklaşan bir muhalif dip dalganın oluşmasına yol açtı.

Devleti meşrulaştıran resmî ideolojinin farklı sesleri susturma eğilimi İran’dan önce Sovyet deneyiminde de görüldü. Fakat İranlı yazar Ekber Genci’nin de ifade ettiği gibi, Polit Büro’nün sosyalizmi yorumlayan tek merci olmayı yönetmeliklerle dayatması gibi bir mekanizmanın Velayet-i Fakih rejiminde mevcut olmadığının altını çizmek gerekiyor. Şii ilim havzalarındaki köklü çoğulculuk geleneği, taklit mercilerini belirli bir “resmî yoruma” tabi tutmanın mümkün olmayacağını gösteriyor. Hatta bu çabaların aksi tesir doğurduğunu söyleyebiliriz.

[Hadi Khodabandeh Loui İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Şiilik Araştırmaları Koordinatörlüğü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır]

(AA)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *