“İslami ekonomi” yerine “İslam iktisadı” vurgusu

“İslami ekonomi” yerine “İslam iktisadı” vurgusu

Temel Hazıroğlu: “Modern dünyadaki gelişmeleri büyük bir yenilmişlik ve ezilmişlik duygusuyla takip edip oradaki değerleri kabullenmek, onları, başına ‘İslami’ koyarak almak, zihni ve entelektüel tembelliğin ötesinde geleceği de karartan bir tutumdur.”

Türkiye’de Katılım Bankası kavramını ortaya koyan ve uzun yıllar Albaraka Türk genel müdür yardımcılığı görevini yürüten Temel Hazıroğlu, ‘İslami ekonomi’ ifadesinin hatalı bir yaklaşım olduğunu, esas olanan İslam’ın kendisine has bir iktisat felsefesi olduğu fikrini vurguladı.

Star gazetesi Açık Görüş ekinde dün yayınlanan “İslam iktisadı mı, İslam ekonomisi mi?” başlığını taşıyan yorumunda Hazıroğlu, “Her düşünce sistemi, her medeniyet kendi kavramları ile hayat bulur. Bu çerçevede, İslam düşüncesinin, İslam toplumunun ve İslam sosyolojisinin en temel ilkesi, en esaslı zihni dayanağı kendi özgünlüğü ve kendine haslığıdır. Bu durum açık ve nettir.” tespitinde bulundu.

Başına ‘İslami’ terimini eklemek sorunu çözmüyor!

Temel Hazıroğlu’na göre, “Bu açıdan, İslam düşüncesinin zihni arka planına ait umdelerin hayata ve pratiğe aktarılması son derece önemlidir. Burada her şeyin başına İslam koyarak oluşturulan çalışmaların ne kadar yetersiz ve özgünlükten uzak olduğu tartışmasını sonraya bırakmak kaydıyla şunu ifade etmeden geçemeyeceğiz.” dedi ve şöyle devam etti:

Modern dünyadaki gelişmeleri büyük bir yenilmişlik ve ezilmişlik duygusuyla takip edip oradaki değerleri kabullenmek, onları, başına “İslami” koyarak almak, zihni ve entelektüel tembelliğin ötesinde geleceği de karartan bir tutumdur. Kaldı ki, İslam kavramını kullanarak yapılabilecek bütün hata ve noksanlıkların da İslam’a ve Müslümanlara mal olabileceği ve onlara zarar verebileceği gerçeğini de unutmamak gerekir. O yüzden “İslami iktisat”, “İslami ekonomi”, “İslami banka”, “İslami demokrasi” vb. tüm nitelemelerin doğru olmadığını aksine bu yaklaşımın İslami değerleri tüketip içini boşalttığını sürekli vurguladık. Bu meyanda bu tür nitelemelerin, İslam’ın ve bizim dışımızda bir şey var da sanki ona öykünüyoruz çağrışımı yaptığının altını çizdik. Ancak bu önemli tartışmayı daha sonra derinleştirerek yapmak kaydıyla,“İslam” kavramını, ona yabancı olan ve aynı zamanda dar ve sığ anlamlar içeren “ekonomi” kavramıyla yan yana ve birlikte kullanmanın sakıncalarına dikkat çekmenin yeni bir zihin ve yeni bir iktisat oluşturma konusunda önemli bir sosyal görev olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Her şeyden önce İslam, her halden ve her şarttan bağımsız olarak bizatihi kendine has, özel ve özgün duruşun adıdır. Ne bir şeyin karşısında ne de bir şeyin yanındadır. Karşısında ve yanında olmak İslam’ın dışındakilerin sorunu ve konumudur. Ayrıca unutmamak gerekir ki, bir şeyin karşısında ya da yanında olmak dolaylı ya da doğrudan süreç içinde o şeye benzemeyi ve akabinde de ona dönüşmeyi getirebilir. Zira karşı çıkılan şey negatiften kendini yeniden üretebildiği gibi yanında olunan şey de pozitiften kendini yeniden tekrarlayabilir.

İnsanların ve toplumların birbirleriyle olan ilişkilerini belirleyen temel unsur her medeniyetin kendine has ontolojik ve epistemolojik anlayışını ortaya koyan “kurucu dünya görüşleri”dir. Dolayısıyla ahlak, hukuk, siyaset, sosyoloji, iktisat vb. alanlarda farklı medeniyetlerin farklı anlayışlarının olması gayet tabii bir durumdur. Bu çerçevede düşünüldüğünde İslam İktisadına dair bir şeyler konuşulacaksa ilk ele alınması gereken konu İslam dininde yer alan insan ve insanın algılanması konusu olmalıdır. Çünkü insanın yaratılış hikmetini ve fıtratını göz ardı eden bir yaklaşımla oluşturulan tüm anlayışlar İslam iktisat felsefesi veya İslam iktisat düşüncesi sıfatını hak etmeyecektir.

Dünya mülk müdür?

İnsan nedir? İnsan, bir kaynak mıdır; yoksa bir değer midir? İnsanın dünyadaki misyonu nedir? Dünya mülk müdür; yoksa emanet midir? Ekonomik ilişkilerde insan tüketici midir, değerlendiren midir? Sorularına tutarlı cevaplar verilmeden ortaya konmaya çalışılacak her İslam İktisadı çabası yetersiz, sınırlı ve eksik olacak, uygulama modelleri de problem oluşturacaktır.

Şimdi yukarıda anlatılan perspektif doğrultusunda önce kavramsal bir çerçeve ortaya koyalım ardından da bir İslam iktisat felsefesi ve ekonomik ilişkiler sistemi gündeme getirmeye çalışalım. Öncelikle İslam kavramının özgünlüğünü hatırlayalım, sonrasında ise yabancı ve başka zihinlerin ürettiği kavramlarla kendi kavramlarımızı yan yana getirmenin oluşturduğu sakıncaları düşünelim. Son olarak da, bu kapsamda yeni bir iktisat zihni üzerinden iktisat ve ekonomi ayrımını yapıp ve nihayetinde yeni bir kavram ihtiyacının altını çizelim.

Eğer yeni bir iktisat yaklaşımı oluşturulacaksa iktisat bizatihi İslami bir kavram olduğu için ondan hareketle oluşturulmalı ve yeni bir zihin üzerinden geliştirilmelidir. Bu noktada “kast” kelimesinden türetilen, bir amaca matuf olarak yaşamak anlamını taşıyan ve aşırılıklardan uzak olma, itidal üzere olma, adaletli olma, normal olma anlamlarına gelen “iktisat” kelimesi bize büyük ufuklar açmaktadır. Doğrudan iktisat kavramını kullanmak bizce yeterlidir ancak içinde bulunduğumuz halden dolayı, konunun önemi ve daha iyi anlaşılması açısından şimdilik “İslam iktisadı” kavramını kullanmak uygun olabilir. En azından İslam kelimesini İslami bir kelime olan iktisat kelimesi ile yan yana getirmiş oluruz. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Ancak her ne olursa olsun İslam ile yabancı bir kelime olan ve meseleyi izah etmede yetersizkalan ekonomi kelimesini yan yana kullanmak yani “İslam ekonomisi” kavramını kullanmak sağlıklı ve doğru bir tutum olmaz. Zira bu durum hem ulvi ve yüce İslam kavramına haksızlık olur hem de geniş ve kuşatıcı olan, hayatın bütününü kapsayan iktisat kavramına haksızlık olur.

Kuşatıcı bir tanım gerekli

İşin açıkçası iktisadi açıdan bu çağda, bu çağın koşullarında, bu çağın insanına dokunacak “yeni ve özgün” bir duruşa ve bunun doğal sonucu kapsayıcı ve kuşatıcı bir tanıma ihtiyaç vardır. Hayatın ve kalbin ritmini yakalayacak, insana dokunacak bir kavrama ihtiyaç vardır. İktisadın temel problemi olan üretim/büyüme, paylaşım/bölüşüm, sermaye birikimi, emek/ücret konularına yeni açılımlar, yeni çözümler getirip geliştirecek yeni ekonomi politik anlayışa ihtiyaç vardır. İnsanlığın hayrına olan bu yeni ekonomi politik anlayışa özünü izah edici, açık, sade ve kuşatıcı yeni bir isim bulmak zorundayız.

Yeni ekonomi politik anlayışı “İslam ekonomisi” olarak adlandırmak asla doğru değildir. Zira iktisat hayatın bütününü kuşatan teorik bir kavram iken, ekonomi uygulamaya dönük pratik bir kavramdır. Böyle olduğu için İslam’ın iktisat görüşü tektir ve kendine hastır ancak uygulaması (yani ekonomisi) çeşit çeşit olabilir. Bütün bunların yanında bizzat hayatın pratiğinde iktisat ve ekonomi kavramlarının kullanımı bize ışık tutabilir. Örneğin çoğu zaman bir ülkenin iktisadından değil ekonomisinden bahsetmek genel bir temayüldür. Kimse Türkiye iktisadı, Almanya iktisadı kavramlarını kullanmaz. Zira bunun anlamsız olduğunu bilir. Onun yerine Türkiye ekonomisi, Almanya ekonomisi ya da Türkiye’nin ekonomik (iktisadi) göstergeleri, Almanya’nın ekonomik (iktisadi) göstergeleri kavramlarını kullanır. Bu durum açık olarak göstermektedir ki, İslam ekonomisi denmekle aslında İslam’ın ekonomik (iktisadi) göstergeleri denmektedir.

İslam’ın iktisat anlayışının tek ve kendine has olması, onun uygulamasının yani ekonomisinin ise çağı ve koşullarını hesaba katacak bir çeşitlilikte olması bizatihi İslam’ın imkan boyutunun önemli işaretlerinden biridir. Bu aynı zamanda insanlığın ve dünyanın gidişatı karşısında bir umut olarak iktisadın yeniden yorumlanmasının ve hayata geçmesinin önünü açmak, farklılığını ve zenginliğini korumak anlamına gelecektir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, İslam bizi, varlığımızı ve tüm hayatımızı izah eden çok anlamlı bir kavramdır. Onu İslam ekonomisi diyerek, burada, bir uygulama alanında hapsedemeyiz, harcayamayız. Üstelik bu kavramı kullanmanın aynı zamanda olumlu/olumsuz bütün yapılanların, tüm çağları kuşatan, insanlık ve gelecek için tek ve vazgeçilmez umut olan İslam’a mal olma riski taşıdığı gerçeği de açık ve nettir. O yüzden bundan kaçınmak gerekir. Zira “İslam” kelamı azizdir ve her daim aziz olmalıdır.

‘Hıristiyan ekonomisi’

Burada altı çizilmesi gereken bir konu daha var. İslam ekonomisi denildiğinde baskın olan modern ve Batılı ekonomik anlayışın bir parçası anlaşılıyor. Böyle demekle aslında egemen olan Batı’dır, siz de bir takım hassasiyetlerinizle bir kenarda durun denmek isteniyor. Bu durum adeta Batı’nın bir lütfunu çağrıştırıyor. Kaldı ki, siz hiç Hıristiyan ekonomi kavramını duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü böyle bir şey yok ve olması da son derece zordur, zira Batı buna asla müsaade etmez. Aslında İslam ekonomisi kavramını kullanmakla denilmek istenen açıktır: Dünyanın efendisi biziz, ekonomi genel olarak bizim işimiz, siz de bizim istediğimiz yerde ve şekilde bekleyin ve bize tabi olun.

Oysa Müslümanların bu durumu tersine çevirmesi gerekir. İktisat denilince otomatik olarak İslam iktisadı anlaşılmalı ve bunun dışında olanlar kendilerini ayrıca tanımlama ihtiyacı hissetmelidir. İşte o zaman bize ve insanlığa ait bir iktisattan bahsedilebilir ve derin umut tazelenebilir. Burada unutulmaması gereken bir gerçek daha var: Tarihi ve sosyolojik olarak “bir şeyde öz zayıfladıkça kabuk önem kazanır.” Bu durum kendini İslami kavramların öne alınması ve onların yabancı kavramlarla birleştirilmesi ile göstermektedir.

İslam’ın bir iktisat görüşü vardır ve bu daha çok felsefi ve teoriktir. İşte bunun adı İslam iktisadıdır (ki, bu geçici bir kullanımdır, uzun vadede sadece iktisat denilmelidir). Bir de iktisadın uygulaması vardır. Bunun adı da ekonomidir. Buradan anlaşılan şudur: İslam’ın bir iktisat anlayışı vardır ve bu tektir, biriciktir, kendine hastır, buna şimdilik İslam iktisadı diyebiliriz. İktisadın birçok uygulaması vardır buna da ekonomi diyebiliriz. İslam iktisadı kavramını kullanmakta şimdilik ve geçici olarak mazuruz. Ancak İslam ekonomisi kavramını kullanmak yeni zihin ve yeni iktisat açısından hem yetersiz hem de İslam’ın, Müslümanların ve insanlığın geleceği açısından son derece tehlikeli ve umut kırıcıdır. Bu çerçevede yapılacak iş de açıktır: İslam iktisadı üzerinden yeni bir ekonomi kavramı ve anlayışı geliştirmek.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *