‘Şirk’ hiçbir çağda hiçbir insana uygun değildir!

‘Şirk’ hiçbir çağda hiçbir insana uygun değildir!

Şirk, genelde insanın insanı tanrılaştırmasıdır. İnsan, hayatın en ahmakça işini yaparak, kendi gibi bir beşer olan başka beşerlerden ilahlar yontmakta, onu da sivriltip, toplumun beynine, kalbine çakmaktadır.

Kendini sürekli yenileyen(!) Putperestlik

Mehmed Durmuş

Putperestliğin kendini yenilemesi demek, her çağa, her topluma, her sürüleştirmeye, her insan tipine, her beldeye ‘uygun’ putlar üretmesi, müşrikleştirdiği insanları ikna için, o günün şartlarına uyarlı ve duyarlı putperestlikler icat etmesi demektir.

‘Uygun’ kelimesini tırnak içinde yazdım çünkü aslında şirk hiçbir çağda hiçbir şeye, hususan insana ‘uygun’ değildir. Zira Allah’ın yarattığı bir eser, yeryüzünün halifesi olan insanın, kendini yaratan Allah var iken, çerden-çöpten nesneleri ya da derme-çatma değerleri ilahlaştırması, insan için gerçekten uygun değildir ve insanın affedilmeyecek kadar çok büyük bir ayıbıdır. Putperestlik insana uygun değildir çünkü insan şirk koşmayabilecek, canı pahasına tevhidden yana olacak şekilde, gerekli akli ve ontolojik donanımla yaratılmıştır. Allah insanı yeryüzünde yalnız bırakmamıştır; rasullerin haricinde, âfakta ve enfüste her türlü yol göstericiyi onun hizmetine sunmuştur.

Nebiler mücadelesi, tevhid-şirk mücadelesidir. Yani insanı insana kulluktan kurtarıp, sadece alemlerin Rabbi Allah’a yöneltme mücadelesi. Nebilere rağmen insan yine de burnunu şirk pisliğinden çekip almamıştır. Domuzun sürekli burnu ile yerde pislik deşelemesi misali, müşrik olmayı meziyet bilen insan da burnunu yeryüzünün şirk pisliklerinde sürekli gezdirmektedir.

İnsanın şirk çöplüklerinde arayıp bulacağı nedir? Aslında onun bulacağı, bir köpeğin bulacağı, siftinmiş iki-üç kemik parçası misali, birkaç ‘kemik’ten başkası değildir. Tabi bu temsil de, temsilde hata olmayacağı ilkesine sığınılarak verilmiştir. Bir köpeğin etraftan kemik parçaları bulabilir miyim acaba diye dolaşmasıyla, müşriklerin ‘kemikçilikleri’ arasında hiçbir mahiyet birliği yoktur. Köpek, fıtratının gereği, karnını doyuracak bir şeyler aramakta, bunu yaparken aynı zamanda çevre temizliğine katkı da yapmaktadır. Fıtratının gereği ile hareket etmektedir. Beşer cinsinden olan ‘kemikçiler’ ise çevre temizliği şöyle dursun, putperestlikleriyle aklın havsalanın almayacağı kadar çevre kirliliği yapmaktadırlar. Doğayı, insanı, canlıları, her şeyi kirletmektedirler.

Günümüz itibariyle putperestliğin hızında-dozunda herhangi bir azalma olmamıştır, bilakis artış yaşanmaktadır. Rasuller-Nebiler veya mağara arkadaşları gibi mümin gençler ölçeğinde bir tevhid kıyamı olmadığı sürece putperestliğin azalmasını beklemek de zaten saflık olur. Şirki kökten ve bütünüyle reddetmeksizin, putperestlerle uzlaşarak yola çıkıldığında, putperestliğin daha da azmanlaşacağı, her aklı selimin teslim edeceği bir hakikattir. Lakin kemik toplamayı maharet bilen şirk mimar-mühendisleri bunu bilmezden gelerek, yığınlarca insanı da kendi girdaplarına dahil etmeyi becerebilmektedirler.

Şirk, genelde insanın insanı tanrılaştırmasıdır. İnsan, hayatın en ahmakça işini yaparak, kendi gibi bir beşer olan başka beşerlerden ilahlar yontmakta, onu da sivriltip, toplumun beynine, kalbine çakmaktadır. Yontulan putların ölmüş bir beşer olmasıyla, yaşayan(!) bir beşer olması fark etmemektedir. İnsanoğlu, ölmüş gitmiş kendi gibi beşerleri putlaştırmakta pek bir mahirdir. Adam kör bile olsa -ki hem şerikler, hem müşrikler gerçekten kördürler- ölüp gidince badem gözlü olmaktadır. E zaten öyle olmasa, şerikleştirilmesi mümkün olmaz.

Yaşayanlar da ‘güç’le put haline getirilmektedir. Çünkü insan güce tapmayı sevmektedir. Aslında güce tapmak yanlış değildir lakin insan, gücü şaşırmaktadır. Güç deyince aklına, alemleri yoktan var eden ve kendisini de öldürüp, sonra tekrar diriltecek olan Allah gelmesi gerekirken, kendisi gibi ölümlü bedenleri ‘güç’ sanmakta, ahmaklıkta ileri gitmektedir.

Toplumlar ‘eğitim’ adı altında kendi elleriyle yaptıkları mekteplerinde körpe dimağlarını, gencecik çocuklarını, dalyan gibi delikanlılarını müşrikleştirmekte, ahmaklaştırmaktadırlar. Yeryüzünün bütün işlerini bir kişiye / kişilere yüklemekte, ellerinden gelse gökyüzüne de hâkim kılmaya can atmaktadırlar. Ama şükürler olsun ki, hiç değilse her canlının sırtını yere getiren ‘ölüm’ adı verilen doğum, o putların da meğer sıradan bir varlık olduğunu herkesin gözünün içine sokmaktadır.

Şirke itiraz etmek, şirkin yerine eğer tevhid ikame ediliyorsa itirazdır ve makbuldür. Şirke itiraz etmek de Allah rızası için olmalı, alt ettiği şeriklerin yerine kendi putunu dikmek amacına yönelik olmamalıdır. Şirkin ve putperestliğin her türüne en seviyeli itirazlar sadece ve sadece Kur’an’ın ayetleriyle ve o ayetleri ete kemiğe büründüren Rasul’ün mücadele sünnetiyle yapılır. Kur’an ve sünnetin dışında şirke karşı söyleniyormuş görünen her söz batıldır, her eylem yanlıştır.

Allah’tan başka ilah ve rab edinenler kafirlerin, zalimlerin ve fasıkların ta kendileridir.

Venhar Haber

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Hüseyin
    23 Mart 2019, 22:32

    Hayır, Muhammed bey kardeşim, tam doğru değil.
    Şirk, sadece tevhid çağına ve mümin insan ve mümin insanlığa uygun değildir.
    Ama şirk’in çağdaşlaştığını, beld-ül emin diyarından tutun da beledül aksa’ ya kadar hükümran olduğunu unutmayalım. Hüseyin Alan bey kardeşimiz de konuya değinmişti: Albert Einstein’ in meşhur sözü (Probleme kann man niemals mit derselben Denkweise lösen, durch die sie entstanden sind.) Problemler hiç bir zaman onların oluşmasına sebebiyet veren düşünce tarzlarıyla çözülemez.
    Problem sahasına bakın, o sahalarda kutsal ve vahiy sayılan düşünce ve inanç sanılan sistemlerine bakın. Ayni düşünce alemi, gittikçe devasa haline gelen cehennem çukuru gibi problem yığını. Ayni düşünce tarzı ürettikçe üretiyor problemleri. Çözüm tabii ki başka yerlerde aranıyor. DIŞ GÜÇLER! Pekala, hiç bir zaman iç güç oluşturuldu mu? O’ nun ipine sarılma ihtiyacı hasıl oldu mu?
    Tutmuşuz eski müşriklerle uğraşa uğraşa, yeni müşrikler olduğumuzu unutmuşuz.
    Kimin müttefikiyiz? Kimin Tevfikiyiz?
    Bu dertten kurtulan yoktur, dualar hangi dildendir? Misali, çözümler ve arayışlar kimin kelamındandır?

    REPLY