Türk-Amerikan ilişkilerinde İran ve Münbiç meseleleri

Türk-Amerikan ilişkilerinde İran ve Münbiç meseleleri

Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasının ardından Türk-Amerikan ilişkilerinde iyileşme yönünde oluşan beklentiye karşın, Kasım ayında İran’a yönelik, özellikle enerji alanındaki yaptırım kararları yeni bir kriz yaşanabileceğini düşündürüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Ankara ziyareti sonrasında Brunson olayına bağlanan mali yaptırımlardan vazgeçilmesi gündemde. Ancak uzmanlar, masadaki diğer sorunlara çözüm bulunmasını daha zaman alıcı ve sıkıntılı görüyor.

Uzmanlar, Başkan Donald Trump’la Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yakın gelecekte İran konusunda uzlaşma sağlanmasını adeta “zorunlu” gördüklerini ifade ediyor. Brunson vakasını medyatik konu olarak değerlendiren Prof. Dr. İlhan Uzgel, İran meselesinde ABD’den “doğalgazda muafiyet” istenmesi gerektiği görüşünde. TOBB–ETÜ öğretim üyesi ve TEPAV uzmanı Doç. Dr. Nihat Ali Özcan da, Türkiye’nin doğalgaz ithalatını sürdürmesi konusunda ABD’nin bunu bir süre tolere edebileceğini düşüncesinde.

İlhan Uzgel, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Eğer iki ülke arasında gerçekten yapısal bir sorundan, krizden söz edebilirsek İran olabilir. ABD orada çok kararlı. Trump liderliğinde bu İran meselesini zorlamak istiyorlar. Ya rejim değişikliği ya da iktisadi olarak rejimi çok zorlayacak toplumsal krize sokmak istiyor. ABD tarafı, Trump üzerinde muhafazakarlar, Yahudi çevreleri etkisi güçlüyken İran’ı daha fazla sıkıştırmak istiyor. Bunun bir ayağı olarak 4 Kasım’da ikinci kuşak yaptırımlar başlayacak. Türkiye’nin buradaki pozisyonu daha kritik görünüyor. Brunson medyatik bir konuya dönüşmüştü. İran meselesi daha içerikli ve daha derin açmazlar sunuyor” ifadelerini kullandı.

nihat ali özcan ile ilgili görsel sonucu

Nihat Ali Özcan da, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı değerlendirmede, “ABD farklı adımlar uygulayarak İran’ı adım atamaz duruma getirmeyi amaçlıyor. Türkiye açısından doğalgaz sıkıntısı var. Türkiye’nin doğalgaz ithalatını sürdürebileceğini ve ABD’nin bunu bir süre tolere edebileceğini düşünüyorum. Öbür türlü Türk Hükümeti, mevsim kışa girerken ciddi zorlukla karşılaşacaktır. Hali hazırda Türkiye – İran ticaretinde petrol ithalatında ciddi bir düşüş var. Bunun yanı sıra ekonomik faaliyetlerle ilgili bankacılık sistemi gibi bazı yükümlülükleri yerine getirecektir. Mesele doğalgaz konusunda kilitlenecektir. Ama her iki taraf da bu konuda süreci biraz yavaşça yönetecektir diye düşünüyorum” dedi.

Uzgel, Brunson’ın serbest kalışına karşılık iki ülke arasındaki pazarlık iddiasını ise “İran bağlantılı düşünmek ve bu noktada Halkbank’a bakılması” gerektiği yaklaşımında. Uzgel, “Rahip Brunson’ın bırakılması sonrasında temyiz süreci olursa Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın serbest bırakılması olabilir. Pazarlık olarak karşılığı bu olabilir. ABD, Türkiye’nin İran’a yönelik yaptırımlara da uymasını istiyor. Eğer Türkiye uymazsa Halkbank’ı elinde koz olarak tutuyor” diye konuştu.

​İran meselesinde uzlaşma olmazsa krizin eşiğine mi gelinecek?

Her iki uzman isim de Türkiye – ABD ilişkilerinde İran meselesinde “uzlaşma, orta yol” aranacağını aksi takdirde kriz eşiğine gelineceği görüşünü paylaşıyor.

Prof. Dr. Uzgel, “Türkiye’nin İran’la al-öde anlaşması var ki kış dönemi İran’dan gaz almamak hem hükümeti hem halkı zorlayacak bir şey. Çünkü Türkiye’nin İran’a yönelik bağlılığı var. Telafisi hemen kolay değil. Bu nedenle ara çözümlerde uzlaşmaları gerekiyor. Ya Türkiye’ye Katar üzerinden gaz getirilmesi bulunacak, ya da ABD, muafiyet sağlayarak ‘sadece doğalgaz alımı yapın ama benim paramı kullanmayın’ diyecek. Dolayısıyla Erdoğan yönetimi ABD’yle uzlaşma yoluna gidecek ve gitmezse Türkiye’yi ekonomik olarak daha zorlayacak bir süreç olacaktır” diye konuştu.

Doç. Dr. Özcan da, “Bence orta yol bulunmaya çalışılacaktır. ABD bir yandan İran’ı ambargoyla çevrelemeye çalışırken, bir yandan da Türkiye’yle yönetilemeyecek kadar karmaşık bir derinlikli krizi yaşamak istemeyecektir. Türkiye’yle ilişkiler, bölge politikaları açısından Karadeniz boyutu, Rusya’yla ilişkiler boyutu ve İran politikasında başarılı olma boyutuna sahip. Eğer doğalgaz konusunda uzlaşma sağlanmazsa ABD, hem İran’da istediklerini elde etme konusunda süreyi uzatmış hem de Türkiye’yle yeni bir kriz eşiğine gelmiş olur. Ben bu konuda ABD’nin bazı esnemeler gösterebileceğini düşünenlerden birisiyim. Ama ABD, diğer ülkelere olduğu gibi Türkiye’ye de yaptırım uygulama yolunu seçecek olursa bu ilişkilerde bugünkü ‘yönetilebilirlik umudu’ da kaybedilerek, yeni bir kriz eşiğine gireceğiz demektir” dedi.

Erdoğan ve Trump yönetimleri anlaşabiliyor mu?

İki ülke ilişkilerinde Brunson vakası sonrasında Erdoğan ve Trump cephesinden tansiyonu yükseltecek açıklamalar gelmeyeceği görüşü ağırlık kazanıyor. Nihat Ali Özcan, ülke liderleri kamuoyu önünde kendi pozisyonlarına zarar vermeyecek sert açıklamalar yapsalar da kapalı kapılar ardında ilişkileri esnetecekleri düşüncesine sahip. İlhan Uzgel de, Erdoğan’la Trump’ın dünya görüşlerinde benzerlik olduğunu belirterek, ABD’nin Erdoğan yönetimiyle çalışmayı istediği görüşünü savunuyor.

Özcan, “Şimdi iki ülke yöneticileri, kamuoyu önünde kendi pozisyonlarına zarar vermeyen bazı şeyler anlatacaklardır. Bu da siyasetin ve karmaşık işleri yönetmenin tarzlarından birisi. Ama kapalı kapılar ardından bir takım beklentilerin inşa edildiğini düşünenlerden birisiyim. Ama bu ilişkilerdeki sorunları tamamıyla masadan kaldırmıyor. Ama zamanlaması ve uygulama biçimini esnetecek bazı uzlaşmalar olabileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Uzgel de, “Bundan sonrasında Erdoğan yönetiminin ABD’ye özel bir zorluk çıkaracağını zannetmiyorum. Trump yönetimi ise, Erdoğan yönetimiyle çalışmak istiyor. Erdoğan ve Trump’a bakıldığında dünya görüşleri yakın iki lider görüyoruz. Trump, Brunson sorunu dışında Erdoğan ile ilişkilerini gayet iyi tutuyor” dedi.

Suriye – Menbiç’teki anlaşmazlık durumu nedir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) emekli Nihat Ali Özcan, askeri gelişmeleri dolayısıyla Suriye’yi de yakından izliyor. Özcan, Türkiye’nin ABD’ye “Siz temizlemezseniz biz temizleriz” gibi sert mesajlar verdiği Menbiç konusunda yakın gelecekte nihai çözüm olacağını ise düşünmüyor.

Ä°lgili resim

Türkiye için Menbiç’in sembolik anlamı olduğunu vurgulayan Özcan, asıl meseleyi de Suriye politikasındaki anlaşmazlık olarak işaret ediyor. Özcan, “Menbiç çözülse bile veya ortak bir noktaya gelinse bile Türkiye’nin Suriye üzerinde ABD’yle tartışması başka bir gelişme oluncaya değin devam edecek görünüyor. Taraflar, zaman kazanmaya mevcut krizi derinleştirmeden yönetmeye çalışıyor. Bunun için gıdım gıdım ilerleyecekleri bir Menbiç stratejisi izliyor” dedi.

Eğer siyaseten istenirse Türk ve ABD orduları arasında hızlıca ortak çalışma yapılabileceğine de dikkat çeken Özcan, “Her iki ülke de 1952’den beri NATO’da askeri uygulamaları birbirine yakın ve birbirini tanıyan iki orduya sahip. Afganistan, Somali gibi örnekleri olan, aynı okullarda eğitim alan ve güvenlik sorunlarına aynı perspektiften bakmayı paylaşan iki ordudan söz ediyoruz. Dolayısıyla bu ordu davranışlarından çok siyasi, ordular enstrüman olarak görülüyor ve herkes kendi rolünü oynuyor” ifadelerini kullandı. Özcan, “Her iki taraf da ilişkileri koparmak istemiyor ama bölgesel politikaları temelden zıt durumda ve bunun farkındalar. Dolayısıyla mevcut ilişkilerdeki sorunların derinleşmesine izin verilmiyor. Suriye konusu, İran meselesi, İsrail’in güvenliği ve Rusya faktörü gibi konularda ABD’nin politikalarında farklı anlamlar taşıyor. ABD, burada varlığına meşruiyet sağlayacak olan PYD ile işbirliği yapıyor. Türkiye ise, bunun PKK’ya kapasite kazandıracağını ve uzun vadede kendi farklı sorunlar yaratacağını biliyor. Bu çerçeveden bakınca her iki taraf da niyetlerini biliyor ama yaklaşımlarını değiştirebilecekleri umuduyla köprüleri çok atmadan tartışmaya devam ediyorlar” görüşünü aktardı.

Prof. Dr. İlhan Uzgel de, Türk dış politikası bakımından aslında Menbiç konusunda gerçekte adım atılmadığı ve siyaseten mesajlar verildiği düşüncesini aktarıyor. Uzgel, “Suriye’nin kuzeyinde Menbiç ve Fırat’ın doğusuna dair yapılan açıklamaların çoğu iç politikaya dönük. Bazıları gündem değiştirmek için bazıları bu konuda Türkiye’nin ne kadar kararlı olduğunu belirtmek için. Ama bu konuyu Türkiye, ABD’yle ilişkilerde çok büyük sorun haline getirmiyor. Türkiye’nin bu konuda yapabileceği pek bir şey yok. ABD, Fırat’ın doğusuna kimseyi dokundurmuyor. Yalnızca Türkiye’yi değil. Suriye rejimini bile kendi ülkesinde oraya yaklaştırmıyor. Ama Türkiye bu çok büyük bir sorunmuş gibi kendi kamuoyuna yönelik olarak en azından bir şeyler yapıyormuş gibi görüntüsü veriyor. Fiiliyatta Türkiye, ABD’nin Suriye politikasına engel olabilecek bir şey yapmıyor. O nedenle ABD memnundur. Ama Erdoğan, kamuoyundaki hassasiyeti bildiği için sert açıklamalar yapıyor” diye konuştu. Uzgel, PYD’nin Fırat’ın doğusuna doğru Kamışlı’ya geri çekilmesiyle de Türkiye’nin çok fazla kazanç elde edemeyeceğini belirterek, ABD’nin buradaki Suriye politikasını kırmızı çizgi olarak koruduğunu dile getirdi.

(Amerikanın Sesi)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *