Osmanlı Arşivleri Karanlıkta Kalmamalı

Osmanlı Arşivleri Karanlıkta Kalmamalı

Biz başta Bernard Levis gibi oryantalistlerin mantığıyla mı kültür tarihimize bakacağız? Ne zaman kendimiz olmaya devam edeceğiz?

Osmanlı arşivleri aynı zamanda bu ülkenin siyasi kültürel hafızası anlamına da geliyor. Bu bağlamda, gün yüzüne çıkmamış milyonlarca belgenin varlığı da biliniyor. Ali Haydar Haksal, bu konuya acilen eğilinmesi gerektiğini vurguluyor Milli Gazete’deki yazısında ve şöyle diyor:

Türkiye Başkanlık Sistemi’ne geçtikten sonra, birçok kurum isim değiştirerek ya da yeni yapılanmanın getirdiği kimi açmazlarla gözlerden kaçan kimi tuhaflıkları beraberinde getiriyor. Tek elden yönetilen koca devletin, sanıyorum ki kimi kurumların geleceği kimi danışmanların veya yönlendirmelerin yönlendirmesiyle işlevsiz kılınıyor. Devletin hemen bütün kurumların yapıları ve işlevleri farklı.

Büyük Devlet’in büyük hafızasından kalanların değeri, zaman içinde fark edilebiliyor. En büyük sorunlarımızdan biri kültür, düşünce ve sanat alanına olan ilgi. Günümüz devlet anlayışının ise en uzak olduğu alan.
Kültür tarihi, kültür belleği ve birikimi ile anlaşılır. Cumhuriyet ideolojisi eskiyi yok saymayı amaçlayarak İslâm alfabesi ile olan ne kadar belge birikim var ise ya imha edildi, ya da gariptir ki, kara trenlerle Bulgaristan’a sürgün edildi veya -gülünesi ve acınası bir durum- depolarda çürümeye terk edildi.

İşin en çarpıcı yanı bu husumetin büyük devletin hafızasının yok sayılması gibi bir garabet getirdi. Yabancıların bizimle ilgili çalışmaları oryantalistlerin ellerine terk edildi. Bizler de bilgilerimize o çarpık bakışlara mahkûm edildik. Bu konularda rahatlıkla konuşabilirim. Yıllarca sahaf piyasası içinde gezindim. Arşiv, kitap bilgisi ve kültürü kimi özverili insanların çabasıyla bir yere kadar kotarılabildi. Kitap kültürü açısından Özege Katalogu, ne yazık ki hâlâ tektir. Örneğin gazete ve dergi koleksiyonları ile ilgili bildiğim kadarıyla Hasan Duman’ın veya bir başka çalışma daha var. Arşivimde bulunan kimi mevkutelerin isimleri bu iki katalogda da eksik. Şuna geliyorum.

Başkanlık Sistemi’ne geçilince Başbakanlık Arşivi gibi çok önemli bir kurum belirsizliğe terk edilmiş diyelim. Bu, aslında işin hafif tarafı. Fiilen uzman personeli başka ve ilgisiz kurumlara gönderiliyor. Yerimizin darlığı nedeniyle kısa bir özeti aktaralım:

1985’te dönemin başbakanı merhum Turgut Özal ile başbakanlık müsteşarı merhum Hasan Celâl Güzel’in ilgisi ile 600 arşiv uzmanı kadrosu açılıyor arşivin düzenlenmesi ve tasnifi sağlanıyor. Tarih yazıcılığının sınırlı olduğu kimi bilgilerin yanlış olduğu söylene geliyordu. Türkiye kısa sürede üç kıtada var olmuş büyük devletin arşivi açılmış oldu. Aziz bir dostum dönemin hemen başında yayımlanan bir belge kitabı bana ulaştırmıştı. Bu, kitap piyasaya pek de sürülmedi. Sürülse bile kimse farkında olmadı. Mustafa Kemal’in Sultan Vahideddin tarafından desteklenerek Anadolu’ya gönderilmesi, Paşa’nın Samsuna çıktıktan sonra vardığı hemen her yerde Sultan’a telgraf ile bilgi arzı yer alıyordu. Hatta Paşa’yı samsunda İngilizlerin karşıladığına dair bir bilgi de vardı. Kitap arşivimde duruyor.

Zaman içinde çok önemli çalışmalar yapıldı. Kurumda uzmanlar yetişti ve ciddî sonuçlar elde edildi. Her şeyden önemlisi sınırlı imkânlarla önemli sonuçlar elde edildi. Koruma amaçlı yasakların kaldırılması ile sadece ülkemize değil dünya kültür mirasına çok önemli bir katkı sağladı. Yaklaşık 95 milyon vesika ve 375 bin defter ile Güneydoğu Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya tarihinin yeniden yazımını sağlayacak arşivin %80›i aşan bölümü tasnif edilmiş bulunuyor. 50 milyona yakın belge henüz kullanıma açılamamış. Çalışma gerektiriyor. Yeni kataloglar yapılmış, belge özetleri çıkarılmış, kelime araştırmasını sağlayan teknoloji geliştirilmiş, 38 milyon doküman dijital ortama nakledilmiş, nezaretler ve diğer kurumlarda kalan evrak ile satın alınan özel koleksiyonlara işlev kazandırılmış, araştırmaların hizmetine sunulmuş.

28 Şubat süreci mantığına mı dönülüyor? Bu cümle biraz ağır ama İstanbul Üniversitesi arşivinin bodrumlarda çürümeye terk edilmesi gibi bir sürece giriliyor ne yazık ki? Kültür tarihi önceliğimiz ağır basmadıkça, kültür öncelenmedikçe varılan sonuç bu olur. Rant ve çıkar ekonomisi gereği tasarruf bahanesi için midir yapılanlar?

Biz başta Bernard Levis gibi oryantalistlerin mantığıyla mı kültür tarihimize bakacağız? Ne zaman kendimiz olmaya devam edeceğiz?

Not: Bu yazı yayına girdiği saatlerde sevindirici bir haber aldık. Arşiv elemanlarının göreve alınma talimatı gelmiştir. (A.H.Haksal)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *