‘Sahi yaşıyor muydun ki, hayata bağlanasın!’

‘Sahi yaşıyor muydun ki, hayata bağlanasın!’

Bir telefon şirketinin sloganı: “… bağlan hayata” Hayata bağlanmayı kolaylaştıran telefonlara güzellemeyi en iyi özetleyen slogan olarak seçilmiş. 

“Bağlan hayata”

Mine Alpay Gün

Koltuğunda arkasına yaslanmış bir genç kız fotoğrafı, elleri ensesinde kenetlenmiş, kulaklarında kulaklığı, gözleri kapalı. Önündeki masa üzerinde duran kalın bir dosya ya da çanta genç kadının iş sahibi olduğunu göstermekte, lakin o işten uzaklaşmış, yaşamdan kopmuş, gözleri kapalı kulaklarında çınlayan hayata bağlanmaya çalışmakta. Üstelik cep telefonlarına en fazla karşı olan, sürekli eleştiri makaleleri yayınlayan edebiyat dergilerinin arka kapağında bile bir yaman çelişki olarak bu reklama ve bu slogana rastlanmakta.

Yaşamdan mı çıkmakta, hayattan mı uzaklaşmakta doğrusu hangisi. Herkesin yaka silktiği cep telefonlarını satmak isteyecek elbet şirket, edebiyat dergisi de reklam alıp, hayatta kalma savaşını sürdürecek. Sosyal medyada artık daha fazla insanlar, komşular, üniversite mezunları grup oluşturmakta. Üniversitenin önemli bir bölümünden mezun olanların kafalarını kaldırmadan izledikleri mesajlar, iyi akşamlar dilekleri ve günaydın mesajları.

Uzayıp giden mesajların anlattığı sadece günün hayırlanması, akşamın kapanması. Bu çok önemli WhatsApp gruplarının önemli yazışmaları. Hayata bağlanmak için bayram tatili ile şehri arkalarında bırakanlar cuma günü gece 12’den sonra Sinderella gibi yollara düştüler, İstanbul’dan kaçanlar uzun kuyruklar oluşturdu. Havaalanlarında aşırı izdiham.Nereye gitsek, hangi yolu denesek şehre dönmek için yollar karınca gibi insanlarla kesilmiş. Dağlar, denizler, göl manzaralı odalar, bol yemekler, eğlenceler, tatil ile hayata bağlanma turlarıydı bunlar. Suratlar bir karış asık, hayata bağlantı yerleri gerilimli, insanlar geç gelen yolcuya uçağını kaçırmaya ramak kalmış seyyahlara öfkeli bir robot gibi bakışları ile kin kusmaktalar.

Kuyruklara kapanmış bağlanma erleri, üzerinize bulaşıcı kurşunlar gönderir telaşında idiniz. Şehir can çekişiyor, insanlık kan kaybediyordu, yanındaki yolcuya üsttenci bakışları okunuyordu insanlık özürlüsünün; “Hım, bu sünepe de tatile gitmekte güya ama benim otelim binlerce Euro, o zavallınınki kesinlikle ucuz apart otel. Zaten gözüm tutmadı hiç, ne giysileri, papuçları marka, ne çocukları düzgün bir üst başa sahipler. Hayata, Trump gibi pis bir tweetle bağlanır gibi bağlandıklarının farkında bile olmadılar etraflarına ezici bakışlar atanlar.

Terk ettikleri şehirden akarken başka bir şehre; lağım taşmış bir ark gibi. Arakan’dan elleri çiğnenmiş, vücudunda sigara söndürülmüş bir çocuk çığlığı delemiyor elbet binlerce Euroluk tesisin duvarlarını. Kadehini, havuzunu, denizini de dolduramıyor bir mültecinin gözyaşları.Kurbansız bir hayata bağlandığında, tabağındaki kurbanları açlık çeken bebekleri yoksul kadınları, karnı doymamış çocukları yediğinin farkında hiç olamıyor.

Göğsün çiçek açtı mı, başın göğe erdi mi arabanın camlarını sıkı sıkı örttüğünde sana doğru mendilini uzatan kadını, o sıcakta donmuş halde buldular.

Sahil sana kaldı, kurtuldun mültecilerden, açlardan, mendil satan kadınlardan.

Bütün tekneler battı. Sahi yaşıyormuydun ki, hayata bağlanasın.

Milli Gazete

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *